IŞİD Operasyonları ve Türkiye-Irak İlişkileri

Bilgay Duman, Araştırmacı, ORSAM
Irak Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) Haziran 2014’te Irak’ta başlattığı operasyonların alan hakimiyetiyle sonuçlanması ve örgütün giderek hız kazanan etkinliği bölgedeki siyasi denklemde yeni dinamiklerin de önünü açmış görünmektedir. ABD Başkanı Barack Obama, 10 Eylül 2014’te ülkesinin dört ana noktadan oluşan IŞİD’le mücadele stratejisini açıklarken, uluslararası terörle mücadele kapsamında IŞİD’e karşı yeni bir koalisyon oluşturma çabalarına girilmiştir. Bununla birlikte Ortadoğu’daki siyasi dengelerin de farklılaşmaya başladığı görülmektedir. Nitekim İngiltere Başbakanı David Cameron, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani 24 Eylül 2014 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurul toplantısında ikili bir görüşme yapmış olması dikkat çekicidir. Bu görüşme 1979 İran İslam Devrimi’nin ardından İngiltere ve İran arasında yapılmış ilk yüz yüze ikili görüşme olarak tarihe geçmiştir. Her ne kadar Obama’nın açıkladığı IŞİD’le mücadele stratejisinde İran’a bir rol biçilmese ve İran’ın da bu stratejiye resmi yollardan karşı çıktığı bilinse de İngiltere ve İran arasındaki görüşmeler, IŞİD ile mücadelede bölge dinamiklerinin reddedilemeyeceği gerçeğini ortaya koymaktadır. Buradan hareketle ABD ve diğer Batılı ülkelerin IŞİD’le mücadele kapsamında Türkiye’nin rolüne kilit önem atfettikleri de görülmektedir. Ancak IŞİD operasyonlarının getirdiği sonuçlar itibariyle Türkiye’nin bölgede değişmeye başlayan dengelerin bir travmaya dönüşmeden yerine oturması konusunda kaygılar taşıdığını söylemek mümkündür. Özellikle Türkiye açısından, ABD’nin açıkladığı IŞİD’le mücadele stratejisinin ana uygulama noktası olan Irak ile ilişkiler ön plana çıkmaktadır. Burada Türkiye’nin Irak merkezi hükümeti ve Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) ile ilişkilerini ayrı ayrı incelemekte fayda görülmektedir.
 
Öncelikle Irak’ta 30 Nisan 2014 seçimlerinden sonra Nuri El-Maliki’nin yerine Haydar El-Abadi’nin başbakan olmasıyla Türkiye-Irak merkezi hükümeti ilişkilerinden bir yumuşama görüntüsü ortaya çıkmaktadır. Türkiye, Haydar El-Abadi’nin kurduğu hükümeti ilk tebrik eden ülke olmakla birlikte, Irak’ta istikrarın sağlanması için hükümete her türlü desteğin verilmesi konusunda açık davranmıştır. Bu kapsamda Türkiye’nin IŞİD’le mücadelede Irak merkezi hükümeti ile işbirliği imkanlarının açık olduğunu söylemek mümkündür. Ancak IŞİD’le mücadele konusunda Türkiye ve Irak merkezi hükümeti arasında farklılıklar olduğu da görülmektedir. Obama ABD’nin IŞİD stratejisini açıklamadan önce, IŞİD’le mücadele kapsamında ABD ve Batılı ülkelerden silah ve mühimmat yardımı talep eden Irak merkezi hükümetinin isteği olumlu bulunmuş ve Irak’a askeri yardım yapılmaya başlanmıştır. Nitekim ABD’nin IŞİD stratejisi kapsamında da IŞİD’le mücadele eden güçlere askeri yardım desteği verileceği açıklanmıştır. Ancak Türkiye, silah verilmesi konusuna karşı çıkmakta, Irak ve Suriye’deki istikrarsızlığı arttıracağı konusunda haklı endişeler duymaktadır. Zira IŞİD’in Haziran operasyonlarından sonra Irak’ta yeniden milisleşme sürecinin yaşandığı görülmektedir. Irak merkezi hükümeti IŞİD’le mücadele eden güçlere askeri yardım desteğinde bulunmaktadır. Bu durum IŞİD tehdidinin zayıflaması ya da bertaraf olması sonrasında Irak’ta istikrarsızlığı arttırıcı bir unsur olarak ortaya çıkabilir.
 
