Irak-Türkiye Sınıraşan Su İlişkilerinde Yeni Bir Sayfa Mümkün mü?

Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Iraklı mevkidaşı Fuat Masum, bir önceki Irak hükümetinin Ağustos ayındaki istifasından birkaç hafta sonra, 23 Eylül 2014’te New York’taki Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda bir araya geldiler. Bu toplantının asıl amacı, 8 Eylül’de kurulan yeni Haydar El Abadi hükümeti ile birlikte Türkiye-Irak İlişkilerini geliştirmekti. Türk Dışişleri Bakanlığı, Irak’ta yeni bir hükümetin kurulmasından duyduğu hoşnutluğu “Yeni hükümetin, Irak halkını tüm unsurlarıyla kucaklamasını ve ülkenin bugün içinde bulunduğu zorlu sorunların aşılmasını sağlayacak, Irak halkına huzur ve refah getirecek bir politika izlemesini temenni ediyoruz” açıklamasıyla dile getirmiştir.  

Bu açıklamayı takiben 6 Kasım’da Irak Dışişleri Bakanı İbrahim Caferi Türkiye’ye bir ziyaret gerçekleştirmiştir. Türk Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nun deyimiyle bu ziyaretle iki ülke ilişkilerinde yeni bir sayfa açılmıştır. Bu ziyarette ortaya çıktığı üzere, her iki taraf Maliki döneminin hasarlarını geride bırakmaya çalışmaktadır. Daha sonra, Türk Başbakanı Ahmet Davutoğlu, aynı ayın son günlerinde, Irak’a bir ziyaret gerçekleştirmiş ve Türkiye’nin niyetinin Irak’la ilişkilerini geliştirmek olduğunu açıkça dile getirmiştir.

El Abadi’nin Aralık sonunda Türkiye’ye gerçekleştirdiği ve “tarihi” olarak nitelediği ziyaret ise bu toplantı ve ziyaretler serisinin en zirve noktası gibi görünmektedir. Sonuç olarak tüm bu girişimler, içlerinde su sorunlarına ilişkin de bir tane bulunan 48 Mutabakat Zaptı’nın (yeniden) imzalanabildiği, yeni ve olumlu bir atmosfere evrilmiştir. Her iki taraf da bu mutabakat zabıtlarının onaylanması konusunda anlaşmışlardır.

Şimdilerde, iki ülke başbakanlarının liderliğinde toplanan ikinci Yüksek Düzeyli Stratejik İşbirliği Konseyi toplantısının ardından, ikili ilişkilerin, ki önemli bir kısmını sınıraşan su yönetimi oluşturmaktadır, ilerleyebileceği yönünde umut verici nedenlere sahibiz. Sınıraşan su ilişkilerinin kolaylaştırılmasına ilişkin anlaşma bunun iyi bir örneğidir. Türkiye Başbakanı Ahmet Davutoğlu da her iki ülkenin suyu işbirliğinin kilit noktası olarak gördüğünü ve Irak ile Türkiye’nin su kaynakları yönetimi konusunda birlikte çalışmaya hazır olduklarını, altını çizerek dile getirmiştir. Eğer iki ülke arasındaki su ilişkilerine dair bu Mutabakat Zaptı yürürlüğe konursa, gelecekteki işbirlikleri konusunda sağlam bir temel atılmış olacaktır.

Tüm bunlara rağmen, dikkatli olmayı gerektiren bazı nedenler de söz konusudur. Bu ve diğer 47 zabıt, ilk olarak uzunca süre önce, 2009 yılında imzalanmıştır. Su konusundaki mutabakat zaptıyla iki ülke hidrolojik ve meteorolojik bilgi paylaşımı üzerinde anlaşmaya varılmıştır. Mutabakat zaptında belirtildiği üzere ortak bir veritabanı oluşturulacak ve Suriye verileri de bu veritabanına eklenecektir (Madde 2.f). İki ülke, bu konularda uzman değişimini de kabul etmiştir. Türkiye ve Irak bölgesel su kaynaklarının etkin kullanımı ve yönetimi prensibini de özellikle vurgulamıştır. Zaptın maddelerinden biri de iki ülkenin, havza çapında bir işbirliği amacıyla Suriye’yi de içeren üçlü teknik toplantılar düzenlenmesi konusundaki niyetini vurgulamaktadır (Madde 2.h). Zaptın 3. maddesi işbirliğini geliştirmek amacıyla atılacak bazı adımları listelemektedir. Buna göre: 1-ortak teknik/bilimsel araştırma ve programların gerçekleştirilmesi, 2-işbirliği projelerinin geliştirilmesi, 3-araştırma ve geliştirme aktivitelerinin yapılması; ve bilimsel/teknik bilgi ve belge değişimi, 4-su teknolojilerinin değişimi, 5-görevlilerin, uzmanların ve araştırmacıların değişimi ve 7-tarafların uygun gördüğü diğer işbirliği yöntemlerinin denenmesi, öngörülmüştür. İki ülke, ayrıca, Ulusal Koordinatörlük makamının oluşturulmasını kararlaştırmıştır. Ulusal Koordinatörler’in sağladığı bilgiler iki ülke arasında paylaşılacaktır. Her bir Ulusal Koordinatör “Yıllık Çalışma Planı” hazırlayacaktır (Madde 6). Mutabakat Zaptı bu sayede Irak ve Türkiye arasındaki sınıraşan sular işbirliğine kurumsal bir boyut kazandırmayı hedeflemiştir.

Tüm bunlara rağmen, o süreçten beri, iki ülke arasındaki ilişkilerin soğuması nedeniyle bu düzenlemeleri uygulama şansı olmamış, hatta Irak, Mutabakat Zaptı’nı imzalamamıştır. Irak’taki Maliki hükümetinin meşruluğu ve uygulamaları üzerindeki anlaşmazlıklar ve Ankara’nın Kuzey Irak’taki Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile ilişkileri, Ankara ve Bağdat arasındaki gerginliğin artmasında özellikle belirleyici olmuştur. İstikrarsızlıkla çalkalanan bir bölgede bunun gibi Mutabakat Zabıtları’nın onaylanmasını ve tam olarak uygulanmasını beklemek biraz erken olacaktır. Çok sık yaşanan gelgitler, birçok politik analizi hükümsüz hale getirmektedir. Irak’taki politikaların değişkenliği göz önüne alındığında, Irak-Türkiye ilişkilerinin uzlaşma ve çatışma kısırdöngüsünün ötesine geçerek sürdürülebilir bir işbirliğine dönüşüp dönüşemeyeceği zamanla anlaşılacaktır. Sonuç olarak, bu Mutabakat Zaptı’nın ikinci kez imzalanması, iki ülke arasındaki sınıraşan sular konusunda işbirliğinin teşvik edilmesi ihtiyacına yönelik ortak anlayışın, zaman zaman baskın politik uyuşmazlıklara rağmen sürüyor görünmesi bağlamında oldukça önemli bir gelişmedir.