Iraklı Kürtlerin artan “IŞİD diriliyor” söylemi ne anlama geliyor?

İran ile ABD arasında gerginliğin yaşandığı, yolsuzluk ve hükümet karşıtı protestoların devam ettiği ve hükümet kriziyle çalkalanan Irak’ta son dönemde Kürt liderler özellikle ülkenin kuzeyinde terör örgütü IŞİD’in alan kazandığına ilişkin uyarılarını sıklaştırmaktadır. Bu bağlamda, 21 Şubat’ta Independent Arabia’ya konuşan Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) lideri Mesut Barzani, ABD güçlerinin Irak'tan çekilmesi durumunda IŞİD’in 6 ay içerisinde yeniden dirileceğini iddia etmiştir. Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başbakanı Mesrur Barzani de 4 Şubat’ta France 24 televizyonuna verdiği röportajda IŞİD’i doğuran zeminin tamamen ortadan kaldırılmadığını belirterek, örgütün şu an 2013’te olduğundan daha fazla savaşçıya sahip olduğunu söylemiştir. Barzani, ayrıca, 14 Şubat’ta da ABD merkezli Atlantic Dergisine IŞİD’in hafife alınmaması gerektiğini belirterek, örgütün son bir ayda güvenlik güçleri ve sivillere yönelik yaklaşık 60 saldırı gerçekleştirdiğinin altını çizmiş ve IŞİD’in Irak ve Suriye'de 20 bine yakın militanı olduğunu kaydetmiştir. Öte yandan, 23 Aralık’ta da Kürdistan Yurtseverler Birliği’ne (KYB) ait Terörle Mücadele Örgütü’ne başkanlık etmiş, KYB’nin yeni Eşbaşkanı Lahur Talabani de 23 Aralık 2019’da İngiltere merkezli BBC’ye yaptığı açıklamada, son bir yılda örgütün alan müdafaası düşüncesinden uzaklaşmış farklı bir tarzda kendisini yeniden inşa etmeye çalıştığını ve el-Kaide gibi hareket etme eğiliminde olduğunun gözlemlendiğini aktarmıştır. Kürt liderlerin uluslararası alanda prestiji yüksek yayın organlarına verdiği demeçlerdeki endişelerinde haklılık payı olmakla birlikte açıklamaların zamanlaması, Irak’ta hükümetin kurulmaya çalışıldığı, ABD güçlerinin ülkeden çıkarılma tartışmalarının devam ettiği ve IKBY-Bağdat arasındaki ilişkilerin belirsizliğini koruduğu bir süreçte dikkat çekmektedir.

Kuzeyde artan IŞİD varlığı
Kürtler IŞİD’in IKBY’ye yakın bölgelerde son dönemlerde giderek artan etkinliğinden endişe etmektedir. Zira ABD ile İran arasında Irak’ta yaşanan gerilim, Erbil-Bağdat ilişkilerinde tartışmalı bölgeleri de içeren sorunlar, ekim ayından bu yana devam eden protestolar ve protestolar nedeniyle Başbakan Adil Abdülmehdi’nin 30 Kasım’da istifasıyla derinleşen yönetimsel krizden kaynaklı olarak oluşan güvenlik boşluklarından faydalanan IŞİD’in, son bir yıl içerisinde, uluslararası istihbarat raporlarına da yansıdığı üzere etkinliğini artırdığı bilinmektedir. IŞİD, 2014’ten 2017’ye kadar yaklaşık üçte birini ele geçirdiği Irak topraklarının alan kontrolü stratejisini benimserken, son dönemde özellikle kuzeydeki vilayetler Musul, Kerkük, Selahattin ve Diyala’nın kırsal ve dağlık alanlarında alan hakimiyetinden ziyade hücre yapılanmalarıyla varlığını güçlendirmektedir. Özellikle 2019’un ikinci yarısında IŞİD saldırıları nedeniyle Irak Ordusu, federal polis kuvvetleri ve Haşdi Şaabi mensupları ciddi kayıplar yaşamıştır. IŞİD, Irak’taki hükümet karşıtı protestoların başlaması ile birlikte ortaya çıkan güvenlik boşluklarından da yararlanarak saldırı kapasitesini arttırmıştır. Nitekim Pentagon’un ABD Kongresi’ne sunduğu, 1 Temmuz–25 Ekim 2019 tarihlerini kapsayan ‘Operation Inherent Resolve’ başlıklı raporda da IŞİD’in Irak’ın kuzey vilayetlerinde gücünü arttırdığı belirtilmiştir. IKBY istihbarat yetkililerinin, Irak’ta örgütün 5 bine yakın savaşçı olmak üzere yaklaşık 10 bin üyesi bulunduğu ve aynı sayıya karşılık gelecek uyuyan hücresi ve sempatizanı olduğu yönündeki açıklamaları endişelerin boyutlarına dair işaretler vermektedir.

