Karadeniz Bölgesindeki Yeni Gelişmeler

İlyas Kamalov, ORSAM Avrasya Danışmanı
Jeostratejik öneme sahip olan Karadeniz, tarih boyunca birçok mücadeleye sahne olmuştur. Nitekim Karadeniz bölgesi nadiren tek bir devletin sınırları içerisinde yer almıştır. Sovyetler Birliği’nin yıkılmasıyla Karadeniz’in kıyısında yeni devletlerin ortaya çıkması, bölgedeki dengeleri değiştirirken, Gürcistan ve ardından da Ukrayna’da meydana gelen Batı destekli renkli devrimler, bölgede bölgesel ve küresel güçler arasında yeni bir mücadeleye yol açmıştır. Geçtiğimiz Pazar günü Ukrayna’da yapılan seçim sonuçları ve ABD ile Romanya’nın Romanya’ya füze kalkanlarını yerleştirme konusunda anlaşmaya varmaları, bölgedeki kırılgan dengeleri bir kez daha değiştireceğine ve ABD-Rusya mücadelesinin yeniden alevleneceğine işaret etmektedir.

Ukrayna’daki Devlet Başkanlığı Seçimleri
Her ne kadar resmi açıklamalar yapılmasa da, öyle görülüyor ki Pazar günü Ukrayna’da yapılan devlet başkanlığı seçimlerinin ikinci turunun galibi Viktor Yanukoviç’tir. Yanukoviç’in ikinci turdaki rakibi Yuliya Timoşenko, seçim sonucuna itiraz edeceklerini açıklasa da bu itirazların bir sonuç vermeyeceğini ve böylece Yanukoviç’in 2005 yılının rövanşını aldığını söyleyebiliriz. Yanukoviç’in seçimleri kazanmasının birkaç önemli nedeni mevcuttur. Birinci neden, renkli devrimle iktidarı ele geçiren Yüşenko-Timoşenko ikilisinin halka verdikleri vaatlerin hiçbirini gerçekleştirememeleri. Son beş yıl boyunca istikrardan uzak kalan Ukrayna, ayrıca 2009’da dünyayı sarsan ekonomik krizden en fazla olumsuz etkilenen ülkelerin başında idi. Ukrayna’yı istikrarsızlığa sürükleyen Yüşenko-Timoşenko ikilisi, bu istikrarsızlıktan rahatsız olan Batı (özellikle AB) tarafından da destek alamayınca, seçimleri kazanan taraf Yanukoviç olmuştur.

He ne kadar 2005 seçimleri sırasında olduğu gibi Kremlin, herhangi bir adaya açık bir şekilde destekte bulunmasa da Viktor Yanukoviç’in seçimleri kazanması, hiç şüphesiz Moskova’nın işine yarayacaktır. Yanukoviç’in Ukrayna’nın NATO üyelik sürecini gözden geçireceğini ve Rusya’nın Kırım yarım adasındaki deniz üssünün süresini uzatacağını şimdiden tahmin edebiliriz. Buna karşılık Moskova’nın başta enerji alanı olmak üzere Ukrayna’ya ekonomik destek vermesi beklenmektedir. Bununla birlikte Ukrayna’da özellikle renkli devrim sırasında belirginleşen ülkenin ikiye bölünmüşlüğünün, Ukrayna’nın bundan sonraki süreçte de en büyük sorunu olarak kalmaya devam edecektir. Zira bu ikiye bölünmüşlük sadece siyasi mahiyet taşımamakta, kendisini hayatın diğer alanlarında da göstermektedir.

