Körfez Krizi’nin Katar Ulusal Kimlik İnşasına Etkileri

Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) üye ülkeleri arasındaki Mayıs 2017 yılında başlayan anlaşmazlık KİK’in bölgesel bir örgüt olarak kırılganlığını ve üyeleri arasındaki siyasi ayrılıkları öne çıkarmıştır. Suudi Arabistan öncülüğünde Mısır, Bahreyn ve Birleşik Arap Emirlikleri’nden oluşan ülkeler grubu Katar’ı terörü desteklemekle, İran’la yakın ilişki geliştirmekle ve kendi iç işlerine karışmakla itham ederek Doha ile diplomatik ilişkileri kesmiş ve bu ülkeye hava, kara ve deniz yollarını kapatarak ambargo başlatmışlardır. Krizin başlamasının üzerinden yaklaşık bir buçuk yıl geçmesine rağmen ortaya çıkan resimde ambargo uygulayan ülkelerin önemli bir sonuç alamadığı ve Katar’ın bu şok dalgalarından, kurduğu yeni ekonomik, siyasi ve askeri işbirlikleriyle fazla etkilenmeden kurtulduğu görülmüştür.

Dış politika ve bölgesel güvenlik bağlamında ele alındığında, Körfez krizi bölgedeki işbirliği mekanizmalarını değiştirmiş, Türkiye ve İran gibi diğer ülkelerin Katar’la olan ilişkilerini geliştirmiştir. Aynı şekilde, ambargo nedeniyle bölgedeki ekonomik dengeler Katar’ın gıda ve diğer tüketim malları giriş çıkışlarını güvence altına alma gereksinimiyle Umman, İran ve Türkiye ile olan ticaretini arttıracak yönde etkilenmiştir. Ancak Katar, bu krizin fiziksel etkilerini büyük ölçüde bertaraf etmesine rağmen, toplumsal seviyede komşu ülkeler tarafından yöneltilen suçlamalardan ve ambargodan önemli ölçüde etkilendiği söylenebilir.

Bu bağlamda Suudi Arabistan öncülüğündeki KİK üye ülkeleri ve Katar arasındaki kriz Katar’da ulusal kimlik inşasında yeni bir dönem başlatmıştır. Komşu Körfez ülkeleri tarafından sert yaptırımlar ve gerçek bir ambargo ile karşı karşıya kalmak, Katarlılar için ulus devlet, sınırlar, egemenlik ve ulusal kimlik gibi kavramları yeniden tartışmaya açmıştır. Bu şartlar altında Katar Devleti ‘yeni normal’ e yani ambargo altında işleyişine devam eden küçük devlet haline çabuk adapte olmuş olsa da, kriz toplum nezdinde yeni tartışmaları başlatmış ve ulusal kimlik inşasını etkilemiştir.[i] Körfez krizinin iç politika etkilerine bakıldığında, uluslararası bir faktörün ulusal kimlik üzerinde önceki kimlik inşası sürecindeki bilinen özellikleri değiştirerek nasıl etkilediği görülmektedir.

Krizin Katar’daki ulusal kimlik inşasına etkilerini daha iyi anlayabilmek için Körfez bölgesindeki devlet kurma (state formation) ve milliyetçiliğin genel özelliklerine değinmek gerekmektedir. Ulus devlet inşasına göreceli olarak yakın bir geçmişte başlayan Arap Körfez devletleri 20. Yüzyılın ikinci yarısında, İngiltere ve ABD gibi vasi devletlerin ve yönetici ailelerin şekillendirmesiyle devletleşme süreçlerini başlatmışlardır. Devlet çoğunlukla petrol ve doğal gaz gibi yeraltı kaynaklarından sağlanan gelirle topluma nüfuz etmede ve onu şekillendirmede en önemli aktör olarak ortaya çıkmıştır ve genelin aksine Arap körfez ülkelerinde ulusal kimlik ve milliyetçilik devlet eliyle inşa edilmiştir.[ii]

