IŞİD’in Ayn el Arap (Kobane) Kuşatması ve Türkiye

IŞİD esasen uzun süredir Suriye’de Kürt kökenli nüfusun yoğun yaşadığı bölgelere saldırılar düzenlemekte ve buraları kontrol eden YPG ile çatışmaktadır. Dolayısıyla IŞİD’in son haftalarda Ayn el Arap (Kobane) çevresi ve merkezinde yürüttüğü saldırılar zamanlama açısından çok da anlamlı değildir. Ancak bu sefer farklı olan Irak’ta önemli kaynaklar ele geçiren örgütün ağır silah ve uzun menzilli toplar aracılığı ile saldırmasıdır. Yani Kobane kuşatmasının en önemli nedeni Irak ordusu ve peşmerge güçlerinin Irak’ta IŞİD karşısındaki başarısızlığıdır. IŞİD sürekli olarak yeni kaynak ve toprak ele geçirerek büyüme ihtiyacı hissetmektedir. Bundan dolayı genişlemek için daha uygun fırsat sunması nedeniyle Suriye’ye yönelmiş gözükmektedir. Suriye’deki saldırıları Kobane ile sınırlı değildir. İslami Cephe, Özgür Ordu ve Nusra Cephesi’nin etkili olduğu Azaz ve çevresinde önemli kazanımlar elde etmiş ve bu grupların ana tedarik noktası olan Mera ve Azaz’ı ele geçirmek için kuşatmasını sürdürmektedir. Dolayısıyla IŞİD’in Kobane kuşatmasını Irak’ta önemli güç elde eden ancak genişleme potansiyeline ulaşan örgütün Kuzey Suriye’ye yönelmesi olarak görmek mümkündür.
 
IŞİD’in Kuzey Suriye cephesinde tek güç olma hedefinin önündeki en büyük engel Kürtlerin milis gücü YPG’nin kontrolündeki Afrin, Kobane ve Cezire bölgeleridir. Bunlar arasında öncelikli olarak neden Kobane’nin hedef alındığı sorusunun yanıtı üç bölge içinde en zayıf halka olmasıdır. IŞİD açısından Cezire’nin stratejik hedef olması yüksek ihtimaldir. Suriye’nin en önemli petrol yatakları buradadır ve birçok petrol kuyusu YPG’nin elindedir. Bunun yanı sıra Cezire ele geçirilirse Irak-Suriye sınırının büyük bir bölümünü kontrol edecektir. Irak’ta kontrol ettiği coğrafya ile Suriye arasında bağlantı sağlayacak Musul’daki konumunu pekiştirecektir. Cezire’nin bir diğer önemi Irak Kürtleri ile Suriye Kürtleri arasında bağlantı sağlıyor olmasıdır. Bölge IŞİD’e geçerse YPG ya da peşmerge güçlerinin gerektiğinde birbirlerine destek olabilmesinin önünü almak istemektedir. IŞİD’in Sincar saldırısı sırasında YPG’nin Cezire üzerinden bölgeye ulaşarak peşmerge güçlerine destek vermesi ya da Kobane kuşatması sonrasında peşmergenin Cezire’ye geçtiği yönündeki iddialar buna örnek olarak verilebilir. Bu nedenlerle IŞİD Cezire’yi stratejik hedef olarak belirlemiş olabilir. Ancak burası coğrafi genişlik ve konumu, nüfus fazlalığı, sahip olduğu doğal kaynaklar nedeniyle önemi ve rejim ile diğer muhalif grupların varlığının olması gibi nedenlerle zor bir hedeftir. Buraya ulaşmak için YPG’nin bölgeleri içinde en zayıf halka konumundaki Kobane ilk aşamada hedef alınmış olabilir. Bir diğer neden Kobane’nin IŞİD’in kontrolündeki Rakka’dan Azaz’a uzanan coğrafya arasında kopukluk yaratmasıdır. Örgüt kendi bölgelerini birbirine bağlamak istemektedir. IŞİD’in sınır kapılarına verdiği önem çerçevesinde Kobane’yi öncelikli kılan diğer faktör Mürşitpınar sınır kapısının burada olmasıdır.
 
