Mezhepsel ve Siyasi Yönleriyle Irak’ta Sarhîler Vakası

Mayıs ayı başında Irak, öfkeli bir kalabalığın, Irak'ın orta ve güney vilayetlerindeki Şii din adamı Mahmud es-Sarhî'ye bağlı camilerin ve temsilcilik ofislerinin çoğunu basarak yakıp yıktığına tanık olmuştur ve bu olaylar, engellemek için müdahalede bulunmayan devletin güvenlik güçlerinin gözetiminde yaşanmıştır. Bu kalabalık, rastgele kitlelerden oluşmasının yanı sıra İran tarafından desteklenen siyasi silahlı güçlere bağlı bireyler de barındırmaktaydı. Sosyal medyada, Babil vilayetindeki Sarhîlerin camilerinden birinin yıkımına katılan Kays El Hazali liderliğindeki Asaib Ehli'l-Hak hareketine mensup bir milletvekilinin videosu yayımlanmıştır. Bu olayların patlak vermesinin “açıklanan” nedeni, Sarhî'nin temsilcileri tarafından bazı camilerde eş zamanlı olarak okunan hutbe videolarının yayılması sonucunda oluşan öfkeli “halk” tepkileri şeklindeydi. Söz konusu hutbe, evliyaların mezarları üzerine türbeler inşa etmek için “dinî meşruiyet” bulunmaması hakkında bir hadis barındırmaktaydı.  Es-Sarhî 'nin temsilcileri hutbede belirli bir türbeden söz etmemiş olmalarına rağmen yaşanan durum, din adamları, birçok Şii siyasi lider ve Şii dinî kurumlar tarafından Ehl-i Beyt türbelerine yönelik hakaret ve tehlikeli bir adım olarak değerlendirilmiştir. Sarhîler ayrıca, türbelerin meşru olmaması hakkındaki görüşlerinin, Hz. Ali’nin “El-Kafi”, “Vasâilü’ş-Şia” ve “Câmiu’l-Ehâdis” gibi başlıca Şii mezhebi kitaplarında bulunan hadislerine dayandığını iddia etmektedir ancak Sarhîlerin görüşlerini reddeden Şii din adamları, onların bu hadisleri yorumlamasının yanlış olduğunu ve “ideolojik sapma” olarak değerlendirildiğini ifade etmektedir.

Mukteda es-Sadr, bu krizin patlak verdiği sırada Sarhîlerin camilerinin yıkılmayıp yalnızca kapatılmasının yeterli olacağı çağrısında bulunmasına rağmen, Sarhîlerin camilerine ve ofislerine saldıran öfkeli kalabalıklar arasında Sadrcılar da açıkça yer almıştır. Mukteda es-Sadr ayrıca, kriz patlak vermeden önce hutbeler yayıldığında, Sarhîlerin türbelerin meşru olmadığına ilişkin açıklamalarına karşı kararlılıkla durulması çağrısında bulunmuş, aksi takdirde bizzat kendisinin müdahale edeceğini belirtmiştir. Bu durum, yargı ve güvenlik kuvvetlerinin gerilimlere müdahil olmasına kadar gitmiştir. Nitekim Ulusal Güvenlik Teşkilatı, Bağdat, Dikar, Babil, Kadisiye, Müsenna, Basra, Maysan, Vasit ve Necef vilayetlerinde es-Sarhî'nin yandaşlarından 29 kişinin “dinî aşırılık” suçuyla tutuklandığını duyurmuştur. Ardından yargı organı, yıllardır Irak dışında bulunan Şii din adamı Mahmud es-Sarhî hakkında tutuklama emri çıkarmıştır. Ayrıca Güney Irak’ta Maysan vilayetinde bulunan Amara Soruşturma Mahkemesi, Irak Ceza Kanunu'nun “dinî bir mezhebin inancına alenen saldıran veya ritüellerini tahkir edenlerin cezalandırılmasını” öngören 372. maddesinin 1/A paragrafı hükümleri uyarınca es-Sarhî hakkında tutuklama emri çıkarmıştır. Necef'teki en yüksek Şii Merci Ayetullah Ali el-Sistani, es-Sarhî'nin temsilcilerinin türbe inşasının meşru olmadığına dair hutbelerine, camilerine saldırılmasına, yakılmasına ve yıkılmasına ya da yargı ve güvenlik güçlerinin es-Sarhî hareketi üyelerinin peşine düşmelerine dair (şimdiye kadar) fikirlerini açıklamamıştır.

