Libya’da Siyasi Rekabet ve Petrol Krizi

Libya’nın Kaddafi rejiminin sona ermesi sonrasında yaşadığı siyasi ve toplumsal krizlerin odağında “petrol çatışması” yer almakta ve bu çatışma 70’li yıllara kadar uzanmaktadır. Libya petrol rezervlerinin yaklaşık %80’i doğu bölgelerinde yer almasına rağmen buradaki toplumların devlet bürokrasisinde nüfuzunun olmaması bu çatışmaların temel çıkış noktasıdır. Üstelik Kaddafi’nin Ulusal Petrol Şirketini 1970'te ülkenin doğusundaki Bingazi'den başkent Trablus'a taşıması doğu bölgelerinin stratejik üstünlüğünü bertaraf etmiş ve petrol eksenli müzmin sorunlar doğurmuştur. Kaddafi rejiminin 2011 yılında yıkılması, doğudaki siyasi oluşumlar ve kabilelere petrol sektöründe daha fazla nüfuz sahibi olması için fırsata dönüşmüştür. Nitekim Bingazi, 2011 yılında Arap Baharı rüzgarıyla Kaddafi rejimine karşı ayaklanmada öncü rol oynamıştır. 1970'ten önce petrol şirketi başta olmak üzere pek çok kurumun merkezi olması, petrol kuyularına coğrafi olarak daha yakın olması ve Kaddafi rejimini düşürme başarısı Bingazi’nin petrol gelirleri konusunda daha talepkâr bir tutum sergilemesine yol açmıştır. Bu hassas noktayı keşfeden doğudaki milis güçlerin lideri Halife Hafter, bu durumu siyasi bir koz olarak kullanmaktan imtina etmemiştir. Hafter doğu-batı arasındaki bu adaletsizliğin propagandasını yaparak Bingazi’nin hak iddiasını gündemde tutmuş ve bu şekilde doğudaki aşiretlerin desteğini kazanmıştır.

Gadamis, Cufra, Murzuk ve Sirte’de bulunan 21 tane dev petrol sahası Libya’nın farklı bölgelere ve ülkelere kolaylıkla petrol ihraç etmesini sağlamaktadır. Bu dört bölgede OPEC verilerine göre 48 milyar varil petrol bulunmaktadır. Libya Ulusal Petrol Şirketi ise bu rakamın 65 milyar varil olduğunu öngörmektedir.


Libya'da Hidrokarbon Bulunan Havzalar (U.S. Energy Information Administration, 2015)

Mevcut petrol rezervleri ve daha keşfedilmemiş yatakların büyüklüğü içerdeki aktörler kadar yabancı ülkelerin de iştahını kabartmaktadır. Libya, Afrika’nın en büyük petrol rezervlerine sahip ve Avrupa’nın en büyük petrol tedarikçisi konumundadır. Libya’dan en çok petrol ithal eden ülkelerin başında Almanya, İspanya, İtalya, Fransa, Çin, ABD, Birleşik Krallık ve Güney Kore gelmektedir. Bu ülkeler arasında Almanya, İspanya, İtalya ve Fransa’nın en büyük alıcılar arasında olması, Libya’ya olan ihtiyaçlarını güçlü şekilde ortaya koymaktadır. Bu ihtiyaç Rusya-Ukrayna savaşıyla ortaya çıkan enerji krizi sürecinde daha fazla artmıştır. Enerjiye olan talebin had safhada olduğu bir süreçte siyasi çıkmazlar sebebiyle Libya’da petrol üretimi ve ihracatının durması hem Libya hem de küresel ekonomiler için büyük sorunlar içermektedir.

24 Aralık Sonrası Siyasi Atmosfer ve 5+5 Ortak Askerî Komitenin Feshedilmesi
24 Aralık seçimlerinin gerçekleşmemesi sonrasında Libya’da siyasi kriz derinleşmiştir. Takip eden süreçte ülkenin doğusundaki parlamento, Fethi Başağa liderliğindeki Millî İstikrar Hükûmeti’ni (MİH) 10 Şubat tarihinde hükûmet kurmakla görevlendirmişti. Başağa’nın tercih edilmesinde Mısır’ın etkisi söz konusuydu. Zira Hafter’e bağlı isimlerden birisinin tercih edilmesi durumunda siyasi desteğin sadece doğu bölgesiyle sınırlı kalacağı açıktı. Başağa ise batı bölgesinde Misratalı milis güçlerin desteğine sahip etkili bir figür ve Fayiz es-Serrac hükûmetinde içişleri bakanlığı yapmış olması sebebiyle uluslararası camiadan destek almaya elverişli bir isimdi. Dolayısıyla, Başbakan Abdulhamid Dibeybe ve genel olarak Trablus bölgesini siyasi olarak etkisiz kılıncaya kadar Başağa ile koalisyon kurmak Akile Salih ve Hafter’in çıkarlarıyla uyuşmaktadır.

