NATO Genel Sekreteri Rasmussen’in Güney Kafkasya Ziyareti

Doç. Dr. İlyas Kemaloğlu, ORSAM Avrasya Danışmanı
NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen’in 5 Eylül 2012’de başlattığı Güney Kafkasya ziyareti devam etmektedir. Ermenistan ve Gürcistan ziyaretlerinden sonra Rasmussen, Azerbaycan’a geçmiştir. Azerbaycan, ziyaretin belki de en sorunlu duraklarından birini teşkil edecektir. Zira Rasmussen, Gürcistan ziyareti sırasında Azerbaycan yetkililerini “Ramil Safarov vakası” dolayısıyla eleştirmiş, Azerbaycan yetkilileri de gecikmeden buna cevap vermişlerdir.
 
Rasmussen’in ziyaretinin önemli sonuçlar doğurmayacağı ve daha çok “bizler (NATO), sizleri (Güney Kafkasya ülkeleri) unutmadık” mesajı verme amacı güttüğünü söyleyebiliriz. Rasmussen, Minsk Grubu’nun çabalarını desteklediğini ve muhtemel bir Azerbaycan-Ermenistan çatışmasına müdahale etmeyeceklerini söylemiştir. Ancak Minsk Grubu, herhangi bir çaba içerisinde olmadığı gibi, bugüne kadar verdiği çabası da bir başarı/ilerleme getirmemiştir. Muhtemel bir Azerbaycan-Ermenistan Savaşı’na gelince, her ne kadar günümüzde ara sıra Azerbaycan-Ermenistan sınırında ufak çaplı çatışmalar gerçekleşse de yakın gelecekte Azerbaycan ile Ermenistan arasında bir savaşın çıkacağını söylemek mümkün değildir. Diğer bir ifadeyle Azerbaycan, askerî harcamalarını gittikçe arttırsa da Yukarı Karabağ’ı “kurtarmak” için Ermenistan’a saldırmaya cesaret edemeyecektir. Dolayısıyla NATO Genel Sekreteri’nin açıklamalarının bir anlamı yoktur. Kaldı ki bu meselede (Yukarı Karabağ) belirleyici rolü oynayan ülke Rusya’dır.
 
Ermenistan, Rusya’nın bölgedeki “İsrail”i konumundadır. Rusya’nın bölgedeki tek dayanağı da İsrail’dir. Ancak Ermenistan da aynı şekilde Rusya’ya bağlıdır. Bütün stratejik mahiyetindeki müesseselerini Rusya’ya devreden Ermenistan, Rusya sayesinde ayakta kalmayı başarmaktadır. Yukarı Karabağ sorununun çözümü, aynen Türkiye-Ermenistan münasebetlerinin iyileşmesinde olduğu gibi Rusya’nın işine yaramayacaktır. Zira bu yöndeki gelişmeleri Rusya’nın bölgede etkisini kaybetmesine, Batı ülkelerinin bölgede güçlenmelerine ve NATO, hatta AB’nin Kafkasya coğrafyasında da yayılmasına neden olacaktır. Rusya istemeden, bu meselelerin halledilmesi, mümkün görülmemektedir.
 
Rasmussen’in Gürcistan ziyaretinin gündemini ise Gürcistan’ın NATO üyeliği konusu teşkil etmiştir. Rasmussen, Gürcistan’daki reformlar devam ettiği müddetçe Gürcistan’ın NATO üyeliğine gittikçe yaklaştığını ileri sürmüştür. Ancak Gürcistan’ın ve bölgedeki diğer ülkelerin NATO üyelikleri, ülke içerisindeki reformlara değil de bölgedeki dondurulmuş sorunların çözümüne bağlıdır. Gürcistan, Güney Osetya ve Abhazya’yı yeniden sınırları içerisine geri katmak konusunda ümitlerini kaybetmemiştir. Aynı şekilde uluslararası kamuoyu da bu cumhuriyetleri tanımamaktadır. Dolayısıyla bu sorunlar tam olarak çözüme kavuşturulmuş değildir. NATO’nun, toprak bütünlüğü sorunları yaşayan ülkelere üyelik statüsü vermesi ve kendi başına yeni sorunlar açması da mantıklı görülmemektedir. Ancak NATO ve genel itibariyle Batı, bu ülkeleri tamamen kaybetmek de istememektedir. Bunun içindir ki gerek NATO yetkilileri gerekse de diğer Batılı ülke ve örgütlerin yetkilileri, yılda bir kez Güney Kafkasya’yı ziyaret etmekte, gittikleri yerlerde güzel sözler sarf etmektedirler.
 
NATO’nun günümüzde bölge ülkelerine bir faydası olmadığı gibi, üyelik sözü vererek bu ülkelerin imkânlarından da çok iyi istifade etmeyi bilmektedir. Örneğin Afganistan’da günümüzde yaklaşık 1000 asker görev yapmaktadır. Rasmussen’in ziyareti sırasında taraflar yakın gelecekte bu sayıyı 1700 çıkarma konusunda mutabakata varmışlardır. Kendi topraklarını koruma konusunda başarılı olamayan Gürcü askerler, yerine getirilemeyecek vaatler karşılığında Afganistan’da üye ülkelerin askerlerinin yapması gereken görevleri üstlenmektedirler.
 
Rasmussen’in “Ramil Safarov vakası” ile ilgili yaptığı açıklaması da bölgedeki istikrara zarar verecek mahiyettedir. Safarov’un memleketinde özgür bırakılmasından sonra Ermenistan Devlet Başkanı Serj Sarkisyan, Ermenilere “cevap verme” çağrısında bulunmuştur. Nitekim 1975 yılında Beyrut’ta kurulan ve yüzlerce kişinin canını alan Ermeni terör örgütü Asala, Macaristan’daki Azerbaycan Büyükelçiliği’ne tehdit dolusu mektuplar göndermiş ve Azeri ve Türk diplomatları ölümle tehdit etmiştir. Böyle bir ortamda Rasmussen’in yorumunun çok yersiz olduğunu söylemek mümkündür.
 
Netice itibarıyla NATO Genel Sekreteri Rasmussen’in ziyareti, önemli amacı ve sonucu olmayan bir ziyarettir. Batı, elindeki çeşitli araçları kullanarak bölgeye olan ilgisini sergilemekte, bölge ülkelerine değer verdiğini göstermeye çalışmaktadır. Bölge ülkelerinin NATO üyeliği ufukta görülmese de NATO, bu ülkelerin imkânlarından yararlanma fırsatlarını kaçırmamaktadır.