Ortadoğu'da İklim Değişikliğinin Etkilerine Karşı Büyük Bir Korunak: Ilısu Barajı

Ilısu Barajı’nın tamamlanmasında sona yaklaşıldıkça bu on yılın en tartışılan projelerinden biri haline geleceği görülmektedir. Sınıraşan Dicle Nehri sularının kullanılması, Irak ve Türkiye arasındaki tartışmalarda uzun süre sıcak gündem maddesi olsa da, daha geniş bölgesel bir bağlamda, projenin asıl öneminin iklim değişikliği alanında olduğunun fark edilmesi gerekmektedir.

Ilısu Barajı Dicle Nehri üzerinde yer almaktadır. Yaklaşık 11 milyar metreküplük azami hacimli bir baraj gölüne ve bu göl de 313 kilometre karelik bir yüzey alanına sahip olacaktır. Altı adet 200 MW’lık türbinden oluşan Ilısu hidroelektrik santralinin toplam kapasitesi 1,200 MW olacaktır. Yılda 3,800 GWsaat elektrik üretmesi beklenmektedir. 

Ilısu Barajı, Güneydoğu Anadolu Projesi’nin (GAP) bir kısmını oluşturmakta olup GAP bağlamındaki en büyük üçüncü su barajıdır. Ayrıca, Türkiye'de şu anda inşa edilmekte olan en büyük hidroelektrik projesidir. Proje Sorumlusu, Türkiye'deki su çalışmalarında oldukça tecrübeli bir kurum olan Devlet Su İşleri’dir. Haziran ayı itibariyle projenin % 96'sı tamamlanmıştır.

Türkiye bir süredir dış dünyaya, proje kapsamında baskın bir kamu yararı bulunduğunu açıklamaya çalışmıştır. Aynı zamanda, Türk resmi yetkililerinin söylemleri de Ilısu ile ilgili olası olumsuz etkilerin etkin bir şekilde en aza indirgendiği görüşü etrafında şekillenmiştir. Türkiye'nin söylemi ayrıntılı olarak şu şekilde sıralanabilir: a) Ilısu Barajı sulama amacıyla değil, sadece enerji üretimi amacıyla inşa edilmektedir: Türbinlerden geçen suyun tekrar nehir yatağına akması gerekir. b) Irak ve Suriye’ye dökülen su, hidroelektrik amaçlı kullanılacağı için kirli olmayacaktır. Ilısu sulama amacı gütmemektedir. c) Ilısu barajı projesi sonucunda, yukarı havzadaki ilçelere yeni kanalizasyon arıtma tesisleri kurulacak ve böylece su kalitesi artırılacaktır. d) Ilısu kışın yaşanan su baskınlarında suyu tutan ve yazları görülen kuraklık dönemlerinde suyu bırakan bir düzenleyici görevi görecektir. e) 15 kasaba ve 52 köyün sular altında kalacağı yönündeki iddialar aldatıcıdır. f) Küçük bir ilçe olan Hasankeyf’in alçak kesimlerinde su baskınları yaşandığından, bu ilçe durumdan etkilenen tek bölge olmuştur. Kale su seviyesinin üzerinde kalacaktır. Türkiye’den ve birçok farklı ülkeden gelen arkeologlar ve bilim adamları mümkün olduğunca çok yerde kazı yapmak, kayıt tutmak ve bu yerleri korumak için bir proje üzerinde çalışmaktadır. g) Kapsamlı bir yerleşim ve tazminat programının planı yapılmaktadır. Yeniden yerleştirilecek toplam nüfus yaklaşık 15 bindir. Bu, yaklaşık iki bin aile olduğu anlamına gelmektedir. Tarımsal ya da kentsel bir alanda yerleşmeleriyle ilgili ailelere seçim hakkı tanınacaktır. Bazı STK’ların iddialarının aksine, bölgede farklı etnik kökenlerden insanlar yaşamaktadır.  h) Ilısu’nun çevreye önemli faydaları olacaktır. Alternatif termal enerji tesislerinden milyonlarca ton sera gazı yayılmasını engelleyecektir. i) Kalkınma projesi ekonomik büyüme anlamına gelmektedir. Türkiye’nin güneydoğusu düşünüldüğünde, inşaat ve ek enerji kaynağı daha yüksek gelir düzeyi sağlayacak ve yeni fırsatlara ihtiyaç duyan bir bölgeye fırsatlar sunulacaktır.

