Kuzey Suriye Cephesinde ‘Köşe Kapmaca’

2014 yılının başlarında Suriye’de kuzey cephesinin etkili muhalif gruplarından İslami Cephe, Halep şehir merkezi ile Türkiye sınırı arasında kalan kırsal bölgede IŞİD’e karşı üstünlük sağlamıştı. Kuzey Halep kırsalından çekilmek durumunda kalan IŞİD Rakka’ya yoğunlaşarak bu vilayetin neredeyse tamamını kontrol altına almıştı. IŞİD, Rakka’da toparlandıktan sonra çekildiği kuzey Halep kırsalına 27 Ocak 2014 tarihinde yoğun bir saldırı başlatmış ve Azaz ile Cerablus arasında kalan hattın kontrolünü ele geçirmişti. Bu operasyonlar sırasında Cerablus ve Münbiç gibi önemli yerleşim merkezleri IŞİD’in eline geçmişti. IŞİD öncesinde Azaz-Cerablus hattının kontrolünü sağlayan İslami Cephe ve Türkmen birlikler Kilis’e bağlı Elbeyli ilçesinin karşısında yer alan Türkmen kasabası Çobanbey’e çekilmek durumunda kalmıştı. Çobanbey’de IŞİD’e karşı bir süre direnen Türkmenler ve İslami Cephe Şubat ayı başında Çobanbey’i terk ederek Türkiye’ye geçmek durumda kalmıştı.

IŞİD’in Azaz-Cerablus hattı olarak bilinen Halep kuzey kırsalındaki kontrolü Ocak 2014 ayından bu yana devam ediyordu. Bu hat başta Türkiye olmak üzere birçok Suriye içi, bölgesel ve bölge dışı aktör açısından büyük önem taşıyor. Türkiye için Azaz-Cerablus hattı Türkiye’nin Halep ile coğrafi bağlantısının korunması, Esad rejiminin siyasi müzakereye yanaşması çabaları çerçevesinde Suriyeli muhaliflerin desteklenmesi, PKK/YPG kontrolünde bütüncül bir coğrafyanın oluşmasının engellenmesi, bölgedeki Türkmen varlığı, Türkiye’ye Halep’ten göç dalgasının geçiş yolu olması gibi nedenlerle stratejik önem taşımakta. Türkiye söz konusu nedenlerle Azaz-Cerablus hattında güvenli bölge kurma teklifini uzun süredir gündeme getirmekte. IŞİD açısından hattın önemi örgütün dış dünya ile bağlantı kurabildiği tek yer olması. Türkiye’nin yoğun güvenlik önlemlerine rağmen IŞİD’e yabancı terörist savaşçıların önemli bir kısmı Cerablus ve Çobanbey sınır kapılarının çevresinden gerçekleşiyor. Türk güvenlik güçlerinin sınırı geçerken tutukladığı IŞİD savaşçılarının büyük bölümü bu hat üzerinde yakalanıyor. ABD de aynı nedenle bu bölgedeki IŞİD varlığını sonlandırmak için YPG ile işbirliği yapıyor. Azaz-Cerablus arası bölge YPG açısından ise Kuzey Suriye’de idari ve coğrafi bütünlüğe sahip bir “Federasyon” kurma hedefi için kritik önemde. YPG burayı ele geçirirse Afrin ve Kobane arasındaki coğrafi kopukluğu ortadan kaldırmayı hedeflemekte. Yakın zamana kadar Rusya destekli Esad rejimi güçleri de bu bölgeye kadar uzanmayı hedefliyordu. Halep merkezden Nubul ve Zehra’ya koridor açmayı başaran Suriye ordusu ve yabancı milis güçler Tel Rıfat üzerinden Azaz’a ilerlemeyi düşünüyordu. Bu şekilde Türkiye ile Suriyeli muhalifler arasındaki bağı koparmayı hedefliyordu. Ancak YPG rejimden önce davranarak Tel Rıfat’ı ele geçirdi ve rejimin bu hamlesinin önünü aldı.

Azaz-Cerablus hattında bütün aktörler açısından ortak tehdit IŞİD. Dolayısıyla buradan IŞİD’in temizlenmesi konusunda hiçbir aktör arasında görüş farklılığı bulunmamakta. Esas sorun IŞİD’den doğacak boşluğun hangi aktörler tarafından doldurulacağı. Bu konu son dönemde ABD ile Türkiye arasında yaşanan gerginliğin de temelini oluşturuyor. ABD Azaz-Cerablus hattının YPG önderliğindeki Suriye Demokratik Güçleri tarafından kontrol edilmesini istemekte. Türkiye ise PKK’nın Suriye kolu olarak gördüğü YPG’nin bu hatta ilerlemesini kırmızı çizgi ilan etti. Bu nedenle ABD bölgesel “müttefiki” Türkiye ile YPG arasında orta yol bulma çabası içinde.

