Irak’ta yeni başbakan adayı Zurfi’yi ne bekliyor?

Irak Cumhurbaşkanı Berham Salih, 17 Mart’ta Necef eski Valisi Adnan ez-Zurfi’ye hükümeti kurma görevi vermiştir. Cumhurbaşkanı Salih, hükümet karşıtı gösteriler nedeniyle 30 Kasım 2019'da Başbakan Adil Abdulmehdi’nin görevinden istifa etmesiyle 1 Şubat'ta eski İletişim Bakanı Muhammed Tevfik Allavi'yi hükümeti kurmakla görevlendirmiş, ancak Allavi, parlamentoda güvenoyu toplantılarının gerçekleşmemesi nedeniyle 1 Mart’ta görevi iade etmiştir. 16 Mart’ta aday gösterme için anayasal son tarih geçtikten sonra, Cumhurbaşkanı Salih, parlamentonun en büyük iki bloğu olan İran’a yakınlığıyla bilinen Hadi el-Amiri liderliğindeki Fetih Koalisyonunun öncüsü olduğu Bina Koalisyonu ve Mukteda es-Sadr’ın Sairun Koalisyonu liderliğindeki Reform Koalisyonunun başbakan adayı gösterme konusunda başarısız olması üzerine Zurfi’yi atamıştır.

Geçmişte eski Başbakan Nuri el-Maliki ile müttefiklik yapmış ve aynı zamanda ABD işgali sırasında Geçici Koalisyon Yönetimi'nin Başkanı Paul Bremer’in desteğiyle Şii lider Mukteda el-Sadr'a karşı mücadele etmiş olduğu dikkate alındığında Saddam Hüseyin’e karşı muhalif kimliğiyle bilinen ve uzun süre Necef Valiliği yapan Zurfi’nin hükümeti kurmakla görevlendirilmesi ilginç bir tercihtir.  Anayasaya göre Zurfi'nin 30 gün içerisinde yeni hükümeti kurması gerekmektedir. Ancak partiler arası ayrışmalar Zurfi’nin kaderinin daha önce hükümeti kurmakla görevlendirilen Allavi’ye benzeyeceği yönünde tartışmaları da beraberinde getirmektedir. Öte yandan, 1 Ekim 2019’dan bu yana devam eden hükümet karşıtı protestoları desteklediği bilinen Zurfi’nin seçilmesiyle, ülkede birçok Şii grup, ABD ile İran ve Bağdat hükümeti ile Haşdi Şaabi arasında hareketlenen fay hatlarıyla yüzleşmesi beklenmektedir.

Irak-İran Şiiliğinin ayrışması
İran ekseninden uzak olduğu düşünülen Zurfi’ye hükümeti kurma görevinin verilmesinin, son yıllarda giderek kırılganlaşan Irak’ta Şii siyasetinde de ayrışmaları derinleştirmesi beklenmektedir. İran’a yakınlığıyla bilinen Fetih Koalisyonu, Haşdi Şaabi’nin bileşenlerinden Asaib-i Ehli’l-Hakk’ın siyasi grubu Sadikun ve Nuri el-Maliki liderliğindeki Kanun Devleti Koalisyonu Zurfi’nin adaylığına itiraz etmektedir. Nitekim Kanun Devleti Koalisyonu, Fetih Koalisyonu, Ulusal İttifak ve Ulusal Hareket, Cumhurbaşkanı'nın meclisteki en büyük blokun adayını görevlendirmemekle ihlalde bulunduğunu savunmuştur. Zira İran yanlısı Bina Koalisyonu parlamentodaki en büyük blok olduğunu iddia etmektedir. Ayrıca, Şii lider Ammar el-Hekim liderliğindeki Ulusal Hikmet Akımı da Zurfi'nin hükümeti kurmakla görevlendirilmesini reddederek bu süreçte siyasi güçlerin çoğunluğunun göz ardı edildiğini savunmuştur.