el özellik ise, Körfez ülkelerinin bağımsızlıklarını başka bir işgalci güçle savaşarak değil, İngilizlerin 1960’larda bölgeden çekilmeleri sonucu elde etmiş olmalarıdır. Bu durumun önemli sonuçlarından biri bu ülkelerin bir ‘istiklal savaşı’ ya da ‘ulusal dönüm noktası’ gibi toplumu mobilize edecek tarihî ideolojik bir tasavvurun gelişmemesidir. Bir diğer sonucu ise Arap körfez ülkelerindeki milliyetçiliğin dış bir düşmana karşı gelişmemesi, bunun yerine ulusal kimliğe en büyük tehdidin ülkelerinin sınırları içinde yaşayan ve bazı ülkelerde (Dubai, Katar, Abu Dabi) sayıca yerli nüfusun çok üstünde olan yabancılar olduğu fikri gelişmiştir. Ancak Katar özelinde Körfez krizinin etkileri incelendiğinde, ulusal kimlik ve devletleşme sürecindeki ortak örüntünün değiştiği gözlemlenmektedir.

İlk olarak, fiziksel ve ideolojik olarak dış devletler tarafından uygulanan bu kuşatma Katar’ın kendi kaderini tayin etme mücadelesinde ya da bağımsızlık mücadelesi verme olgusunda yeni bir dönem başlatmıştır. Katar devleti krizin ekonomik etkilerini gayet iyi yönetmiş olsa da Katarlılar ambargonun yan etkileri ile günlük yaşamlarında, finansal işlemlerinde, seyahatlerinde, bir devletin sınırlarının ötesindeki aile bağlarında ve hatta market raflarında başa çıkmak zorunda kalmışlardır. Son kriz gerçek anlamda bir askeri işgal halini almış olmasa da Katarlılar ambargoya karşı kendi mücadelelerini vermişlerdir ve bu mücadele Katar tarihine ve ulusal hafızasına önemli bir dönüm noktası olarak kaydedilmiştir. Katar Emiri Şeyh Temim’in liderliği etrafında oluşan vatanseverlik patlaması bu küçük körfez ülkesindeki yeni milliyetçiliğin ilk tezahürlerinden olmuştur. Katar’ın her yerinde “Hepimiz Temim’iz”, “Hepimiz Katar’ız”, “Siz dünya’ya sahipseniz bizim de Temim’imiz var” gibi sloganlar atılmıştır[iii]. Körfez krizi Katarlıların ‘ulusal bir kahraman’ liderliğinde agresif dış komşu ülkelere karşı verdiği bir ‘adil savaş’ haline dönüşmüştür. Krizin Katar ulusal kimlik ve hafızası üzerindeki kapsamlı etkilerini incelemek daha uzun bir süre gerektirse de, bu açıdan bakıldığında, kriz sonrası Katar’ın tarihinde önemli bir ‘ulusal an’ yaşadığı ve Katarlı olma duygusu inşa ettiği söylenebilir.

Kriz ayrıca Katar’ı Katar yapan şeylerin ne olduğu sorusunu da gündeme getirmiştir. Diğer bir değişle abluka içedönük şovenizmin diğer ülkelere karşı milliyetçiliğe dönüşmesine neden olmuş ve bu açıdan bakıldığında ablukadan etkilenen Katarlılar ile Katar’da çalışan yabancılar arasında dayanışma ve birlik sağlandığını da görmeyi mümkün kılmıştır. Katar vatandaşı Mohamed Alsherawi bu durumu 2017 yılı Katar Milli Günü kutlamaları sırasında “Körfez ablukası bizim - sadece Katar vatandaşlarının değil aynı zamanda Katar’da çalışan yabancıların da - bu milletin bir parçası olmaktan gurur duymamızı sağladı. Bugün burada hep birlikte ve el ele Katar’da bulunmaktan mutlu ve gururluyuz.” sözleriyle ifade etmiştir.[iv] Bu açıdan incelendiğinde KİK üyesi ülkeler arasındaki son kriz, Katar’da yaşayan ancak  Katarlı olmayan geniş bir nüfusa karşı duyulan toplumsal güvenlik endişelerini de hafifletmiş ve toplumsal bir harmoni yaratmıştır.

