İran-Rusya Hattında Buşehr Çıkmazı

Dr. İlyas Kamalov, ORSAM Avrasya Danışmanı
Son dönemde İran-Rusya ilişkilerinde yaşanan sorunlara bir yenisi daha eklendi. Rusya’nın, S-300 füzelerinin satışını askıya alması ve Kremlin’in İran’ın nükleer sorunu konusunda “taraf değişitrmesi” İran-Rusya ilişkilerinin seyrini olumsuz etkilemektedir. Son günlerde ise iki ülke arasında Rusların Buşehr’de inşa ettikleri nükleer santral konusunda küçük çaplı sorun yaşanmaktadır. Rusya Enerji Bakanı Sergey Şmatko’nun 2009 yılında Buşehr nükleer santralinin faaliyete geçmeyeceğini açıklaması üzerine, İranlı yetkililer bu durumu “anormal” olarak değerlendirmiştir. İran ile Rusya arasında yaşanan gerginliğin, İran’ın nükleer sorunu görüşmelerini de olumsuz etkileme tehlikesi mevcuttur. Zira Rus bakanın bu açıklaması üzerine İranlı yetkililer, elde ettikleri uranyumun zenginleştirilmesi için Rusya’ya gönderilmesi önerisine artık sıcak bakamayacaklarını belirtmiştir.   Buşehr’de nükleer santralin inşaasına, 1995’te Tahran’da imzalanan bir anlaşmayla başlanmış ve daha 2007 yılında Buşehr nükleer santralinin ilk bloku yüzde 95 oranında tamamlanmıştı. Aynı yıl nükleer santralin üretime başlaması planlanmıştı. Yine 2009 yılının Şubat ayında Rus şirketi Rosatom’un Başkanı Sergey Kiriyenko, Buşehr’in yıl sonuna kadar faaliyete geçeceğini belirtmiş, hatta ilk denemeler yapılmıştı. Ancak 2009 yılının sonuna gelinmesine rağmen, santral hâlâ faaliyete geçmemiş ve bu husus Tahran’da memnuniyetsizliğe yol açmıştır. Rus yetkililer, konuyla ilgili Tahran’ın kaygılarını gidermek için Buşehr’in yıl sonuna kadar faaliyete geçememesinin nedeninin siyasi değil, teknik olduğunu belirtmiştir. Rus uzmanlar, bundan 30 yıl önce İran tarafından alınan teknik teçhizatların eskidiğini ve bunların ciddi denemeler yapılmadan kullanılamayacağını ileri sürmektedir. Rus uzmanlara göre, Buşehr’in faaliyete geçmesinin önündeki bir başka engel ise, İran’ın bu santrali güvenli bir şekilde çalıştıracak kadrolara sahip olmamasıdır. Nitekim 2009 yılının başından itibaren taraflar, bu santralde görev alacak uzmanların yetiştirilmesi ve başlangıçta santrali Rus uzmanlarının çalıştırılması konuları görüşmekte, ancak bu konuları bir türlü karara bağlayamamaktadırlar.   Bununla birlikte Buşehr santralinin faaliyete geçmesini engelleyen sebepler arasında teknik nedenlerin yanı sıra birtakım siyasî nedenlerin de mevcut olduğunu söylemek mümkündür. ABD’de Barack Obama’nın iktidara gelmesiyle başlayan ABD-Rusya “yakınlaşması”, Moskova’nın İran konusunda birtakım geri adımlar atmasını gerektirmektedir. S-300 füzelerinin satışının askıya alınması ve Buşehr santralinin inşaasının tamamlanmasının geciktirilmesi de bu çerçevede ele alınabilir. Aynı zamanda Moskova’nın bu adımlarını, İran’a karşı kullanılan bir baskı aracı olarak da kabul etmek mümkündür. Moskova bir taraftan İran’a karşı yeni yaptırımların uygulanmaması ve böylece Rusya-İran ekonomik ilişkilerin zarar görmemesi için çalışmaktadır. Diğer taraftan Kremlin, İran’ın her an ABD ile anlaşmaya varabileceğini de göz önünde bulundurarak ve genel olarak İran’a güvenmeyerek Tahran’ın nükleer sorunu konusunda Batı’dan çok da farklı düşünmek istememektedir. Bütün bunlardan dolayı Rus yetkililer, hem sorunun barışçıl yollarla çözülmesini savunmakta, hem de Rusya’nın bölgedeki çıkarlarını gözetmektedir. Kremlin’in İran’a karşı izlediği siyasette son dönemde görünen değişiklikler de işte bu hususlarla açıklanmaktadır. İranlı yetkililer, Rusya’nın bu adımlarının İran-Rusya ilişkilerini olumsuz etkileyeceğini belirtmelerine rağmen, İran şu an Moskova’nın bu politikasına karşı koyabilecek güçte olmadığı gibi, her şeye rağmen uluslararası arenadaki en önemli müttefikini de kaybetmek istemeyecektir. Bütün bunların farkında olan Moskova, İran’a baskı uygulayarak hem ABD ile ilişkilerini “düzeltmeye” devam etmekte, hem de İran’ın nükleer sorununda Tahran’a baskı uygulayarak bu süreçte ve genel olarak bölgede kendi etkisini arttırmaya çalışmaktadır.