Libya’da Dengeler mi Değişiyor?

BM’nin Eylül 2014’ten beri sürdürdüğü uzlaşı görüşmeleri, 11 Temmuz’da imzalan Libya Siyasi Anlaşması ile somut ancak yine de kısmi bir sonuca ulaştı. Fas, Suheyrat’ta gerçekleşen ve MGK’nın da katıldığı bu görüşmeler içerisinde yer alan Libya Siyasi Diyaloğu’nun önemli bir kısmı -22 üyenin 18’i- Libya Siyasi Anlaşmasını imzaladılar. Her ne kadar anlaşma metni, tarafların uzlaşamadığı kaynak paylaşımı, idari ve siyasi yapı, güç dağılımı gibi hususları içermese de anlaşmanın imzalanması, sahada siyasi dengenin değişmesi adına bazı kritik gelişmeleri de beraberinde getirmektedir. Ancak sahada gelişmesi muhtemel güç dengesindeki değişimin Libya’da yakın zamanda istikrar ve uzlaşıya varacağını söylemek için henüz çok erken. Aksine güç dengesindeki olası değişimin yakın zamanda yeni bir çatışma dalgasını beraberinde getirmesi muhtemeldir. Alan genişletmeye çalışan, bulundukları bölgelerde mevcut varlık ve otoritelerini korumayı hedefleyen aşiretlerin siyasi dengede avantajlı bir konum elde etmek istemeleri nedeniyle bir yandan yeni ittifakların kurulması süreci diğer yandan da çatışmaların yaşanması yakın gelecek için en yüksek olasılık.

Libya’da Taraflar ve İttifaklar
Ali Zeydan’ın kaçak petrol sevkiyatı krizinin ardından Mart 2014’te başbakanlıktan azledilmesi ile başlayan siyasi kriz, Hafter’in 16 Mayıs’ta Karama (Haysiyet) Operasyonu’na başlaması ile çıkmaza girmişti. Bu süreç, Libya’da iki hükümetli, iki meclisli bir bölünmeye yol açmakla kalmamış, aynı zamanda ülkenin batısında yer alan ve güçlü milis gücüne sahip Zintan aşiretinin Trablus MGK ile yollarını ayırmasına da neden olmuştu. Krizin çözülmesi adına Trablus MGK seçimlere gidilmesi kararı almıştı. Ancak Haziran 2014 seçimleri krizi çözemediği gibi Libya’da biri Tobruk TM diğeri Trablus MGK etrafında olmak üzere iki rakip kampın ortaya çıkmasına neden olmuştur.
Tobruk-Trablus çekişmesi olarak formüle edilen bu iki rakip kamp, askeri ve siyasi ittifaklara dayalı çatı yapılardan müteşekkildirler ve çatıları altında çok farklı bileşenleri bir araya getirmektedirler. Ülkenin batısını kontrol eden Trablus MGK’nin askeri birlikleri Libya Şafağı olarak bilinmekte. Büyük bir kısmını Misrata milislerinin oluşturduğu Libya Şafağı çatısı altında Zaviye kent milisleri, Trablus’tan çok sayıda farklı tugay ve milis güçleri, Geriyan askeri birlikleri ile Berberi Amazighler ile Tuareglerin bir kısmı bulunuyor. Libya Şafağı’nın en önemli ve bilinen askeri gücü, resmi olarak Libya Genel Kurmay Başkanlığına bağlı olan ancak pratikte otonom hareket eden “Libya Kalkanı” isimli bir milis tugayıdır. Misrata milis güçleri ile Müslüman Kardeşler, Libya Kalkanı milis gücünün en hâkim unsurlarıdır. 2014’e kadar Trablus, Misrata, Bingazi, Homs ve Trablus’ta varlık gösteren Libya Kalkanı, Bingazi’deki etkinliği son bir yılda büyük ölçüde kaybetmiştir. Benzer şekilde Trablus’un bazı bölgelerinde de alan kaybettiği ifade edilmektedir. Ayrıca Vatan Partisi lideri Abdülhakim Bilhac’a yakın olduğu ifade edilen Trablus Tugayı da Libya Şafağı güçleri arasındadır. Tunus sınırı yakınlarında Cebel Nefusa (Batı Dağları) bölgesinde yaşayan Amazighlerin Libya Şafağı’nda yer almasının nedeni, karşı kampta yer alan Zintan aşireti ile aralarında devam eden anlaşmazlıklar ve çatışmalardır. Misrata’nın Trablus MGK’ya destek vermesinin ardındaki temel dinamik de fikir birliğinden çok, benzer siyasi kaygılar ve çekişmelerdir. 2014 öncesine kadar açık bir şekilde taraf olmayan Tuaregler ve Tebular ise Fizan’daki alan genişletme çatışmalarından ötürü Trablus-Tobruk mücadelesine eklemlenmiştir. Tuaregler, Tebuların Tobruk’a yakınlaşmasının ardından Trablus ile ittifaka girmişlerdir.

