Irak’ta Gösteriler, Reform Paketi ve Hükümetin Durumu

Irak’ta yaklaşık iki haftadır devam eden halk gösterileri sonunda Irak hükümeti bir reform paketi açıklamaya zorlanmıştır. Irak hükümeti açısından bir yıldan fazla bir süredir devam eden IŞİD'le mücadele beraberinde büyük zorluklar getirmiş, siyasi çekişme ve belirsizlikler bir türlü son bulamamıştır. Elektrik kesintilerini protesto etmek için başlayan gösteriler, Irak’taki hizmet alanlarındaki sorunlar, ülkedeki yolsuzluk problemleri gibi konuların da gündeme getirilmesine yol açmış ve protestolara katılım giderek artmıştır. Başta Bağdat’ta yoğun olarak yapılan protesto gösterileri, daha sonra özellikle Irak’ın güney vilayetlerine yayılmıştır. Bağdat, Necef, Kerbela, Hille, Nasıriye ve Divaniye’de yoğunlaşan ve hatta Irak’taki en etkili Şii dini merci Ayetullah Ali El-Sistani’nin evinin önüne kadar yayılan gösteriler sonucunda Sistani’nin hükümete yönelik olarak “halkın taleplerinin dikkate alınması” çağrısı yapması ve Irak Başbakanı Haydar El-Abadi’ye “cesur” davranmasını söylemesi, Abadi’yi adım atmaya zorlamıştır. Nitekim Abadi, Sistani’nin açıklamasından bir gün sonra 7 maddelik reform paketini açıklamış ve parlamentonun bu paketinin onaylamasını talep etmiştir. Reform paketinde temel olarak;
 
-   Cumhurbaşkanlığı ve başbakan yardımcılıklarının kaldırılması,
-   Bakanlık sayılarının azaltılması ile görev ve yetkilerinin sınırlandırılması,
-   Devlet yetkililerinin korum sayısının azaltılması,
-   Devlet yetkilileri için ayrılan istisnai bütçelerin iptal edilmesi,
-   Yolsuzlukla mücadelenin üstüne gidilmesi ve yolsuzluk dosyalarının acilen ele alınması,
-  Devlet kurumları başta olmak üzere tüm üst düzey görevlerde liyakat ve adaletin sağlanarak, mezhepçi ve partizan yaklaşımdan uzak bir yapılanmanın kurulması yönünde kararlar açıklanmıştır.
 
Irak Başbakanlığı tarafından 9 Ağustos 2015 tarihinde açıklanan bu reform paketi, Irak Parlamentosu’nda 11 Ağustos 2015 tarihinde 295 milletvekilinin katılımıyla yapılan toplantıda Saddam Hüseyin sonrası Irak tarihinde belki de görülmemiş bir biçimde “oybirliğiyle” kabul edilmiştir. Bütün siyasi grupların toplantıya katılması ve toplantıya katılmayan milletvekillerinin bir siyasi grupta yoğunlaşmamış olması da dikkat çekmiştir. Reform paketinin “oybirliği” ile kabul edilmiş olması, gösterilerin siyasiler üzerindeki etkisini göstermesi açısından önemlidir. Bu durum, Irak halkının zorlayıcı bir biçimde de olsa siyasileri birleşme noktasına getirmesinin yanı sıra, akıllara Arap Baharı sürecinde diğer ülkelerde yaşanan görüntülerin verdiği tedirginliğin de bir göstergesi sayılabilir. Arap Baharı’ndaki halk ayaklanmaları döneminde hükümetlerin ve siyasilerin düştüğü zor durumun Iraklı siyasetçilerin zihinlerinde yer ettiğini söylemek mümkündür. Zira özellikle Irak’taki yolsuzluk dosyalarının halk üzerinde yarattığı etki azımsanmayacak derece önemlidir. Nitekim Irak Dürüstlük Komisyonu Hassan El-Yasiri Haziran ayında yaptığı açıklamada, 15 eski bakan, 122 üst düzey bürokrat ve 1668 memurun yolsuzluk yaptığını, Irak’ın 2014 bütçesinden 45 milyar dolara ilişkin kayıtlarda eksiklik olduğunu, devlet hazinesinden 766 milyon doları ise tamamen kayıp olduğunu ifade etmiştir.
 
