Nil Sularında Yaşanan Son Gelişmeler: Yol Ayrımına Doğru

Nil Nehri’yle ilgili yapılan analizlerin hemen hemen hepsi, havzanın diğer bölgelerinden ziyade Mısır’a yoğunlaşmaktadır. Bunun nedenlerinden biri aşağı Nil kıyılarında kurulan Mısır medeniyetinin dünya çapında sahip olduğu önemle ilgilidir. İki bin yıldan fazla zaman önce, Yunan tarihçi Herodot Mısır’dan ‘Nil’in Hediyesi’şeklinde bahsetmiştir. Başka bir nedense, günümüzde Ortadoğu ve Afrika’da yaşanan gelişmelerde Mısır’ın rolü ve gücü ile ilişkilidir. Mısır,Nil kıyısında bulunan tüm devletlerin en güçlüsüolmasının yanı sıra,yine Ortadoğu ve Kuzey Afrika (MENA) bölgesindeki en güçlü ülkelerden biridir. Mısır, yılda %2’lik artış gösteren yaklaşık 98 milyonluk bir nüfusa sahiptir. Arap ülkeleri arasında nüfusu en fazla olan ülkedir. Nijerya ve Etiyopya’dan sonra, Afrika’daki en kalabalık üçüncü ülkedir. Nil sularına ilişkin varılan anlaşmalar, en azından şimdiye kadar Mısır’ın bu ‘hegemonya’sını yansıtmıştır. 

Etiyopya’nın yükselişiyle birlikte 21’inci yüzyıl, Nil Nehri’ne ilişkin siyasette statükonun köklü değişikliğe uğradığına tanık olmak üzeredir. Mısır artık kuralları koyan ve payları belirleyen bir konuma sahip değildir. Etiyopya artık Mısır’ın Nil havzasındaki baskın konumuna karşı gelmektedir. 105 milyondan fazla nüfusa sahip olan ve nüfus artış oranı yaklaşık %3 olan Etiyopya, havzanın en kalabalık ülkesi olarak kalacaktır. Etiyopya, dünyada en büyük nüfusa sahip denize çıkışı olmayan bir ülkedir. Açık denizlere erişemediği için, Etiyopya Nil sularına yararlanılabilir ekonomik fırsat olarak büyük önem atfetmektedir. Nil üzerindeki Etiyopya Barajı, bu bakış açısı göz önünde bulundurularak adlandırılmıştır: Baraja Etiyopya’nın Rönesansıadı verilmiştir. Baraj, gerçekten de  muazzam bir yapıdır. 4 milyar dolardan fazla maliyete sahip olup 6,000 megavat hidroelektrik üretim kapasitesiyle Afrika’daki en büyük baraj olacak ve 70 milyar metreküplük rezervi bulunacaktır.

Nil suları sorununa ilişkin olarak Mısır, Etiyopya ve Sudan arasındaki üçlü görüşmeler, gerçekleştirilen on dört toplantı turunun ardından Mayıs ayında sonuçsuz kalmıştır. Daha sonra,son birkaç ayda ikili görüşmelerin yoğunlaştığı gözlemlenmiştir. Örneğin, Eylül ayında gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler Genel Kurul toplantıları sırasında, Mısır Dışişleri Bakanı SamihŞukri Etiyopyalı mevkidaşıWorknehGebeyehu’ya Mısır’ın Rönesans Barajı üzerindeki teknik çalışmalarda yavaş ilerleme kaydedilmesinden endişe duyduğunu belirtmiştir. Etiyopyalı mevkidaşı ise Mısır’ın duyduğu tüm endişeleri anladığını bir kez daha belirtirken Etiyopya’nın 2015 ilkeler bildirgesine bağlılığının altını çizmiştir.