Es-Sarhî Kimdir?
Mahmud Abd Abdurrıza Muhammed es-Sarhî el-Hasani, On İki İmam Şii mezhebinde dinî bir merci olup “Müctehid” veya “Fakih” rütbesine sahiptir ve birkaç bin takipçisi bulunmaktadır. Takipçi sayısı göz önünde bulundurulduğunda, es-Sarhî Şii dünyasında etkili bir konumda değildir ancak sunduğu fikirler dikkate alındığında, Şii mezhebinin geleneksel düşünce sistemine karşı bir isyan olgusunu veya tarihsel bir düşünce devrimini temsil etmektedir ve aynı zamanda Irak'taki Şii toplumunda önemli bir sosyolojik olgu sayılmaktadır.

Es-Sarhî, 1964 yılında Bağdat'ın Kazımiye şehrinde doğmuş, Bağdat Üniversitesinde inşaat mühendisliği eğitimini tamamlamış ve ardından Necef ilahiyat okulunda din eğitimine başlamıştır. Din eğitimi sırasında, es-Sarhî eski Şii din adamı Muhammed Muhammed Sadık es-Sadr'ın (Mukteda es-Sadr'ın babası) öğrencisidir. 1999'da Muhammed Sadık es-Sadr'ın öldürülmesinin ve bazı karışıklıkların yaşanmasının ardından es-Sarhî, Muhammed Sadık es-Sadr'a yakın olduğu gerekçesiyle önceki rejim tarafından tutuklanmıştır. Es-Sarhî, İranlı dinî otoritelere karşı güçlü muhalefeti, İran’ın Irak’taki politikalarını reddetmesi ve diğer Şii din adamlarından farklı olarak cesur görüşü ve duruşuyla 2003 yılından sonra ünlenmiştir. Es-Sarhî, Şii siyasi liderlere karşı her zaman güçlü bir duruş sergilemiş ve hatta Necef'teki en yüksek Şii merciinin fetvalarıyla çelişen birçok dinî fetva yayımlamıştır. Bu nedenle, geleneksel Şii şahsiyetler ve kurumlar, es-Sarhî'ye, takipçilerine, faaliyetlerine ve ideolojik eğilimlerine karşı her zaman öfke ve hoşnutsuzluklarını dile getirmektedir. Es-Sarhî, Şii otorite ve kurumlarına göre geleneksel Şii düşünce sistemindeki kırmızı çizgileri aşmıştır.

Öte yandan es-Sarhî, konuşmalarında ve vaazlarında Sünni mezhebinin dinî ve tarihî şahsiyetlerine ve sembollerine saldırmanın meşru olmadığını vurgulaması ve onları sürekli övmesiyle öne çıkmaktadır. 2005'te Irak'ta yaşanan mezhepsel gerilimler sırasında ve takip eden yıllarda es-Sarhî, Irak'ta sivil bir devlet kurulması ve Sünnilerle Şiiler arasında iyi ilişkiler kurulması çağrısında bulunmuştur.  Es-Sarhî, Amerika’nın Irak’ı işgali projesini ve bunun sonucunda ortaya çıkabilecek her şeyi reddederek uzlaşma ve af projesi çağrısında bulunmuştur. Es-Sarhî, kendini güvende hissetmemesi nedeniyle 2003'ten sonra Irak'tan ayrılmıştır ve takipçileri ikamet yerini açıklamamaya özen göstermektedir. Ancak birkaç yıl Suriye'de yaşadığına ve Suriye krizi patlak vermeden önce bilinmeyen bir yere gittiğine dair bilgiler bulunmaktadır. Es-Sarhî 'nin bazı muhalifleri onun Körfez ülkelerine intikal ettiğini belirtmekle birlikte bu bilgi resmî olarak doğrulanmamıştır.

Son olaylar, Sarhî hareketinin ilk kez hedef alınışı değildir. Nitekim es-Sarhî'nin dönemin başbakanı Nuri el-Maliki'ye karşı tutumuna ve o sırada Sistani'nin fetvalarına karşı saldırı olarak değerlendirilen davranışlarına bir tepki olarak 2014 yazında, bazı Şii milislerin eşlik ettiği resmi güçler, Kerbela ve diğer Şii şehirlerinde es-Sarhî destekçilerini ve ofislerini hedef almıştır. Bu olaylarda es-Sarhî 'nin takipçilerinden ölenler ve yaralananlar olmuş, onlarca kişi tutuklanmıştır.

Es-Sarhî ve destekçilerine yönelik olarak yürütülen tüm kampanyalara rağmen, Irak’ın Şii şehirlerinde onun hareketine bağlı cami ve ofislerin varlığını koruması dikkat çekmektedir. Ayrıca es-Sarhî 'nin hutbeleri, yayınları ve dini vaazları sosyal medyada giderek yayılmakta ve düşüncelerine inananlar faaliyetlerini sürdürmektedir. Es-Sarhî'nin hasımları, onu bazı Körfez ülkelerinden ve onların Sünni dinî kurumlarından destek almakla suçlamaktadır ancak suçlamalarına bir kanıt sunmamışlardır.