YPG ilk aşamada Afrin tarafından Azaz’a doğru ilerlemeye çalışmış ve Rus hava desteği ile Menag hava üssünü ele geçirmiştir. Türkiye’nin askeri karşılık vermesi ve muhtemelen ABD’nin telkinleri sonucunda YPG Afrin tarafından Azaz’a ilerleme girişimine şimdilik son verdi. Bunun ertesinde YPG ABD ile koordinasyon halinde Teşrin Barajı bölgesinden Münbiç’e doğru ilerlemeye başlamıştır. ABD Mart ayı içinde Menbiç ve çevresindeki IŞİD hedeflerini yoğun bombardımana tutmuştur. YPG ve ABD bu şekilde Türkiye’nin menzili dışında kalan iç kesimlerden ilerleyerek Afrin-Kobane bağlantısını sağlamaya çalışmakta. Zaten Münbiç IŞİD’den alınabilirse çevredeki yerleşimlerin IŞİD’den temizlenmesi çok daha kolay olacaktır. Zira Münbiç o bölgedeki en büyük yerleşimlerden ve IŞİD’in en güçlü olduğu yerlerden biri. PYD ve YPG’nin kontrolündeki TEV-DEM bu bölgenin IŞİD’den temizlenmesi sonrasına yönelik siyasi hazırlıklara da başladı. Türkiye tepkisini önlemek için yerel unsurların yer aldığının iddia edildiği “Münbiç Askeri Konseyi, Şehba Meclisi” gibi oluşumlar kuruldu.[1] YPG bu taktik ile Kürtlerin azınlıkta olduğu bu coğrafyada hem yerel destek bulmaya çalışmakta hem de bölgede bir “Kürt koridoru” kurulduğu iddialarının önünü almaya çalışmakta. Bu “çatı oluşumlar” ABD’nin de YPG’ye destek verebilmek için elini güçlendiren bir argüman olarak muhtemelen kullanılacaktır.

Bütün bu gelişmelere paralel bir diğer gelişme Suriyeli muhaliflerin Türkiye-Suriye sınır hattında Azaz tarafından IŞİD kontrolündeki bölgelere doğru ilerleme girişimidir. Türkmenlerin önderlik ettiği Sultan Murad Tümeni ile birlikte Mutasim, Feylak eş-Şam ve Ahraru’ş Şam son birkaç hafta içinde bu hat üzerinde önemli ilerleme kaydetti. İlk aşamada Halfetli, Tel Battal, Ahmediye, Kemaliye, Tel Şair, Kasacık, Dudyan, Margel, Hazel, Yan Yaban köyü ile Şahin çiftlikleri IŞİD'den geri alındı. Sonrasında bölgenin en büyük yerleşimlerinden olan ve yoğun olarak Türkmenlerin yaşadığı Çobanbey (al Rai) IŞİD’den geri alındı. Çobanbey IŞİD için çok önemli bir kayıptı zira buradaki sınır kapısı ve çevresi Türk güvenlik güçlerinin en fazla IŞİD’li yakaladığı yerlerden biri. Muhalifler Çobanbey’in de ilerisine geçerek nihai hedef olan Cerablus’a giderek yaklaşmıştı. Bu operasyonlarda Türkiye’nin muhaliflere sınır ötesinden verdiği topçu desteği de önemli rol oynamaktaydı. Ancak bu kazanımlar şimdilik kalıcı olmadı ve muhalif ilerleyişinin hemen ertesinde IŞİD karşı hamle yaparak Çobanbey dahil olmak üzere bazı yerleşimleri muhaliflerden geri aldı. İlk kaybın ardından Dalhah ve Harjeleh’i geri alan muhalifler Çobanbey’i geri almak için operasyonlara devam etmekte. İlk aşamada güneyde yer alan Tukhali ve Çobanbey yolu üzerinde yer alan Tathumus’un alınması planlanmaktadır.

Sultan Murat Tümeni önderliğindeki Suriyeli muhalifler ile IŞİD arasında Azaz-Cerablus hattında devam eden çatışmaların nasıl sonuçlanacağı kuzey Suriye’nin yeni düzeni, IŞİD’in gücü, Suriye Türkmenlerinin geleceği gibi konular açısından sonuçlar doğurabilir.

