Küresel Terörizm Endeksi Verileri Işığında Terörizmin Bugünü ve Yarını

Ekonomi ve Barış Enstitüsü tarafından yayımlanan yıllık Küresel Terörizm Endeksi’nin (Global Terrorism Index-GTI) açıklanmasıyla terörizme dair yeni gelişmelerin ve uluslararası odağın yeniden değerlendirilmesi, mevcut terörle mücadele stratejilerinin gözden geçirilmesi gibi adımları tetikleyen en önemli ampirik çalışmalardan birisi kamuoyunun dikkatine sunulmuş oldu. Bu değerlendirme yazısı, Maryland Üniversitesi Küresel Terörizm Veri Seti inisiyatifi START’ın ortaya koyduğu verilerden faydalanarak hazırlanan söz konusu Küresel Terörizm Endeksi’nde öne çıkan bulguların en önemli görülenlerine değinecek, bunlara dair kısa analiz ve öngörüleri ele alacaktır. 

Bu yıl sekizincisi yayınlanan endekse göre küresel ölçekte terörizm gerileme kaydederken aşırı sağ terörizm istisnai ve astronomik bir büyüme süreci içerisindedir. Bu durum terörizm çalışmalarında odağın aşırı sağa çok daha ağırlıklı bir biçimde kayması gerekliliğine dair tartışmaların altını yeniden çizmektedir. Öte yandan IŞİD bağlantılı olarak ele alınan ama daha geniş ölçekte militan Selefi hareketliliğin ise ağırlık merkezinin Ortadoğu’dan Güney Asya ve Sahraaltı Afrika’ya kaydığı görülmektedir. Bu veri ışığında, önümüzdeki yıllarda aynı motivasyona sahip yapıların yeni rotalarını ve dolayısıyla bunlarla mücadelede öne çıkacak çatışma bölgelerini öngörmek mümkündür. Ortadoğu’nun azalan ağırlığının ise bölgede devam eden, terörizmin doğuşuna ve beslenmesine neden olan dinamikler ortadan kaldırılamadığı takdirde sürdürülebilir olduğunu söylemek mümkün değildir.

Küresel anlamda terörle mücadelenin hem derinleşme hem de genişleme arayışında olduğu göze çarpmakta, bunda uluslararası inisiyatifler ile ön kabulsüz yaklaşımların, ideolojik ve/veya konjonktürel tercihlerle mücadelede kimi noktaları görmezden gelme eğiliminin terkedilmesinin hayati önemde olduğu görülmektedir.

GTI Verileri ve Küresel Terörizmde Güncel Durum
Küresel Terörizm Endeksi’ne göre terörizm kaynaklı ölümler son beş yılda dünya genelinde %15 azaldığı görülmektedir. 2019 sonu itibarıyla dünya genelinde 13.800 terörizm kaynaklı ölüm gerçekleşirken Afganistan en çok ölümün yaşandığı ülke konumundadır. Terörizm kaynaklı ölümlerin %49’unun (5725) yaşandığı Afganistan’ı, %9 (1245) ile Nijerya, %4 ile Burkina Faso, Mali, Somali, Irak, Kongo, Yemen, Suriye ve %2 ile Mozambik takip etmektedir. Terörizm kaynaklı ölümlerin %80’i bu on ülkede gerçekleşirken geriye kalan %20’lik dilim dünyanın diğer ülkelerine dağılmıştır.

Terörizm kaynaklı ölümlerdeki düşüşe bakıldığında Afganistan bir önceki yıla göre 1.654 kişilik bir azalma ile ilk sıradayken Nijerya 798 kişi ile ikinci, Irak 480 kişi ile üçüncü sırada yer almaktadır. Terörizm kaynaklı ölümlerdeki artışta ise Burkina Faso 507 kişi ile ilk sırada yer almakta, Sri Lanka 265 kişi ile ikinci, Mozambik 186 kişi ile üçüncü sırada bulunmaktadır.

Öte yandan terörizmden en çok etkilenen ülkeler sırasıyla Afganistan, Irak, Nijerya, Suriye, Somali, Yemen, Pakistan, Hindistan, Kongo ve Filipinler olarak belirmiştir. Diğer bir açıdan örgüt bazlı bakıldığında en çok ölümler Taliban, Boko Haram, IŞİD ve eş-Şebab tarafından gerçekleştirilmiştir.

