Libya'da Federal Yapı Tartışması

Nebahat Tanrıverdi O, ORSAM Ortadoğu Uzman Yardımcısı, nebahattanriverdi@orsam.org
Libya, Sireneyka (Barga)’da gerçekleştirilen toplantıda özerklik kararının çıkması, bir süredir devam eden devletsizlik, adem-i merkeziyetçi eğilimler ve istikrar tartışmalarını başka bir boyuta taşıdı. Ulusal Geçiş Konsey’inin geçiş sürecini kısa bir sürede tamamlayamaması, aşiretler arasında yeni ve etkili bir güç dengesi oluşturamaması ve devlet tekelinin ülke genelinde kurumsallaştıramaması, ülkenin çeşitli yerlerinde yeniden alevlenen çatışmalar ile birlikte yeni bir savaş ve bölünme gibi ihtimalleri gündeme getirmeye başladı. Bu duruma ek olarak Misurata’da yapılan il meclis seçimi ve en son Sireneyka’nın federal bölge olması yönündeki karar bu yöndeki eğilimlerin ne kadar ciddi olduğunu göstermiştir.

Libya’da Bingazi’de başlayan ayaklanmanın üzerinden yaklaşık bir yıl geçmesine rağmen Ulusal Geçiş Konseyi’nin ülkede tam hakimiyet sağlayamadığı görülmektedir. Bu sorunun ardında pek çok parametre olmakla birlikte, Kaddafi rejimine karşı yürütülen askeri direnişin merkezi koordinasyon yapısından mahrum olması ve bu durumun şimdiye kadar devam etmesi en önemli sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Şimdiye kadar Kaddafi’nin Cemahiriye sistemin yerine nasıl bir sistem getirileceği konusu da aydınlığa kavuşturulmamıştır. Bu belirsizlik, merkezin çökmesi ve yerel birimlerin yaklaşık bir yıldır özerk olarak hareket etmesi ve neredeyse bu her birimin kendine has bir ordusu ve idari yapısına sahip olması ile bir araya gelerek bu günkü federal sistem tartışmalarını körüklemektedir.

Ulusal Geçiş Konseyi’nin yetersizliklerinin yanı sıra Ekim ayından itibaren izlediği siyaset de son gelişmeler üzerinde oldukça etkili olmaktadır. 2011 Ekiminde Kaddafi’nin yakalanıp öldürülmesinin ardından Libya’nın bağımsızlığını ilan eden Ulusal Geçiş Konseyi Bingazi’deki tüm merkezlerini tahliye edip Trablus’a taşımıştır. Ulusal Geçiş Konseyi’nin Bingazi’yi tamamen boşaltması, eylemlerin başladığı Bingazi halkı, aşiretleri ve siyasi grupları için büyük bir travma etkisi yaratmıştır demek yanlış olmayacaktır, çünkü Kaddafi karşıtı sosyal muhalefetin de silahlı direnişin de dinamiğini bu bölgedeki nüfus ve aşiretler sağlamışlardı. Öte yandan önemli pek çok petrol bölgesi ülkenin doğusunda yani tarihsel adı ile Sireneyka / Bingazi bölgesinde bulunmaktadır. Ancak buna rağmen ülkenin siyasi merkezinin Trablus olmaya devam etmesi, Kaddafi sonrası dönemde ülkenin doğusunda kabul görmemektedir. Mart ayı itibari ile başlayan halk ayaklanmalarında Monarşi bayraklarının dalgalanması krallığa geri dönüşü değil aslında Bingazi merkezli siyasete geri dönüş talebini yansıtmaktaydı. Ancak Ulusal Geçiş Konseyi, Yeşil Devrim sonrasında Bingazi’den Trablus’a taşınan başkenti koruma yönelik kararı ile bu talebi ikinci plana atacağının sinyallerini vermiştir.

