Musul’daki Feribot Trajedisi: Yolsuzluk ve Kaosun Ortaya Çıkarılışı

Musul’da 21 Mart 2019 tarihinde batan feribot, Musul’un içerisinde bulunduğu durumu gözler önüne sermiştir. Iraklı yöneticiler, Musul’daki tehlikeli durum ile karşı karşıya kalmıştır. Feribot kazası, Musul’un Temmuz 2017’de terör örgütü IŞİD’den kurtarıldıktan sonra şehirdeki kaosun görünürlüğünü azaltmak için ortaya atılan bahaneleri yok etmiştir.  Kentteki silahlı grupların yönetimi ele geçirmesi, yolsuzluk ve kaçakçılığın artması nedeniyle tabandan başlayan eleştiriler ve kızgınlık, feribot kazası ile her kesim tarafından parlamentoda dile getirilmiştir.

21 Mart 2019 akşamında Dicle Nehri üzerinde 250 yolcu taşıyan feribot batmıştır. Um el-Rabiain Turizm Şirketi’ne ait olan feribot, turistik orman alanından aldığı yolcuları 80 metre uzaklıktaki adaya taşımaktadır. Feribot kazasında eşini ve üç kızını kaybeden Musullu gazeteci Abdülcabbar el-Cuburi, 26 Mart’ta bir televizyon kanalına yaptığı açıklamada feribotun 50 kişi taşıma kapasitesine sahip olduğunu ve Um el-Rabiain şirketi tarafından 287 yolcunun taşındığını söylemiştir. El-Cuburi açıklamasının devamında “Ninova valisi Nufel el-Akub ve diğer yöneticilerin kazanın gerçekleştiği zaman Kürdistan dağlarında aileleri ile piknik yaptığını ve valinin olaydan üç saat sonra kaza alanına geldiği”ni söylemiştir.

Kaza sonucunda bahar şenliklerine katılan çoğu kadın ve çocuklardan oluşan 100 kişi hayatını kaybetmiştir.  Kazaya sebep olan ihmaller, başta Musul halkı olmak üzere bütün Iraklıları kızdırmış ve üzülmesine neden olmuştur. Turistik ada işletmecileri insanları feribotlarla taşırken kendi kazançlarını arttırmak için feribot kapasitesinin üzerinde yolcu taşıyarak insanların hayatını riske atmıştır. Her gün onlarca tur yapan bu feribotun yolcu başı 1,500 Irak dinarı (yaklaşık 1,2 ABD doları) ücret aldığı öğrenilmiştir. Ancak olay günü Dicle Nehri’ndeki su seviyesinin feribotun çalışmasına engel olarak kadar yüksek olması da güvenlik ihlali oluşturmuştur. Bunun yanı sıra nehir polisi ve itfaiyenin kurtarma araçları bakımından yetersiz kalması olması hayatını kaybedenlerin sayısının artmasına neden olmuştur.

