Ortadoğu’da İnsani Güven(siz)lik(I): İnşa Halindeki Bir Kavrama Genel Bakış

Güvenlik çalışmaları Soğuk Savaş'ın ardından yaygınlık kazanmıştır. Güvenliğin önceleri göz ardı edilen (veya üzerinde yeterince çalışma yürütülmeyen) alanları daha yakından mercek altına alınmıştır. İnsani güvenlik de bu kavramlardan biridir. Esasen, bir sentez oluşturma çabasıdır ve bu kavram çerçevesinde son on yıllarda güvenlik çalışmalarında kaydedilen değişimgözlenebilir. Bu kavram, güvenlik çalışmaları açısından çok geniş, belki de en geniş kapsamlı terimlerden biridir. Ortadoğu,ne yazık ki, bölgenin kayda değer kesimlerinde, insani güvenliğin hemen her boyutunun ne kadar ciddi ölçüde ihlal edildiğine ilişkin gözlemlerin yapılabileceği çok uygun bir mikro evren niteliği taşımaktadır.

1994 İnsani Gelişme Raporu, düşünsel boyutta "nükleer güvenlikten insani güvenliğe" doğru ciddi bir geçişin yapılması gerektiğini vurgulamıştır. Rapor, meselenin çok tartışılan bir konu haline getirilmesi açısından iyi hazırlanmış öncü bir metin niteliğinde olup, yerleşik unsurları ihmal etmeden yeni güvenlik boyutlarını da başarıyla eklemlemiştir.Raporda kavramın iki temel boyutu vurgulanmıştır: "Açlık, hastalık ve baskı gibi kronik tehditlere karşı güvenliğin sağlanması" ve "gerek ev veya iş ortamında, gerekse toplumlarda günlük yaşamın akışını ani ve ağır bir şekilde sekteye uğratan sorunlara karşı koruma sağlanması".

Rapor, aynı zamanda insani güvenliğin "evrensel" bir mesele olduğunun altını çizmiştir. Bu, insani güvenliğin, refah düzeylerine ve eğitimlerine vb. bakılmaksızın tüm insanları ilgilendirdiği anlamına gelmektedir. Sadece yoksul ülkelerdeki insanlarla değil, aynı zamanda zengin ülkelerde yaşayan insanlarla da ilgilidir. Buna ek olarak, Rapor insani güvenliğin karşılıklı mekansal bağlantılılığına da değinmiştir. Diğer bir deyişle, dünyanın herhangi bir yerinde bir halkın güvenliği tehlikede olduğunda diğer tüm uluslar bundan değişen düzeylerde etkilenebilir. 1994 Raporu insani güvenliğin "insan odaklı" olduğu ve "erken önlemenin" "geç müdahaleden" daha çok işe yarayacağı gibi kilit fikirlere yer vermiştir. 

2002 yılında düzenlenen Milenyum Zirvesi'nin ardından, Japonya öncülüğünde Birleşmiş Milletler (BM) İnsani Güvenlik Komisyonu (CHS) oluşturulmuştur. 2003 yılında, CHS " İnsani Güvenlik,Şimdi" başlıklı raporunu yayınlamıştır. Bu belgede yeni bir tanım benimsenmiştir: "İnsani güvenlik, insanın özgürlüklerini ve yine insanın başarısını artıracak yollarla, tüm insanların yaşamlarınınesasen korunması anlamına gelmektedir.İnsani güvenlik, insanların ciddi ve yaygın tehdit ve durumlardan korunması demektir.İnsanların güçlerinin ve isteklerinin üzerinden yürütülen süreçlerin kullanılması anlamına gelmektedir. Yaşamını sürdürme, geçinme ve itibar yapıtaşlarını hep birlikte insanlara sunan siyasi, sosyal, çevresel, ekonomik, askeri ve kültürel sistemlerin oluşturulması demektir.” Daha sonra, 2006 yılında BM bünyesinde, Japonya ve Meksika'nın eş başkanlığında, 34 Üye Devleti kapsayan “İnsani Güvenlik Dostları" kurulmuştur. Amacı, diğer uluslararası kuruluşlarla birlikte, BM Üye Devletlerine gayriresmi bir tartışma ortamı sunmak olan,resmiyetin dışında, açık uçlu bir forum şeklinde tasarlanmıştır.