Bu durum kurucu meclisteki temsil oranlarının açıklanmasın da ortaya çıkmıştır. Haziran ayında gerçekleştirilmesi planlanan Ulusal Kurucu Meclis’teki bölgesel dağılımın açıklanması, ülkenin doğusu için son damla olarak algılanmıştır. Bu dağılıma göre Ulusal Kurucu Meclis’te Libya’nın batısı 102 vekille, Libya’nın doğusu 60 vekille, güneyi 29 ve merkezi ise 9 vekille temsil edilecek. Ulusal Kurucu Meclis’in ülkenin anayasa ve seçim yasası gibi temel kanunları hazırlayacak olmasının yanı sıra ülkenin siyasi ve idari sistemin de karar verecek olması, meclis’teki dağılımın neden tartışmanın merkezinde olduğunu yeterince açıklamaktadır. Yani ülkenin batısına göre oldukça az vekille temsil edilecek doğu, ülke siyasetinde sınırlı etkiye sahip olabilecektir. Hâlbuki Bingazi merkezli doğu, yeni dönemde Trablus merkezli batının yerini almayı ve ekonomik ve siyasi avantajların değişeceği beklentisindeydi. Trablus’ta konuşlanan aşiret ve grup milislerinin silah bırakmaması ve şehri terk etmemesinin altında bir bakıma bu beklentinin garanti altına alınması arzusu bulunmaktadır. Ancak bugün gelinen noktada görünen o ki tamamen olmasa bile Libya kopuşun sinyalleri verilmektedir.

Peki, Libya için federal yapı ne ifade etmektedir? Öncelikle bu tartışmanın tarihsel kökleri unutulmamalıdır. Roma döneminin Sireneykası, Osmanlı idaresinde Bingazi olarak adlandırılmış ve Trablus merkezinden her zaman özerk kalmıştır. Sinusi tarikatının da merkezi olan Bingazi ile Trablus arasındaki bu siyasi çekişme Libya monarşisi döneminde de görülmektedir. 1956 anayasasındaki düzenleme federalizm ve merkezilik arasında yasal bir denge kurmaya çalışsa da bu konudaki başarısı sınırlı olabilmiştir. Yeşil Devrimin gerçekleşmesinin ardından Bingazi ülke siyasetinde ikincil plana atılmış, ancak bölgenin adem-i merkeziyetçi eğilimi sona ermemiştir. 2011 yılında başlayan halk ayaklanmaları bu siyasi ayrımın ve rekabetin ülke gündeminde yeniden yer almasına neden oldu.

Sireneyka/Bingazi’de başlayan federal eğilim karşısında Ulusal Geçiş Konseyi çeşitli girişimlerde bulunmaktadır. 6 Mart’taki toplantının hemen öncesinde Ülkenin geçici Başbakanı Abdülrahim Kib, adem-i merkeziyetçi bir yapının hukuksal altyapısı için hazırlıklara başladıklarını açıklaması bu bağlamda değerlendirilmelidir. Halka yapılan sözde devrimcilerin provokasyonlarından uzak durulması çağrısı ise siyasi gerilimin tırmanma eğilimde olacağı şeklinde okunabilir. Şimdilik Ulusal Geçiş Konseyi, petrol açısından zengin ve ülke ekonomisi açısından hayati olan Sireneyka bölgesinin özerkliğini kabul etmeme yolunu seçmiş görünmektedir. Ancak tüm milislerin Ulusal Geçiş Konseyi kontrolündeki merkezi ordunun üstünlüğünü kabul etmediği gerçeği, bu seçimin önündeki en büyük engel olacağa benzemektedir. Federalizm tartışması ise ülkede üç büyük tarihsel bölge arasında, Trablus, Sirenayka ve Fizan arasında yaşanması muhtemel iç savaş senaryoları beraberinde getirmektedir. Bu ihtimal karşısında ise ülkenin birliğinden yana olan sesler şimdilik cılız kalmakta ve çeşitli strateji kaynaklardan da yoksun görünmektedirler.