Buna karşın, ABD’ye yakınlığıyla bilinen eski Başbakan Haydar el-Abadi'nin Nasr (Zafer) Koalisyonu, Zurfi’ye açıktan destek vermektedir. Zurfi’nin Nasr Koalisyonunun meclis grup başkanlığını yapmış olması dikkate alındığında Abadi’nin etkinliğinin yeni dönemde artması ihtimal dahilide görünmektedir. Ayrıca, Zurfi'nin adaylığı konusunda hala sessizliğini korusa da Sadr’ın, yeni başbakan adayının kuracağı hükümete destek vereceği belirtilmektedir. Nitekim Sairun içerisindeki bazı isimler, Zurfi’nin yetkilendirilmesinin gerekli olduğunu ve hedefi ülkenin saygınlığını yeniden tesis etmek, göstericilerin taleplerini kabul etmek ve sağlık, eğitim ve hizmet konularına önem vermek olacak deneyimli isimler seçmesi halinde desteklerinin süreceğini belirtmektedir. Ayrıca, Kanun Devleti Koalisyonunun aday konusunda uzlaşı vurgusuna rağmen Sairun, Cumhurbaşkanı Salih’i anayasal yetkilerine dayanarak uygun gördüğü adayı görevlendirmesi için teşvik etmiştir. Nitekim Sairun Koalisyonu Meclis Grup Başkanı Nebil et-Tarfi, yeni aday seçilmesi için kurulan yedili komitenin başarısız olduğunu belirterek, Salih’in aday seçme konusunda anayasal yetkilerini kullanması gerektiğini ifade etmiştir. Sadr’ın bu konuda İran yanlısı gruplarla ayrışması ve tutumunu değiştirmemesi, Irak’ta yeni dönem Şii siyasetinde İran karşıtlığının daha da artmasının habercisi olabilir.

Haşdi Şaabi’yi sınırlandırma
Zurfi’nin İran etkisinden uzak bir hükümet kurma ihtimali ülkede Tahran tesirindeki milis güçlerinin etkisini sınırlandırabilir. Her ne kadar açıkladığı hükümet programında ülkenin savunma gücü sistemi içinde yer alan Haşdi Şaabi’yi destekleyeceğini açıklasa da "silahın devletin elinde olması, silahlı grupların ortadan kaldırılması" gündemlerine yer veren Zurfi’nin güvenoyu alması halinde Haşdi Şaabi içerisindeki kontrol edilmesi zor olan gruplara yönelik hamleler yapması şaşırtıcı olmayacaktır. Özellikle 3 Ocak’ta ABD saldırısında ölen Haşdi Şaabi Heyeti Başkan Yardımcısı Ebu Mehdi el-Mühendis’in yerine getirilen İran’a yakınlığıyla bilinen Ebu Fedek’in görevinin Zurfi’nin onayına bağlı olduğu düşünüldüğünde Tahran yanlısı gruplarla gerilim yaşanacağı tahmin edilebilir. Bu durum, ayrıca, Zurfi’nin güvenoyu sürecinde Haşdi Şaabi ile ilişkili grupların engellemelerine de yol açabilir.

Necef Valiliği yaparken vilayetin güvenliği konusunda aktif olan ve güvenlik odaklı bir politika benimseyen Zurfi’nin, 2004’te Sadr’ın Mehdi Ordusu ile karşı karşıya geldiği bilinmektedir. Güvenoyu alması halinde Zurfi’nin devlet dışı silahlı aktörleri zayıflatma ve güvenlik ile istihbaratı devlet elinde toplama konusunda sıkı tedbirler geliştirmesi muhtemeldir. Zurfi’nin özellikle 2006-2009’da İçişleri Bakanlığı çatısı altında İstihbarat İşleri Müsteşar Yardımcılığı görevini yürütmesi, bu konuda tecrübeli olduğuna da işarettir. Bu bağlamda, Irak'ta bir sonraki aşamada hükümet ve milisler arasında bir çatışmanın yaşanması dahi söz konusu olabilir. Her ne kadar İran'ın Irak'taki nüfuzuna karşı savaş başlatması mümkün olmasa da Zurfi’nin ABD ve İran etkisi arasında bir denge kurmaya çalışarak İran yanlısı milisleri hedef alacağı tahmin edilebilir.

ABD-İran çatışmasına etkisi
İran yanlısı Iraklı Şii partilerin ve milis grupların, İran ekseninden uzak olduğu söylenen Zurfi’yi ABD yanlısı olarak değerlendirmesi, Washington-Tahran çatışmasını bu konunun da etkileyeceği anlamına gelmektedir. Nitekim 1992'den 2003'e kadar ABD’de yaşayan ve ABD vatandaşlığı bulunan Zurfi’nin, 2004’te Paul Bremer tarafından Necef Valisi olarak atanmasından bu yana ABD ile iyi ilişkilerini sürdürdüğünün bilinmesi, Tahran yanlısı grupların Zurfi’ye olan tepkisini körüklemektedir. Buna karşın, ABD’ye yakınlığıyla bilinen eski Başbakan Abadi'nin Nasr Koalisyonunun meclis grup başkanlığını yapmış olan Zurfi’nin, Maliki gibi ABD’ye şüpheyle yaklaşan birçok Iraklı politikacıyla ilişkilerini korumaya özen gösterdiğini de belirtmek gerekir. Bu durum Zurfi’nin Şii gruplarla gerilimleri azaltma ve hükümet kurma sürecinde mutabakat arayışlarında elini güçlendirebilir.

