Libya Dersleri: Büyük Güçlerin Değişen Stratejik Çıkarlarının Yeniden Tanımlanması

Doç. Dr. Tarık Oğuzlu, Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü
Libya’daki 42 yıllık Kaddafi yönetiminin sona ermeye başlamasıyla  büyük güçlerin stratejik vizyonları ve öncelikleri yeni tanımlamalara maruz kalacaktır. Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki tiranlıkların birbiri ardına tarihin çöplüğüne gitmesiyle birlikte hiç bir şey eskisi gibi olmayacaktır.
 
Büyük güçlerin bölgedeki gelişmelerden çıkarmaları gereken ilk ders; büyük güçlerin nüfuzlarını devam ettirmede kullandıkları araçları değiştirmek zorunda kalacak olmalarıdır. Önümüzdeki yıllar büyük güçlerin yumuşak güç imkanlarını arttırmak adına daha fazla kaynak ayıracaklarına şahit olacaktır. Bu, en azından eski ve yeni sömürgecilikten muzdarip olan bölge insanlarının gözündeki algılamalarla ilgilidir. Etki sahibi olmak adına meşruiyet oluşturmaya çalışmak hiç olmadığı kadar önemli olacaktır. Sokaktaki insanın eline daha fazla güç geçtikçe ve teknolojik gelişmeler bu süreci hızlandırdıkça,  geleneksel “ patron-müşteri” tarzı ilişkiler büyük güçlerin önemli bölgelerdeki çıkarlarına o kadar az hizmet edecektir. Facebook ve twitter çağında büyük güçler küresel nüfuzlarını devam ettirmek adına başka ülkelerin liderleri ile, o ülke vatandaşlarının hayatlarını derinden etkileyecek  gizli antlaşmalar yapamayacaklardır.
 
İkinci olarak, büyük güçler yukarıdan zor kullanarak rejim dönüştürmeye yönelik stratejilerden vazgeçeceklerdir. Ortadoğu ve Kuzey Afrika bölgesindeki son halk ayaklanmalarının gösterdiği gibi gerçek rejim değişimleri sadece sokaktaki insanların dizginleri ellerine almaları ve liderlerini insanların talepleri karşısında daha duyarlı ve sorumlu olmaya zorlamaları ile mümkün olabilir. Görünürde büyük güçlerin rejim dönüşümü sürecinde olan ülkelerdeki gelişmleri şekillendirmede ellerinde sadece bir tane güvenilir araç vardır; o da rejim muhalifi güçleri otoriter ve baskıcı liderlere karşı desteklemektir. Şu an için iddia etmek yanlış olabilirse de, büyük güçler kendi öncelik ve gündemlerini dünyanın neresinde olursa olsun gayri meşru rejimlere empoze etmek adına büyük çaplı insani askeri müdaheleler organize etmeyi giderek daha zor ve maliyetli bulacaklardır. Libya’da olduğu gibi arkasına hava gücü yeteneklerini almış sınırlı askeri operasyonlar düzenlemek yerel muhalefet güçlerinin nihai hedeflerine varmalarında yeterli olacaktır.
 
Bu bağlamda, yeni bir fikir, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin gözetiminde ve “ koruma sorumluluğu” prensibinin ihlali durumunda kullanılacak sınırlı insani operasyonlar yapabilecek kabiliyette “acil müdahele gücü” oluşturmak olabilir. Burada vurgulanması gereken; böyle bir gücün herhangi bir bölgesel örgüt yerine, Birleşmiş Milletler’in altında oluşturulmasıdır. Buna rağmen, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin yetkilendirmesi durumunda bölgesel örgütlere başvurmak düşünülebilir.
 
Üçüncü olarak, önümüzdeki yıllar büyük güçlerin çıkarlarını gerçekleştirmek adına daha fazla işbirliği yapmalarına şahit olacaktır. Amerika Birleşik Devletleri dahil olmak üzere hiç bir büyük güç, dünyanın çeşitli yerlerindeki gelişmeleri şekillendirmek için kendi başlarına yeterli imkanlara sahip değildir. Uzun zamandan beri tek kutuplu sistemden çok kutuplu sisteme geçildikçe, büyük güçler arasındaki işbirliği oluşmakta olan yeni küresel düzenin en karakteristik özelliklerinden biridir.
 
Son olarak, insani güvenlik ve iyi yönetişim prensipleri üzerinde şekillenmekte olan yeni düzenin kurulmasında büyük güçler bölgesel güçlere daha fazla sorumluluk devredeceklerdir. Bu sadece büyük güçlerin güç imkanlarındaki azalmadan kaynaklanmaz, aynı zamanda bölgesel güçlerin şu algılamasından da kaynaklanır: egemenlik giderek daha fazla “sorumluluk” olarak tanımlanmalıdır ve sürdürülebilir ekonomik kalkınma sınırsız karşılıklı insani etkileşim prensibine dayanan küresel sisteme katılımdan geçer.