Irak'ta Yeni Hükûmet Kurma Çabaları ve Siyasi Dengeler

Ekim 2019’da Irak’ın orta ve güney vilayetlerinde ortaya çıkan halk gösterileri siyasette 2003 yılından beri birçok ilkin yaşanmasına neden olmuştur. Bu ilkler arasında dönemin başbakanı Adil Abdulmehdi’nin istifası, ardından yaşanan başbakanlık krizi ve yeni seçim yasasıyla düzenlenen erken parlamento seçimleri sayılabilir. 10 Ekim 2021 tarihli Irak parlamento seçimleri de önceki seçimler gibi elektronik seçim cihazları vasıtasıyla yapılmasına ve seçimlerin üzerinden yaklaşık iki ay geçmesine rağmen sonuçlara yapılan itirazlar nedeniyle nihai olarak açıklanamamıştır. Sonuçlar Irak Bağımsız Yüksek Seçim Komiserliği (IBYSK) tarafından ancak 30 Kasım 2021 tarihinde nihai onay için Irak Federal Yüksek Mahkemesine (IFYM) gönderilmiştir. Buna rağmen hükûmet kurulma sürecine geçilebilmesi için öncelikle seçim sonuçlarının kesin olarak ilan edilmesi gerekmektedir. Diğer yandan seçim sonuçlarının kesin olarak ilan edilmesinden sonra anayasal süreç;

  • Kesin sonuçların ilanının ardından cumhurbaşkanının yeni parlamentoyu toplaması,
  • Yemin edilmesinin ardından ilk oturumda parlamento başkanının ve yardımcılarının seçilmesi,
  • Parlamentonun 30 gün içerisinde üçte iki çoğunluk ile cumhurbaşkanı seçmesi,
  • Seçilmiş cumhurbaşkanının göreve başlayabilmesi için yemin etmesinin ardından 15 gün içerisinde aday başbakan görevlendirmesi,
  • Aday başbakanın 30 gün içerisinde güvenoyu alması ile sonuçlanacaktır.

Anayasal sürece ek olarak Fetih Koalisyonu lideri Hadi el-Amiri’nin seçimlerin iptali için IFYM’ye başvurması yeni kırılmalara neden olabilecek bir durum oluşturmaktadır. Zira IFYM, söz konusu itirazı 13 Aralık 2021 tarihinde toplanarak görüşeceğini açıklamasına rağmen kararın gecikmesinin bütün sürecin uzamasına hatta seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi durumunda yeni bir belirsizliğe neden olacağı söylenebilir.

İtirazın reddedilmesi durumunda ise süreç normal bir şekilde devam edecektir. Aday başbakanın parlamentodan güvenoyu alamaması durumunda cumhurbaşkanı 15 gün içerisinde yeni bir aday başbakan belirleyecek ve yeni bir 30 günlük güvenoyu süreci başlayacaktır. Süreci sekteye uğratacak yeni gelişmelerin ortaya çıkmaması durumunda ülkeyi dört yıl yönetmesi beklenen kabinenin seçimlerde birinci sırada çıkan Sadr Hareketi’ne verilmesi beklenmektedir. Ancak seçimlere ve seçim sonuçlarına itiraz eden grupların siyasi sistem içerisinde tutulabilmesi için bir uzlaşı adayının da ortaya çıkma potansiyeli bulunmaktadır. Zira 2003 sonrasında ülkenin başat aktörü hâline gelen Şii gruplar özellikle sahip oldukları milis gruplara da güvenerek ülke siyasetinde, seçimlerde elde ettikleri başarının çok ötesinde bir etki arayışına girmektedirler.  Bu nedenle hükûmetin 2018 seçimlerinin ardından kurulan uzlaşı hükûmetine benzer dinamikler üzerine kurulması, siyasi koalisyonların parlamentodaki grupları üzerinden etkili olmalarına zemin hazırlayacaktır. Dolayısıyla yürütme erki olan hükûmet üzerindeki yasama ve denetleme görevini yapan parlamentonun baskıcı bir hâle gelmesi hatta hükûmet içerisinde gerilimlere neden olması ihtimal dâhilinde değerlendirilebilir.