Irak Başbakanı Adil Abdülmehdi kazanın yaşandığı gece Musul’a gelmiştir. Ardından Irak’ta yas ilan etmiş, mağdurların ailelerine yardım ve tazminat ödeneceğini açıklamış ve sorumluların yargılanacağına dair söz vermiştir. Başbakan Abdülmehdi, Musul temaslarından sonra Irak Cumhurbaşkanı ile yapacağı görüşmede ve parlamentoda bu konuyu görüşmek üzere Bağdat’a dönmüştür. Olaydan hemen sonra sosyal medya ve görsel basında Um el-Rabiain’in sahibinin devlet olduğu ancak Ubeyd el-Hadidi adlı Musullu bir kişiye işletilmek üzere kiralandığı ortaya çıkmıştır. El-Hadidi, işletmenin başına oğlu Rayan el-Hadidi’yi getirmiştir. Buna rağmen Irak Parlamentosu Ninova Temsilcisi İhlas el-Duleymi Kürtçe yayın yapan Rudaw televizyon kanalında yaptığı açıklamada Asaib Ehlül Hak’ın şirkette hissesi olduğunu ve sorumluluğun büyük bölümünün bu gruba ait olduğunu iddia etmiştir. İhlas el-Duleymi, iddialarını şirketin yüzde 30 hissesine sahip olan Haydar el-Saidi ve Rinko lakaplı kişiye dayandırmıştır. Çünkü Haydar el-Saidi aslen Irak’ın güneyinden olmasına rağmen Asaib Ehlül Hak grubunun Musul mali sorumlusudur. El-Saidi ayrıca Musul’un Gökçeli mahallesinde sözleşme ile hayvan satış pazarının işletme hakkını elde etmiştir. El-Saidi Musul’daki ticari girişimlerini Musul’a bağlı Bartilla köyündeki ofisinden yönetmektedir. Asaib Ehlül Hak, İran tarafından güçlü bir şekilde desteklenmektedir. Haşdi Şaabi bünyesinde bulunan grup Musul’un IŞİD’den kurtarılmasıyla birlikte kentte büyük bir etkiye sahip olmuştur. Ancak, Asaib Ehlül Hak, kaza sonrasında Haydar el-Saidi ile ilişkili olduğu iddiasını reddetmiştir. Fakat Irak Savunma eski Bakanı ve Irak Parlamentosu Musul Milletvekili Halid el-Beydi, el-Reşid televizyon kanalında 26 Mart tarihinde yaptığı açıklamada Haydar el-Saidi’nin Haşdi Şaabi gruplarının kullandığı silahlı araçlara benzeyen 40 araçlık konvoyla şehirde dolaştığını ve güvenlik güçlerinin üzerinde etkin olduğunu iddia etmiştir. El-Beydi, ayrıca el-Saidi’nin Haşdi Şaabi ile çalıştığının Musullular tarafından bilindiğini dile getirmiştir.

Rahim Şammari, Ahmed el-Cuburi ve Nayef el-Şumeri gibi birçok Musul milletvekili, nehir üzerinde yer alan adanın Haşdi Şaabi tarafından işletildiğini ve bu nedenle diğer devlet kurumlarının adayı denetleme gücüne sahip olmadığını açıklamıştır.

Silahlı grupların yolsuzlukları ve el koydukları kamu mallarının sadece arazi ve tesisler ile sınırlı olmadığı feribot kazasıyla ortaya çıkmıştır. Diğer yandan, silahlı grupların hurda demir kaçakçılığı yaptığı ortaya çıkmıştır. IŞİD ile savaşta yıkılan binalardan elde edilen hurda demirlerin Ninova eski Valisi Nufel el-Akub desteğiyle Haşdi Şaabi ile ilintili hayali şirketler tarafından satılmıştır. Valilik, hayali şirketler ile enkaz kaldırılması için sözleşme imzalamıştır.  Bu şirketler ise milyonlarca ton hurda demiri toplamış ve Irak’ın dışına kaçırarak satmıştır. Geleneksel medya ve sosyal medyada yayınlanan iddialara göre Haşdi Şaabi bünyesinde yer alan Haşdi Şebek’in (30. Tugay) komutanı Vadellah el-Kuddu ve Ebu Cafer lakaplı bir kişi demir kaçaklığının ana yürütücüsü olarak gösterilmiştir. Musul Milletvekili ve Irak eski Tarım Bakanı Felah Hasan el-Zidan, Musul’dan 20 milyon hurda demir kaçırıldığını ve bu demirlerin tonunun 50 ABD dolarına satıldığını açıklamıştır. Tahsin Habib el-Deraci isimli bir kişi ise Necme petrol sahasının yakınındaki el-Sedhe bölgesinde içerisinde 20 adet silah yüklü aracın bulunduğu bir karargâh kurmuştur. El-Deraci’nin Haşdi Şaabi bünyesindeki Ketaib el-İmam grubuna bağlı olduğu iddia edilmektedir. El-Deraci, silah zoruyla devlet kurumlarının bölgeye girmesini engellemiş ve çıkartılan petrolü kaçak yollarla İran’a ulaştırarak satılmasını sağlamıştır. Bu kaçakçılık olayı IKBY bilgisi dahilinde IKBY üzerinden gerçekleştirilmiştir. El-Zeydan, Necme petrol sahasında gerçekleştirilen kaçakçılık olayıyla ilgili Irak Petrol Bakanlığı ve güvenlik güçlerinin elinde detaylı bilgilerin olduğunu belirtmiştir.  Bunun yanında Musul’un İŞİD kontrolünden kurtarılmasının ardından kentten şimdiye kadar yolsuzluk ve kaos nedeniyle 26 bin aile göç etmiştir. Bu rakam günlük olarak 50 ile 100 arasında aileye denk gelmektedir.