Fethi Başağa hükûmetinin kurulmasından sonra, doğu-batı arasında yeniden alevlenen siyasi gerginliğin sahaya taşınmaması konusunda iki kanadın da bir çabası olduğu söylenebilir. Ne var ki siyasi kamplaşmayla başlayan kaotik süreç askerî cenaha da taşınmış, irili ufaklı çatışmalar yaşanmıştır. Başağa hükûmetinin 2 aydan fazla süredir görev başında olmasına rağmen henüz Trablus’a girmemiş olması ve siyasi olarak etkisiz kalması Hafter’i tekrar saldırgan bir pozisyona itmektedir. 5+5 Ortak Askerî Komitenin lağvedilmesi de bu nedenle açıklanabilir. Bilindiği gibi 5+5 Ortak Askerî Komite Birleşmiş Milletler (BM) himayesinde gerçekleşen toplantılara takiben batı ve doğu bölgelerinden beşer kişilik askerî üyelerden müteşekkil olarak Cenevre’de kurulmuştur. Komitenin esas amacı sahada kalıcı ateşkesi sağlamaktır. Nitekim 19-23 Ekim 2020 tarihinde Cenevre kentinde toplanan ortak komite, kalıcı ateşkesi imzalayarak sahadaki çatışmaları sona erdirmiştir. Aynı tarihte Dibeybe liderliğinde kurulan Millî Birlik Hükûmeti’ne (MBH) bağlılığını ortaya koyan ortak komite, Libya’nın doğu ve batısını kuzey hattı boyunca bağlayan Sahil Yolu'nu açmıştır. Ayrıca kritik öneme sahip Sirte ve bu kente bağlı yolların mayın ve patlayıcılardan temizleyerek ülke istikrarına önemli katkılar sağlamıştır.

Seçimlerin gerçekleşmemesi sonrasında ortaya çıkan siyasi krizde tarafları itidal ve rasyonelliğe davet eden ortak komite, tüm aktörleri ülke çıkarlarını şahsi hesaplardan üstün tutmayı tavsiye ederek yapıcı bir tutum sergilemiştir. Fakat Başağa’nın hükûmet projesinin etkisiz kalması, komiteye mensup Hafter’e bağlı Libya Ulusal Ordusu (LUO) subayları üzerinde baskı oluşturmuştur. Buna ek olarak NOC’un Abdulhamid Dibeybe başbakanlığındaki MBH’ye 6 milyar dolar fon sağladığı yönündeki iddiaların ortaya atılması mevcut siyasi krizin tırmanmasına yol açmıştır. Buna ek olarak doğudaki bürokrat ve askerlerin maaşlarının ödenmediği iddiasını ortaya atan komiteye mensup subaylar, Dibeybe hükûmetine tepki olarak 5+5 Ortak Askerî Komiteden çekildiklerini ilan etmişlerdir. Söz konusu bu askerî heyetin talepleri; petrol üretim ve ihracatının durdurulması, sahil yolunun kapatılması ve batı ve doğu arasındaki iç hat uçuşlarının askıya alınması şeklinde sıralanmıştır.

Petrol Krizi
Doğudaki milis güçlerin lideri Hafter meşru hükûmetlere karşı 2014 yılından beri yürüttüğü savaşlarda merkezî hükûmete giden kaynakları kesmek amacıyla petrol üretimlerini hedef almaktadır. 2014-2020 yılları arasında bu saldırılar sebebiyle Libya ekonomisi iflasın eşiğine gelmiştir. 6 yıllık süreçte petrol üretimine yönelik gerçekleştirilen saldırılar sonucu 150 milyar dolara yakın bir maddi kayıp yaşandığı tahmin edilmektedir. Bu zarar sebebiyle Libya Merkez Bankası rezervleri tarihinin en düşük seviyesini görmüş, yerel para birimi sert değer kaybı yaşamış ve kamu borçları artmıştır. Ancak Hafter’in petrol üretimi üzerinden hükûmeti düşürme hamleleri başarılı olmamıştır.