Bu genel resimde Afganistan’ın, önceki senelere kıyasen daha az terörizm kaynaklı ölüm yaşadığı ama hâlâ ilk sırada yer aldığı görülmektedir. Taliban ile barış görüşmelerinin umulan istikrar ya da güvenliği saptayıcı noktaya erişememesi ile zayıf ve başarısız devlet mekanizması kaynaklı sorunların çatışma dinamiklerini tetikleyici unsurlar olduğunu değerlendirmek mümkündür. Bu çerçevede ülkede uluslararası angajmanın ağırlığının ve biçiminin öngörülebilir gelecek içerisinde değişimi ise olası gözükmemektedir. 

Listede en önemli artışın görüldüğü Sahraaltı Afrika’da hem IŞİD hem el-Kaide hareketliliği yoğunlaşarak devam ederken, kıtanın kuzeyinde ise yüksek yabancı terörist savaşçı (YTS) sayıları önemli bir sorun teşkil etmektedir. IŞİD, içinden çıktığı ve en etkili dönemlerini yaşadığı Ortadoğu bölgesinden başka bölgelere yayılmakta, daha çok Sahraaltı Afrika’ya yönelmektedir. IŞİD’in bu hareketliliği terörizmin geleceği açısından Sahraaltı Afrika’yı daha önemli hâle getirmektedir. Öte yandan el-Kaide Boko Haram’la genişlettiği ve derinleştirdiği ağını kıtaya yaymaya devam etmektedir. Afrika’nın beklenen ekonomik büyüme oranları, bölgeye artan uluslararası ilgi ve rekabet ikliminde hem kuzeyi hem Sahraaltı Afrika’daki bu dinamiklerin önümüzdeki yıllarda kıtayı en önemli uluslararası odak noktalarından biri hâline getirmesi olasıdır. Zorunlu göçlerden iç savaşlara, uluslararası aktörlerin küresel ve bölgesel mücadelesinden yeni aktörlerin oyuna dahline kadar hâlihazırda gerilimin giderek tırmandığı bir kıta olan Afrika, küresel terörizm bağlamında önümüzdeki on yılın en önemli coğrafyası olmaya adaydır. 

IŞİD ve IŞİD bağlantılı örgütler ortaya çıktıkları dönemden itibaren dünya genelinde toplam 48 ülkede 3 binden fazla saldırı düzenlemiş ve 40 binden fazla ölüme yol açmışlardır. Son dönemde ise IŞİD kaynaklı terör etkinliği 2019 itibarıyla 27 ülkede 382 saldırı olarak kaydedilmiştir.  Bu noktada Güney Asya ve Sahraaltı Afrika IŞİD için elverişli ortam sağlayan bölgeler hâline gelmiş, zamanla Sahraaltı Afrika IŞİD’in daha çok etkin olduğu bir bölgeye dönüşmüştür. 2014 yılında IŞİD kaynaklı ölümlerin neredeyse tamamı Ortadoğu bölgesinde gerçekleşirken bu durum 2019 itibarıyla oldukça değişmiştir. 2014-2019 aralığında Ortadoğu’daki IŞİD kaynaklı ölümler %70 gerilemiştir. Yani IŞİD kaynaklı ölümlerin yalnızca %30’u Ortadoğu’da gerçekleşmektedir. 2018-2019 aralığındaki bir yıl IŞİD kaynaklı ölümler açısından incelendiğinde Ortadoğu %30, Güney Asya %25, Sahraaltı Afrika %35 ve diğerleri %10 şeklinde dağılım görülmektedir. Bu veriler IŞİD’in hareket alanındaki kaymayı net bir şekilde ortaya koymaktadır.

Terörizmin ekonomik maliyeti açısından bakıldığında endekse göre terörizm 2019 yılında dünya ekonomisinde tahminen 26,4 milyar dolar maddi zarara yol açmıştır. Bu miktar bir önceki yıla göre %25 daha azdır ve son beş yılda azalmaya devam etmektedir. Terörizmin ekonomik etkisi, 116 milyar dolar ile zirve yaptığı 2014 yılına göre 2019 yılında %77 azalmıştır. Burada en önemli etken, diğer yıllar incelendiğinde 2014-2015 sonrasında düzenli düşüşü açıklayan en önemli gelişme IŞİD’in saha hâkimiyetindeki azalmadır. Sahraaltı Afrika’daki terörizm hareketliliği ekonomik açıdan da kendisini göstermektedir. Bölgesel bazda ekonomik maliyetlere bakıldığında ilk üç bölge, Sahraaltı Afrika 12,5 milyar dolar, Güney Asya 5,6 milyar dolar ve Ortadoğu-Kuzey Afrika 4,7 milyar dolar şeklinde sıralanmaktadır. Terörizmden ekonomik olarak en çok etkilenen ülkelere bakıldığında ekonomik maliyetin ülke gayrisafi millî hasılasına (GSMH) oranı açısından ilk üç ülke şu şekilde belirmektedir: Afganistan (%16,7), Suriye (%3,4) ve Nijerya (%2,4). Özellikle hâlihazırda zayıf devlet mekanizmalarına, bununla da bağlantılı olarak sorunlu kaynak yönetimine sahip ülkelerde terörizmin ekonomik yükünün terör yapılanmalarının zemin bulabileceği alanları azaltma çabalarında önemli engeller teşkil ettiği değerlendirilmelidir. 