Diğer taraftan Iraklı Şii Merci Ayetullah Sistani’nin temsilcisi 22 Mart’ta Kerbela’da okuduğu Cuma hutbesinde, kaza ile ilgili ciddi bir soruşturmanın yapılması ve sorumluların bulunması için gerekli adımların atılması gerektiğini söylemiştir.  Hutbede ayrıca devlet yapısının tehlikede olduğu ve acil bir şekilde düzenin sağlanması için denetim mekanizmalarının önünün açılması gerektiğini vurgulamıştır.

Irak Başbakanı Adil Abdülmehdi, 22 Mart tarihinde Ninova’daki sorunların yönetilmesi için kriz masası kurmuştur. Üç kişiden oluşturulan kriz masanın başkanlığına Musul Üniversitesi Rektörü Muzahim Kasım el-Hayat, üyeliğine ise General Necim el-Cuburi, Ninova Emniyet Genel Müdürü General Hamad el-Cuburi getirilmiştir.  Diğer yandan, Başbakan Abdülmehdi, Ninova valisinin görevden alınmasını ön gören bir teklifi parlamentoya sunulmuş ve kabul edilmiştir. Başbakan Abdülmehdi, 26 Mart’ta gerçekleştirdiği haftalık olağan basın toplantısında “Musul’da yaşanan feribot faciası, maddi çıkar uğruna insan hayatının yoka sayıldığını gözler önüne sermektedir.” demiştir.

Musul’da yaşanan sorunları araştırmak için Irak Parlamentosu 20 Aralık 2018’de bir komite oluşturmuştur. Komitenin Başkanı Usame Nuceyfi olarak belirlenmiş ve Ninova’dan 42 milletvekili komitede üye olmuştur.  Komite araştırmalarını Mart 2019’da tamamlamış ve parlamentoya 30’a yakın tavsiyede bulunmuştur. Irak Parlamentosu, 24 Mart’ta feribot kazası gündem maddesi ile toplanmıştır. Ardından Musul ile ilgili komite tavsiyeleri doğrultusunda birkaç karar alınmıştır. Alınan bu kararların başında Ninova valisi ve iki yardımcısının görevden alınması, Musul’da bulunan askeri grupların kontrol altına alınması ve komutanın birleştirilmesi, Haşdi Şaabi’ye bağlı grupların kentteki varlığının gözden geçirilmesi, silahlı gruplara bağlı olduğu iddia eden hayali şirketlerin kapatılması, petrol ve hurda demir kaçakçılığının durdurulması, usulsüz imzalanan sözleşmelerin feshedilmesi, yeniden imar için kampanyaların başlatılması ve mağdur olanlara tazminat ödenmesini hızlandırmak yer almıştır. 27 Mart tarihinde Irak Yüksek Yargı Kurumu, Ninova valisi ve vilayette proje ve ihale sözleşmelerinden sorumlu yardımcı ve yetkiliyi tutuklama kararı almıştır.

IŞİD işgalinden kurtarılan Musul, yıkılan altyapının onarılması için herhangi bir çalışma görmemiştir. Kentin sağ yakası tamamen yıkık durumdadır. Ayrıca Musulluların IŞİD döneminde yaşadığı psikolojik tahribatın rehabilite edilmesi için bir çaba harcanmamıştır. Savaş sırasında evleri ve iş yerleri yıkılan Musul halkına herhangi bir tazminat ödenmemiştir. Ayrıca güvenlik anlamında etkili ve ciddi adımlar atılmamış ve Musullular, Musul ile ilgili önemli kararların alındığı süreçten menedilmiştir. Ayrıca yeraltı zenginlikleri ve diğer kaynakların çalınması ve kaçırılması Ninova eski yönetici kadrosu ile silahlı grupların iş birliğiyle gerçekleşmiştir. Durumun bu şekilde devam etmesi şüphesiz Musul kentinde güvenlik ve toplum alanlarında büyük sıkıntılara yol açacaktır. Merkezi hükümetin, alınan kararları etkili bir şekilde uygulamaması durumunda ise şehirdeki durumun daha da kötüye gitmesinden endişe edilmektedir.