Mübarek’in Tahliyesi

Nebahat Tanrıverdi O Yaşar, ORSAM Ortadoğu Uzman Yrd.
Eski Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek’in tahliyesi Mısır’da 15 Ocak Devrimi’nden itibaren eski rejimin ve Hüsnü Mübarek’in yargılanmasını talep eden Mısırlılar üzerinde şok etkisi yarattı. Demokratikleşme talep eden Mısırlılar için bu tahliye eski rejimin dönmesi ve yargı/devlet bürokrasisinin yozlaşmasının en önemli sinyali olarak görülüyor. Öte yandan rejim yanlısı gruplar ise Mübarek’in tahliyesini, “hukukun üstünlüğü ve yargının bağımsızlığı” olarak sunulma çabası içerisinde.
 
Genel hatları itibari ile yargı sürecine bakıldığında hesaplaşma alanı eylemlerin gerçekleştiği altı gün ile sınırlı kalmıştır. Polis memurlarının göstericilere karşı aşırı güç kullanması ve ateş açarak ölümlere neden olması sadece Mart eylemleri ile sınırlandırılmış, rejimin önceki dönemlerine dair kovuşturma yapılmamıştır. Bu noktada sokakta karşı gösterilerin devam etmesine rağmen özellikle devrim gruplarının arasındaki ittifakın kırılması ve İslamcıların çoğunun sokaktan kitlelerinin çekmesi ile birlikte bu yöndeki çabaların etkisiz hale gelmesine neden olmuştur. Son üç yıl içerisinde rejim özellikle yargılama konusunda üzerinde ciddi bir baskı da hissetmemenin verdiği rahatlık ile yargılama sürecini en başından beri engellemiştir.
 
Eski Devlet Başkanı Mübarek’in içinde bulunduğu üst düzey isimlerin tutuklandığı ilk günden itibaren Mısır sivil bürokrasisi Mübarek’i ve bakanlarını yargılarken doğrudan suç isnat etmekten kaçınmıştır. Öncelikle kovuşturma kapsamı oldukça sınırlandırılmıştır. Öncelikle davadaki suçlamalarda geçen göstericilerin öldürülmesi emrinin verilmesi suçlaması sadece altı gün ile sınırlandırılmış ve öncesi dava kapsamının dışında bırakılmıştır. Ayrıca Hüsnü Mübarek ve İçişleri Bakanı göstericileri öldürme emri verdikleri için değil, olaylar sırasında “gereken tedbirleri almadıkları” için yargılanmaya başlanmışlardı. Bu yargılama süreci de bizi, Mübarek ve bakanlarının Mısır halkına karşı suç işlediği için değil de eylemleri durdurma konusunda başarısız olduğu için rejime karşı suç işlediği ve bu nedenle yargılandığı gerçeğine götürmektedir.
 
Mübarek’in tahliyesine ilişkin altı çizilmesi gereken bir diğer husus ise tüm yargılama süreci boyunca tekrar ve tekrar dile getirilen kanıt eksikliğidir. 2011 eylemleri sırasında ekranlara yansıyan ve şiddeti belgeleyen tüm görüntülere rağmen mahkeme “polisin göstericileri öldürdüğüne dair somut kanıt yoktur” kararı verdi. Öte yandan benzer bir durum Mübarek de dahil olmak üzere üst düzey bakan ve bürokratların yargılama sürecinde farklı şekillerde tekerrür etti. Sivil bürokrasi yargılama süreci boyunca işbirliğine yanaşmadığı için kanıtların ortaya çıkması bugüne kadar engellenmiştir. Mübarek ve diğer tutukluların halka karşı vur emri verdiklerini gösteren kanıtların olmadığı yönündeki ısrar, bu işbirliği yokluğunun ve gönülsüzlüğün en basit örneğidir.
 
Otoriter rejimlerin demokratikleşme istikametinde otoriter devlet yapısını kırmaları sürecinde yargı ve özellikle eski rejimin yargılanmasının önemli bir yeri olduğunu söylemek gerekiyor. Otoriter devlet yapısının kırıldığı ve demokratikleşme istikametinde açıldığı iki ülkede, İspanya ve Yunanistan’da, gerçekleşen eski rejimin yargılanması davaları bu açıdan önem teşkil etmekte. Bu yargılamalar sivilleşme, demokratikleşme ile toplumunun ve siyasi yapılarının eski rejim ile bağlarını kökten koparma ve dönüştürmeye hizmet etmeyi amaçlamışlardır. Tüm bu yeniden yapılandırma hedefleriyse bizi hukukun üstünlüğü ve demokrasi kavramlarına götürmektedir. Burada yatan temel argüman ise hukukun ve yasal kurumların, otoriter rejimlerden daha demokratik sistemlere doğru dönüşümün, geçişin sağlanabilmesinde temel araçlar olarak kullanılması düşüncesidir. Toplumsal barış ve bireysel güvenliğin sağlanabilmesine hizmet etmek maksadıyla hukukun üstünlüğü ilkesinin tanınması ve uygulanması, bu dönüşümün en temel noktalarından birini teşkil etmektedir.
 
Hukuk ve demokratikleşme kavramları arasında kurulan illiyet bağı, özellikle otoriter rejimlerden demokratik sistemlere dönüşüm çalışmalarında önemli bir yer tutmaktadır. Demokratikleşme süreçlerinde hukukun üstünlüğü ilkesini kurumsallaştırabilen ülkeler bu bağlamda başarılı ülkeler olarak gösterilmektedirler. Özellikle eski rejimin ve rejim içerisinde önde gelen isimlerin bu usuller çerçevesinde yargılanmasının en önemli gerekçesi ise geçmişle yüzleşmek ve işlenen suçların hukuk kuralları aracılığı ile cezalandırılmasıdır. Demokratik kurumların cılız kaldığı otoriter rejimlerde dönüşümün sağlıklı bir şekilde sağlanabilmesi için demokratik devlet araçlarının tesisi ve halk nezdinde meşruiyet kazanması için bu çaba öncü bir rol oynamaktadır.
 
Mısır’da daha önceki tahliyeler ile birlikte eski devlet başkanı Hüsnü Mübarek’in de tahliye edilmesi, Mısır’daki zorlu ve çıkmaza girmiş demokratikleşme çabalarına en ağır darbelerden birini vurmuştur. Rejim içerisinde herhangi bir grup/fraksiyon yada kurumun otoriter devlet yapısını kırmaya ve değişim yönünde açmaya niyetli olmadığı bu yargılama sürecinde ve son olarak da Mübarek’in tahliyesi ile deklare edilmiştir.