Körfez Ülkelerinin Su Sorunu ve Çözüm Yöntemleri

Dr. Tuğba Evrim Maden, Araştırmacı, ORSAM Su Programı
Bilindiği gibi dünya üzerinde su kaynakları eşit olarak dağılmamıştır. Özellikle yarı kurak- kurak iklim kuşağında yer alan bölgeler su talebini karşılamakta büyük sorunlar yaşamaktadır. Fosil kaynaklarca zengin olan Körfez ülkeleri, petrol ve gaz talebi devam ettiği sürece dünya petrol rezervlerinin %40’ını, doğal gaz rezervlerinin de %23’ünü kontrol edecektir. Buna karşın yenilenebilir su kaynakları açısından dünyanın en fakir bölgesinde yer almaktadır.  Önümüzdeki 10 yıl içerisinde Körfez ülkelerinde enerji, su ve gıda üretimini, uzun vadede yüksek yaşam standartlarının devamı ve sürdürülebilir kalkınma ekseninde yürütülmesini sağlamak istemektedir.  
 
Rakamlar açısından incelediğimizde Körfez ülkelerinde kişi başına düşen su miktarında ise 2011 yılı verilerine göre Körfez ülkelerinin kişi başına düşen su miktarı ortalaması 93.38’dir. Bu rakamın dünya ortalaması ise kişi başına yılda 6000 metreküptür. 2030 yılı için yapılan projeksiyonlarda bu rakamın 68.70’e düşmesi öngörülmektedir.  Bu rakam bölgede mutlak bir su kıtlığı olduğunu ve su sorununun çözümünün havzalar arası su transferi, deniz suyu arıtımı ve atık suyun arıtılıp tekrar kullanılması gibi geleneksel olmayan yöntemler ile çözülmesi gereklidir. Ülkelerin ayrı ayrı durumu incelendiğinde ise su kıtlığının boyutunun ciddiyeti gözler önüne serilmektedir. Ayrıca, Körfez ülkelerinde sadece su kaynakları değil, ayrıca kişi başına düşen ekilebilir arazi miktarı da ortalama 1,86 hektardır. Kıyaslamak için bu rakam Lübnan’da 7,15 hektar, Irak’ta ise 1,1 hektardır. Ülkelerin gıda açısından kendi kendilerine yeterliliği incelendiğinde ise Körfez ülkelerinde bu rakam % 29,4’dir.
  Körfez ülkeleri Kişi başına düşen su miktarı (m3/yıl) (2011) (m3/yıl) (2030) Bahreyn 83,36 70,13 Kuveyt 6,92 4,99 Umman 482,1 391,34 Katar 29,91 24,46 Suudi Arabistan 83,6 62,63 Birleşik Arap Emirlikleri 18,5 14,30    
Ortadoğu genelinde su kaynaklarının yüzde 85’i tarım sektöründe kullanılmaktadır ve bu eylem, düşük kalitede sulama ve gıda üretimi ile gerçekleştirilmektedir.  Yüzey suyunun kıt olduğu bölgelerde ve zamanlarda, genel eğilim yeraltı sularının yoğun kullanımı doğrultusundadır. Ortadoğu’da bu durum aynı şekilde cereyan etmekte ve yenilenebilir ve yenilenemeyen yeraltı suları aşırı kullanılmaktadır.
 
Körfez ülkeleri de su talebini yenilenemeyen yeraltı su kaynaklarını yoğun bir şekilde kullanarak karşılama çabası içindedir. Toplam yenilenebilir su kaynaklarının %630’unu tarım için kullanmaktadır. Bu rakam Kuveyt’te %2460’lara kadar yükselmektedir. Tarım yapılan alanların yüzde 95-100’inde sulu tarım yapılmaktadır. Söz konusu bu ülkeler uzun yıllardır yetersiz su kaynakları nedeniyle geleneksel olmayan su kaynaklarının kullanımına yönelmiştir. Özellikle deniz suyu arıtımı (desalinasyon) ve atık suyun tekrar kullanılması tercih edilen yöntemlerdir. Bölge genelini incelediğimizde göreceli olarak daha az su kaynağına sahip olan Körfez ülkelerinde arıtılmış atık suyun yüzde olarak kullanımı daha fazladır. İçme suyu olarak kullanılmayan arıtılmış atık su sulama, sanayi ve evsel ihtiyaçlar için kullanılmaktadır. FAO- 2013 rakamlarına göre,  İran hariç Ortadoğu ülkelerinde evsel ve sanayi faaliyetleri sonucu ortaya çıkan atık suyun yaklaşık yüzde 48’i işlemden geçirilip tekrar kullanılmaktadır. Bu rakam 6.872 milyon metreküptür. Körfez ülkeleri ise günde 1,4 milyon metreküp su tarımda kullanılmaktadır, bu rakam yılda 511 milyon metreküp yapmaktadır.
 
