İsrail’in Türkiye’den Özür Dilemesinin Anlamı

Doç. Dr. Mehmet Şahin, ORSAM Ortadoğu Danışmanı Gazi Üni. Uluslararası İliş. Bl.
Tarih genelde Ortadoğu’da hızlı akar. Fakat son yıllarda Ortadoğu’da tarihin hızı bir başka akmaya başladı. Bölge kökten değişiyor. Hiç gitmeyecek denilen rejimler halk hareketleri ile tek tek gidiyor, siyasi yapı ve elit değişiyor. Eski ittifaklar bozuluyor yenileri kuruluyor. Bölge devletleri/rejimleri ayakta kalma mücadelesi içinde, iç ve dış politikalarını yeniden kurgulamak zorunda kalırken büyük güçler bölgeye yönelik yeni yaklaşımlar benimsiyor. Arap Baharı ile başlayan siyasi kasırga eski düzeni tanınmayacak hale getirmekte kararlı gözüküyor. Süreçten etkilenen devletler alışık oldukları davranışlarından vazgeçmek/ödün vermek zorunda kalıyorlar.
 
31 Mayıs 2010 tarihinde gerçekleşen Mavi Marmara olayında dokuz Türk vatandaşının öldürülmesi Türkiye-İsrail ilişkilerinin çökmesine neden olmuştu. Türkiye yeniden iki ülke arasındaki ilişkilerin tesisi için İsrail’in özür dilemesini, baskında öldürülen Türk vatandaşları için tazminat ödenmesini ve daha sonra Gazze’ye uygulanan ablukanın kaldırılmasını istemişti. Aradan geçen yaklaşık üç yıl içinde İsrailli yetkililer zaman zaman yapmış oldukları açıklamalarda Türkiye tarafından dile getirilen söz konusu isteklerin İsrail açısından yapılamayacak talepler olduklarını beyan ettiler. Fakat, 22 Mart 2013 tarihinde İsrail’in Türkiye’nin isteklerini kabul ettiği açıklandı.
 
Ne oldu da İsrail hiç alışık olmadığı bir şeyi yapmak zorunda kaldı?
 
İlk olarak, Ortadoğu artık Mavi Marmara baskınının olduğu 2010’un Ortadoğu’su değil. Mavi Marmara Baskını’ndan yedi ay sonra bölgeyi etkisine alan Arap Baharı başladı. Mavi Marmara baskınıyla Türkiye’yi kaybeden İsrail, Arap Baharı’nın Mısır’a sıçramasıyla Arap dünyasındaki en önemli müttefiki Mübarek/Mısır’ı kaybetti. Kurulduğu günden buyana bölgedeki yalnızlıktan kurtulma çabası içinde olan İsrail, Arap Baharı’nın yayılmasıyla her geçen gün dada da yalnızlık içine düştü.
 
İkinci olarak, Arap Baharı’nın Suriye’de çıkmaza girmesi, Suriye’nin tüm komşularını olduğu gibi İsrail’i de tehdit eder duruma gelmesi, İsrail’i tavır değişikliğine zorladı. Radikal grupları da içeren kontrolsüz grupların Suriye topraklarında etkinlik kazanmaları ve bunların kimyasal silahlara ulaşma ihtimalinin oluşması İsrail’in güvenliğini tehdit etmeye başladı.
 
Üçüncü olarak, İsrail tarihinde hiç alışık olmadığı yeni bir Türkiye ve Türk karar alıcılarla karşı karşıya olduğunu anlamaya başladı. Haklı olduğu konuda öz güven içinde kararlı tavır takınan Türkiye, İsrail’in Türkiye ezberinin değişmesine neden oldu.
 
Dördüncü olarak, ABD’nin Ortadoğu’daki iki önemli müttefikinin arasının sorunlu olması ABD’nin bölgesel çıkarları için sorun yaratmaktaydı. Haklı olduğu davada Türkiye’nin karalı tavrı ABD’nin İsrail üzerinde baskısının artmasını sağladı. Nitekim, İkinci defa ABD Başkanı seçilen Barack Obama ilk yurt dışı gezisini İsrail’e yaptığı sırada İsrail Türkiye’den özür diledi. Muhtemel etkileri düşünüldüğünde Obama’nın İsrail ve Filistin ziyaretinin en önemli sonucunun İsrail’in Türkiye’den özür dilemesi olduğu rahatlıkla söylenebilir.
 
