İsrail’in Son Saldırılarının Nedenleri ve Sonuçları

Araş. Gör. Can Deveci, Erciyes Üniversitesi Stratejik Araştırmalar Merkezi (ERUSAM)
Ortadoğu ve Uluslararası kamuoyunun dikkatinin Suriye’deki olaylara ve İran’ın nükleer çalışmalarına yöneldiği bir zamanda Gazze de yaşanan saldırılar dikkatleri İsrail’e çevirmiştir. İsrail geçtiğimiz Cuma gününden itibaren Gazze şeridine önleyici bir hava harekâtı düzenlemeye başlamıştır. Dört gün süren saldırılarda 25 Filistinli ölürken 80’den fazla kişi yaralanmıştır. Ayrıca 350’den fazla sivil konut zarar görmüş ve bir çok Filistinli aile saldırılardan korunmak amacıyla evlerini terk etmiştir. (1)
 
İsrail ordusunun yaptığı açıklamaya göre düzenlenen harekâtın temel nedeni Filistin Halk Direniş Komiteleri Genel Sekreteri Ebu İbrahim El Kaysi’nin Mısır’ın kontrolünde olan Sinai bölgesinden İsrail’in güneyindeki şehirlere ve köylere saldırılar düzenlemeyi planlamasıdır. Hatırlanacağı üzere İsrail ordusu Ağustos 2011’de Sinai bölgesinden düzenlenen saldırılardan El Kaysi’yi sorumlu tutmaktaydı.(2) İsrail düzenlediği bu saldırılarla El Kaysi ve Mahmut Hanani isimli direnişçiyi öldürmüş ve önleyici amacına ulaşmıştır. İsrail’in saldırılarına Filistin Direniş komiteleri ve İslami Cihat hareketinin askeri kanadı 200 civarında Grad füzesiyle karşılık vermiştir. İsrail ve İslami cihat hareketi arasındaki gerginlik Mısır’ın araya girmesiyle yerini ateşkes anlaşmasına bırakmıştır. Anlaşmaya rağmen İsrail’in Gazze’ye yıkıcı bir şekilde saldırmasının arkasındaki gerçek nedenler hala belirsizliğini korumaktadır. Ayrıca saldırının olası sonuçları bölgede yeni gelişmelerin meydana geleceğinin bir işareti olarak algılanmalıdır.
 
İsrail’in bu saldırıdaki zamanlaması dikkat çekicidir. Öncelikle İsrail Arap Dünyasın da bir yılı aşkındır devam etmekte olan “Arap Baharı” sürecinden yararlanmıştır. Ortadoğu’da yaşanmakta olan bu sürecin Irak ve Suriye merkezli mezhep çatışmasına dönüşme ihtimali Arap devletlerinin kısa vadede bu sorunu çözüp, Filistin meselesi ortak paydasında birleşerek İsrail’e tepki göstermesini imkânsız hale getirmektedir. İsrail’in gözettiği bir diğer süreç ise ABD’nin seçim dönemine girmesiyle Yahudi lobi faaliyetlerinin artmasıdır. Böylece İsrail, ABD’yi Tel Aviv merkezli üretilen saldırı politikalarına mahkûm etmektedir. Her iki süreçten de yararlanan İsrail El Kaysi’yi bahane ederek bölgedeki baskısını sistematik bir şekilde arttırmayı planlamıştır.
 
İsrail saldırılarının birinci nedeni, İsrail’in aylardır planladığı İran saldırısı öncesinde geçtiğimiz yıl geliştirdiği Demir Kubbe ( İron Dome) isimli savunma sisteminin tatbikatını bu saldırıyla yapmış olma ihtimalidir. Hatırlanacağı üzere bu sistemin en önemli özelliği 5 ila 70 km menzilli roketleri havada imha etmesiydi. Saldırı sonrasında bu Sistemin İsrail’e atılan roketlerden 56 tanesini havada imha ettiğine dair bilgilerin paylaşılması bu varsayımımızı desteklemektedir. Hatta İsrail savunma bakanı Ehud Barak’ın Demir Kubbe sisteminin başarılı olduğunu iki yada üç hafta içerisinde İsrail geneline yaygınlaştırılacağını ifade etmesi bu nedenimizin haklılık payını arttırmaktadır.(3)
 
İkinci neden, İsrail’in her zamanki gibi önleyici saldırılarla korku yaratıp kendisine karşı yapılma ihtimali bulunan eylemleri durdurmayı planlamasıdır. Bu stratejinin bir ürünü olarak İsrail olası İran- İsrail çatışmasında hedefinin Gazze olduğunu Hamas’a göstermiştir. Bu saldırıların; Hamas liderlerinden Salah Berdavil, Ahmed Yusuf ve Mahmud Zahar’ın 8 Mart’ta çeşitli gazetelerde İran’a destek veren açıklamalarından sonra gerçekleşmesi bu ihtimalinde neden olarak düşünülmesine katkı sunmaktadır.(4) 
 