1990’larda Tony Allan tarafından tanıtılan farezi/sanal su, Körfez ülkeleri için hem su sorunu çözümü için alternatif hem de gıda yeterliliğinin sağlanması için bir yöntem olarak karşımıza çıkmaktadır. Körfez ülkelerinde 1996-2005 yılları arası gerçekleştirilen sanal su ticareti yaklaşık 33 milyar metreküptür, bu da yılda kişi başına 1100 metreküptür. Bu süreçte, pazara dahil olma, fiyatlandırma, güven, ürün kalitesi gibi zorluklar da söz konusudur. Genel itibariyle,  su ithalatı gerçekleştiren ülkeler hem sudan tasarruf eder, hem de su kaynaklarının kullanımını diğer sektörlere kaydırabilirler.
 
Körfez ülkelerinde bir diğer önemli alternatif su kaynağı ise desalinasyondur. Desalinasyon, suyun tuzdan ve minerallerden arındırılma işlemi olarak tanımlanmaktadır. (GWI, 2011) Dünyada gerçekleştirilen desalinasyon işleminin yaklaşık yüzde 55’i körfez ülkelerinde gerçekleştirilmektedir. Körfez ülkelerinde desalinasyon tarihi, petrolün tarihi ile doğrudan ilintilidir. Petrolün bulunması ve takibinde çıkarılmaya başlaması ile az nüfusa sahip olan bölgede nüfus artışı, takibinde de su talebinde artış meydana gelmiştir. O süreçte artan su ihtiyacı için yeraltı suları yoğun olarak kullanılmıştır. Aşırı kullanılan yeraltı suyu kalitesinde meydana gelen kalite sorun için teknik çözümler gerekliydi. Bu dönemde deniz suyunun arıtılması konusu ortaya atılmıştır. Deniz suyunda teknik olarak iki tür arındırma mümkündür. Termal ve membran teknikleridir. Termik yöntemlerde, çok işlemli kaynatma işlemi (MEB), 1958 yılında bulunan Çok Kademeli Ani Damıtma (MSF) işlemine kadar kullanılan tuzlu sudan tatlı su elde etme yöntemleridir. Diğer işlem ise membran tekniği olan ters ozmostur.  Körfez ülkelerinde 1970’lerden sonra desalinasyon ile elde edilen su miktarı hızla artmıştır.  Ters ozmos, termal yöntemlere göre enerji verimliliği daha fazladır ve körfez ülkeleri haricinde çok tercih edilen bir yöntemdir. Fosil kaynaklarca zengin olan Körfez ülkeleri maliyeti nedeniyle termal yöntemleri tercih etmektedir. Teknolojik gelişmelerle ters ozmos’da maliyetlerin düşmeye başlaması ile Körfez ülkeleri de membran tekniklerine yönelmeye başlamıştır. 2050 yılı için yapılan projeksiyonlarda körfez ülkeleri su ihtiyacının yüzde 76’sını desalinasyon ve atık suyun yeniden kullanımından karşılayacaktır.
 
Desalinasyonun çevresel etkilerinde bahsetmek gerekirse, desalinasyonun yapılabilmesi için enerji, fosil kaynaklardan (yenilenemeyen enerji kaynaklarından) sağlanmaktadır. Desalinasyon işlemi çıktıları ise tatlı su, denize veya toprağa boşaltılan tuz kütleleri ve fosil kaynaklardan kaynaklanan sera gazıdır. Çevresel açıdan desalinasyonun maliyeti henüz tam olarak hesaplanmamaktadır. Zararın şiddeti önümüzdeki dönemlerde net bir şekilde gözlenecektir.