Hafter, benzer senaryoyu 24 Aralık seçimlerinin gerçekleşmemesini bahane kılarak 10 Şubat tarihinde seçilmesinde etkili olduğu Başağa hükûmetinin iktidarı devralması için tekrarlamaktadır. Hafter’in son şansı olarak görülen Başağa hükûmetinin Dibeybe’yi düşürüp ayakta kalabilmesi iki etmene bağlıdır. Birincisi Başağa’nın Trablus’a girmesi, ikincisi ise petrol gelirlerini durdurarak merkezî hükûmetin bütçesini kesip düşmesini sağlamaktır. Bu noktada Başağa güvenoyu aldıktan sonra 10 Mart tarihinde milislerini Trablus’a yönlendirmiştir.  Nitekim bu hamle Misratalı milislerin sert karşılık vermesi sonrasında başarısız olmuştur. Başağa’nın bu başarısız teşebbüsünden bir gün sonra 11 Mart günü Hafter’in talimatıyla petrol sahalarında bulunan askerî gruplar Dibeybe istifa etmediği takdirde petrol üretimini durduracaklarını ilan etmişlerdir. 14 Mart günü ise Parlamento Başkanı Akile Salih, Ulusal Petrol Şirketine talimat göndererek petrol gelirlerinin Libya Merkez Bankasına akşının durdurulmasını talep etmiştir.

Bu kritik gelişmeler yaşanırken bir kısım devletlerin Başağa hükûmetini etki altında tutmak için bir dizi görüşmeler yaptığı ortaya çıkmıştır. Aynı ülke temsilcilerinin Ulusal Petrol Şirketi Başkanı Mustafa Sanallah ile toplantılar yaptığı basına yansıyınca Libya Petrol ve Doğalgaz Bakanı Aun, kurum yönetiminin görevine son verilmesi talebinde bulunmuştur. Bu gelişmeler yaşanırken 5 Nisan tarihinde Hafter yanlıları tarafından Libya’nın güneyinde boru hatlarına yapılan saldırılar sonucunda petrol tesisleri önemli ölçüde zarar görmüştür. Ayrıca Hafter, petrol sahalarındaki kabileleri hükûmeti protesto etmeye davet ederek petrol üretimini durdurmaları için harekete geçmeleri çağrısında bulunmuştur. Bu çağrıyla harekete geçen yerel halk, Hafter’e bağlı Petrol Tesisleri Muhafızları ve Wagner birlikleri ülkenin petrol üretim ve ihracatının yarısından fazlasını durdurmuştur. Örneğin, güneydeki kabile bileşenleri ve gençlik toplulukları, MBH’nin yönetimi Fethi Başağa'ya teslim edene kadar ülkenin güneyi ve güneydoğusundaki sahalarda petrol üretimi ve ihracatına izin vermeyeceklerini duyurmuşlardır.

Sonuç
Ülke gelirinin %95'ini oluşturan petrol üretimini durdurmak Libya ekonomisine ağır darbe vuracağı gibi uluslararası piyasalarda enerji fiyatlarının artmasına da sebep olacaktır. Rusya-Ukrayna savaşı nedeniyle artan petrol fiyatlarının, Libya'da yaşanan sorunların etkisiyle daha da yükselmesi öngörülmektedir. Nitekim NOC Başkanı Mustafa Sanallah, ihracata engel olunmasının küresel enerji fiyatlarını ve Libya'nın ekonomik durumunu etkileyeceğini vurgulamıştır. Sanallah yaptığı açıklamada, ülke petrolünün dünya enerji piyasasına akışının sürdürülebilmesi için halkı bu duruma tepki vermeye çağırmıştır. Bu kapsamda ABD Libya büyükelçisinin üretimin yeniden başlatılması ihtarı sonrasında Hafter yanlısı Petrol Tesisleri Muhafızları sorumlusu Ali Al Diyb, NOC Başkanı Mustafa Sanallah ile görüşme gerçekleştirerek üretimin yeniden başlatılacağı mesajını vermiştir. Ayrıca ABD, yayımladığı bildirgeyle MBH hükûmetine alelacele 6 milyar dolar aktarılmasını eleştirmiş ve petrol gelirlerinin kullanım şeklini belirleyen yeni bir mekanizma kurulacağını vaat ederek krizi yumuşatmıştır.

Sonuç olarak, petrol üretiminin durdurulması talimatıyla uluslararası düzeyde önemini ve pazarlık gücünü artırmayı amaçlayan Hafter’in bu hamlesi ters tepmiştir. ABD, AB ve diğer ülkelerin sert tepkilerine maruz kalan Hafter’e petrol üretimini başlatması için ikazlar gelmiştir. Hafter ise bu eylemlerin kontrolü dışında gerçekleştiğini ve bölgedeki aktörlerin üzerinde etkin olmadığını iddia ederek siyasi zayıflığını ortaya koymuştur.