Öte yandan protestolar nedeniyle görevinden istifa eden Başbakan Abdulmehdi döneminde ABD-Irak ilişkilerinin 2003’ten beri görülmeyen bir düzeye gerilediği düşünülmektedir. Bu açıdan Washington yönetimi yeni başbakanın ABD ile uyumlu olmasında ısrar etmeyi sürdürecektir. Nitekim ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, Zurfi’nin halkın çıkarlarını ilk sıraya koyması halinde ABD’nin desteğine sahip olacağını söyleyerek açıktan destek vermiştir. Buna karşılık, Irak Parlamentosu’ndaki İran yanlısı grupların 16 Nisan’a kadar başbakanın güvenoyu almasına karşı çıkma sözü vermesi, ABD’ye yakın bir ismin başbakan olmaması için her türlü ideolojik, politik ve askeri aygıtın kullanılacağına yorulabilir. Zira İran yanlısı milis grupların, son bir hafta içinde Irak’taki ABD büyükelçiliği ile Bağdat yakınlarındaki Taci ve Besmaya askeri üslerini hedef alması ve bundan sonra bu tarz eylemleri artırma ihtimalleri başbakan belirleme konusunda ve kabine pazarlığında el yükseltme çabası olarak değerlendirilmektedir.

İran yanlısı grupların reddetmesine rağmen Salih’in Zurfi’yi görevlendirmesi, ABD’nin İran’a tercih edildiği şeklinde okunabileceği gibi ABD’nin hala Irak’ta hatırı sayılır bir siyasi gücünün olduğunu da göstermektedir. Zurfi’nin güvenoyu alması halinde ise ABD’nin İran’a karşı başbakan adayının seçilmesi konusunda baskın geldiği değerlendirilerek, bu durum İran’ın ülkedeki etkisinin kısmen de olsa azalmasının başlangıcı olabilir. Ancak Zurfi’nin, 2004'te ABD birliklerine karşı bir isyan başlatan el-Sadr'ın Mehdi Ordusu ile mücadelede önemli bir rol oynamış olması, ABD karşıtlığıyla bilinen Sadr’ın Amerikan vatandaşlığı olan Zurfi’ye desteği konusunda değişikliklere yol açabilir. Bu durum Zurfi’nin güvenoyu almasını imkânsız kılabilir. Ancak Sadr, ABD’nin adayına destek vererek İran etkisini kırmayı da amaçlayabilir.

Protestolara destek
Protestoları ilk günden itibaren güçlü bir şekilde destekleyen ve protestocuların şiddete maruz bırakılmasını sert biçimde kınayan figürlerden biri olan Zurfi’nin hükümeti kurması için görevlendirilmesi, protestoların sonuçlarından biri olarak görülebilir. Nitekim kuracağı hükümette "önce Irak" politikası izleyeceğini bildiren Zurfi’nin "göstericilerin güvenliğinin sağlanması ve meşru taleplerinin yerine getirilmesi" için çalışacağını kaydetmesi sokakta kendisine yönelik ciddi tepki verilmesini engelleyebilir. Zira halihazırda çoğu şehirde sokağın kendisine yönelik reddiyeleri gözlemlenmektedir. Ancak Tahran yanlısı grupların Zurfi’ye sert karşı çıkışı İran’ın etkisinden ciddi rahatsızlık duyan sokağın tepkisini azaltabilir. Özellikle de Zurfi, protestolar sırasında Necef'teki İran Konsolosluğunu yakmakla bile suçlanması ve geçmişte Irak Petrol Bakanlığı’nın şeffaflıktan yoksun olduğunu söylemiş ve bakanlığı “mafya ağı” olarak tanımlamış olması nedeniyle, sokağın sempatisini kazanabilir. Buna karşın, Zurfi’nin de yozlaşmış olduğu iddia edilen mevcut politik sistem içerisinden gelmesi, bugüne kadar 600’ün üzerinde kişinin öldürüldüğü protestocuların ikna edilmesini zorlaştıracaktır.

