Mısır’da Arap Baharı Sonrası Ekonomik Gelişmeler

Arap Baharı’na götüren süreçte Mısır, ekonomik, sosyal ve politik yapıdaki durağanlığı iş ve katma değer yaratan ve sosyo-ekonomik ve politik istikrarı oluşturan ve sürekliliğini sağlayan dinamik bir sisteme dönüştürecek yapısal reformların otuz yıl geciktiği bir ülke olarak tasvir edilebilir. Son otuz yılda ekonomik büyüme hem Mısır’ın sahip olduğu kaynakların karşılık geldiği potansiyel düzeyinin oldukça altında hem de oldukça istikrarsız bir seyir izlemiştir. Ayrıca, bu otuz yıl boyunca ekonomik performans ne hızla artan nüfusa yeteri kadar iş yaratabilmiş ne de nüfusun üçte birini içine alan yoksulluk sorununu çözmüştür. Kişi başına gelir, enflasyon, gençlerin ve kadınların istihdam düzeyleri, bütçe açıkları, dış ticaret açığı gibi diğer makroekonomik göstergeler çerçevesinde değerlendirildiğinde de ekonomik performansın oldukça yetersiz olduğu gözlenmektedir. Örneğin, kişi başına gayrisafi yurtiçin hâsıla (GSYH) son on yılda Mısır’da P artarken, yükselen piyasa ekonomileri ve gelişmiş ülkelerde ortalama olarak u arttı. Popülist ve ekonomik temellerden yoksun teşvik sistemi yüksek bütçe açıklarına ve kamu borç stokunun artmasına neden olurken, düşük teknoloji ve ithal ara ve yatırım malı temelli üretim yapısı nedeniyle GSYH’nın ’nu aşan dış ticaret açıkları oluşmaktadır. İmalat sanayi, temel tarım ürünlerinin işlenmesine ve düşük üretim teknolojisine dayanan bir yapıya sahiptir. Ayrıca on yıl öncesi ile kıyaslandığında, imalat sanayinin GSYH içerisindeki payı yaklaşık olarak ’lerden bugün ’lar düzeyine gerilemiştir. Ekonomi tarımsal özelliğini büyük ölçüde korumakta, tarım sektörü GSYH’nın ’ini, istihdamın ise üçte birini yaratmaya devam etmektedir. Modern piyasa ekonomilerinde önemli bir ağırlığa sahip olan hizmetler sektörünün payı ise henüz %5’in altında bulunmakladır. Ekonomik kalkınması için önemli ölçüde doğrudan yabancı yatırım ihtiyacı olan Mısır, iş yapılabilirlik endeksi sıralamasında, yasal ve kurumsal çerçevenin yetersizliği, bürokrasi ve yolsuzluklar nedeniyle, 190 ülke arasında 110. basamakta yer almaktadır. 


Mısır’da Arap Baharı sonrası politik geçiş oldukça sancılı bir biçimde yaşandı. Şubat 2011’de Cumhurbaşkanı Mübarek’in istifasından sonra, Temmuz 2013’de demokratik bir seçim sonucu Cumhurbaşkanlığına seçilen Mursi askeri bir darbe ile devrilmesinin ardından, Mayıs 2014’de darbenin lideri Sisi Cumhurbaşkanlığına seçilmiştir. Politik yapı, ekonomik yapının faaliyet alanının çerçevesini belirlediği için, Mısır’da ekonomik performans da istikrarsız bir geçiş süreci yaşamaktadır. Arap Baharı, yalnızca Mısır’da değil, ama geçiş süresinin diğer ülkelerinde de mevcut ekonomik yapı ve kurumların değişmesinin zamanının gelip geçtiğini açık bir biçimde ortaya çıkardı. Ancak, aradan geçen 5 yılın sonunda belirli ölçüde gelişmeler olmasına karşın, temel yapısal sorunların var olmaya devam ettiğini gözlemliyoruz. Bu temel yapısal sorunların başında küresel ekonomiden soyutlanmış olmak, yani küresel ekonomik pazarlarda ticarete konu olan mal ve hizmetlerin niteliklerine uygun mal ve hizmet üretebilen bir üretim temelinin olmaması, böylece düşük bir dış ticaret hacmine ve yüksek ve sürgit dış ticaret açıklarına sahip olmak gelmektedir. Küresel ekonomiden soyutlanmış olmak, gerçekleştirilen politik dönüşümlere karşın, ekonomideki yapısal dönüşümün ve özellikle teknoloji üretimi ve transferini içeren modernizasyonun oldukça yavaş gerçekleşmesine de neden olmaktadır.  Bu yapısal sorun, düşük verimliği ve böylece düşük rekabet gücünü beraberinde getirmektedir. Devletin ekonomideki ağırlığı ve beraberinde getirdiği kaynak dağılımındaki dengesizlik bir diğer yapısal sorunu oluşturmaktadır. Bu durum, modern ekonomilere özgü önemli bir karakteristik olan özel sektörün gelişmesini de engellemektedir.


