Libya’da Son Gelişmeler Işığında “Büyük İnsan Yapımı Nehir” Sorunu

Dr. Seyfi Kılıç, ORSAM Su Araştırmaları Programı Uzmanı, Aksaray Üniv. U.İ.B.
Ortadoğu ülkelerinde arka arkaya meydana gelen halk ayaklanmalarının kısmi olarak başarı gösterdiği Kuzey Afrika’da, en son Libya yönetiminin de iktidarı kaybetmesi muhtemel görünmektedir. Özellikle Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin oybirliği ile almış olduğu yaptırım kararından sonra, 1969’dan bu yana Libya yönetiminde bulunan Albay Muammer Kaddafi iktidarının, ayakta kalabilmek için yapabileceği fazla bir şey bulunmamaktadır. Ülkenin doğusunda bulunan ve Muammer Kaddafi’ye hiçbir zaman tam olarak bağlılık göstermeyen Bingazi çevresindeki kabilelerin başlattığı isyan hareketi başkent Trablus’a ulaşmış görünmektedir. Libya yönetiminin 27 Şubat itibarıyla Trablus ve çevresindeki birkaç küçük kasaba dışında hiçbir etkinliğinin kalmadığı söylenebilir. Arap ülkelerinde görülen kabilecilik özellikle Libya’da oldukça etkindir. Ülke yönetiminin kabileler arası ittifaka dayandığı dikkate alınırsa, merkezi hükümetle yaşanan çatışmaların bir kan davasına dönüşme ihtimali yüksektir. Merkezi hükümetin ortadan kalkması ve ortaya çıkması muhtemel kan davası sonucunda Libya’nın bölünmesi, bir yanda merkez ülkelere petrol akışının aksamasına yol açacak, diğer yandan da Libya’nın tüm dünya ve özellikle Avrupa’ya dönük bir istikrarsızlık kaynağı durumuna geleceği değerlendirmeleri sıklıkla yapılmaya başlanmıştır. Tartışmalar Libya’nın bölünme ihtimalinin siyasal, toplumsal ve petropolitik etkilerine yoğunlaşmışken, bölünmeden ülkenin iç yapısının ve ulusal varlıklarının nasıl etkileneceği konusu şimdilik geri planda kalmıştır. Oysa Libya’da merkezi yönetimin ortadan kalkmasının yaratacağı sorunlardan biri, hidropolitik sorunlardır. Libya nüfusu 6,5 milyon civarındadır ve bu nüfusun çok büyük bir kısmı Akdeniz kıyı şeridinde yaşamaktadır. Nüfus artış hızı yüzde 2,3 olan bu ülke tarımda neredeyse tamamıyla dışa bağımlıdır. Hızla artan nüfusunun artan evsel su kullanımını karşılamak ve gıda üretiminde dışa bağımlılığı azaltmak amacıyla Libya yönetimi, 1984 yılında, ülkenin güneyinde yer alan çöl bölgesinin derinliklerinde bulunan fosil sularını kıyı şeridine getirecek bir projeyi uygulamaya koymuştur. Projeyle, yer altı sularının aşırı pompalanarak kıyı akiferlerinin tükendiği ve bunun sonucu olarak bu yer altı sularına deniz suyunun karıştığı kıyı bölgelerinin ihtiyacını karşılamak amaçlanmıştır. Libya’nın güneyinde yer alan ve Büyük Sahra çölünün içinde kalan bölgede bulunan su kaynağı yenilenebilir bir kaynak değildir. Diğer bir deyişle, tek kullanımlıktır. Fosil su olarak tanımlanan bu kaynak son buzul çağında, bundan yaklaşık olarak 30 bin yıl önce oluşmuştur. Bu su kaynağı ilk olarak 1953 yılında petrol arama faaliyetleri neticesinde keşfedilmiştir. Fizibilite çalışmaları 1970’lerde yapılan projeye 1984 yılında başlanmıştır. “Büyük İnsan Yapımı Nehir” (Great Man-Made River) adıyla anılan bu proje sayesinde 1300 kuyudan günde 6,5 milyon metre küp su çekilmekte ve Trablus, Bingazi ve Sirte gibi kıyı şehirlerine pompalanmaktadır. Projede toplam 4000 kilometre uzunluğunda boru hattı bulunmaktadır. İlk su, Trablus’a 1996 yılında ulaşmıştır. Projenin toplam maliyetinin 25 milyar dolara ulaştığı belirtilmektedir. Bazı çalışmalarda söz konusu fosil su kaynağının sadece Libya toprakları içinde yer aldığına değinilmişse de, akiferin Mısır, Çad ve Sudan topraklarına doğru da uzandığı ileri sürülmektedir. Suyun miktarı ve dolayısıyla da kaç yıl kullanılabileceğine ilişkin de farklı iddialar bulunmaktadır. 30-40 yıldan başlayan tahminler, bin yıla kadar çeşitlilik göstermektedir. Proje tamamlandığında 155 bin hektar arazide sulu tarıma geçilmesi öngörülmektedir. Sulu tarıma geçilmesi ile birlikte bir yandan gıda üretiminde dışa bağımlılık azaltılırken diğer yandan da ülkenin petrole bağımlı ekonomisinin çeşitlendirilmesi amaçlanmaktadır. Mısırlılar ve Libyalı muhalifler tarafından Muammer Kaddafi’ye atıfla “Büyük Delinin Projesi” olarak da adlandırılmış olan bu proje, diğer büyük su projelerinde olduğu gibi merkezi bir şekilde yönetilmek zorundadır. Ancak Libya’da ortaya çıkan halk ayaklanması sonucunda Albay Muammer Kaddafi’nin iktidardan düşmesi gündeme gelir ve arkasından merkezi bir otorite kurulamaz ise, dünyanın en büyük su sağlama ve transfer projelerinden biri olan bu projenin atıl hale gelme tehlikesi bulunmaktadır. Libya’da kabileler arasındaki çekişmeler ve olayların kan davası haline gelmesi durumunda ise bu olasılık kaçınılmaz gerçeğe dönüşecektir.