Manas Üssü'nün Kapatılması: Rusya-ABD Mücadelesinde Yeni Bir Sayfa

Dr. İlyas Kamalov
Moskova, BDT coğrafyasında askeri etkisini artırmaya devam etmektedir. 3 Şubat 2009 tarihinde Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Dmitriy Medvedev ile görüşen Kırgızistan Devlet Başkanı Kurmanbek Bakiyev, Kırgızistan’daki Amerikan üssünün kapatılacağını ve ülkenin güneyine Rus füzelerinin yerleştirileceğini açıklamıştır. Medvedev’in aynı gün Beyaz Rusya Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko ile Birlik Devlet Projesi çerçevesinde yaptıkları görüşmede de iki ülkenin ortak füze kalkan sistemi oluşturacaklarına dair bir ön karar alınmıştır.   2001 yılında Bişkek yakınlarında açılan Manas Amerikan üssünün kapatılması konusu uzun süreden beri tartışılmaktadır. Kırgızistan, uzun süre hem Rusya ile hem de ABD ile iyi ilişkiler yürütebilen nadir ülkelerden biri olmuştur. Manas askeri üssünün yakınlarında bir Rus üssünün de bulunması bunun bir göstergesidir. Ancak son dönemde Rusya-ABD gerginliğinin artması ve Kırgızistan’ın ekonomik krize karşı koyamaması, Bişkek’i yeni bir durum değerlendirmesine zorlamıştır. 1500 askerin bulunduğu ve özellikle Afganistan’da yürütülen operasyonlarda ABD açısından hayati rol oynayan bu üs için ABD, Kırgızistan’a yılda 150 milyon dolar ödemektedir. Bu gelir, Kırgızistan’ın devlet bütçesinin önemli bir kısmını oluşturmasına rağmen, Kırgızistan rakamın arttırılmasını talep etmiştir. Neticede Kırgızistan’ın talebine cevap Rusya’dan gelmiştir. Moskova, Amerikan üssünün kapatılması karşılığında Kırgızistan’ın Rusya’ya olan borcunun silineceğini, Kırgızistan’a yeni kredilerin verileceğini bildirmiştir. Nitekim Rusya’nın 2 milyar dolar kredi sözü ve 180 milyon dolar borcunun silinmesi karşılığında Kırgızistan, Amerikan üssünün kapatılacağını ilan etmiştir. Kırgızistan’a verilecek kredinin 1.7 milyar doları Kırgızistan’daki Kambaratin hidroelektrik santralin inşasına, geriye kalan 300 milyon dolar ise Kırgızistan’ın mali sistemini desteklemek amaçlı kullanılacaktır. Rusya ayrıca 150 milyon dolar da hibe yardımda bulunmuştur. Öte yandan Rusya, Kırgızistan’ın borcunu sildiğini bildirse de, bu borcun bir kısmının karşılığında askeri deniz teknolojileri üreten Destan şirketinin hisselerinin yüzde 48’i Moskova’ya devredilecektir.   Enflasyonun yüzde 25’lere çıktığı ve dış borcun 3 milyar dolara (2007) ulaştığı Kırgızistan için Rusya’nın açtığı kredi ile yaptığı yardımlar küçümsenmeyecek seviyede olsa da, bu işten asıl karlı çıkanın yine de Rusya olduğu aşikârdır. Kırgızistan’ın borcu karşılığında askeri teknoloji üreten şirketin neredeyse yarısına sahip olan ve Kırgızistan’a 2 milyar dolar kredi veren Moskova, böylece ABD’nin Kırgızistan’a üs için ödediği yıllık ücret miktarında (150 milyon dolar) yardımda bulunarak Amerikan üssünün kapatılmasını sağlamıştır.   Bakiyev’in bu kararı alması hiç şüphesiz kolay olmamıştır. Kırgızistan kendisi açısından “iki kötü” arasında seçim yapmak zorunda kalmıştır. Ekonomik krize karşı koyamayan ülkenin vaziyeti, Bakiyev’i başkanlık koltuğundan mahrum edebilir. ABD ve NATO’nun teklifleri ise, yıllık 150 milyon doların yanı sıra ülkenin içişlerine karışmama, uyuşturucu ticareti gibi konularda yardım ve işbirliği vaatleriyle sınırlıdır. Bundan dolayı Bakiyev, gerek kendisinin, gerek ülkenin konumunu biraz olsun sağlamlaştırmak için Moskova’nın teklifini kabul etmek zorunda kalmıştır.   