Irak’ta Sünni Siyasetinin Zor Sınavı

Irak’ta 10 Ekim 2021’de yapılan parlamento seçimleri sonrası hâlen bir hükûmet kurulabilmiş değil. Daha da ötesinde tam bir çıkmaza dönmüş durumda. Sadr Hareketi, Egemenlik Bloku ve Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) tarafından oluşturulan Vatanı Kurtarma İttifakı üç kez cumhurbaşkanı seçme girişiminde bulunmasına rağmen başarı sağlanamadı. Bunun üzerine Irak Parlamentosunda en fazla milletvekiline sahip olan ve Vatanı Kurtarma İttifakı’nın liderliğini yapan Mukteda es-Sadr, ramazan ayının da gelmesiyle siyasi görüşmelerden çekildiğini ve hükûmeti kurmak için İran’a yakın grupların oluşturduğu Şii Koordinasyon Çerçevesi’ne 40 günlük süre tanıdığını açıkladı. Bunun üzerine Şii Koordinasyon Çerçevesi, Fetih Koalisyonu lideri Hadi el-Amiri önderliğinde siyasi görüşmelere başladı. Ancak büyük bir yol katettiğini söylemek güç.

Öte yandan bu siyasi kriz anayasal bir krize de dönüşüyor. Zira hükûmet kurmak için gerekli anayasal süre çoktan aşıldı. Bunun için parlamentonun ya da Irak Federal Yüksek Mahkemesinin (IFYM) yeni bir karar da alması gerekebilir. Ancak süreç uzadıkça Irak’taki sıkıntıların derinleştiğini ve gerginliğin arttığını söylemek yanlış olmaz. Özellikle Sünni siyasetçiler açısından zor bir süreçle karşı karşıya olunduğu görülüyor.

Parlamento Başkanlığındaki Çekişme
Son dönemde Vatanı Kurtarma İttifakı içerisinde yer alan siyasi gruplardan Sadr Hareketi üyesi ve Irak Parlamentosu Başkan Yardımcısı Hâkim ez-Zâmili ile Egemenlik Bloku lideri ve Irak Parlamentosu Başkanı Muhammed Halbûsî arasındaki gerginlik, hükûmet çıkmazının yanı sıra ülkedeki en gerilimli konulardan biri hâline geldi.

Hatta öyle ki her iki tarafında parlamentoya girerken farklı kapıları kullandığı dahi konuşuluyor. Bu anlamıyla Halbûsî ve Zâmili arasında ciddi bir güç çatışması olduğundan bahsetmek mümkün. Zira Halbûsî, bir önceki dönemde de yürüttüğü başkanlık görevi nedeniyle parlamentoda ciddi bir hâkimiyet kurmuş durumda. Bu hâkimiyette bir önceki dönem parlamento başkan yardımcıları olan Beşir Haddad ve Hasan el-Ka’bî’nin siyasetteki “silik” duruşlarının da etkisi olduğu söylenebilir. Ancak mevcut dönem itibarıyla bu durumun değişmeye başladığı görülüyor.

Bu noktada Zâmili’nin parlamento içerisinde Halbûsî’nin hâkimiyetine meydan okuduğu görülüyor. Nitekim Halbûsî’nin bu meydan okumanın farkında olarak bir “ön alma” çabasına girdiğini söylemek mümkün. Nitekim Halbûsî’nin, parlamento başkanlığına ait yetkileri iki yardımcısı ile paylaşması anlamına gelen “parlamento başkanlığı heyeti” ibaresi yerine “başkan ve iki yardımcısı” tabirini kullanarak yetki ayrımı yapmak istediği biliniyor. Anayasal olarak “Parlamento Başkanlığı Heyeti” diye bir kurum yok. Anayasada bu tanımlama sadece cumhurbaşkanlığı için yapılmış durumda. Irak Anayasası’nın 138. maddesinde “Anayasada geçen Cumhurbaşkanlığı deyiminin Başkanlık Konseyi/Divanı olarak okunacağı” belirtiliyor. Ancak parlamento için böyle bir madde yok. Hatta Irak Anayasası’nın 63. maddesinde parlamento başkanı ve yardımcılarının hak ve ayrıcalıklarının yasayla belirleneceği ifade ediliyor. Nitekim bu durumun bugüne kadar parlamento açısından büyük sorun teşkil etmediğini söylemek mümkün. Ancak hem Zâmili’nin güçlü bir siyasi figür olması hem de hükûmet kurma sürecinde görüldüğü üzere Sadr Hareketi’nin tüm siyasi süreci kontrol altına alma stratejisi izlemesi, Zâmili’nin parlamento içerisinde Halbûsî’nin hâkimiyetini kırma çabasını da beraberinde getirdiği görülüyor. Bu durum Irak siyasetinin temelini oluşturan muhasasa (kota) sisteminin işleyişini farklılaştırabilir. Öte yandan 2018 seçimleri ile birlikte toparlanma içerisine giren Irak’taki Sünni siyasetçiler açısından da zorlayıcı bir durum olabilir. Nitekim Sünni siyasi eksenin Anbar ve Bağdat’a kaydığı 2018 seçimlerinden sonra Sünniler açısından lider bir figür olarak ön plana çıkan Halbûsî açısından yerelde de bir meydan okuma söz konusu.