Muhaliflerin IŞİD karşısında başarısız olması ve Cerablus’a ilerleyememesi orta ve uzun vadede şu sonuçları doğurabilir:

-  ABD ile Türkiye arasında kuzey Suriye’de IŞİD sonrası düzen konusunda yaşanan rekabette ABD’nin eli güçlenecektir. ABD Suriyeli muhaliflerin IŞİD karşısında yetersiz olduğunu savunacaktır. Türkiye’yi Azaz-Cerablus hattından IŞİD’i temizlemek için tek seçeneğin YPG olduğu konusunda sıkıştırmak için önemli bir koz elde edecektir. Bu nedenle YPG’nin Kuzey Suriye’de coğrafi bütünlüğü sağlamasının önü açılabilir. Bu gelişme de Türkiye - ABD ilişkileri açısından bir risk faktörü olacaktır.

- Türkiye’nin büyük önem verdiği Halep bağlantısının korunması risk altına girebilir. Muhalifler kontrolündeki Azaz-Mare hattında IŞİD ya da YPG baskısı artar ve muhalifler bu bölgeyi kaybedebilir.

- Esad rejiminin Rusya ve İran desteği altında Halep operasyonuna başlaması beklenmektedir. Muhaliflerin Azaz-Cerablus hattındaki başarısızlığı Halep savaşında rejimin elini güçlendirebilir.

- Suriye’de Türkmen coğrafyası tamamen ortadan kalkabilir. Lazkiye’de Türkmen yoğunluklu Bayır-Bucak bölgesi Esad rejiminin eline geçmiş, burada yaşayan Türkmenler zorunlu göçe maruz kalmıştır. Humus Türkmen bölgeleri de rejim tarafından ele geçirilmiş ve geri dönüşleri engellemek için Türkmen yerleşimler ortadan kaldırılmıştır. Suriye’de en fazla Türkmenin yaşadığı ve en geniş coğrafyaya sahip Halep Türkmenleri de 2014 yılından bu yana IŞİD işgali altındadır. Yoğun olarak Azaz-Cerablus hattında yaşayan Halep Türkmenleri IŞİD’e karşı başarı sağlayamazsa yerel güçlerden ziyade IŞİD, YPG gibi dış aktörlerin idaresi altında yaşamak durumunda kalabilir. Zaman içinde zaten bir kısmı Türkiye’ye göç etmiş olan Halep Türkmenleri zorunlu göçe maruz kalabilir.

- Türkiye’nin fiili anlamda da olsa Azaz-Cerablus hattında güvenli bölge kurma imkanı ortadan kalkar.

- Türkiye’ye dönük yeni kitlesel göçler olabilir ve bu göç dalgalarının Suriye’de karşılanması zorlaşır.

Suriyeli muhaliflerin başarısı ise tersi sonuçlar doğuracaktır. Azaz-Cerablus hattını Suriyeli muhaliflerin ele geçirmesi her şeyden önce Türkiye’nin sınır güvenliğini sağlama çabalarını kolaylaştıracaktır. Türkiye’den Suriye’ye ve Suriye’den Türkiye’ye yabancı terörist savaşçı geçişi ile daha rahat mücadele edilecektir. IŞİD’in Türkiye’nin sınırdaki yerleşimlerine dönük saldırılarının önü alınacaktır. Türkiye Suriye’deki müttefiklerine yapılacak saldırıyı kendisine yapılmış sayacağı için YPG’nin Azaz-Cerablus hattında ilerleme şansı zayıflayacaktır. Türkiye’nin Halep ve Suriyeli muhaliflerle olan bağlantısı güvence altına alınmış olacaktır.

[1] Bu yapı içinde Türkmen ve Arapların da yer aldığı iddia edilmiştir. Suriye Demokratik Güçleri (SDG) bünyesinde de Türkmenlerin yer aldığı açıklanmıştı. Ancak SDG bünyesinde savaştığı iddia edilen Liva Selçuk sadece tek bir kişiden oluşmaktadır. Daha önce Liva Selçuk’un komutanlığını yapmış Talal Sülo SDG’ye katılmış ve SDG’nin sözcülüğünü üstlenmiştir. Bunun dışında SDG bünyesinde Türkmen savaşçı bulunmamaktadır. Buna karşın Suriye Türkmenlerinin siyasal temsilcisi Suriye Türkmen Meclisi ve sahada IŞİD’e karşı mücadele eden Türkmen silahlı birliklerin tamamı Azaz-Cerablus hattında YPG varlığına sert şekilde itiraz etmektedir.