2014’te Irak’ta gücünü pekiştiren IŞİD’in ilk yöneldiği yerlerden birinin Erbil olduğu hatırlanırsa, Kürt liderlerin endişelerinin haksız olmadığı da anlaşılmaktadır. Ayrıca, IŞİD’in işgal ettiği Sincar’da hayatını kaybeden, esir alınan ve evsiz bırakılan binlerce Yezidinin yaşadığı büyük dram, IŞİD’le mücadelede hayatını kaybeden yüzlerce peşmergenin varlığı ve bu mücadelenin IKBY’de oluşturduğu ağır ekonomik yük unutulmamalıdır. IŞİD terörünün bölgede bıraktığı büyük yıkım nedeniyle mevcut tehdit uyarılarının ciddiye alınması da gerekmektedir.

Kerkük’e geri dönüş umudu
Iraklı Kürtler, Eylül 2017’deki bağımsızlık referandumunun ardından aynı yıl 16 Ekim’de Irak ordusu ve Haşdi Şaabi’nin ele geçirdiği Kerkük’e geri dönmek istemektedir. 2019’da Kerkük’ün pek çok noktasında saldırı düzenleyebilen IŞİD’in hedefleri arasında Dakuk ve Havice ilçeleri öne çıkarken, özellikle Kerkük kent merkezinde de bombalı saldırılar yapılmıştır. 1 Ekim’de başlayan hükümet karşıtı protestolardan dolayı güvenlik boşluklarından faydalanan örgütün, bu süreç içerisinde Diyala ve Selahattin vilayetlerinde ekim-kasım-aralık aralığında yaptığı saldırılar, aralık ayında özellikle Kerkük’te de yoğunlaşmıştır. Kürtler, referandumun ardından Kerkük başta olmak üzere tartışmalı bölgelerden çekilmek zorunda kalan peşmerge olmadan IŞİD ile mücadele edilemeyeceğini savunmakta, hatta bu konuda Bağdat hükümetinin oldukça yetersiz olduğunu vurgulamaktadır. Bu bağlamda, IŞİD ile mücadele söylemiyle IKBY’nin Kerkük ve diğer bölgelere geri dönüş umudu taşıdığı düşünülebilir. Referandumun ardından Kerkük başta olmak üzere IKBY kontrolündeki tartışmalı bölgelerin Irak merkezi hükümetinin eline geçmesiyle bozulan Erbil-Bağdat ilişkileri, özellikle IKBY Başkanı Neçirvan Barzani’nin çabalarıyla normalleşse de IŞİD’in güç kazanması halinde Bağdat’ın sürükleneceği bir istikrarsızlık sürecinde peşmergenin tartışmalı alanlara geri dönüşünün gerçekleşmesi ihtimaller dahilinde gözükmektedir. Zira Temmuz 2019’da Irak Federal Yüksek Mahkemesi’nin Anayasanın 140. maddesinin geçerliliğinin devam etmesi yönünde almış olduğu kararın Kürtlerin lehine olduğu yönünde tartışmalar yapılırken, eylül ayında Peşmerge güçlerinin yeniden Ortak Operasyonlar Komutanlığına katılması ve KDP ve KYB’nin Kerkük’e atanacak vali konusunda uzlaşması Kürtlerin ilk fırsatta geri dönme arayışı içerisinde olduğunu göstermiştir. Irak’ın gönderdiği bütçeye bağımlı olan ve kendi başına ekonomik kalkınmasını sağlayacak yeterli kapasitesi olmayan IKBY’nin, tartışmalı bölgeler konusunda Bağdat-Erbil ilişkilerinde olumsuz etkiler doğuracak “oldu bitti” politikadan uzak duracağı düşünülse de, IKBY’nin, IŞİD’in 2014’te yükselişinin ardından Kerkük’teki gücünü konsolide ettiği hatırlanmaktadır.

