İran Cumhurbaşkanlığı Seçimi: Statüko ya da İtidalli Değişim

Yrd. Doç. Dr. Bayram Sinkaya ORSAM Danışmanı, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi
14 Haziran Cuma günü İran’da 11. cumhurbaşkanlığı seçimi yapıldı. Seçimin birçok gözlemci için iki büyük sürprizi oldu; birincisi halkın seçimlere yüksek bir oranda katılması idi. 50 milyon seçmenin yüzde 72’si oy kullandı. 2009 yılında yapılan seçim sonuçlarının tartışmalı niteliği nedeniyle seçim sistemine güvenin azaldığı İran’da birçok kişinin cumhurbaşkanlığı adayının veto edilmesi ve birbirlerine benzediği düşünülen sekiz adayın seçim yarışına girmesi nedeniyle oylamaya ilginin düşük olacağı düşünülüyordu.

Seçimin ikincisi büyük sürprizi ise Huccetülislam Hasan Ruhani’nin yeni cumhurbaşkanı seçilmesi oldu. Rehber Hamanei’nin seçimlere müdahale ettiği iddiası o kadar kanıksanmıştı ki Rehber’in favorisi görülmeyen Ruhani’nin kazanması çok şaşırtıcı olmasa da hoş karşılanan bir sürpriz oldu ve birçok soru ortaya atıldı. Ruhani’nin seçim zaferinin arka planında neler var? Rehber, Ruhani’nin seçilmesine nasıl izin verdi? Ruhani’nin yönetimindeki İran’ı neler bekliyor? İran’ın karşı karşıya kaldığı sorunlarla Ruhani nasıl mücadele edecek? İran siyasetinde bir değişim olacak mı?
 
Bu çalışmada seçim süreci incelenecek ve konuyla ilgili sorulara cevap bulunmaya çalışılacaktır. Çalışmada seçimde adaylar arasındaki farklılıkların göz ardı edildiği iddia edilmektedir. İlk bakışta adayların profilleri birbirlerine benziyor görünse de adayların siyasi kariyerleri ve seçim kampanyaları daha dikkatli incelendiğinde İran siyasi arenasındaki etkili akımların aktif olduğu görülmektedir. Muhammed Rıza Arif reformcu akımı, Hasan Ruhani pragmatistleri temsil ederken, Said Celili neo-radikalizmi, diğer adaylar da geleneksel muhafazakar çizgiyi temsil etmiştir. Seçim sürecinde ortaya çıkan reformcu-pragmatist koalisyon itidalli bir değişim programı sunmuş, buna karşılık geleneksel muhafazakarlar büyük ölçüde statükonun yanında durmuştur. Celili ise Cumhurbaşkanı Ahmedinecad’ın temsil ettiği radikalizmi sürdürmüştür. Diğer bir ifadeyle 14 Haziran seçimi itidalli değişim, statüko veya radikalizm arasında bir seçime dönüşmüştür.