Kremlin’in Değişen Orta Doğu Politikası

Dr. İlyas Kamalov, ORSAM Avrasya Danışmanı
Son dönemde Rusya’nın Orta Doğu politikasında büyük değişikliklerin gerçekleştiği görülmektedir. Kremlin’in İran’a S-300 füze savunma sisteminin satışını askıya alması, İran’da inşa ettiği Buşehr nükleer santral inşaatını geciktirmesi ve en son olarak da İran’ın nükleer çalışmaları dolayısıyla yaptırımlara yeşil ışık yakması Tahran’ın sert tepkisine neden olmuştur. İsrail Dışişleri Bakanı Avigdor Liberman’ın Moskova ziyaretinin (2 Aralık 2009),  Rusya’nın İran ile yaşadığı bu “sorunlu” döneme denk gelmesi, bu ziyaretin önemini arttırmıştır. Uzmanlar, Rusya-İsrail ilişkilerinin gelişmesi için uygun ortamın oluştuğu yönünde yorumlar yapmaktadırlar.

Halbuki daha Ekim ayında Rusya ile İsrail arasında bir kriz yaşanmıştı.  17 Ekim 2009’da Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi, İsrail ve Hamas’ı Gazze saldırıları sırasında savaş suçu işlemekle suçlayan Goldstone Raporu’nu kabul etmiş, Rusya da rapora onay vermişti. Rusya’nın bu tutumu hiç şüphesiz İsrail yönetimi tarafından olumsuz karşılanmış ve Rusya’ya Kuzey Kafkasya’da yaptığı askeri operasyonlar hatırlatılmıştır. Halbuki Benjamin Netanyahu hükümeti, Rusya ile ilişkilerin geliştirilmesini, stratejik öncelik olarak belirlenmişti. İsrail’in sert tepkisi Moskova’nın konuyla ilgili tutumunu değiştirmesine neden olmuştur. Kasım ayında BM Genel Sekreterliği’nde aynı konuyla ilgili yapılan oylamada Rus yetkililer bu sefer red oyu kullanmış ve böylece Rusya ile İsrail arasındaki bu sorun çözülmüştü.
    
Moskova’nın İran’ın nükleer sorunu ile ilgili tutumunu değişitirmesinden sonra ise Netanyahu hükümetinin Rusya ile geliştirmek istediği stratejik işbirliğini geliştirme ihtimali artmıştır. Nitekim Liberman’ın ziyaretinin en önemli amacı da  Rusya-İsrail hükümetlerarası toplantıya katılmak ve Rus yetkilileriyle iki ülke arasındaki ilişkileri gözden geçirmekti. İki ülke arasındaki münasebetlere gölge düşüren sorunlar çözüldüğünden dolayı artık özellikle ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi, enerji alanında yeni projelerin hayata geçirilmesi beklenmektedir. Bu projelerden biri de Türkiye’yi yakından ilgilendiren Mavi Akım-2 projesidir. Nitekim Liberman’ın Rus yetkilileriyle yaptığı görüşmede taraflar, Türkiye üzerinden İsrail’e uzanacak doğalgaz boru hattı ile ilgili ortak çalışma grubu oluşturulmasını kararlaştırmışlardır. Rusya Başbakan birinci yardımcısı Viktor Zubkov ayrıca İsrailli iş adamlarından Rusya’ya yatırım yapmalarını istemiştir. Ayrıca Zubkov, ikili işbirliğinin anlaşma ve hukuki temelinin modernize edilmesi ve Rusya-İsrail arasında somut projelerin geliştirilmesi gerektiğini belirtmiştir. İki ülke yetkilileri enerji, sağlık, tarım sanayi ve turizm gibi alanlarda işbirliğinin geliştirilmesi konusunda da mutabakata varmışlardır.

Rus uzmanlar, Moskova’nın İsrail ile işbirliğini geliştirmesinin, İran’ı uluslararası arenada savunmasından daha fazla fayda sağlayacağı kanısındadırlar. İsrailli siyaset bilimcisi Beni Briskin ise Rus Kommersant Gazetesi’ne verdiği demeçte Moskova’nın İsrail ile ciddi ekonomik ilişkiler geliştirirse İsrail karşıtı bir siyaset izlemeyceğini, BM’de İsrail karşıtı raporları onaylamayacağını ileri sürmüştür. Başta İran olmak üzere Orta Doğu’daki diğer Müslüman ülkelerinin güçlendiği ve İsrail’in Türkiye ile de bir takım sorunlar yaşamaya başladığı bir dönemde İsrail için Rusya’nın desteğini elde etmesi hiç şüphesiz çok kârlı bir adım olmuştur.

Uzun süre İran ve Suriye gibi ABD’nin “kara liste”ye aldığı ülkelerle işbirliğine dayalı  Orta Doğu politikası izleyen Moskova, bu politikadan istediği sonucu alamamış olmalı ki, İran politikasını değiştirmiş bulunmaktadır. İran’a gösterdiği destek, Rusya’nın Batı ile ilişkilerini olumsuz etkilediği gibi, Rusya’nın bölgede etkisini de artırmasına katkıda bulunmamıştır. Zamanında Irak konusunda da Batı’yı karşısına aldığından dolayı Moskova,  günümüzde Irak ile çok zayıf siyasi ve ekonomik ilişkiler içerisindedir. Moskova, İran konusunda da aynı duruma düşme tehlikesini hissetmiş olmalı ki, İran ile olan ilişkilerini gözden geçirmiştir. Bu husus hiç şüphesiz Rusya’nın ABD ile olan ilişkilerini de olumlu etkileyecektir.

Diğer taraftan 2009 yılının başından itibaren Rusya’nın Orta Doğu politikasının gündeminde Moskova’da Orta Doğu ülkelerinin ileri gelen devlet adamlarının katılımıyla düzenlenmesi plânlanan Orta Doğu Konferansı yer alıyordu. Moskova’nın amacı, Orta Doğu ülkelerinin liderlerini Moskova’da bir araya getirerek bölgedeki güncel sorunları masaya yatırmak, bu sorunların çözümüne katkıda bulunmak ve bölgede kendi etkisini arttırmaktı. Ancak Rus yetkililer, yaptıkları ön araştırmalarında bölge ülkelerinin bölgede barışa yanaşmadıkları sonucunu varmış olmalı ki, Kremlin bu konferansın tarihini ertelemiş bulunmaktadır.