Siyasi Bir Fırsat Olarak Dinî İnançların Çatışması
Ekim 2021'deki son seçimlerden bu yana Irak, İran tarafından desteklenen siyasi silahlı kuvvetlerden oluşan Şii Koordinasyon Çerçeve Koalisyonu, Kürt ve Sünni milletvekillerinden oluşan bir grup ile Sadr Hareketi, müttefikleri ve diğer bileşenler (Kürtler ve Sünniler) arasında devam eden anlaşmazlık nedeniyle yeni hükûmetin kurulmasını engelleyen siyasi bir “tıkanıklık” yaşamaktadır. Koordinasyon Çerçeve Koalisyonu, Kürtlerin ve Sünnilerin sembolik katılımıyla Şii siyasi güçleri hükûmetin ana çekirdeğini oluşturmak üzere tek bir blokta birleştirme ve önceki hükûmetler gibi bir mutabakat hükûmeti kurma konusunda ısrar etmektedir. Sadr hareketi ise hem Irak hem de Şiiler düzeyinde seçimlerin birincisi olduğunda ısrar etmekte, başarısızlığını kanıtlamış önceki mutabakat hükûmet formüllerini tekrarlamayı reddetmekte ve Sadr Hareketi’nin, Kürt ve Sünni siyasi güçler içerisinde en yüksek oy alanlarla birlikte kurulacak bir ulusal çoğunluk hükûmeti projesini benimsediğini açıklamaktadır. Bu nedenle Koordinasyon Çerçeve Koalisyonu, Sadr Hareketi’ni, “Şii siyasi topluluğunu” bölmekle ve kurulacak hükûmette Şii temsilini zayıflatmakla suçlamaktadır. Sadr Hareketi ise kendisine yöneltilen suçlamaları reddetmektedir ve koalisyonu Şiilerin çıkarlarını değil, kendi partizan çıkarlarını korumaya çalışmakla itham etmektedir.

Sarhîlerin son zamanlarda hedef alınması sırasında, Koordinasyon Çerçeve Koalisyonu’ndaki siyasi silahlı kuvvetlerin liderleri Sarhîleri ortadan kaldırma kampanyasına desteklerini göstermek için kendi aralarında yarışmıştır. Çoğu, Sarhî vakasına Şii mezhebini zayıflatmayı amaçlayan birçok tehlikeden birinin kanıtı olarak atıfta bulunmuştur. Nitekim Koordinasyon Çerçeve Koalisyonu liderlerinin açıklamalarına göre, Şii mezhebini korumak için Sarhî olgusuna karşı tüm Şiilerin toplumsal ve siyasi dayanışma içerisinde bulunması gerekmektedir. Koordinasyon Çerçeve Koalisyonu’ndan gelen bu açıklamaların, hükûmeti kurma konusundaki tutumlarını yeniden gözden geçirmeleri ve en büyük parlamenter bloku oluşturmak üzere diğer Şii siyasi partilerle birlikte koalisyona geri dönmeleri için Sadrcılara mesajlar taşıdığı aşikârdır. Hatta Sadrcıları zor durumda bırakıp koalisyon ile ittifak kurmaları için bu sorunu yaratan ve büyütenin, Şii mezhebi içinde bir sorun yaratmak için Sarhîlerin camilerine ve ofislerine saldırı yapılmasını kışkırtanların koalisyon güçleri olduğuna dair bir iddia bile bulunmaktadır. Nitekim Sarhîlerin, camilerinin yıkılmasına, yakılmasına ve maruz kaldıkları tutuklama kampanyalarına gerek kalmadan zayıflatılabilecek ya da basitçe başka bir fıkhi görüşle cevap verilebilecek olmaları bu varsayımı desteklemektedir.

Görünüşe göre Sadr hareketinin lideri Mukteda es-Sadr, Sarhî sorununun arkasındaki siyasi oyunu fark etmiş ve bu doğrultuda sorun yatıştıktan sonra “siyasi çoğunluk” hükûmet projesine bağlılığını yinelemiştir. 2003 yılından sonra Irak'ta iktidara gelen bazı Şii partilerin Sarhî sorunu gibi sorunları alevlendirmeleri, herkesçe bilinen bir yaklaşım hâline gelmiştir. Bu gruplar, halkın kendilerine karşı olan öfkesi her yoğunlaştığında, bir yandan siyasi başarısızlıklarını ve yolsuzluklarının üstünü örtmek, diğer yandan kendilerini Şii mezhebinin ve dinî mercilerin koruyucusu olarak sunmak için mezhepçi kışkırtmalara başvurup mezhepçi sloganlar atmaktadır.

Bu görüş 1 Mayıs 2022’de MENA Affairs internet sitesinde "Prosecution of Sarkhi supporters and the demolition their mosques in Iraq: Clash of religious beliefs or sociopolitical interactions?​" başlığıyla yayımlanmıştır.