Müslüman Kardeşlerin Yükselişi ve Düşüşü

Doç. Dr. Mehmet ŞAHİN, ORSAM Ortadoğu Danışmanı, Gazi Üniversitesi, Uluslararası İlişkiler Bölümü
16-17 Haziran 2012 tarihinde yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimini bir haftalık gecikmenin ardından Müslüman Kardeşlerin adayı Muhammed Mursi’nin kullanılan oyların yüzde 51.7’sini alarak kazandığı açıklandı. Her ne kadar seçimin kaybedeninin Hüsnü Mübarek’in son Başbakanı Ahmet Şefik olduğu, kazananın ise Müslüman Kardeşlerin adayı Mursi’nin olduğu resmiyet kazansa da, bunun Mısır’daki siyasi durumu tam olarak yansıtmadığı rahatlıkla söylenebilir.
 
2011 yılının başında Hüsnü Mübarek’in üç hafta gibi kısa bir zamanda yönetimi bırakmak zorunda kalmasıyla Müslüman Kardeşler en örgütlü ve köklü kuruluş olduklarından Mısır siyasetinin neredeyse ana aktörü konumuna sahip olma fırsatını yakaladılar. Aradan geçen yaklaşık bir buçuk yılda Müslüman Kardeşlerin bu fırsatı heba ettiği görülmektedir.  Söz konusu sürede Müslüman Kardeşler, ne eski rejimi ikna edebildiler, ne de dış dünyaya inandırıcı mesaj verebildiler.  Bununla da kalmayıp,  devrimin ateşleyici ve sürükleyici kesimi olan demokrasi yanlısı grupları kendilerinden her geçen gün uzaklaştırdılar.
 
Mısır’da cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde yaşananlara baktığımızda, eski rejimin simge ismi Hüsnü Mübarek ölüm döşeğinde olsa da, eski rejimin ana belirleyici aktör olduğu görülmektedir. Söz onusu süreçte çoğunluğu Müslüman Kardeşlerin ve Selefilerin oluşturduğu Meclis bazı hukuki bahaneler ile feshedilmiş durumda.  Bunun yanında Cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde yeni Cumhurbaşkanı’nın yetkileri önemli ölçüde kısıtlanmıştır.  Yüksek Askeri Konsey yeni anayasanın yapımında belirleyici olanın kendisi olacağını açıkça göstermektedir.
 
Yüksek Askeri Konsey/Ordu bugün meclisin anayasal yetkilerini kendinde toplamış bulunmaktadır.  Büyük oranda Mısır’ın ekonomisi ordu kontrolündedir. Kısaca, iç siyasetin yapısının nasıl olacağı, nasıl işleyeceği, dış politika ve savunma politikasının nasıl olacağını Yüksek Askeri Konseyin kararları doğrultusunda  oluşacağı açıkça ortaya çıkmış gözükmektedir. Bugün (24 Haziran 2012)  Müslüman Kardeşler Tahrir Meydanı’nda Cumhurbaşkanlığını kazanmanın sevincini yaşayarak kutlamalar yapsalar da,  devrim sürecinde kaybedenin kendileri olduğunu kısa zamanda anlayacaklardır. Çünkü kala kala ellerinde yetkileri kısıtlanmış, görev tanımı netleşmemiş, neredeyse eli kolu bağlanmış, ordunun/Yüksek Askeri Konsey’in inisiyatifine bırakılmış bir Cumhurbaşkanlığı kaldı.  Yetkileri netleşmemiş, kısıtlanmış ve az bir farkla kazanılmış Cumhurbaşkanlığı’nın Müslüman Kardeşlere başarıdan çok başarısızlık getireceğini görmek kehanet sayılmayacaktır.  Mısır’ın devasa sorunları göz önüne alındığında bu kanaate rahatlıkla varılabilinir.
 
Müslüman Kardeşlerden seçilen yeni Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’yi çetin bir görev beklemektedir.  İlk olarak siyasetin yeni, acemi ve sınırlı yetkilerine sahip Mısır’ın yeni Cumhurbaşkanı Mursi, eski rejimin kurtlarıyla, bozuk ve hantal bürokrasisiyle mücadele etmek zorundadır.  İkinci olarak, neredeyse işlemez duruma gelmiş ekonomiyi düzeltmek zorundadır. Her geçen gün artan işsizlik, tatmin edilmeyi bekleyen gençlik de bunun cabasıdır.  Üçüncü olarak, eski rejimin taraftarlarıyla demokrasi/devrim yanlısı grupların bir noktada buluşturulması da Mursi’nin zorlu görevlerinden biri olacaktır. Dördüncü olarak, Mursi’nin kendi geçmişiyle de sorun yaşama ihtimali vardır. Beklenti içinde olan Müslüman Kardeşlerin tabanını da mutlu etmek isteyecektir. Son olarak, 1978-79’dan beri Mısır’ın yürütmekte olduğu ABD/İsrail destekli dış politikanın sürdürülüp, sürdürülemeyeceği Mursi’yi en zorlayacak mesele olarak ortada durmaktadır.
 
Bütün bunlara baktığımızda yaklaşık bir buçuk yılda Müslüman Kardeşlerin hızlı bir yükseliş yaşadığı ve ardından düşüşün başladığı rahatlıkla söylenebilir. Bugünden itibaren Mısır’da yaşanacak olan tüm başarısızlıklar Mursi’nin/Müslüman Kardeşlerin hanesine yazılacaktır. Ordu’nun sıkı vesayeti altında olan yeni Cumhurbaşkanının başarılı olma şansı çok zor gözükmektedir.