Kriz dönemlerinde Türkiye’nin Su Politikası, Türkiye-Suriye İlişkileri

Ortadoğu gibi yüzey sularının az olduğu bölgelerde özellikle birden fazla devletin kullanımına tabi olan suların kullanımı ülkeler arası ilişkileri de şekillendirmektedir. Devletlerin ilişkilerinde önemli konulardan biri olan su kaynakları, çatışma nedeni olabileceği gibi, zaman zaman çatışma-kriz-savaş durumunda kullanılabilecek bir silah veya bir hedef haline gelebilmektedir ve bu süreç içerisinde karşı tarafı zayıf düşürmek için saldırılan ilk hedeflerden biri olabilmektedir.

 

Geçmişte örneklerini de gördüğümüz gibi özellikle baraj, desalinasyon tesisleri ve su taşıma boru hatlarını tahrip etmek bu yöntemlerden bir tanesidir.   Su kaynağının bir silah veya bir hedef olarak kullanılmasına örnek olarak, II. Dünya Savaşı süresince,  hidroelektrik üreten barajlar bombalanmıştır. 1960’larda ABD, Kuzey Vietnam’ın sulama suyu temin sistemini bombalamıştır. 1991 Körfez savaşı süresince her iki tarafta birbirlerinin barajlarını, su iletim sistemlerini ve desalinasyon tesislerini hedef almıştır.  Bir diğer örneği de Eylül 2011’de Libya’da gazetelere ve analizlere yansıyan haberlerde görmekteyiz.  Trablus’a su taşıyan boru hattının Kaddafi’yi destekleyen grupların kontrolü altında olduğu ve su akşının boru hattına yapılan sabotajla bu gruplar tarafından kesildiği bildirilmiştir. Toplam maliyetinin 20 milyar dolar civarında olduğu belirtilen bu projenin bu süreçte zarar gördüğü iddiası hem insanların suya erişim hakkı açısından hem de büyük bir projenin zarar görmesi açısından endişe vericidir. Her detayı ile teknik açıdan başarılı olan bu proje Libya halkının suya erişimi ve kalkınması için çok önemlidir. Su kaynaklarının ve yapılarının tahrip edilmesi orada yaşayan halkın çatışma veya savaş nedeniyle zorlaşan yaşam koşullarını daha da zorlamaktadır.

 

Bir diğer yöntem ise özellikle sınıraşan su havzalarında yukarı kıyıdaşın, aşağı kıyıdaşın suyunu kesmesidir.  Özellikle, Bölgeyi ve tüm dünyayı etkileyen Körfez krizi dönemine ilişkin bazı kaynaklar Birleşmiş Milletler’in Türkiye’den doğan ve Irak’ın su ihtiyacını karşılayan önemli nehirlerden Fırat nehrinin sularının kesilmesini tartıştığı yer almaktadır ve yine aynı kaynaklarda Türkiye’nin suyu bir silah olarak kullanmadığı da belirtilmektedir (1)

 

Bilindiği üzere Ortadoğu’da 2011 yılının başında ortaya çıkan Arap baharı, Mart ayından itibaren Türkiye’nin komşusu Suriye’yi de etkisi altına almıştır.  Suriye’de meydana gelen olaylar, iki ülkenin olumlu bir gidişat içinde olan son on yıllık ilişkilerini de olumsuz yönde etkilemiştir. Geçen hafta Türk uçağının Akdeniz’de uluslararası sularda Suriye hava savunma sistemleri tarafından düşürülmesi ise Türkiye-Suriye arasında var olan gerilimi en üst noktaya çıkarmıştır.  Geçen hafta, Türkiye’nin Fırat ve Dicle sularını, barajların kapaklarını kapatarak Suriye’yi içme suyundan yoksun bırakılması ve Beşar Esad üzerinde baskı yaratmasıyla ilgili yazılar dış basında analizlerde yer almıştır. (2) Daha önce de belirttiği gibi insan hayatı için suyun önemli bir kaynak olduğu her zaman Türkiye’nin önceliğinde yer almıştır.  Kasım 2011’de Türkiye, Suriye’ye ekonomik yaptırımlar uygulayabileceğini belirtirken, Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, hem Suriye hem de Irak için önemli olan, Türkiye’den doğan ve Suriye’ye ve daha sonrasında Irak’a akan sınıraşan sularda herhangi bir su kısıtlaması yapılmayacağını belirtmiştir.  Türkiye’nin bugüne kadar izlediği su politikaların su kaynakları bir tehdit unsuru ve ya silah olarak kullanılmamıştır.  Sınıraşan sularda özellikle de Fırat-Dicle havzası kıyıdaşları Irak ve Suriye ile her zaman işbirliği içerisinde suların hakça, makul ve optimum olarak tahsisini isteyen Türkiye’nin, Suriye ile son günlerde gerilimin daha da çok arttığı bu durumda,  uzun yıllardır oluşturduğu su politikasına tezat bir davranışta davranmayacağı düşünülmektedir.

 

(1) Peter Gleick, “Water and Conflict; Fresh Water Resources and International Security”, International Security, vol.18, no.1, 1993, s.85.; Matthew McDonald, “The Environment and Security: The Euphrates River”, Department of Goverment University of Queensland, s.1.

 

(2) “Intelligence experts: Nato has options on Assad”, 18/06/2012, online at: http://euobserver.com/24/116644