Aşırı Sağ Terörün Yükselişi
Küresel Terörizm Endeksi’ne göre son beş yılda Kuzey Amerika, Batı Avrupa ve Avusturalya’da beyaz ırkın üstünlüğü inancına dayanan aşırı sağ terörizm %250’lik bir artış göstermiş, birçok örneğin yanı sıra Norveç’te Anders Breivik tarafından 77 kişinin ve Yeni Zelanda’da Brenton Tarrant tarafından 51 kişinin öldürülmesi olayları dünya kamuoyunda büyük yankı uyandırmıştır. Bu gelişme, aşırı sağın yeni küresel terörizm tehdidi hâline gelip gelmeyeceği tartışmalarını doğurmuştur. Terörizmde IŞİD’in Ortadoğu’da gerilemesinin ve özellikle Sahraaltı Afrika’ya yönelmesinin ardından en önemli ikinci gelişme Batı dünyasında hızla artış gösteren aşırı sağ terörizmdir. Bu açıdan 2019 yılı aşırı sağın dünya çapında ses getiren saldırılar gerçekleştirdiği bir yıl olmuştur. Önce mart ayında Yeni Zelanda, Christchurch’te bulunan iki camiye Cuma namazı esnasında Brenton Tarrant tarafından saldırı düzenlenmiş, saldırıda 51 kişi hayatını kaybederken 49 kişi de yaralanmıştır. Ardından ağustos ayında ABD Texas El Paso’da bulunan bir alışveriş merkezine Patrick Crusius tarafından düzenlenen saldırıda 23 kişi hayatını kaybetmiş ve 23 kişi de yaralanmıştır. 2019 yılı içerisinde Batıda gerçekleşen toplam 108 terör kaynaklı ölümün 89’u aşırı sağ teröristler tarafından gerçekleştirilmiştir. Aşırı sağ terörizmin bu yükselişi, Batı için en büyük terör tehdidinin aşırı sağ terörizm olup olmadığı yönünde bir tartışma başlatmıştır. Aşırı sağ terörizmden en çok etkilenen Yeni Zelanda, ABD ve Almanya’da terörün ekonomik maliyeti sırasıyla 532, 297 ve 59,5 milyon dolar olarak gerçekleşmiştir. Batıda aşırı sağ ile mücadelede artan hareketliliğe rağmen, özellikle de ülkelerin GSMH’si de göz önünde bulundurulduğunda hâlen terörle mücadeleye ayrılan bütçelerin oldukça küçük kaldığı görülmektedir. Bu durum ise tehdit daha fazla büyümeden gerek gözetleme, önleme, sızma ve benzeri gerekse eylem öncesi, sırası ve sonrası adımlar için ayrılmayan bütçelerin ileriki yıllarda çok daha fazlasıyla harcansa dahi istenen etkiyi doğurmayabileceğini düşündürmektedir. 

Aşırı sağ terörizm, Batı’nın içinden gelmesi itibarıyla Batı için farklı bir anlam da taşımaktadır. Soğuk Savaş boyunca Batı’da dönem dönem görülen aşırı sol terörist hareketlilikten ayrışan aşırı sağ terörizm, 11 Eylül sonrasında yerleşen terörizm algısının aksine Batı dışı bir çatışma bölgesinden doğmamakta ve bir çatışma bölgesinde gerçekleşmemektedir. Bunun yerine aşırı sağ terörizm, dünyanın refah seviyesi en yüksek ve demokrasinin merkezi olmakla övünen bir bölgesi olan Batı’da doğmakta ve gelişmektedir. Batı’da 2019 yılında gerçekleşen terörist saldırılar ve terör kaynaklı ölümler incelendiğinde aşırı sağ teröristlerin saldırıların %46’sını gerçekleştirdiği ve ölümlerin %82’sine sebep olduğu ortaya çıkmakta, ayrıca son beş yılda her yıl en az 35 aşırı sağ terör saldırısı görülmektedir. 