Son neden ise Arap sokaklarında yaşanan olayların Filistin meselesini etkilemesiyle Hamas ve El-Fetih’in Gazze-Batı Şeria arasındaki bölünmüşlüğe son vermek için birleşmeye karar vermesinin İsrail’i rahatsız etmesidir. Çünkü İsrailli yetkililer, bu uzlaşıyla Hamas’ın Batı Şeria’yı da etkisi altına alarak İsrail’i ortadan kaldırma planının bir aşamasını daha başarıyla atlattığını düşünmektedir. Hamas-El-fetih anlaşması İsrail’in barış görüşmesi yapacak bir muhatap bulamadığı bahanesini de ortadan kaldırmaktadır. Netehyahu’nun karşısına birleşmiş bir Filistin devletinin çıkması onu uluslararası kamuoyunda barış yapmak yada yapmamak seçimiyle karşı karşıya bırakacaktır. Bundan dolayı yapılan saldırılarla İsrail, Hamas direnişçilerini kışkırtarak böyle bir birleşmenin önüne geçmek istemiş olabilir.   
 
İsrail açısından olası nedenleri sıraladıktan sonra bu saldırıların Gazze, İsrail ekseninde ortaya çıkaracağı sonuçlar üzerinde durmalıyız. İlk göze çarpan değişiklik Gazze’de İslami Cihat hareketinin birçok yayın organında ön plana çıkarılmasıdır. Özellikle İsrail merkezli medya İslami Cihat hareketinin etkinliğini Filistin’in birliğine karşı propaganda malzemesi olarak kullanmaktadır.(5) Temel tez Hamas’ın 2006 yılı öncesinde El-fetih’e karşı uyguladığı politikaları İslami Cihad hareketinin Hamas’a uygulayarak Gazze yönetimini üzerine alacağına dayanmaktadır.
 
Hatırlanacağı üzere 2006 yılı öncesinde Hamas İsrail karşıtlığını askeri direnişe dayandırmış ve El-fetih’in diplomasi temelli İsrail politikalarını eleştirmişti. Bu politika Hamas’a 2006 yılından bu güne sürecek Gazze yönetiminin kapılarını açmıştı. 2012 yılında Hamas ve El-fetih’in Filistin birliği için anlaşmaya varmış olmasını hazmedemeyen İsrail İslami Cihat Hareketi’nin propagandasını yaparak Gazze ve Batı Şeria arasındaki bölünmüşlüğün sürmesini hedeflemektedir.
 
İkinci olası değişimin İsrail’in Arap baharı sürecini doğru okuyamamasına bağlı gelişeceği varsayılabilir. Arap halklarının otoriter yönetimlerine karşı giriştiği bu süreç yakın zamanda Filistin meselesinde bir çok değişikliğe neden olacaktır. Bunun ilk belirtileri İsrail’in kapı komşusu Mısır’da görüldü. Mısır’ın; Refah sınır kapısını açması, Hüsnü Mübarek döneminde uygulanan Hamas karşıtı politikaları değiştirerek Hamas liderlerine sahip çıkmaya başlaması, son olarak sembolikte olsa İsrail’in kahire büyükelçiliğinin sınır dışı edilmesi kararını alması Mısırda Filistin meselesine bakış açsının nasıl değiştiğine dair sadece birer örnektir. Ayrıca Hamas ve El-fetih’in Filistin barış sürecinde İsrail’in elini zayıflatmak için birleşmesi Arap baharının bir diğer sonucudur. Suriye’de yaşanan gelişmelerin nasıl sonuçlanacağına dair belirsizlik hala önemini korumaktadır. Lübnan’da ise İran’a desteğini hemen her gün yineleyen Hizbullah bulunmaktadır. Bütün bu gelişmeler yaşanırken İsrailli devlet adamlarının bu dönüşümü hesaba katmadan Gazze’ye saldırması üçüncü bir “İntifada”nın İsrail’in komşularından başlayarak gerçekleşme ihtimalini arttırmaktadır.   
 
 
 
Kaynaklar
 
1-http://www.palestineinfo.co.uk/En/default.aspx
 
2-http://www.bicom.org.uk/analysis-article/bicom
-briefing-terror-attacks-in-the-south-of-israel
 
3-http://www.haaretz.com/news/diplomacy
-defense/some-200-rockets-hit-israel-s
ince-start-of-latest-gaza-escalation-1.418173
 
4-http://www.israhaber.com/hamas-iran-israilin
-canini-yakacak-guce-sahip-14309-haberi.html
 
5- http://www.jpost.com/MiddleEast/Article.aspx?id=261754,