Parlamentoda Yeni Denge
Seçimlere yönelik eleştirilere rağmen 73 sandalyeye sahip Şii lider Mukteda Sadr’ın seçim sonrası süreçte başlıca aktörlerden biri olacağı anlaşılmaktadır. Zira Sadr, Şii milletvekillerinin neredeyse yarısının kendi listesinden seçilmesini sağlamıştır. Diğer yandan İran’a yakınlığıyla dikkat çeken gruplardan Hadi el-Amiri önderliğindeki Fetih Koalisyonu 17 ve eski Irak Başbakanı Nuri el-Maliki önderliğindeki Kanun Devleti Koalisyonu’nun 33 milletvekiline sahip olması, bu iki koalisyonun da hükûmet kurma sürecinde etkili olabilmelerinin önünü açmaktadır. Bu noktada parlamentoda ikişer milletvekili kazanan eski Irak Başbakanı Haydar el-Abadi önderliğindeki Nasr (Zafer) Koalisyonu ve Ammar el-Hekim önderliğindeki Ulusal Hikmet Akımı, seçimlerdeki başarısızlıklarına rağmen karar alma mekanizmalarında, milletvekili sayılarına nispetle daha etkili olabilmektedir. Zira Abadi, terör örgütü IŞİD’e karşı askerî zaferin temsilcisi konumundayken Hekim ise ailesinin Irak’taki dinî ve sosyal pozisyonu itibarıyla saygı görmektedir.

Diğer yandan 2021 Irak Parlamentosu seçimlerinde Sünnilerin oy verme motivasyonunda önceki seçimlere göre köklü değişiklikler yaşanmıştır. 2018 seçimlerinde Sünniler karışık listelere oy vermiş, hatta Ninova vilayetinde Nasr Koalisyonu’nun ilk sırayı almasına katkı sağlamışlardır. Bu seçimlerde ise Sünnilerin tekrar kimlik siyasetine döndüğü söylenebilir. Bu doğrultuda eski Anbar valisi ve Irak Parlamentosu Başkanı Muhammed el-Halbusi’nin gösterdiği liderlik performansıyla Sünni siyasetinde etkisini arttırdığı görülmektedir. Zira Halbusi, farklı vilayetlerde seçime katıldığı Takaddum (İlerleme) Koalisyonu ile 37 sandalye kazanarak Sadr grubundan sonra en fazla sandalyeye sahip olan ikinci siyasi oluşum olmuştur. Halbusi’ye ek olarak Hamis Hancer önderliğindeki Azim Koalisyonu da 14 sandalye kazanarak Sünni siyasetindeki varlığını göstermiştir.

Sünnilerin birleşmiş görüntüsünün ötesinde Kürtler de Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) ve Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) ile Goran (Değişim) Hareketi’nin oluşturduğu Kürdistan Koalisyonu arasında parçalı bir şekilde girdiği seçimlerde 31’i KDP, 17’si KYB olmak üzere 48 sandalye elde etmiş, Goran Hareketi ise parlamentoda temsil hakkı elde edememiştir. Bu noktada muhalif bir kimliğe sahip Goran Hareketi’nin oylarının 2018 seçimlerinde terör örgütü PKK’nın dağ kadrosundan bir militan olan Yusra Recep’in parlamentoya girmesini sağlayan, Şahsvar Abdulvahid’in önderliğinde 9 milletvekili kazanan Yeni Nesil Hareketi’ne (Newey Nwe) yöneldiği söylenebilir. 2021 seçimlerinde adaylar arasında PKK’lı bulunmadığı gibi PKK tarafından desteklenen bağımsız adaylar da seçimi kazanamamıştır. Bunun haricinde Ali Bapir önderliğindeki Kürdistan Adalet Cemaati (Komal) 1 sandalyeye sahip olmuştur. Kürtler arasındaki dengenin KDP lehine kayması, KDP’nin hem Irak hem Kürt siyasetindeki etkisinin artmasına ve daha önce “KYB kotası” olarak görülen Irak cumhurbaşkanlığı gibi makamların tekrar tartışmaya açılmasına neden olacağı söylenebilir.