Bir ülkenin su gibi doğal kaynaklardan yararlanması çok olağan, oturmuş ve bazen karşı konulamaz bir uygulamadır. Her yerde bunun örnekleri mevcuttur. Etiyopyalılar’ın Mavi Nil nehrinde bulunan Büyük Rönesans Barajı’na ilişkin umutlarını düşünün. Ya da bir zamanlar Mısır’ın Yüksek Asvan Barajı’ndan beklentilerinin neler olduğunu düşünün. Sadece gelişmekte olan ülkeler değil, ABD gibi güçlü dünya aktörleri dahi kendi refahları için büyük barajlar inşa etmeye büyük önem atfetmiştir. ‘Çölde çiçek açtırmak’ amacıyla sınır aşan Colorado Nehri üzerine inşa edilen Hoover Barajı da bunun bir örneğidir. Meksika ile anlaşmaya varılamamasına rağmen, ABD su konusundaki büyük gelişim projesini durdurmamıştır. Hoover Barajının tamamlanmasının üzerinden neredeyse on yıl geçtikten sonra, ABD ve Meksika sonunda anlaşma yapabilmiştir. Dahası, bu Anlaşma’da (1944) ABD Meksika’ya yıllık sadece 1,9 milyar metreküp su vermeyi taahhüt etmiştir. Hoover Barajı’nın arkasındaki Mead Gölü’nün depoladığı 35 milyar metreküp suyla kıyaslandığında, bu miktar suyun sadece küçük bir kısmını oluşturmaktadır. Bu nedenle, nehrin ulusal mı yoksa sınır aşan mı olduğuna bakılmaksızın, baraj inşa etmenin refaha ulaşmak için seçilecek en temel yol olduğu dünya genelinde pek çok ulus tarafından kabul edilebilir ve edilmektedir de. 

Bir ulusun sözde “su misyonu” trenini ne zaman yakaladığına bakılmaksızın, barajlar her zaman inşa edildikleri ülkenin ekonomisini “kaldırma kuvvetine” sahip olmakta ve hatta ulusal sınırları aşarak bölgeye ekonomik fayda sağlamaktadır. Örneğin, Etiyopya’daki Büyük Rönesans Barajı’ndan üretilecek elektrik Sudan ve Mısır gibi enerji ihtiyacı olan ekonomiler için ucuz ve sürdürülebilir enerji sağlayabilir. Benzer şekilde, GAP Projesi’nin, verimde artış gibi olumlu tarımsal etkileri de bunlardan bağımsız düşünülemez. Nihayetinde, bölgede bulunan tüm ülkeler daha iyi konuma gelecektir. Ilısu da bunun bir istisnası değildir. Türk ekonomisine yıllık 1,3 milyar Türk lirası değerinde katkı sağlayacaktır. Ancak, daha geniş bir perspektiften bakılırsa, Ilısu genel olarak bölge ekonomisine de katkıda bulunacaktır.

Ilısu Barajına ilişkin yukarıda tartışılan tüm boyutların dışında, iklim değişikliğinin tehdidi altında olan bölgede oluşturduğu olumlu etkiler de dikkate değerdir. İklim değişikliğinin etkileri Mezopotamya’da oldukça belirgin bir hal almıştır. Yoğun sıcak hava dalgaları, uzun süren yağışsız dönemler, Toros dağlarındaki kar örtüsünün erken erimesi gibi daha önce görülmemiş, olağandışı olaylar kaydedilmektedir. İklim değişikliğinin neredeyse tüm etkileri bölgedeki su varlığını olumsuz yönde etkileyecektir. Bu koşullarda, yaklaşık 11 milyar metreküp su hacmiyle, Ilısu, uzun süren kuraklık dönemleri için bir güvence olacaktır. Havzada buharlaşmanın en az meydana geldiği bölgede yer alması, barajı kurak dönemler için mükemmel bir depo haline getirmektedir. Topografik yapısı ve coğrafi konumu, aşağısında yer alan ve buharlaşmadan dolayı çok kayıp veren tüm Irak barajlarından daha iyidir. Sonuç olarak, Ilısu’ya ilişkin tartışmalarda, bu barajın iklim açısından sağladığı yararlar göz ardı edilmemelidir.