İnsani güvenlik aynı zamanda stratejilerle de ilişkilidir. İnsani güvenlikle ilgili stratejiler ikiye ayrılır: Koruma ve güçlendirme. İnsani Güvenlik Komisyonu, korumayı, "devletlerin, uluslararası kurumların, STK'ların ve özel sektörün insanları tehditlere karşı korumak için belirlediği stratejiler" olarak tanımlamaktadır. Bu bağlamda, insanların kontrol edemedikleri tehditlerle (doğal afet, finansal kriz ve çatışmalar) karşılaştıklarının kabul edilmesinden hareketletedbirlerin "yukarıdan aşağıya" biçimde belirlenmesianlamını taşımaktadır. İnsani güvenlik sistematik, kapsamlı ve önleyici koruma gerektirir. Uluslararası kurumlar, sivil toplum ve STK'lar gibi diğer aktörler de önemli roller oynasa da, devletlerin bu korumayı sağlamada temel sorumluluğa sahip olduğu kesindir. Güçlendirme ise, "insanların zor durumlara karşı direncini geliştirmesini sağlayan stratejilerden" oluşmaktadır ve bireylerin ve toplumların bilinçli seçimlerde bulunma ve kendi "yararlarına" olacak şekilde hareket etme kapasitelerini geliştirmeyi amaçlayan "aşağıdan yukarıya" tedbirler anlamına gelmektedir. Güçlendirme sadece insanların tam potansiyellerini geliştirmelerini sağlamaz, aynı zamanda onların "kendileri ve başkaları için insani güvenliği sağlamaya yönelik çözüm bulma ve uygulama sürecine dahil olmalarına" da izin verir.

Özetlemek gerekirse, insani güvenlik artık daha açık bir şekilde tanımlanmış bir terimdir. İlk olarak, insani güvenlik insan odaklıdır. Bu, bireyi analizin merkezine koyduğu ve böylece bireylerin yaşamlarını sürdürmelerine, geçinmelerine ve itibarlarına tehdit oluşturan koşulları göz önünde bulundurduğu anlamına gelmektedir.İkinci olarak, birden çok sektörü ilgilendirmektedir. İnsani güvenlik güvensizliklerin çok sektörlü bir değerlendirmesine dayanır ve tehditlere yönelik geniş bir anlayışı ve bu tehditlerin ekonomi, gıda, sağlık, çevre, birey, toplum ve siyasi güvenlik açılarından olası nedenlerini ortaya koyar. Üçüncü olarak, insani güvenliğin tehdit ve müdahalelerin karşılıklı bağlantılılığının altını çizdiği iki nokta vardır. "Birincisi, her tehdidin bir diğerini beslediği düşünüldüğünde domino etkisi yaratacak şekilde birbirleriyle bağlantılıdırlar. Örneğin, şiddetli çatışmalar, mahrumiyet ve yoksulluğu beraberinde getirebilir. Bu durum da kaynakların tükenmesine, bulaşıcı hastalıklara, eğitim yetersizliğine vb. neden olabilir. İkincisi, belirli bir ülke veya bölgedeki tehditler daha geniş alanlara yayılabilir ve bölgesel veya uluslararası güvenlik açısından olumsuz dışsallıklar doğurabilir." Dördüncü olarak, insani güvenlik kapsamlıdır. Bu, güvenlik, kalkınma ve insan hakları gündemlerini bir araya getiren işbirlikçi ve çok sektörlü tepkilere ihtiyaç olduğu şeklinde bir anlama gelir.Beşinci olarak, bu kavram bağlama özgüdür. Güvensizlikler, farklı ortamlarda önemli ölçüde değişiklik gösterdiğinden, insani güvenlik her duruma yönelik uygun mukabelede bulunan, bağlama özgü çözüm arayışını teşvik etmektedir. Altıncı olarak, insani güvenlik önlem odaklıdır. Yani, güvenliklerin getirdiği riskleri ve temeldeki nedenleri engellemek nihai amacıyla bunlara ulaşmak için, insani güvenlik koruma ve güçlendirme stratejileri geliştirmeye çalışır.

Korkuya maruz kalmama, yoksulluğa maruz kalmama ve itibarsızlığa maruz kalmama gibi üç temel modern özgürlüğün kesişiminde yer alan insani güvenliğin birçok alanı içinde barındırdığı kesindir. Bir sonraki bölümün temel eksenini oluşturacak iki nokta şunlardır: İlk olarak, bütüncül çağrışımına rağmen, insani güvenlik birbiriyle bağlantılı boyutlara ayrılabilir. İkinci olarak, Ortadoğu insani güvenliğin ayrıca bağlantılı olduğu uygunmikro evrenlerden birini teşkil etmektedir. İnsani güvenlik kavramına ilişkin kısa bir genel bakışın ardından, gelecek bölümde Ortadoğu'da karşılaşılan insani güven(siz)lik sorununun arkasındaki nedenler, farklı boyutlardan analiz edilecektir.