İran Ekonomisi Yeni Dönem ile Birlikte Düzelir mi?

Yrd. Doç. Dr. Mehmet Şahin, Gazi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü
İran’da ekonomik kriz, seçim sonrasındaki siyasi kaos ile birleşince İran halkını derinden etkiledi. Özellikle son üç yılda, enflasyon ve işsizlik sorununa ilişkin rakamlar, alınan tedbirlerin yetersiz olduğunu göstermektedir. Cumhurbaşkanlığı seçimini yeniden kazanan Ahmedinejad ve ekibinin yola devam etmesiyle hiçbir şeyin değişmeyeceği anlaşılmaktadır.    Yönetim, Mart 2009’da başlayan mali yılın ilk altı ayında işçilere yüzde 20 oranında ücret artışı verebileceğini, hatta ilave zammın da mümkün olduğunu açıklamıştı. Ancak, bu açıklamaya rağmen enflasyon oranının yüzde 14’e düştüğü gerekçesiyle ücretlerdeki artış oranının aşağıya çekilmesi şaşkınlık yarattı. Çünkü enflasyon oranı ile ilgili farklı açıklamalar kafaları karıştırdı; Ahmedinejad’ın enflasyon oranı yüzde 15, Merkez Bankası’nın ise yüzde 23.6 olarak ilan edildi. Bu rakamlar ne kadar gerçek? Zira enflasyon oranının hesaplanmasında temel alınan ürünün çeşidi, seçilen pazarın türü ve gelir grubunun niteliği, enflasyon rakamı üzerinde oynanmasını mümkün kılmaktadır. Bu durumda, ücretli kesim tarafından genel grev kararı alınması beklenebilir.       2010-2015 dönemini kapsayan Beşinci Kalkınma Planının yakın bir tarihte İran Meclisinin onayına sunulacağı belirtilmektedir. Plan çerçevesinde; “enflasyon oranının yüzde 12, ekonomik büyüme oranının yüzde 8 olması, gelir dağılımında sosyal adalet ilkesine bağlı kalınması, işsizlik oranının yüzde 11’den yüzde 7’ye düşürülmesi, petrolden sağlanan gelirin Ulusal Kalkınma Fonuna aktarılması, petrol dışı ihracat gelirinin arttırılması, özel sektör girişimlerinin ve kooperatifçiliğin desteklenmesi” öngörülmektedir. Ancak, genel olarak değerlendirildiğinde, söz konusu kalkınma planının diğerlerinde olduğu gibi hedefe ulaşması mümkün görünmemektedir. Örneğin Dördüncü Kalkınma Planında beş milyon kişiye istihdam imkanı yaratılacağı belirtilmesine rağmen, ülkedeki işsizlerin sayısı 7.2 milyonu aşmıştır. Bunun yanı sıra yine aynı planda, petrol ve doğalgaza bağımlılığın azaltılması hedeflenmiş, ancak diğer sektörlerde ilerleme sağlanamadığı gibi bağımlılık da günden güne artmıştır. Bu arada belirtilmesi gereken bir diğer husus ise, petrol fiyatlarının yükseldiği dönemde elde edilen gelir fazlasının İran halkına yansımadan, “mazlum İslam halklarının savunulmasına” harcanmış olmasıdır.   Hükümet, şimdi tedbir paketi kapsamında benzin tüketimini, ülkede üretilen seviyeye çekmeye ve işlenmiş akaryakıt ithaline kısıtlama getirmeye çalışmaktadır. Mevcut durum itibariyle benzinin kartlı fiyatı 200 Tümen, serbest piyasa fiyatı da 400 Tümen’in üstünde olup, karaborsa fiyatının daha da artacağı tahmin edilmektedir. İran, bütün Ortadoğu’da kullanılan benzinin yüzde 36’dan fazlasını tükettiği gibi, bu tüketim her on yılda iki kat artmaktadır. Bu çerçevede değerlendirildiğinde benzin tüketimine kısıtlama getirmenin sorunu çözemeyeceği açıkça görülmektedir. Buna ilişkin olarak; İran içinde, mevcut yönetimin petrolden elde ettiği gelirin bir kısmını yeterli sayıda rafineri inşa etmeye aktarması ya da ekonomik ambargoya neden olan politikalarını bir an önce terk etmesi gerektiğini savunanlar vardır.    Piyasalardaki nakit para sıkıntısının devam etmesi, para değerindeki çek kullanımının hacminin artmasına neden olmaktadır. Ödenemeyen çeklerden dolayı mahkemelerde açılan davaların giderek çoğaldığı ifade edilmektedir. Büyük ölçekli işletmeler gibi orta ve küçük ölçekli işletmelerin de büyük sıkıntı içinde olduğu gözlenmektedir. Girdi maliyetlerinin yükselmesi nedeniyle üretim kapasitesini düşüren işletmeler, ürettiği mal için pazar bulamamaktadır. İç piyasadaki durgunluğun yanı sıra, İran malları artık dış pazarlarda alıcı bulmakta zorlanmaktadır.     İran Anayasasının 44. maddesi uyarınca özelleştirme çalışmaları kapsamında, Ağustos 2009 ayı itibariyle 14 kamu şirketinin yüzde 40’ı, bazı petrol rafinerilerinin de yüzde 10’unun özelleştirilmesi kararı alındı. Bu arada yapılan açıklamalara göre, özelleştirmeden elde edilen gelir “Adalet Payı” adı altında dar gelirli işçi ve çiftçi kesimine dağıtıldı. Ancak, çalıştıkları fabrikaların zarar etmesi ya da üretimini durdurması nedeniyle maaşlarını alamayan işçilere söz konusu ödeme yapılmadı. Diğer yandan, özelleştirilen şirketlerin hisseleriyle ödeme yapılan işçi ve çiftçi kesiminin beklentileri de Tahran Borsasında yaşanan yüzde 40’lık değer kaybına bağlı olarak karşılanamadı.   Hükümet, para birimi Riyal’den üç sıfır atılmasını öngören düzenlemeler yapmaktadır. Bu uygulama; parasal işlemlerin basitleştirilmesine, muhasebe işlemlerinin daha hızlı ve verimli yapılmasına, para transferlerinin kolaylaşmasına, enflasyonun oluşturduğu psikolojik baskıların azaltılmasına, yüksek miktarlı parasal aktivitelerde zaman kaybının önlenmesine katkı sağlayacaktır. Uzmanlara göre, mevcut yönetimin, planı uygulamaya koymadan önce avantaj ve dezavantajları bakımından ciddi bir inceleme yapması ve enflasyon oranının düşürülmesi gerekmektedir.    Yönetimin, ekonomik tedbir paketinde yer alan diğer madde ise, yabancı bankaların İran’da şube açmalarına izin verilmesidir. Bakanlar Kurulu Kararnamesi çerçevesinde, Suudi Arabistan, Malezya, Katar ve Hindistan menşeli dört yabancı bankanın şube açma girişimleri onaylandı. Hükümet bu uygulama ile ekonomik girişimleri canlandırmayı, para transferini kolaylaştırmayı, en önemlisi dünya ekonomisi ile entegre olmayı amaçlıyor. Ancak tüm bu tedbir ve planlar güçlü bir uzman kadro gerektirmektedir. Yönetimin halihazırdaki ekonomik politikaları başarılı olmaktan uzak gibi görünmektedir. Mevcut kadrolar ile hedeflenen amaca ulaşılıp ulaşılmayacağını zaman gösterecektir.