“Kapiler Hareket”i Model Almak: Su, Epistemik Toplulukların Norm “İnfüzyonu”ndaki rolüne ilişkin ne öğretiyor?

Su, diğer sıvıların pek çoğundan daha fazla olarak, “kapiler hareket” olarak adlandırılanilginç bir özelliğesahiptir. Esasen kapiler hareket, suyun, yer çekimi gibi dış kuvvetlerin yardımı olmaksızın ve hatta bu kuvvetlere karşı olacak şekilde dar alanlarda ilerleyebilmesi olarak tanımlanır.Bir su damlasının üzerine konulan peçete bu olguya örnek gösterilebilir. Yerçekimsel kuvvete ilişkin temel fizik kurallarının vazettiğinin aksine, su peçetenin yüzeyine, yani yukarıyatırmanacaktır.Bu deneyde mükemmel bir analoji potansiyeli bulunmaktadır.

Anne L. Clunan’ın veciz biçimde özetlediği gibi, epistemik topluluk “belirli bir alanda, politika ile ilgili konularda uzmanlığı kabul görmüş ve yetkinliğe ulaşmış meslek mensupları ağıdır.Bu meslek mensupları farklı birikimlere sahip olabilir ve farklı ülkelerde bulunabilir; ancak ortak eylemlerini güdüleyen bir dizinormu, uzmanlık alanlarındaki temel sorunlara ilişkin birtakım düşünceleri, bilginin değerlendirilmesine ilişkin ortak ölçütleri ve ortak bir politika girişimini paylaşırlar. Epistemik topluluk kavramı ilk olarak John Ruggie tarafından ortaya atılmış ve Peter M. Haas tarafından geliştirilmiştir.”Epistemik toplulukların rolüne ilişkin yürütülen bilimsel çalışmalar son yirmi-otuz yıldır artış gösterse de, su yönetimi politikaları, epistemik topluluklar konusundaki literatür okyanusunda bir adayı temsil eder.

Metaforik olarak kapiler hareket, epistemik toplulukların, hükümetler gibi katı hiyerarşilerin karakterize ettiği karar alma yapılarıyla ilgili sınırları aşabilmesini simgeler.Su yönetiminde –benim adlandırıdığım biçimiyle- norm “infüzyonu”, epistemik toplulukların “tutunabilirliğinin” (karar verici sisteme tutunma, onunla irtibatlanma)ve hiyerarşik yapıların “geçirgenliğinin” işletilmesi ve güçlendirilmesiile daha iyi gerçekleştirilebilir. Bu anlamda norm infüzyonu; zorlama, rekabet, öğrenme ve benzeme süreçleriyle gerçekleşen ve genelde merkezi bir noktadan “normların yayılması” anlamına gelen norm difüzyonundan farklılık gösterir. İnfüzyon (ya da aşılama), “sık tekrarlarla veya uyarılarla öğretme ve etkileme” anlamına gelir. uygun koşullar oluştuğunda bu, epistemik topluluklarınyapabildiği bir şeydir. Diğer bir deyişle, epistemik topluluklar “bilgi sağlama” rollerinden öteye geçebildiklerinde norm infüzyonu gerçekleşebilir. Bu nedenle norm infüzyonu epistemik toplulukların “öyle görünmek değil, öyle olmak” noktasına ulaşmalarını temsil eder.

Epistemik toplulukların bir sisteme norm aşılayabilmeleri pek çok faktöre bağlıdır. Bu faktörler iki geniş kategoriye ayrılabilir. Bazı faktörler epistemik toplulukların “tutunabilirliklerinin”, yani “etkileme potansiyellerinin” niteliği ve sınırlarına bağlı olsa da, diğer faktörler daha ziyade normların aşılanacağı hiyerarşik sistemin geçirgenliği ile ilişkilidir. Bu nedenle, norm infüzyonunun temel niteliklerini belirlerken hem aktör, hem sistem düzeyindeki faktörler devreye girer.

Epistemik topluluğun tutunabilirliği, norm infüzyonu için yeter nedendeğildir. Sistemin de belirli bir geçirgenlik seviyesine sahip olması gerekir. Ancak bir sürecin başlaması için epistemik topluluğun tutunabilirliğinin olması gerekir. Epistemik topluluklar, üyelerinin çoğu tek bir ülkeden geldiğinde“ulusal” nitelikte veya daha çok farklı yerlerden gelen üyeler bulunduğunda “ulus aşırı” nitelikte olabilir. Ulusal ve ulusaşırı ağlardan genel olarak hangisinin hükümet kararlarını daha çok etkilediğini belirlemek zordur. Bazı durumlarda, ulusaşırı epistemik ağlar,belirli bilimsel bulgular üzerinde daha geniş anlamda bir fikir birliğini çağrıştırdığı için, ulusal ağlardan daha güçlü aktörler olarak algılanabilir. Bazı hükümetlerin, ulusal epistemik toplulukları–ulusaşırı epistemik toplulukların aleyhine olacak biçimde-destekleyecek bir algısal mekanizma geliştirmesi de mümkündür. Muhatap seçme eğilimi, farklı hükümet türlerinin hepsinde oldukça yaygın görülen ortak bir özelliktir.

Bir epistemik topluluğun tutunabilirliği,bir dizi maddi ve düşünsel faktörün bir türevidir. Tutunabilirliğin maddi bir faktörü olarak, belirli bir epistemik topluluğun lobicilik gücü örnek olarak verilebilir. Güçlübir bütçeye sahip bir epistemik topluluk, böyle bir bütçesi bulunmayanlardan daha etkili olacaktır. Öte yandan, tutunabilirliğin düşünsel faktörleri, epistemik topluluğun savlarınıntutarlılığına ilişkin algılar ile ilişkili olabilir.

Sistemin geçirgenliğinin çok büyük bir önemi vardır ve çoğu durumda norm infüzyonunun gerçekleşmesinde ve/veya gerçekleşme düzeyinde temel belirleyici unsurdur. Bu noktada yine hem maddi hem düşünsel kriterler aynı anda etkili olmaktadır. Epistemik topluluğun bazı üyeleri ile hiyerarşik sistemin mensupları arasında doğrudan ve/veya organikbağların bulunması maddi faktörlere verilebilecek en iyi örnektir. Düşünsel faktörler açısından ise, tarafsızlığın olması veya olmaması (örn. önyargılar) önem arz eder. Epistemik topluluklara yönelik algılar, mevcut bağlantılardan doğan olumsuz veya olumlu geribildirimlerle oluşabilir veya değişebilir. Bu nedenle, maddi faktörler kolaylıkla, düşünsel faktörler üzerinde (genellikle pekiştirici) bir etkiye sahip olabilir.

Kısacası kapiler hareket, daha iyi su yönetimi yöntemlerineilişkin yaratıcı düşünceyi teşvik eden, suyun ilham verici ve tabiî bir özelliğidir. Karar verme prosedürlerinin sıklıkla, güncel olmayan yaklaşımların temsilcileri durumunda olabilen teknokratlardan oluşan küçük gruplar, ya da, daha ziyade kısa vadeli önceliklere odaklanmak durumunda kalan politikacılarla sınırlandığı Ortadoğu’da, epistemik toplulukların geliştirilmişbir su yönetimi konusunda örnek teşkil etme potansiyeli üzerine yürütülen çalışmalar gelecek vaat etmektedir.