Irak siyasetinde, yukarıda sözünü ettiğimiz oluşumların haricinde dönemin Başbakanı Adil Abdulmehdi’yi istifaya götüren gösterilerin katılımcılarının yer aldığı iki ayrı liste parlamentoya girmiştir. Bu listelerden Alaa el-Rikabi önderliğindeki İmtidad (Genişleme) Hareketi 9, Cafer Aziz önderliğindeki Şii göstericilerin oluşturduğu İşrak Kanun (Kanun Işığı) ise 6 sandalye kazanmıştır. Ancak sandalye sayılarının ötesinde merkezî siyasete yönelik eleştirel ve muhalif aktörlerin parlamentoda temsil edilecek olması parlamento içi muhalefetin oluşmasına katkı sağlayacağı için önem taşımaktadır. Bu yapılara ek olarak seçimlere bağımsız katılarak temsil hakkı elde eden 43 kişinin bir kısmı listelere üye olacağını açıklamıştır. Buna rağmen bu milletvekillerinin muhalefete katkı sağlaması veya hükûmet kurulma süreci içerisinde kritik rol oynaması beklenebilir.

Siyasette Yeni Denge Arayışı
Seçimlere yönelik eleştirilere rağmen Irak siyasetinin başat aktörü olan Şiiler arasında hükûmetin yapısına ilişkin tartışma ve müzakereler başlamıştır. Bu noktada Sünniler ve Kürtler tartışmaların odağında yer almamaktadır. Zira kurulacak hükûmet içerisinde temsil beklentisiyle güçlü aktör etrafında pozisyon almaları beklenmektedir. Nitekim KDP’nin ve Takaddum’un hükûmeti kurması beklenen Sadr Hareketi ile olan görüşmeleri bu minvalde okunabilir. Şiiler arasında ise hükûmetin doğasına ilişkin tartışmalarda Sadr, parlamentoda muhalefetin oluşmasından ve bütün kazanan oluşumların hükûmet içerisinde yer almayacağı çoğunluk hükûmeti kurulmasından yana pozisyon almıştır. Maliki, Amiri, Abadi, Hekim, Ataa Hareketi lideri Falih Feyyad, Asaib Ehli’l-Hak komutanı ve Doğrucular Partisi lideri Kays el-Hazali ve eski Haşdi Şaabi Sözcüsü ve Ulusal Bağ İttifakı lideri Ahmed Esedi ise tüm kazanan oluşumları kapsayan bir ulusal birlik hükûmeti kurulmasını istemektedir. Bu amaçla 2 Aralık 2021 tarihinde Hadi el-Amiri’nin evinde bir müzakere toplantısı düzenlenmiştir. Toplantıdan somut bir çıktı olmamasına rağmen basına yansıyan bilgiler ışığında Sadr’a ulusal birlik hükûmetinin kurulması yönünde baskı yapıldığı, hatta baskılar sonucunda gergin bir ortam oluştuğu söylenmektedir. Buna rağmen toplantının ardından Sadr tarafından ulusal çoğunluk hükûmetinin kurulması talebinin yinelenmesi söz konusu müzakerenin başarısız olduğunu göstermiştir.

Parlamentoda oluşan yeni dengeye rağmen 2008 yılında dönemin Başbakanı Nuri el-Maliki’nin Sadr’a bağlı Mehdi Ordusuna karşı düzenlediği operasyon nedeniyle oluşan gerginliğin tarafların birbirini dışlayıcı davranmasına neden olduğu söylenebilir. Denilebilir ki Sadr, içerisinde Maliki’nin yer alacağı bir hükûmet kurmak istememekte, Maliki ise hükûmeti kurarak Sadr Hareketi’ni muhalefete itmeyi planlamaktadır. Diğer yandan Fetih Koalisyonu’nun ise farklılıkları bir kenara koyarak hem Sadr’ın hem de diğer Şii oluşumların hükûmet içerisinde yer aldığı ulusal birlik hükûmetini savunduğu söylenebilir.

Seçimlerin ardından yaklaşık iki ay geçmiş olmasına rağmen hem hükûmetin yapısı hem de hangi partilerin hükûmet içerisinde yer alacağı konusundaki tartışmaların devam etmesi siyasi süreçteki riskleri artırmaktadır. Zira IFYM tarafından seçim sonuçlarının onaylanması, parlamento başkanı, cumhurbaşkanı ve başbakanın seçileceği “üç başkanlık” yarışı sürecini uzlaşıya varılmadan başlatmış olacaktır. Bu durum ise süreçle ilgili takvim nedeniyle temelinde uzlaşı olmayan bir hükûmetin ortaya çıkmasına ve Irak’ta yeni kırılganlıkların gün yüzüne çıkmasına neden olabilecektir.