Ukrayna Seçimleri ve Türkiye
Türkiye açısından seçimleri kimin kazanmasından ziyade  “komşusu” Ukrayna’nın istikrara kavuşması, daha büyük önem arz etmektedir. Zira, Ukrayna’nın son beş yıl içerisinde yaşadığı istikrarsızlık dönemi, Türkiye-Ukrayna ilişkilerini de olumsuz etkilemiştir. Diğer taraftan Ankara’nın Ukrayna’ya karşı izlediği politikada Rusya faktörünü hep aklında tuttuğu izlenimi mevcuttur. Dolayısıyla Türkiye’nin, Rusya ile sorun yaşamayan bir Ukrayna ile ilişkilerini geliştirmesi daha kolay olacaktır. Yanukoviç’in iktidara gelmesiyle Ukrayna’nın Rusya ile yaşadığı sorunların da muhtemel çözülecek olması, Rusya ile Türkiye arasında son dönemde enerji alanında başlatılan işbirliğini etkilemeyecektir. Zira Moskova, enerji kaynaklarını Avrupa’ya ulaştırma (transit) konusunda tek bir ülkeye bağımlılığın sakıncalı olduğunu anlamış ve bundan dolayı Türkiye ile sıkı işbirliğine gitmiştir. Dolayısıyla muhtemel bir Rusya-Ukrayna yakınlaşması, Türkiye’nin çıkarlarına zarar vermeyecektir. Yüşenko iktidarı zamanında ABD, Kırım’da diplomatik temsilcilik (büyükelçilikten ayrı olarak) açma ve ileride bu temsilciliği askeri bir üsse çevirme planları yapıyordu. Böylece ABD, Rusya ve Türkiye’nin itirazlarına rağmen Montrö Anlaşma’sını da ihlal ederek Karadeniz’de etkisini arttırmayı düşünüyordu. Yanukoviç’in iktidara gelmesiyle ABD’nin bu planları en azından şimdilik ertelemek zorunda kalacağını söyleyebiliriz. Yanukoviç başkanlığındaki Ukrayna bu konuda Rusya ve Türkiye ile birlikte hareket edecektir. Ukrayna’nın, yaşadığı krizi atlatmak ve bölgede etkisini arttırmak için Rusya’nın yanı sıra Türkiye ile de işbirliğini geliştirmek isteyeceğini de tahmin ediyoruz. Bu bağlamda Ankara’nın yeni Ukrayna iktidarından Kırım Tatarları’nın vatanlarına dönüş sürecinin hızlandırılması ve haklarının iade edilmesi konusunu gündeme getirmesi yararlı olacaktır. Ancak her ne kadar TİKA aracılığıyla vatanlarına dönen Kırım Tatarlarına maddi yardımlar yapılsa da Ankara’nın gerek Kırım Tatarları konusunda, gerekse de Ahıska Türkleri konusunda Kiev ve Tiflis ile yaptığı görüşmelerde çok ısrarcı olmadığı görülmektedir.

ABD’nin Doğu Avrupa’daki Yeni Üssü: Romanya
Ukrayna’daki iktidarın değişimi, ABD’nin bölgedeki konumunu zayıflatsa da ABD, Karadeniz’de Romanya üzerinden “yayılmaya” çalışmaktadır. Polonya ve Çek Cumhuriyeti’nden sonra Romanya’ya da füze kalkanları (bir kısmını Karadeniz’deki Romanya filolarına) yerleştirmek istemesi, sadece son dönemde ABD ile Rusya arasında nükleer başlıkların azaltılması ve ortak savunma sisteminin kurulması yönünde başlatılan görüşmeleri olumsuz etkilemekle kalmayacak, bölgede yeni bir ABD-Rusya rekabetine yol açacak ve bölgeyi istikrarsızlaştıracaktır. Zira Romanya’nın bu adımına ve Romanya’nın komşusu Moldova’ya karşı yayılmacılık politikası izlemesine karşılık olarak Moskova’nın Moldova’nın ayrılıkçı bölgesi Dniyester Yanı kartını devreye sokması kuvvetle muhtemeldir. Söz konusu füzelerin hedefinde İran’ın olduğuna inanmayan Kremlin, ABD’nin bu adımının da Montrö’yü ihlal edeceğini ileri sürmektedir. İktidarının ilk yılında özellikle Rusya ve Çin ile sorunları çözmeye çalışan ABD Başkanı B. Obama’nın Nobel Barış Ödülü’nü aldıktan sonra gerek Rusya ile füze başlıklarının azaltılmasını öngören anlaşmayı tehlikeye atması, gerekse de Tayvan’a yaklaşık 7 milyar dolar değerinde silah satma kararı alarak Çin ile yeni bir “Soğuk Savaş” başlatması, Karadeniz de dâhil olmak üzere Avrasya coğrafyasında yeni bloklaşmaların oluşacağına ve taraflar arasında mücadelenin artacağına işaret etmektedir. Karadeniz bölgesi, Türkiye için de büyük önem arz ettiğinden dolayı Ankara’nın bölgedeki muhtemel gelişmelere karşı hazırlıklı olması ve kendi çıkarlarını gözeterek şimdiden bir takım politikalar üretmesi gerekmektedir.