Özrün İsrail için anlamı
 
İsrail yukarıda sayılan denelerden dolayı beklenmeyen bir tavır sergileyerek içine düştüğü yalnızlıktan kurtulmak istemektedir. Birinci derecede güvenlik kaygılarıyla hareket eden İsrail her geçen gün daha güvensiz hale gelen Ortadoğu’da yeni bir sürecin başlamasının zorunlu olduğunu anlamış gözükmektedir. Özür, İsrail için kendini değişen yeni Ortadoğu’ya uyarlamanın bir işareti olarak görülebilir. Aynı zamanda İsrail alışık olunmayan bir tavırla Türkiye’den özür dilerek güvenliği söz konusu olduğunda beklenmeyen tavırlar sergileyeceğini göstermiştir.
 
Özrün Türkiye için anlamı
 
Türkiye haklı olduğu bir davada kararlı duruşunun karşılığını almıştır. Türkiye ile kötü değil, iyi/dostane ilişkiler içinde olmanın özellikle bölge ülkeleri için önemli bir değer olduğu görülmüştür. Nereden bakılırsa bakılsın İsrail’in Türkiye’nin isteklerini kabul etmesi Türk Dış Politikası için çok önemli bir artıdır ve Türkiye’nin bölgesel ve küresel itibarını artırıcı bir gelişmedir.
 
Arap Baharı’nın Suriye’ye sıçramasıyla birlikte başta güvenlik olmak üzere önemli sorunlarla karşılaşan Türkiye biraz rahatlama imkânı bulacaktır. İki ülke arasında yeniden ilişkilerin normale dönmeye başlaması Arap Baharı ve yeni bir sürece giren Kürt sorunun çözümünde rahatlatıcı bir etkisi olacaktır. En azından İsrail’in Türkiye’ye karşı açıktan olumsuz tavır takınmasını engelleyecektir. Türkiye, ABD ile ilişki kurarken artık çok güçlü bir İsrail ve Yahudi Lobisi engeliyle karşılaşmayacaktır.
 
İsrail'le konuşabilen bir Türkiye, iyice sorunlu halen gelen Ortadoğu’da çoğu Arap devletleri tarafından da olumlu karşılanacaktır. Doğal olarak, söz konusu gelişmenin Ortadoğu Barış Süreci’ne de katkısının olacağı söylenebilir.
 
Özrün Bölgesel etkileri
 
İsrail’in Türkiye’den özür dilemesinin iki ülke arasındaki ilişkilerden çok bölgesel etkileri olacaktır. En önemli etkisi Suriye/Esad’ın üzerinde olacağı rahatlıkla söylenebilir. Türkiye ile İsrail arasında yeni bir sürecin önünün açılması Esad üzerinde 1998 yılındakine benzer baskının hissedilmesini sağlayabilir. Muhalifler bu süreçte bölge ve Batı’nın desteğini daha fazla görebilirler.
 
Söz konusu gelişmeden rahatsız olacak diğer bir ülke İran olacaktır. Esad üzerinde baskının oluşması İran’ı zorlayacaktır. Esad’ın başındaki Suriye’yi kendi rejimi için çok önemli gören İran, baskıyı kendi üzerinde daha fazla hissedecektir. Esad’ın yönetimden uzaklaşması/uzaklaştırılması İran’daki rejimin iç ve dış güvenliğini önemli oranda etkileyeceği rahatlıkla söylenebilir.
 
Esad bir çılgınlık yapacaksa bunu artık Türkiye’ye karşı değil, Saddam’ın yaptığı gibi Arap ve İslam dünyasını kendi lehine etkilemek için İsrail’e karşı yapması daha kuvvetle muhtemeldir.