Halbûsî-Ketaib-i Hizbullah Gerginliği
Halbûsî’nin Anbar’ı temsil eden bir kimlikle ortaya çıkmasından rahatsız olduğu bilinen Sahva Hareketi’nin liderlerinin son dönemde güvenlik güçleri tarafından tutuklanıp serbest bırakılmasıyla Sünni gruplar arasında başlayan gerginliğin, gün geçtikçe Halbûsî ve Ketaib-i Hizbullah arasındaki gerginliğe doğru evrildiği görülüyor. Halbûsî, Sahva Hareketi tarafından, kendisini eleştirdiği için sesini bastırmak istediği Abdulcabbar Ebu Rişa’ya ilişkin tutuklama emrinin talimatını bizzat vermekle suçlanıyor. Bu konuda Ketaib-i Hizbullah’ın, Ebu Rişa’ya olan desteğinin, Halbûsî karşıtlığıyla birleştiğini söylemek mümkün. Zira Sahva Hareketi’nin Anbar’daki liderlerinden Abdussettar Ebu Rişa’nin oğlu Sattam Ebu Rişa’nın, Halbûsî’nin rakibi olarak algılanması gerginliğin temelini oluşturuyor. Anbar’da etkili olduğu bilinen Ketaib-i Hizbullah’ın da Sahva Hareketi üzerinden Rişa’ya destek verdiği biliniyor.

Nitekim Ketaib-i Hizbullah milis grubunun sözcüsü Ebu Ali el-Askeri sosyal medya üzerinden Irak Parlamento Başkanı Muhammed Halbûsî’ye dublör yakıştırması yaparak, “Şeyh Sattam’a yapılan saldırının tüm Irak’a yapılmış sayılacağını” ifade etmişti. Bu açıklamanın ardından Halbûsî de, Ketaib-i Hizbullah’ın hâkim olduğu bölgelerde adam kaçırma ve cinayet gibi suçlarda artış olması sebebiyle bu olayların üzerine gidileceğini açıkladı.

Halbûsî’nin liderliğini yaptığı Takaddum Koalisyonu'nun Anbar ofisine bombalı saldırı yapılması ya da evinin bulunduğu mahalleye roket saldırısı yapılması nedeniyle gözler Şii milis gruplara çevrilmişti. Ocak ayında Sünni Araplar ve Kürtler, Kanun Devleti Koalisyonu’na bağlı bir yetkili tarafından “Şiilerin arasını açmak” ile suçlanmış ve Ketaib Hizbullah grubunun sözcüsü Ebu Ali el-Askeri, bu durumun Irak’ta ortaya çıkaracağı zor günlerden herkesin zarar görebileceği uyarısında bulunmuştu. Bu doğrultuda sadece Halbûsî’nin değil, Sadr Hareketi ile ittifak içerisinde olan tüm siyasi oluşumların İran destekli Şii milis gruplar tarafından hem askerî hem de siyasi olarak hedef alındığını söylemek mümkün. Nitekim Egemenlik Bloku içerisinde yer alan ve 2021 seçimlerinde Halbûsî’nin Takaddum Partisi ile birlikte Sünniler adına en fazla milletvekili çıkaran Hamis Hancer’in liderliğindeki Azim Koalisyonu üzerinde de büyük bir baskı olduğunu söylenebilir. Zira Halbûsî’nin parlamento başkanlığı seçimi sürecinde Azim Koalisyonu ile birlikte yer alan bazı milletvekillerinin Halbûsî’ye oy vermediği ve oturumu boykot ettiği biliniyor. Bununla birlikte Azim Koalisyonu içerisindeki bir kesim milletvekilinin de Şii Koordinasyon Çerçevesi ile birlikte hareket etme kararı aldıkları konuşuluyor. Bu noktada Irak’taki Sünni siyasetçiler üzerindeki baskının arttığını söylemek yanlış olmaz. Önümüzdeki süreçte Sünniler arasındaki çatlakların derinleşmesi, Sünni güçler üzerindeki baskının artmasının yanı sıra Şii Koordinasyon Çerçevesi’nin, Sadr Hareketi ile ortak bir zeminde buluşamaması Sadr ve İran destekli bu Şii oluşumlar arasındaki gerilimi arttıracağı gibi mezhepsel ve etnik çatışma dinamiklerinin de tekrar ortaya çıkmasına sebep olabilir.

Bu görüş 12 Nisan 2022’de Rudaw internet sitesinde “Irak’ta Sünni Siyasetinin Zor Sınavı” başlığıyla yayımlanmıştır.