Arap Baharı’nın üzerinden geçen 5 yılın sonunda ortaya çıkan sosyo-ekonomik gelişmeler belirli değişkenler üzerinden değerlendirilebilir. Bilindiği gibi, bölgenin önemli özelliklerinden birisi nüfus artışıdır. Ortadoğu ve Kuzey Afrika (OKA) bir bütün olarak ele alındığında nüfus artışında bir azalma eğilimi olmakla birlikte, Mısır’da 1990 yılında %2.44 olan nüfus artış oranı, 2000 yılında %1.80’e geriledikten sonra, 2010 yılında %1.96’ya ve 2015 yılında ise %2.22’ye yükseldi. İşsizliğin, yoksulluğun ve verimlilik düşüklüğünün önemli sorunlar olduğu Mısır’da bu gelişme, sorunların çözümünün daha da zorlaştığı anlamına gelmektedir. Uluslararası İşgücü Örgütü tahminlerine göre, işsizlik oranı 2010 yılında %9 iken, 2014 yılında .2’ye yükseldi. Dünya Bankası (DB) verilerine göre, ulusal yoksulluk sınırı altında yaşayanlar 2010 yılında nüfusun dörtte birini kapsarken, 2015 tahmini bu oranın nüfusun üçte birine yaklaştığı yönündedir. Teknolojik gelişme ve işgücünün niteliğinin yükseltilmesi ile birlikte sabit sermeye oluşumu bir ülkenin üretim kapasitesinin, işgücü verimliğinin ve böylece kişi başına gelirin ve ekonomik refahın artırılmasının temel yoludur. DB verilerine göre, Mısır’da gayrisafi sabit sermeye oluşumunun GSYH içeresindeki payı .5 iken, bu oran büyük bir düşüş ile 2014 yılında .8’e gerilemiştir. Bu oranda bir sabit sermeye yatırımı ile Mısır’ın işsizlik ve yoksulluk düzeyini azaltabilmesi ve ekonomik büyümesini artırabilmesi olanaklı değildir. Doğrudan yabancı sermeye yatırımları, özellikle Mısır gibi gelişmekte olan ülkelerde üretim kapasitesine ve büyüme performansına önemli katkı yapmaktadır. DB verilerine göre, 2010 yılında Mısır’a yönelik doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının tutarı 6.4 milyar dolar iken, 2011 yılında 4.8 milyar dolarlık sermaye çıkışı yaşanmış, 2012 yılında 2.8 ve 2014 yılında 4.4 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Nitekim 2000’li yıllarda ortalama GSYH büyüme oranı yaklaşık olarak %5 iken, son beş yılın ortalaması yaklaşık olarak %2’dir. Mısır’ın dış ticareti de süreçten önemli ölçüde olumsuz etkilenmiştir. İhracat ve ithalatın toplamını ifade eden dış ticaret hacminin GSYH’ya oranı 2010 yılında F.9 iken, bu oran 2014 yılında 7.4’e gerilemiştir. İhracatın GSYH içerisindeki payı, 2011 yılında !.3’den 2014’de .4’e, ithalatın payı ise, &.6’den #’e gerilemiştir. Enflasyon sabit gelirli geniş halk kitlelerinin satın alma güçlerini azaltarak refahın düşmesine, gelir dağılımının bozulmasına ve yoksulluğu derinleşmesine neden olan faktörlerden birisidir. DB verilerine göre, 2010 yılında Mısır’da enflasyon oranı yaklaşık olarak iken, 2012 yıllında ’e yükselmiş, 2014’de ise olarak gerçekleşmiştir. Makroekonomik değişkenlerdeki bu gelişmeler, Mısır’da politik istikrarsızlığın ekonomiye yansıdığını ve Mısır halkının Arap Baharı sürecinden umduğu ekonomik refahın da henüz gerçekleşmekten uzak olduğuna işaret etmektedir. Buradan yola çıkarak, Arap Baharı’nın vaatlerinin gerçekleşmesinin her şeyden önce demokrasinin kurum ve kurallarının oluşturulmasına ve halkın büyük çoğunluğunun onayını ve desteğini alan ekonomik, sosyal ve demografik reformların gerçekleştirilmesine bağlı olduğunu ileri sürebiliriz. 
 

Bu yazı “Mısır’da Arap Baharı Sonrası Ekonomik Gelişmeler” başlığıyla Ortadoğu Analiz Dergisi'nde yayınlanmıştır.