Irak’ın en büyük dini merci Ayetullah Ali es-Sistani'nin Zurfi konusundaki tutumu büyük önem arz etmektedir. Cumhurbaşkanı Salih’in, Zurfi'ye hükümeti kurma görevini vererek İran yanlısı grupların adaylarına rıza göstermediğini bir kez daha göstermesinin, Sistani’nin arzu ettiği bir hamle olduğu düşünülmektedir. Ancak Sistani’nin, Abadi'nin başbakanlık için ikinci dönemine onay vermediği hatırlandığında, Abadi'ye yakın olduğu düşünülen Zurfi'ye sıcak bakmayacağı öngörülebilir. Ancak Sistani, başbakan adayının İran karşıtlığı ve sokağın taleplerini dinleme konusundaki yaklaşımı gerekçesiyle onay verebilir.

Zurfi'nin kabinesini oluşturması ve 329 sandalyeli mecliste en az 165 oyla onaylanması için 30 günlük süresi bulunmaktadır. Ancak Zurfi’nin görevlendirilmesine açıktan karşı çıkan Şii siyasi partilerin yaklaşık 150 milletvekili olduğu dikkate alındığında, Zurfi’nin güvenoyu alabilmesi için geri kalan Şii partilerin yanı sıra Kürtlerin ve Sünnilerin tamamına yakınından oy alması gerekmektedir. Hatırlanacağı üzere Kürtlerin ve Sünnilerin kota sisteminden kaynaklanan haklarından vazgeçmemesi, bağımsız teknokrat kabine ısrarındaki Allavi’nin görevi iade etmesine neden olmuştur. Kürt ve Sünni grupların da Zurfi’ye destek vermesinin muhtemel olduğu vurgulanmaktadır. Ancak geçmişte Abadi ile kötü tecrübeler yaşayan Kürtler, Zurfi ile yeni bir Abadi tecrübesi yaşamak istememektedir. Bu açıdan, Kürtler bütçe ve diğer kazanımlarından geri adım atmayacağı gibi kota sistemi gereğince kabinedeki bakanlık taleplerinden de vazgeçmeyeceklerdir. Nitekim bunun bilincinde olan Zurfi’nin hükümet programında Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile sorunları çözeceklerini vurgulaması, Kürtlerin güvenoyundaki kritik rolüne işaret etmektedir. Bu açıdan, bağımsız kabine iddiası olmayan Zurfi’nin, Sadr ve diğer Şii grupların yanı sıra Kürtleri ve Sünnileri ikna etmemesi ve Allavi’nin hatalarından ders çıkarmaması halinde kaderinin Allavi ile benzeşeceğini tahmin etmek zor değildir. Zira meclisteki denklem göz önünde bulundurulduğunda, Zurfi’nin kabineyi geçirme konusunda işinin pek kolay olmadığı vurgulanmalıdır.

Buna karşın, parlamentodan onay alınması halinde, hükümetin kurulmasından en geç bir yıl içinde şeffaf ve özgür seçimlere gidilmesi için hazırlık yapacaklarını belirten Zurfi, ABD ve İran arasında artan gerilim ve yansımaları ile protestocuların taleplerine çözüm bulmanın yanı sıra ülkede devam eden koronavirüs krizi, petrol fiyatlarındaki düşüşten kaynaklanan ekonomik gerileme, 2020 bütçesinin onaylanması ve seçim uygulama yasalarının hazırlanması gibi konularla yüzleşecektir. Zurfi’nin, hükümeti kurması halinde dahi, kısa vadede ülkede öteden beri biriken yapısal sorunlara çözüm bulması zor görünmektedir. Hiçbir hükümet veya başbakanın kolay çözüm bulamayacağı sorunların başında ise ABD-İran çekişmesi gelmekte ve Zurfi’yi de en fazla zorlayacak konulardan birinin bu gerilim olması muhtemel görünmektedir. ABD-İran gerilimi ve partiler arasındaki ayrışmalardan dolayı aday veya partilerin seçim başarısından bağımsız olarak başbakan adayının belirlenmesinin tartışmalı bir sürece dönüştüğü Irak’ta ideal başbakan adayının bulunması giderek zorlaşmaktadır. Ancak Zurfi’nin geçici hükümetteki başarısı ve aktörler arasında kuracağı denge mekanizması başbakanlıkta ikinci dönemi açısından şansını artırabilir.