Öte yandan aşırı sağ kaynaklı terör büyük oranda ABD’de gerçekleşmektedir. 2002-2019 aralığında gerçekleşen toplam 332 saldırının 167’si ABD’de gerçekleşmiştir. ABD’yi, 48 saldırı ile Almanya ve 35 saldırı ile Birleşik Krallık takip etmektedir. Ölüm sayılarında da ABD açık ara önde görünmektedir. Aynı dönemde gerçekleşen aşırı sağ terörizm kaynaklı ölümler toplamda 286 olarak kaydedilirken bu ölümlerin 113’ü ABD’de gerçekleşmiştir. Bu süreçte beyazların üstünlüğüne inanan aşırı sağ teröristler ayrıca Norveç’te 78 ve Yeni Zelanda’da 51 kişinin hayatını kaybetmesine neden olmuştur. ABD’de aşırı sağ terör faaliyetlerinde görülen bu sıçramanın Trump yönetimine ve onun aşırı sağa müsamahakâr ve hatta destekleyici olarak değerlendirilen tavrına bağlı olup olmadığı ise Biden döneminde en önemli araştırma konularından biri olacaktır.

Sonuç
Küresel terörizmde güncel durum incelendiğinde terörizmin genel olarak güç kaybettiği görülmektedir. Bu genel görüntü ile birlikte iki gelişme önem arz etmektedir. 

İlk olarak IŞİD, Ortadoğu’dan daha çok Sahraaltı Afrika’ya ve daha düşük oranlarda Güney Asya’ya kaymaktadır. Bu durum özellikle Sahraaltı Afrika bölgesinin önemini ve mevcut çatışmalara acil barışçıl çözümlerin bulunması ihtiyacını artırmaktadır. Mevcut Afrika denklemi ise en güneyinden en kuzeyine kadar ele alındığında hem bölgeye gelen yeni aktörler ile eski aktörlerin çatışan çıkarları hem de kıtadaki farklı boyutlarda yaşanan ve öngörülebilir gelecekte izalesi mümkün görünmeyen güvenlik sorunları nedenleriyle oldukça sorunludur. Ayrıca devlet mekanizmalarındaki zafiyetler göz önüne alındığında, çatışmalar konusunda ağır basan ihtimalin çözümden ziyade derinleşen ve yayılan krizler olduğunu söylemek mümkündür. Bununla birlikte Ortadoğu’da IŞİD’in güçlenmesine, el-Kaide’nin zemin bulmasına ve benzer düşünce sistematiği ile hareket eden oluşumların ortaya çıkmasına zemin hazırlayan yerel ve bölgesel dinamiklerin önemli ölçüde devam ettiği, YTS’lere veya IŞİD’le bağlantılı kişilerin bulunduğu kamplara dair çözümün bulunamadığı, ülkelerin iade ve yargılama süreçlerinde yetersizliğinin ve isteksizliğinin devam ettiği ve tüm bu nedenlerden dolayı mevcut atmosferin çok kısa süre içerisinde değişmesi ihtimalinin düştüğü görülmektedir. Ortadoğu ise hâlen terörle ilgili analizlerin odak noktasıdır ve öngörülebilir gelecekte bu durumun devam etme olasılığı yüksektir.  

İkinci olarak, son yirmi yılda görülenin aksine Batı merkezli ve aşırı sağ kaynaklı terörizm hızla yükselmektedir. Aşırı sağ ideolojiden beslenen “yalnız aktör” teröristler, genelde siber alanda radikalleşmekte, takiben saldırılar düzenlemekte ve Batı’daki en büyük terör tehdidine dönüşmektedir. Bu kişiler online dahi olsa -ki kimi vakalarda saldırı öncesi seyahat rotaları offline iletişime de işaret etmektedir- para transferinden fikir ve uzmanlık paylaşımına kadar sınıraşan bir iletişim ve ağ yapısına kavuşmaktadırlar. Batı’daki aşırı sağ aktörler kendi ülkelerinin ötesinde Avrupa genelinde illegal veya legal kollar oluşturmaktadır. Avrupa’da aşırı sağın, terörizmin ötesinde siyasetin ana akım damarı hâline geldiği ülke sayısı artmaktadır. Bu durum, mevcut tehdidin görülenden çok daha derin olduğunu hâlihazırda artan saldırıların ise bu tehdidin zirvesi değil ancak öncül sinyalleri olarak değerlendirilebileceğini ortaya koymaktadır. 

Aşırı sağın artan faaliyetleri ve Batı’dan Suriye’ye gelip YPG’ye katılan YTS’lerin Batı’daki aşırı sol yapılar içerisinde saha tecrübesi ve uzmanlıkla öne çıkmaya başlaması bir arada değerlendirildiğinde, terör örgütlerini ideolojik tercihler veya kasıtlı ihmaller üzerinden meşrulaştıran yaklaşımların sonuçlarının görüleceği ve ağırlaşacağı bir döneme girdiğimizi söylemek mümkündür.