Kırgızistan’daki ABD üssünün kapatılması, ülkenin güneyine ise Rus füzelerinin yerleştirilmesi, hiç şüphesiz Moskova’nın bölgedeki etkisini artıracak, konumunu sağlamlaştıracaktır. Barack Obama’nın Afganistan sorununu yeni bir boyutta ele almak istediği bir dönemde Kırgızistan Devlet Başkanı’nın Kremlin’den bu açıklamayı yapması pek tabii ABD için istenmeyen durumdur. Bundan dolayı ABD’nin yeni bir arayış içine gireceği şimdiden tahmin edilebilir. Önümüzdeki dönemde, bir süre önce kapatılan Özbekistan’daki Amerikan üssü tekrar faaliyete geçebileceği gibi, ABD’nin Afganistan’da Rusya ile işbirliğini arttırması da ihtimal dâhilindedir.   3 Şubat’ta Moskova başka bir başarı daha elde etmiştir. Dmitriy Medvedev ile Beyaz Rusya Devlet Başkanı Aleksandr Lukaşenko ile yaptıkları görüşmede ortak füze kalkanı sistemini kuracaklarına dair bir ön anlaşmaya varmıştır. Beyaz Rusya’ya S-300 ve S-400 füzelerinin yerleştirilmesini öngören bu proje böylece Avrupa’nın ortasında kalan ve Rusya ile sınırı olmayan Rusya’nın Kaliningrad ili de dahil olmak üzere, Rusya ve Beyaz Rusya’yı üçüncü taraflara karşı koruyacaktır. Projenin uzun süreden beri gündemde olmasına ve Beyaz Rusya’nın da projeye sıcak bakmasına rağmen, taraflar bir türlü faaliyete geçip konuyu resmi bir anlaşma ile sağlamlaştıramamıştı. 3 Şubat’ta Lukaşenko’nun onay vermesinin nedeni ise Kırgızistan gibi Beyaz Rusya’nın da içinde bulunduğu olumsuz ekonomik şartlardır. Son dönemde Beyaz Rusya, Batı ile yakınlaşma gayreti içerisinde olsa da, Rusya’nın teklifini kabul etmek zorunda kalmıştır. Çünkü Moskova bu projenin yanı sıra, Ekim 2008’de verilmesi kararlaştırılan 2 milyar dolar krediye birkaç milyar dolar daha eklemeyi vaat etmiştir. Böylece Moskova’nın, Kırgızistan’dan sonra Beyaz Rusya’yı da “satın almış” aldığı söylenmeye başlamıştır.   Rusya’nın zor günler geçirdiği dönemde ABD’nin açtığı krediler ve yaptığı yardımlar sayesine bölgeyi kontrolüne alma yöntemleri şimdi aynen Kremlin tarafından kullanılmaktadır. Ancak Moskova, bu metodun uzun vadede kendisi için olumlu sonuçlar veremeyebileceğini unutmaktadır. Sağlam bir ekonomiye sahip olmayan ve kendi halkının da bir bölümünün fakirlik içinde yaşadığı Rusya’nın BDT’ye ayıracak parasının kalmaması halinde bu ülkelerin çok rahat bir şekilde Rusya ile işbirliğinden vazgeçebileceklerini ve başka “sponsor” bulmaya çalışacaklarını söyleyebiliriz. Ek olarak, Moskova’nın pek fazla alternatifinin de olmayacağını söylemek mümkün. Zira Moskova’nın BDT coğrafyasında hayata geçirdiği, askeri ve ekonomik örgütler çerçevesinde yürüttüğü faaliyetleri ülkeler arasındaki sorunlar dolayısıyla, devamlı kullanılan vetolar ile engellenmektedir. Bundan dolayıdır ki, Moskova bugüne kadar BDT ile olan projeleri çerçevesinde değil de ikili ilişkilerde daha başarılı olmuştur. Azerbaycan ve Kazakistan’dan farklı olarak enerji kaynaklarına sahip olmayan BDT ülkelerinin, daha uzun süre ekonomik sorunlar yaşayacaklarını ve birilerine dayanmak zorunda kalacaklarını söylemek mümkündür.