Krizin önemli sonuçlarında bir başkası ise Katar’da milli kimlik inşasında yegâne güç olan devletin Katarlı kimliğinin inşası konusunda değişen rolüdür. Süregelen bu ulusal direniş  döneminde toplumun geniş bir kesimini oluşturan sanatçılar, sivil toplum örgütleri - hem Katarlılar hem de orada yaşayan yabancılar - milli kimlik konusundaki tartışmalara katılma ve  kendilerini ifade etme şansı bulmuşlardır. Katarlı sanatçı Majed Almaadheed’in Katar Emirinin Arapça kaligrafi ile bezeli “Şanlı Temim” (Tamim the Glorious) isimli portre eseri internette paylaşım rekorları kırmış ve milli bir sembol haline gelmiştir. Bir açıdan, Katar’da yaşayan insanlar kendi inisiyatifleri ile bu krizi milletin bağımsızlığını yeniden ilan ederek milli kimliklerini yeniden şekillendirmek için kullanmışlardır[v].

Bu kriz ayrıca Körfez’deki milli kimliklerin ötesine geçen ve bölgesel bir aidiyet sağlayan Halici /Körfezli kimliği kavramına da önemli bir darbe indirmiştir. Körfezli kimliğinin sonunun geldiğini söylemek için çok erken olsa da, krizle birlikte Katarlılar arasında bölgeye olan aidiyetleri konusunda ciddi bir hayal kırıklığı ve umutsuzluğun hâkim durumda olduğu gözlenmektedir. Körfezli Kimliğinde - Katar, Kuveyt ve Umman -   ve - Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirliği - şeklinde bir bölünme yaşandığını söyleyen ve Katar Petrollerinde çalışan Katarlı bir kadın (28) bu durumu şu sözlerle ifade etmektedir: “Körfezli kimliği tamamen gelenekler, değerler ve İslam ile alakalı. Mevcut Körfez krizinde görüyoruz ki bu bileşenler ablukayı uygulayan devletler tarafından Körfezli kimliğinin birliğine karşı kullanılıyor.”[vi] Bu bağlamda KİK içinde en son yaşanan ihtilafın devletlerarası sınırları aşmakta ve on yıllardır KİK ülkelerinin inşa etmeye çalıştığı bölgesel kimlik düşüncesini de etkilemektedir. Suudi Arabistan – Birleşik Arap Emirlikleri cephesinin bölgedeki saldırgan tutumu nedeniyle benzer bir endişe Umman ve Kuveyt’te yaşayanlar arasında da gözlemlenebilir.

Özetle, yapısalcı uluslararası ilişkiler teorisi açısından incelendiğinde, bazı KİK üye ülkeleri tarafından Katar’a uygulanan ambargo ile başlayan kriz, dış faktörlerin ulusal kimliği şekillendirmedeki rolünü ve gücünü görmek açısından önemli bir olgu olarak ortaya çıkmaktadır. Krizle birlikte Katar iç siyasetinde şekillenen söylemler ve düşünceler genel olarak Körfez monarşilerinin ortak devletleşme ve ulusal kimlik inşası süreçlerinin dışına çıkarak, Katar tarihinde benzeri olmayan devlet ve halkın geniş kesimlerinin katıldığı bir ‘milli mücadele’ örneği oluşmuştur. 

 


[i] Kristian Coates Ulrichsen, “How Qatar Weathered the Gulf Crisis,” Foreign Affairs, June 11,2018, https://www.foreignaffairs.com/articles/middle-east/2018-06-11/how-qatar-weathered-gulf-crisis.

[ii] Steffen Hertog, “The oil driven nation-building of the Gulf states after World War II,” 2016, http://eprints.lse.ac.uk/67530/

[iii] Cajsa Wikstrom, “Glorious Tamim: ‘You Won and You were Silent’”, Al Jazeera, July 18, 2017, https://www.aljazeera.com/indepth/features/2017/07/glorious-tamim-won-silent-170718093327234.html.

[iv] Sorin Furcoi and Showkat Shafi, “Qatar National Day 'meaningful and symbolic' amid siege”, Al Jazeera, December 19, 2017, https://www.aljazeera.com/indepth/inpictures/qatar-national-day-meaningful-symbolic-siege-171218211730002.html.

[v] Ross Griffin, “Qatar carves national identity out of Saudi-led blockade,” Middle East Eye, June 20, 2018, https://www.middleeasteye.net/columns/qatar-carves-out-its-own-niche-amid-saudi-led-blockade-267397379

[vi] Qatari women (Engineer at Qatar Petroleum), e-mail interview by the author May 2018.