Tobruk TM’nin askeri gücü ise Karama (Haysiyet) Operasyonu İttifakı olarak isimlendirilmektedir. Bu ittifak Hafter’e bağlı özel kuvvetlerin, İbrahim Cudran yönetimindeki federalist Barka yönetimi askeri birliklerinin, Libya Hava Kuvvetlerinin, ülkenin batısında yer alan Zintan milislerinin ve ittifaka son dönemde dâhil olan ve güneyde yer alan Tebuların desteğine sahiptir. Ayrıca Mayıs 2015'ten itibaren Bingazi’ye düzenlediği hava operasyonlarından sonuç alamayan General Hafter, 2014 sonu itibariyle, Bingazi çevresinde Sahva birliklerini oluşturmuştur. Tobruk TM’nin ülkenin doğusundaki egemenlik kaynağı, büyük oranda federalist Barka yönetimi çatısı altında bir araya gelen bölgenin güçlü ve büyük aşiretleri. Şubat 2014’e kadar diğer tüm siyasi gruplar ile hasım olan federalistler, 2014 yazında Zintan aşireti gibi Tobruk TM ile siyasi bir ittifak yaptı. 2011 sonrası dönemde petrol tesisleriyle boru hatlarının güvenliğini sağlamakla görevli Libya Petrolünü Koruma Gücünün başındaki İbrahim Cudran, görevinden alındıktan sonra kendine bağlı milislerle birlikte ülkenin doğusunda yer alan Ras Lanuf ve Sirte’deki tesislerinin kontrolünü ele geçirdi ve Barka Özerk Yönetiminin askeri gücüne dönüşmüştü. Büyük oranda otonom bir yapıya ve güce sahip federalist Barka yönetimi, bölgedeki aşiretlerin ve İbrahim Cudran komutasındaki askeri birliklerin sayesinde bölgedeki petrol boru hatları, tesisleri ve stratejik tesisleri kontrol altında tutuyor.
Libya Siyasi Anlaşması İttifakları Değiştirdi mi?

11 Temmuz 2015’te imzalanan anlaşma ile Libya’da meşru yasama organının Tobruk TM olması kabul edildi. Anlaşmayı kabul edenler arasında Trablus MGK’ya destek veren ve Libya Şafağı içerisinde de yer alan aktörlerin [Misrata, Bingazi ve Trablus belediye meclisleri, Müslüman Kardeşlerin siyasi kanadı Adalet ve Kalkınma Partisi (Hizb’ul Adala ve Bina) gibi) olması, güç dengesini Tobruk TM lehine değiştirebilme potansiyeli taşıyor. Bu durum Trablus MGK’nın temsil ettiği blokta bir çözülme yaşandığını gösteriyor. Özellikle Misrata Belediye Meclisi’nin Müslüman Kardeşlerin Libya’daki siyasi kanadı Adalet ve Kalkınma Partisi’nin anlaşmaya destek vermesi denge değiştiren bir süreci tetikledi.