Tarihsel açıdan, Sudan,Nil Nehri hususunda Mısır’ın destekçisi olmuştur. Örneğin, Ağustos ayında Etiyopya Başbakanı’nın Hartum ziyareti sırasında Sudan Devlet Başkanı Ömer el-Beşir şunları dile getirmiştir: “Nil sularını yöneten anlaşmalara sahip olduğumuzu söyleyeceğiz. Bizim için bu anlaşma, Nil’in sularını Sudan ve Mısır arasında bölen 1959 anlaşmasıdır. Mısır’ın payına düşen suyun Rönesans Barajı inşaatından etkilenmemesini sağlamak amacıyla bu anlaşmaya tam bağlılık göstermekteyiz.’’ Ancak, son zamanlarda Sudan, Kahire ve AddisAbaba arasında daha uzlaşmacı bir rol benimsemiştir. Eylül ayında Etiyopya Başbakanı HailemariamDesalegn’e düzenlenen bir ziyaret sırasında,Beşir,Etiyopya’nın Nil Nehri üzerindekitartışmalı Büyük Rönesans Barajı inşasının Kahire’nin korktuğu gibi Mısır’ın su kaynaklarını etkilemeyeceğini öne sürmüştür. Ayrıca, Rönesans Barajı’nı üç ülke için de ‘kazan-kazan’ projesi olarak nitelemiştir.

İkili görüşmelerin yanı sıra, Mısır ve Etiyopya’nın tek taraflı olarak attığı adımlar da 2018 yılında Nil suları sorununda tansiyonun daha da yükseleceğinin belirtisidir.Etiyopya birkaç ay içinde tamamlanacağı görülen inşaata devam etmektedir. Bu ülkenin, inşaat çalışmaları tamamlanmadan Mısır’la yeni ve bağlayıcı bir anlaşma imzalamaktan kaçındığı görülmektedir. Etiyopya Başbakanı, sorunun çözümünün kolay olmadığını ve biraz zaman alacağını söyleyerek şunları belirtmiştir: “İlkeler bildirgesini uygulayabileceğimiz başka mekanizmalarımız da mevcut; su kaynakları, sulama ve elektrikten sorumlu bakanlarımızın yönetiminde bir teknik heyetimiz bulunmaktadır. Bakanlarımızın bu düzeyde çok çalıştığını düşünüyorum. Aynı zamanda, üzerinde daha derinlemesine çalışılması için uluslararası uzman panelinin çerçevesini oluşturduğu bu iki konu ile ilgili çalışmalar yapmak üzere bir uzman komitemiz de bulunmaktadır.”

Etiyopya’dan gelecek ‘fiili’ bir çözümü kabul etmeyeceğini defalarca ifade eden Mısır için bu tutum hoşgörülemez. Yaşanan iki yeni gelişme Mısır’ın bu bakış açısını vurgulamaktadır. İlk olarak, İstihbarat Birimi Başkan Yardımcısı Tarık Selam Mısır devlet başkanı tarafından Mısır’ın Uganda Büyükelçisi olarak atanmıştır. İkinci olarak, Mısır’ın Etiyopya ve Afrika Birliği eski büyükelçisi ve Afrika İşlerinden Sorumlu Dışişleri Bakanı Yardımcısı Muhammed İdris, Mısır’ın New York’taki Birleşmiş Milletler delegasyon başkanı olarak görevlendirilmiştir.İşin iç yüzünü yakinen bilenlere göre, Selam’ın büyükelçi olarak atanması Nil suları sorununun çözümünde istihbaratın rolünün arttığını yansıtırken; İdris’in görevlendirilmesi ise önümüzdeki süreçte Nil suları sorununun Mısır için öneminin artacağını göstermektedir.

Etiyopya’nın Büyük Rönesans Barajı tamamlanmaya doğru yaklaştıkça yakın gelecekte Nil suları üzerinden yürütülen siyasette hareketliliğin artacağı ortadadır. Kıyıdaş ülkelerin duyarlı davranmaları durumunda bu hareketli ortamda işbirliği artabilir.