Bununla birlikte Irak merkezi hükümetinin yanı sıra Türkiye, IKBY’ye yapılan askeri yardımlara da karşı çıkmaktadır. Bilindiği gibi Irak merkezi hükümeti ve IKBY arasında enerji kaynaklarının kontrolü, petrol gelirlerinin paylaşımı, Kerkük ve tartışmalı bölgeler, IKBY bütçesi, peşmergelerin statüsü gibi temel problemler halen çözülebilmiş değildir. IŞİD tehdidinin ivme kaybetmesi, Irak’taki temel problemlerin yeniden gün yüzüne çıkmasına sebebiyet verebilir. Bu durum itibariyle ABD ve Batılı ülkelerin yaptığı askeri yardımlar, silahlanmayı tırmandırdığından çatışma riskini de beraberinde getirebilir. Irak merkezi hükümeti ile IKBY’nin 2011 ve 2012 yıllarında askeri olarak karşı karşıya geldikleri bilinmektedir. Bu durum Türkiye’nin savunduğu Irak’ın siyasi birliği ve toprak bütünlüğünü olumsuz yönde etkileyecektir. Irak’ta bu yönde yaşanacak gelişmenin sadece Irak’la sınırlı kalmayacağı, Suriye’deki meselenin de olumsuz yönde etkileneceğini söylemek mümkündür. Ayrıca IKBY yapılan silah yardımlarının halen IKBY topraklarında barınan terör örgütü PKK’nın eline geçme olasılığı da bulunmaktadır. Zira Türkiye bu konudaki tereddüdünü açıkça dile getirmiştir. Bu endişeler Türkiye tarafından IKBY’ye de açık bir dille ifade edilmiştir. Ancak Türkiye’nin IKBY’ye yapılan askeri yardımlara karşı çıkması, IKBY’li yetkililer tarafından yanlış değerlendirilmiş, hatta IKBY Başbakanı Neçirvan Barzani yaptığı bir açıklamada, Türkiye’den bekledikleri desteği alamadıklarını ifade etmiştir. Bu durum IKBY kamuoyunda, Türkiye ile IKBY ilişkilerinde bir bozulma olup olmadığının sorgulanmasına sebebiyet vermiştir. Nitekim 28-29 Eylül 2014 tarihlerinde İstanbul’da yapılan Dünya Ekonomik Forumu çerçevesinde Türkiye’de bulunan IKBY Başbakanı Neçirvan Barzani, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu ile birer görüşme yapmıştır. Görüşmelere ilişkin detaylar dışarıya yansıma da IKBY’nin “güven tazelemeye” çalıştığını söylemek mümkündür. Ancak genel itibariyle Türkiye’nin ne Irak ne de IKBY politikasında bir değişim olmadığını görülmektedir. Daha da ötesinde önümüzdeki süreçte ilişkilerin yeniden canlanması muhtemeldir. Türkiye bölgedeki istikrarın sağlanması için işbirliğini kuvvetlendirici adımların atılması konusunda istekli davranmaktadır. Bu kapsamda özellikle IŞİD’le mücadele çerçevesinde Türkiye’nin istihbarat ve insani yardım desteği sağlayacak olması dikkate alındığında, atıl durumda kalan Türkiye, Irak merkezi hükümeti ve IKBY arasındaki üçlü mekanizmanın yeniden harekete geçme ihtimali yüksektir. Hatta bu üçlü mekanizmanın özellikle enerji anlaşmazlıkları konusunda da gündeme gelmesi muhtemeledir. Nitekim Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Aralık 2013’te yaptığı bir konuşmada bunun işaretlerini vermiştir. Bu durum itibariyle önümüzdeki süreçte Türkiye-Irak ilişkilerinde yumuşama olması beklenebilir.