Libya Şafağı’nın en büyük ve en güçlü bileşeni olan Misrata’nın MGK’dan görece uzaklaşması bile MGK’yı oldukça zayıflatan bir gelişme. Ayrıca MGK içindeki en güçlü gruplardan biri olan Adalet ve Kalkınma Partisi’nin TM’yi meşru yasama organı olarak deklare eden anlaşmaya rıza göstermesi, MGK’nın siyasi olarak da gerilemesi demek. Ancak bu gelişmeler, henüz ne Misrata’yı ne de Adalet ve Kalkınma Partisi’ni Tobruk TM’nin asli ittifaklarına dönüştürmüş değil. Sonuç itibarıyla BM destekli bu anlaşma, ülkede yeni bir siyasi denge kurmaktan çok, yeni bir siyasi denge kurulması sürecini tetiklemiştir. Bu süreç, Tobruk TM’nin meşruiyet tekelini sağlaması ile sonuçlanabileceği gibi tersi de mümkün. İlk ihtimalin gerçekleşmesi, Tobruk TM’nin mevcut ittifakları üzerindeki otoritesini sağlamlaştırması ve bu ittifak dışındaki silahlı, silahsız diğer aktörler üzerinde de bir otorite tesis etmesi ile mümkün. Ancak bu noktada asıl önemi olan şey, silahlı güçlerin ve milislerin bu yeni güç dengesine rıza göstermesidir. Siyasi elitlerin uzlaşıya ikna edilmesi bu denklemin sadece küçük bir parçası. Denklemin asıl parçası, bu çatı yapılar içindeki milislerin ve birliklerin uzlaşma sürecine ikna edilmesidir. Sonuç olarak imzalanan anlaşma, bir dengeden ziyade, sahada yeni bir uzlaşı ve mücadele sürecini başlattı.

Gelinen noktada Trablus MGK bloğu içerisinde ayrışmaların ortaya çıktığı ve MGK’nın siyasi ve askeri anlamda önemli ittifaklarının desteğini önemli ölçüde kaybettiği doğrudur. Bu durum Tobruk TM’nin elini hem siyasi hem de askeri anlamda güçlendirecektir. Keza Misrata’nın ardından diğer kent meclislerinin de Tobruk TM ile anlaşmaya çalıştığı haberleri gelmeye başlamıştır. Ancak Trablus MGK’nın asıl gücü ve önemi devlet bürokrasisinden kalanların hala Trablus’ta faaliyetlerine devam etmesidir. Anayasa Mahkemesi, Petrol Bakanlığı ve Merkez Bankası bu kurumlardan en stratejik olanları. Bu nedenle ki BM destekli görüşmelerde Tobruk TM’nin Trablus’a taşınması, Trablus’tan milislerin ve askeri güçlerin çekilmesi, stratejik öneme sahip tesislerin askeri unsurlardan temizlenmesi gibi hususlar, revizyonsuz gündeme gelmiştir. Bu nedenle Trablus MGK’yı görmezden gelmek ya da marjinalize etmek, tercih edilen bir seçenek değil. Buradan hareketle önümüzdeki dönemde Tobruk TM ve ittifakları için iki seçenek bulunmaktadır: Trablus MGK’nın siyasi süreçle ikna edilmesi ya da askeri anlamda yenilgiye uğratılması. Halife Hafter uzunca bir süredir Trablus’a yönelik askeri operasyonlar gerçekleştirerek MGK’yı askeri bir yenilgiye uğratmaya çalıştı, ancak bunda başarılı olamadı. Öte yandan ülkenin başkentinin ağır bir askeri saldırıya maruz kalması, Trablus’ta faaliyetlerine devam etmek, buradaki devlet bürokrasisi üzerinde otorite tesis etmek ve devlet inşasına ağırlık vermek isteyen Tobruk TM açısından rasyonel bir seçenek değil. Ancak anlaşma metni ile öngörülen Devlet Konseyi’nde taleplerinin karşılığını bulamayan Trablus MGK’yı siyasi olarak ikna etmek de oldukça zor. Tobruk TM’nin otoritesini genişletmesi ile birlikte bu husus da yakın gelecekte çatışmalar yaşanması ihtimalini ortaya çıkarıyor.