Mısır’ın Yeni Krizi: Sisi’nin Koronavirüs Sınavı!

Çin’de geçtiğimiz aralık ayında ortaya çıkan yeni tip koronavirüs salgını, dördüncü ayında ‘pandemi’ hüviyetiyle tüm dünyanın ortak bir sorunu haline geldi. Salgının yeni üssü olarak Avrupa gösterilirken; tüm dünyada her geçen gün artan vakalar, ister istemez gözlerin savaş alanı Ortadoğu’ya çevrilmesine sebep oluyor. Körfez ülkeleri geneli itibariyle –biraz da maddi imkânların sağladığı kolaylıkla- salgına karşı önlemleri hayata geçirirken Mısır’ın durumu Mart ayının başından beri hem dünyada hem de ülke içinde tartışma konusu.

Şeffaflık sorunu devam ediyor
Mısır, 2 Mart itibariyle ülkede sadece iki kişide yeni tip koronavirüs hastalığının görüldüğünü açıkladı ama bu inandırıcı değil. Çünkü aynı tarihlerde başta Fransa ve Kanada olmak üzere bazı devletler Mısır’dan gelen vatandaşlarında Kovid-19 salgınına rastlandığını açıkladılar. Bunun üzerine pek çok ülke Mısır’a yönelik uçuşları durdurdu. Ancak uzun bir süre Mısırlı yetkililer durumun açıklandığı gibi olduğu konusunda ısrarcı oldu. Bu hafta içinde Tuğgeneral Şafi Abdülhalim Davud ve Tümgeneral Halid Şaltut'un koronavirüs sebebiyle hayatını kaybetmesi ülkede salgın konusunda yeni bir döneme girildiğine işaret etmektedir. Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi’nin de karantina altında olduğuna yönelik haberler bir tarafa; salgın 100 milyon nüfuslu ülkede Sisi için yeni ve büyük bir sınav olabilir.

Ekonomiye korona darbesi
535 binden fazla kişinin etkilendiği ve 24 binden fazla insanın da hayatını kaybettiği bu küresel sağlık sorunu dünya genelinde hayatın ekonomik, sosyal ve siyasal pek çok alanını olumsuz etkilemektedir. Olumsuz etkilerin kendisini en çok hissettirdiği alanların başında ise ekonomi gelmektedir. Sokağa çıkma yasaklarının ilan edildiği, uluslararası uçuşların yanında  yerel uçuşların da durdurulduğu, çok sayıda işletmenin kapatıldığı ve hayatın durma noktasına geldiği bir ortamda küresel ve yerel ekonomilerin bu küresel ekonomik sorunla nasıl başa çıkacakları oldukça merak konusudur.

Ekonomisi güçlü ülkeler bu süreçte koronavirüs ile mücadele kapsamında önemli bütçeler ayırdı. Bölge ülkelerinden örnek vermek gerekirse Suudi Arabistan’ın 32 milyar dolar, Birleşik Arap Emirlikleri’nin 34 milyar dolar, Katar’ın 25 milyar dolar, Türkiye’nin 15.5 milyar dolar ayırdığı bu süreçte Mısır koronavirüs ile mücadele kapsamında sadece 6.3 milyar dolar ayırabildi. Ayrıca Türkiye, bu süreçte yaşanması muhtemel sıkıntıları gidermek adına Ekonomik İstikrar Kalkanı kapsamında düşük emekli maaşlarının iyileştirilmesi, sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarına aktarılan payın arttırılması, asgari ücret desteği ve kısa çalışma ödeneği gibi birçok alanda ekonomiyi iyileştirme politikasına öncelik verdi. Mısır’da ise hükümet, bu süreçte faaliyetlerini durdurma kararı alan firmaların, işçilerinin maaşlarını kendilerinin ödeyeceğini belirten bir açıklama yaparak koronavirüs salgını nedeniyle yaşanan ekonomik kriz ortamında halkın yanında olmadığını açık bir şekilde göstermiştir.

Yaşadığı kronik sorunlar nedeniyle halihazırda istikrarlı bir seyir izlemeyen ve aldığı dış yardımlarla ayakta duran Mısır ekonomisi oldukça zor bir sınav vermektedir. Zira devlet kurumlarının dahi sınırlı bir şekilde hizmet verdiği, sınırların kapatıldığı, uçuş yasaklarının ilan edildiği, turistik seyahatlerin askıya alındığı, uluslararası ve ulusal spor müsabakalarının yasaklandığı ve ticari faaliyetlerin durma noktasına geldiği bu süreçte halk şeffaf bir yönetim sergilemeyen Sisi yönetimine tereddütlü bir bakış açısına sahiptir. Halkın dörtte birinin yoksulluk sınırının altında ve yarıya yakınının da yoksulluk sınırında yaşadığı Mısır işsizlik oranında dünya ülkeleri arasında beşinci sırada yer almaktadır. Yüksek işsizlik oranının yanı sıra Mısır’ın GSYH’nın yaklaşık %15’ini oluşturan turizm gelirlerinin koronavirüs salgını nedeniyle azalması da Mısır ekonomisinin negatif seyrinin devam edeceğini göstermektedir.

Mısır’ın kronik sağlık sorunu
Koronavirüs salgınının ortaya çıktığı andan itibaren uzmanların üzerinde ısrarla durdukları durumlardan biri kronik hastalığı olan kişilerde hastalığın daha ölümcül seyrettiği oldu. Bu noktada Mısır, virüse oldukça geniş bir alan açıyor. Zira ekonomik açıdan yoksul olan Mısır’da halkın geniş kesimlerinin kronik hastalıkları bulunuyor. Mısır Kronik Hastalıklar Komisyonu Başkanı Adil Abdülaziz es-Seyyid’in geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamaya göre; Mısır’daki ölümlerin yüzde 85’i diyabet, kronik kalp ve göğüs hastalıkları ve kanserden gerçekleşiyor. Yani zaten çoğunluğunun kronik hastalıklardan muzdarip bir halkın koronavirüse yakalandığında ortaya çıkacak olan ölüm oranlarının yüksekliği Mısır toplumu için oldukça sarsıcı olacaktır.

Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya gibi Avrupa’nın güçlü ülkelerinin dahi sağlık sistemlerini adeta iflas ettiren salgının, bu ülkelerde yaşanan manzaraların bir benzerinin belki de daha kötüsünün Mısır’da yaşanmasına neden olma ihtimali de dikkat çekicidir. 2019 yılında genel bütçeden sağlık sektörüne yalnızca %1,2’lik pay ayıran Mısır’da 1162 hastaya bir doktor düşüyor. Genel bir mantık vermesi bakımından OECD ülkelerinde ise 10 bin kişiye 30 hekim düştüğü düşünüldüğünde salgının yayılması durumunda Mısır sağlık sisteminin iflas etmesi kaçınılmazdır.

Salgın ile alakalı en korkutucu senaryo ise hastalığın hapishanelere de girmesidir. Sisi döneminde sayıları hızla artan hapishanelerde sadece siyasi mahkûm sayısının 60 binle ifade edildiği düşünüldüğünde bu yapıların yetersiz kaldığı bilinmektedir. Bu kapsamda gerek ülke içinden gerekse de ülke dışından Sisi’ye tutuklularla ilgili yeni düzenleme çağrıları yapılmaktadır.

Yıpranmış Bakan koronavirüse karşı mücadele verebilir mi?
Dünyanın bütün Sağlık Bakanları, son günlerin dikkat çeken isimleri haline geldi. Mısır Sağlık Bakanı Hale Zayid’i mevkidaşlarından ayıran ise uzunca bir dönemdir Mısır gündeminde olması. Zayid, girdiği tartışmalar ve icraatla son aylarda Mısır kamuoyunda en çok konuşulan isimlerden biri konumuna yükselmiştir. Bakanlık koltuğuna 2018 yılı haziran ayında oturan Zayid, aradan geçen süreçte hem doktorların, hem eczacıların, hem hasta ve hasta yakınlarının hem de sıradan vatandaşların pek çok kez tepkisini çekti. Daha iyi iş ve hayat şartları için ülkeden göç eden doktorların sorunlarının çözümüne yönelik somut adım atamayan Zayid, hastaların dışarıdan tıbbi malzeme getirmesini yasakladı. Ancak bu karar devlet hastanelerinin şartları iyileştirilmeden hayata geçirildiği için mağduriyetler oluşturdu. Bu durum, zor durumda kalan doktorlar tarafından da eleştiri konusu oldu.

Zayid, bakanlığı süresince sağlık sisteminin bir parçası olan eczacılarla da birden çok kez karşı karşıya geldi. Bunlardan eczacıların en fazla tepkisini çeken ise “Bir hemşirenin yokluğu yüz eczacının yokluğundan daha etkilidir” şeklindeki demeci oldu. Ancak bakan, hemşireleri tepkisini çekmekten de geri durmadı. Sisi’nin “Kilo verin” açıklamalarına paralel olarak Hale Zayid de “Hemşirelik hizmetine katılmak isteyenlerin kilo vermek için üç ayları var” açıklamasını yaptı. Yine başörtüsü takıp peçe giyen sağlık sektörü çalışanları da bakanın karşı karşıya geldiği kesimlerden oldu. Zayid, bu süreçte kendilerinin telefonlarına cevap vermediğini söyleyen milletvekillerinin de hedefindeydi. Ocak ayında zorunlu eğitim için Minye’den Kahire’ye giden sağlık çalışanlarının trafik kazası sonucu ölmeleri sonrasında da kamuoyu, birincil sorumluluk sahibinin Sağlık Bakanı olduğunu belirterek Hale Zayid’in istifasını istedi.

İlerleyen günlerde koronavirüs krizinin devlet medyasında ve sosyal medya ortamlarında daha görünür olması Hale Zayid’i koltuğundan edebilir. Halihazırda görevi boyunca oldukça yıpranan Zayid’in istifasının kabulü de Sisi için zaman kazanma aracı olabilir.

Yeni bir toplumsal isyan dalgası mı?
Sisi yönetiminin ülkedeki koronavirüs vakalarının sayısına yönelik açıkladığı rakamlar, hem ülke kamuoyunda hem de dış dünyada inandırıcı bulunmasa da artan her vaka Sisi için bu süreci zorlaştıracaktır. Ülke yönetimi daha ciddi önlemler almadığı takdirde Kovid-19 hastaları en nihayetinde hastane kapılarında yoğunlaşacak, belki sağlık sisteminin çökmesine sebep olacaktır. Hapishanelerdeki salgın vakaları, Mısır toplumu için trajedik bir hikâyeye dönüşebilir. Ekonomideki tablo ise Mısır halkının günlük yaşamı için oldukça sıkıntılı bir sürece işaret ediyor. Son olarak, tüm bu durumlar geçtiğimiz yılın sonunda Muhammed Ali’nin başını çektiği eylemlerden sonra yeni bir gösteri ya da toplumsal isyan dalgasına da sebebiyet verebilicektir.

Kadir Aydın, Sakarya Üniversitesi Ortadoğu Enstitüsü Doktora Öğrencisi.
Fahrettin Dede, Sakarya Üniversitesi Ortadoğu Enstitüsü Doktora Öğrencisi.