IŞİD daha öncekilerden farklı olarak Kobane’ye bu sefer ağır silah ve uzun menzilli toplarla saldırmaktadır. Bu sayede Kobane çevresindeki köy ve kasabaları ele geçirmeyi başarmıştır. Son gelen bilgilere göre Kobane merkeze 10 km yaklaşmıştır. Ancak merkezin düşmesi köyler kadar kolay olmayacaktır. IŞİD uzun menzilli toplarla insanları göçe zorlayabilir, YPG’nin askeri kapasitesine zarar verebilir. Ancak sonuçta toplarla dövdükten sonra insan gücünü kullanarak Kobane’yi işgal etmesi gerekmektedir. Bu noktada YPG’nin direnç göstermesi muhtemeldir. Şu anda kadınlar, çocuklar ve yaşlılar göç etmektedir. Ancak savaşabilecek gençler silahlanmakta hatta çok sayıda Kürt kökenli genç savaşmak üzere Kobane’ye gitmeye çalışmaktadır. Bu ortam içinde IŞİD’in Kobane’yi kolayca işgal etmesinin kolay olmadığı ortadadır. Buna benzer bir durum Irak’ta Mahmur Kampı’nda yaşanmıştır. IŞİD’in Mahmur kasabasını ele geçirmesi ve kampın risk altına girmesi ile kadınlar, çocuklar ve yaşlılar tahliye edilmiş kamptaki erkekler silahlandırılmıştır. ABD hava desteği ve peşmergenin desteği ile birlikte Mahmur’da IŞİD’e karşı başarı elde edilmiştir. Hangi gücün elindeki kaynakların kuşatmayı sürdürmeye ya da direnmeye yeteceği sorusunun yanıtı Kobane kuşatmasının sonucunu belirleyebilir. Kürtler sonuna kadar direnmek isteyecektir ancak IŞİD kısa sürede sonuç alamazsa saldırılarını farklı bölgelere yönlendirme ve kaynaklarını burada harcamamayı seçebilir. Muhtemelen kuşatma kısa sürmeyebilir ve uzun vadede Ras el Ayn (Serikaniye)’dakine benzer bir durum ortaya çıkabilir. Ras el Ayn (Serikaniye)’de merkez daha çok YPG’nin kontrolünde olmakla birlikte bazı mahalleler ve şehir etrafında bazı bölgeler diğer muhalif güçlerin elindedir. Bu denge uzun süredir korunmaktadır. Çatışmanın seyrini etkileyecek önemli bir gelişme ABD’nin IŞİD ile mücadele çerçevesinde Suriye’de hava saldırılarına başlamış olmasıdır. İlk aşamada Kobane’deki IŞİD kuşatmasını kırmaya yönelik saldırılar gerçekleşmemiştir ancak Haseke, Rakka ve Deyr ez Zor’daki operasyonlar Kobane üzerindeki kuşatmayı rahatlatabilir. Yakın zamanda Kobane çevresinde saldırıların başlaması ise dengeleri kritik biçimde değiştirebilir.
 
Bütün bu gelişmelerin Türkiye açısından doğrudan sonuçları olacağı açıktır. Kobane’nin düşmesi durumunda Türkiye, Suriye sınırının daha fazla bölümünü IŞİD ile paylaşmak durumunda kalacaktır. Bu da Türkiye açısından yeni güvenlik riskleri doğurabilir. İkinci olarak Türkiye’nin IŞİD ile mücadele stratejisi çerçevesinde savunduğu güvenli bölgenin kurulması zorlaşacaktır. Türkiye’ye yönelik olası kitlesel göç dalgalarını Suriye tarafında karşılamak üzere düşünülen önlem muhtemelen IŞİD kontrolü dışındaki bölgelerde düşünülmektedir. Ancak bu hat giderek daha fazla IŞİD’in kontrolüne geçecektir. Bölge kurulması durumunda da IŞİD’in saldırılarına açık halde olacaktır. Türkiye açısından üçüncü risk hali hazırda başlayan kitlesel göçtür. Son aylarda Kobane’de devam eden IŞİD saldırıları neticesinde çevrede yaşayan nüfusun önemli bir kısmı merkezde toplanmıştı. Son rakamlara göre Kobane merkezin nüfusunun 400 bini aştığı ifade edilmektedir. Türkiye, IŞİD’in şehri ele geçirmesi durumunda yarım milyona yakın göç dalgası ile karşı karşıya kalabilir. Şehir düşmese bile sırf IŞİD kuşatması nedeni ile çocuklar, kadınlar, yaşlılar ve savaşamayacak durumdaki erkekler göç etmeye devam edecektir. Kobane’nin bir özelliği de Türkiye sınırı dışında kalan üç tarafının IŞİD tarafından kontrol ediliyor olmasıdır. Dolayısıyla göç dalgasının tek hedefi Türkiye olacaktır. ABD’nin Suriye’deki saldırılarını Kobane’ye doğru genişletmesi de göçü hızlandırabilir. Kobane’de IŞİD kuşatmasının Türkiye açısından yaratacağı bir diğer sonuç içerde çözüm sürecini riske edebilecek olmasıdır. PYD ile PKK arasındaki organik bağ Suriye’de PYD’ye bağlı YPG’nin kontrol ettiği bölgelerdeki gelişmelerin doğrudan Türkiye’deki Kürt sorununu etkilemesine neden olmaktadır. PKK Kobane kuşatması konusunda “Türkiye’nin kendilerine yönelik vekaleten savaşı” şeklinde yanlış bir okuma yapmaktadır. Bu yanlış algılama PKK içinde Türkiye ile devam eden çözüm sürecini sonlandırma düşüncesini güçlendirmektedir. Bu durum Türkiye’nin çözüm sürecini daha hassasiyetle ve bu yanlış okumayı dikkate alarak ele almasını gerekli kılmaktadır.