ABD Irak’tan çıkarılmamalı söylemi
Iraklı Kürtler, ABD güçlerinin Irak’tan çıkarılmasının kendi gelecekleri açısından ciddi endişe yaratacağını düşünmektedir. ABD’nin, 3 Ocak’ta Bağdat'ta havaalanına düzenlediği saldırıda İran Devrim Muhafızları Ordusu'na bağlı Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani ve Haşdi Şaabi Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi el-Mühendis’in öldürülmesinin ardından, ABD’nin ülkedeki varlığı konusunda uzun zamandır devam edegelen tartışmalar yeniden alevlenmiştir. Bu bağlamda, Irak Parlamentosu sadece Şii milletvekillerinin katılımıyla 5 Ocak’ta olağanüstü toplanarak, Irak hükümetinden yabancı birliklerin Irak'taki üslerden çıkarılmasını talep eden önergeyi kabul etmiştir. Ancak Kürtler, Sünnilerle birlikte oturumu boykot ederek ABD askerlerinin Irak’tan çıkarılması talebinde bulunan İran yanlısı bloğun ve diğer Şii partilerin karşısında yer almıştır. Kürt liderler bu dönemde ABD’nin ülkeden çıkarılması halinde Bağdat hükümetinin terörle mücadele konusunda zaafa düşeceğini dile getirmiştir. Nitekim Mesut Barzani’nin tartışmalara ilişkin, “ABD liderliğindeki koalisyon güçlerinin varlığı Irak’ın güvenliği ve geleceği için esastır. Şimdi de ABD kuvvetleri ülkeden ayrılırsa, tüm koalisyon güçleri de ayrılacak, hiçbir ülke burada kalmayacak. 6 ay sonra ise IŞİD öncekinden daha da güçlü olarak geri dönecek” ifadesini kullanması, IKBY’nin kendi güvenlikleri için ABD’yi ne kadar önemsediklerini de göstermiştir. Ayrıca, ABD’nin peşmerge güçlerinin eğitimi ve askeri teçhizat desteğinin IKBY için önemli olduğunun altını çizmek gerekmektedir. Hatırlanacağı üzere, Pentagon, 2020 bütçesinde peşmerge için 126 milyon dolar ayırmış, bu bütçenin önemli bir kısmı peşmerge maaşları için ayrılmıştır. Bunun yanı sıra, Bağdat ile yaşanan gerilimler ve İran’ın Irak’taki nüfuzunun ABD’nin ülkeden çıkması halinde derinleşmesi söz konusu olduğundan, Iraklı Kürtler IŞİD’in yükselişe geçtiği yönündeki söylemlerle ABD’nin ülkede kalmasına gerekçe sunmaktadır. Zira Kürtlerin ABD’yi gerek Bağdat yönetimi gerekse de Tahran karşısında dengeleyici güç olarak değerlendirdiği yorumlanabilir.