Bir yandan IŞİD’le mücadele etmeye çalışan Abadi hükümeti, bir yandan da halk hareketleriyle karşı karşıya kalmıştır. Özellikle IŞİD’le mücadele sürecinde Irak’taki etkisi daha net bir biçimde ortaya çıkan Merciliğin de hükümet üzerinde baskı kurması, Abadi’yi reformlara zorlamıştır. Her ne kadar halk hareketlerinin başta Maliki olmak üzere Abadi’nin başbakanlığına karşı çıkan ya da rakip siyasetçiler tarafından desteklendiği söylense de ilk durum itibarıyla Abadi’nin elini güçlendiren bir durum ortaya çıkmıştır. Nitekim reform açıklamasından sonra halk Abadi’ye destek veren gösteriler yapmıştır. Bununla birlikte alınan reform kararları doğrultusunda cumhurbaşkanı ve başbakan yardımcılığı görevlerinin kaldırılması, hem Irak Cumhurbaşkanı Fuad Masum’un düşük profilli siyasi kimliği hem de yetki bakımından cumhurbaşkanının etkili bir pozisyona sahip olmaması, Abadi’yi üst düzeyde tek lider konumuna getirmiştir. Zira Abadi’ye başbakanlık açısından daha önce rakip olan veya rakip olarak gösterilen Cumhurbaşkanı Yardımcısı Nuri El-Maliki ve Başbakan Yardımcısı Baha El-Araci arka planda kalmıştır. Ayrıca diğer yardımcılık görevlerinin Sünni Araplar ve Kürtlerde olduğu düşünüldüğünde başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı düzeyinde Sünni Araplar ve Kürtlerin itirazlarının önüne geçilmiştir. Ancak bu durum, Irak siyasetinin dengesini yeniden bozabilecek bir durumdur. Halkın verdiği tepki nedeniyle şimdilik ses vermeyen siyasi gruplar,  Abadi’nin atacağı her yanlış adımda Abadi’yi zor durumda bırakabilecektir. Zira 2003 sonrası Irak tecrübesinde özellikle hükümet kurma süreçlerinde bütün pazarlığın cumhurbaşkanı, cumhurbaşkanı yardımcılığı, başbakanlık, başbakan yardımcılığı, parlamento başkanlığı gibi devlet düzeyinde temsil edilmeyi sağlayan üst düzey görevler üzerinden yapıldığı görülecektir. Bu nedenle siyasi, etnik ya da dini grupların devlette temsiliyet düzeyinin azalması, önümüzdeki süreçte siyasi problemlere yol açabilecek ve aidiyet sorununu beraberinde getirebilecektir.
 
Öte yandan Abadi, devlet yönetimi düzeyinde elini güçlendirirken, hizmet bakanlıklarını azaltarak ve yetkilerini vilayet yönetimlerine devrederek kamu hizmetleri konusunda sorumluluğu paylaşmaktadır. Bu durum, halka karşı sorumluluk açısından Abadi’yi ve Irak hükümetini rahatlatabilir. Ancak vilayet yönetimlerine yönelik yetki devri yerel yönetimleri güçlendireceğinden Irak’taki ademi merkeziyetçiliği arttırabilecektir. Bu durum, merkezi hükümetin yönetim hakimiyeti ve kabiliyetini sınırlayacak bir durum olarak ortaya çıkabilir. Bu da Irak’taki ayrışmayı derinleştirebilecektir.
 
Buna rağmen reformların ne kadar etkili olacağı ya da tamamının uygulanıp uygulanmayacağı dahi belirsizliğini korurken, mevcut durum, Irak’taki birkaç gerçeği net olarak ortaya koymuştur. Öncelikle reform paketinde açıklanan maddelere bakıldığında Irak’ta devlet yönetiminde adaletsiz, liyakate dayanmayan, yolsuzluğun üst düzeye ulaştığı, mezhepçi ve partizan bir yapının oluştuğu gerçeği itiraf edilmiş, hükümetin zafiyeti ortaya konmuştur. Bununla birlikte yapılan gösteriler sonrası hükümetin reformlar yönünde bir adım atması, halen Irak halkının başarabileceği şeyler olduğunun ve her şeye rağmen halkın istediğinde birleşebileceğinin bir göstergesi olmuştur. Ayrıca Şii merciliğinin Irak hükümeti üzerindeki etkisi de net olarak bir kez daha ortaya çıkmıştır. Irak Başbakanı Haydar El-Abadi’nin “resmi olarak” desteğinden dolayı merciliğe teşekkür etmiş olması, Irak yönetimi ve mercilik arasındaki ilişkiyi ortaya koymuştur.
 
Öte yandan reform paketinin sağladığı siyasi rahatlamanın yanı sıra, IŞİD’le mücadele sürecinde de hükümetin siyasi ve moral olarak güç kazandığını söylemek de mümkünündür. En azından siyasi sorunların ötelenmesi, hükümete zaman kazandırmış durumdadır. Nitekim Abadi’nin reform paketinin kabul edildiği Irak Parlamentosu toplantısının hemen ardından Ramadi’de IŞİD’e karşı savaşan güçleri ziyaret etmesi, bunun bir göstergesidir. Buna rağmen Irak’ın ciddi bir kırılma döneminden geçtiği görülmektedir. Son bir yıldır IŞİD’le mücadele sürecinde net bir ilerleme sağlandığını söylemek zor olmakla birlikte, hükümet de halen zayıflıklarını giderebilmiş değildir. Bu noktada hükümetin açıklanan reform paketinin uygulanması konusunda da sorunlar yaşaması, Irak’ı daha büyük bir kaosun içine sürükleyebilir.