Kürtlerin IŞİD’in yükselişine ilişkin uyarılarının artması Irak’ta yeni hükümetin kurulma çalışmalarıyla da ilişkilendirilebilir. Zira protestolar nedeniyle Başbakan Abdülmehdi’nin istifa etmesinin ardından hükümeti kurmakla görevlendirilen Muhammed Tevfik Allavi ile Kürtler arasında bakanlık paylaşımı konusunda görüşmeler devam etmektedir. Allavi’nin siyasi partilerin müdahalesi olmadan kabineye bağımsız isimler seçme niyetini vurgulamasına rağmen özellikle KDP ve KYB’nin kota sistemi kapsamındaki bakanlık taleplerinden vazgeçmek istememeleri hükümetin kurulma sürecinde pürüzler oluşmasına neden olmaktadır. 24 Şubat’ta IKBY Başkanı Neçirvan Barzani başkanlığında toplanan IKBY Parlamentosu Başkanlığı ve siyasi parti liderlerinin bir araya geldiği toplantıda Allavi’nin Irak’taki birçok taraf ve bileşenler için güven tesis etmediği vurgulanarak, ülkenin son dönemde büyük bir iç ve dış tehditle karşı karşıya olduğu belirtilmiştir. Bu açıdan bakıldığında, Kürtlerin hükümet kurma çalışmalarında Allavi'ye kendi istedikleri isimleri kabul ettirmek için özellikle Bağdat ile tartışmalı bölgelerde IŞİD tehdidinin arttığına ve merkezi yönetimin tek başına buraların güvenliğini sağlayamadığına yönelik açıklamalar yaparak hükümet kurma sürecinde bunu bir pazarlık unsuru olarak kullandığı tartışılabilir.

IŞİD’le mücadelenin araçsallaştırılması
Iraklı Kürtler, IŞİD’le mücadeleyi araçsallaştırarak uluslararası kamuoyunda gerek popülerlik elde etmek gerekse maddi ve manevi destek arayışına girmektedir. Terör örgütü PKK’nın Suriye’nin kuzeyindeki uzantısı YPG, IŞİD ile mücadele söylemi üzerinden batıda popülerliğini artırmış ve böylece hem askeri ve maddi yardımlar almış hem de birçok batılı ülke nezdinde meşruiyet elde etmiştir. Ayrıca, daha önce sadece Irak Kürtlerini meşru muhatap olarak gören batılı ülkelerin IŞİD’le mücadele üzerinden YPG ile de ilişki kurması, PKK ile çatışan politikaları nedeniyle KDP’yi rahatsız etmiştir. Iraklı Kürtler de terörle mücadele söylemini her fırsatta dile getirerek gerek PKK ile rekabetlerini bu alanda da sürdürmüş, gerekse de IŞİD’le mücadelenin kendilerine sunacağı maddi yardım ve popülariteden faydalanmak da istemiştir. Bu doğrultuda, IŞİD’le mücadelesinde yüzlerce üyesini kaybeden peşmerge hakkında batıda hazırlanan ya da gösterime giren film, belgesel ve kliplerin, Erbil yönetiminin IŞİD’le mücadele söyleminin bir parçası olduğu düşünülebilir.

Sonuç olarak, Iraklı Kürtler her ne kadar IŞİD’in yükselişini araçsallaştırarak bu durumdan yararlanmaya çalışsa da örgütün yeniden alan kazanmasının başta IKBY ve tartışmalı bölgeler olmak üzere bütün Irak için ciddi tehdit oluşturması kaçınılmazdır. İran-ABD gerginliği ve uzun süredir devam eden protestolarla kırılganlaşan Irak’ta, IŞİD’in yeniden alan kazanması ülkeyi uçurumun kenarına getirecektir. Bu açıdan IŞİD’in bölgede yeniden örgütlendiği gerçeği akılda tutulması gerekmekle birlikte, terör üzerinden siyasal çıkar elde edilmeye çalışılması Irak’taki dengeyi daha da bozacak niteliktedir.