Ortadoğu’da Nükleer Silahlardan Arındırılmış Bölge (NSAB) Oluşturulması Çabaları ve Türkiye

Güvenlik sorunları ve silahlanma yarışı denilince ilk akla gelen bölgelerin başında şüphesiz Ortadoğu sayılabilir. Klasik silah sistemleri olarak bilinen tank, top, roket v.b. konvansiyonel silahların nitelik ve nicelik bakımından çok yüksek miktarlarda bulunduğu Ortadoğu bölgesinde, konvansiyonel olmayan, bir diğer deyişle, Kitle İmha Silahı (KİS) kategorisinde değerlendirilen nükleer, kimyasal ve biyolojik silahlar ile bunları uzak menzillere gönderme araçları olarak bilinen balistik füzelere sahip olan ya da sahip olma yolunda ilerleyen ülkelerin sayısı azımsanamayacak seviyededir. Hem konvansiyonel silah sistemlerinin hem KİS kapasitelerinin giderek artması, Ortadoğu’daki istikrarsızlık ortamını ve buna sebep olan faktörleri yakından bilen uzmanlar tarafından endişe ile karşılanmaktadır. Bu endişeleri gidermek amacıyla ortaya konulan önerilerden bir tanesi de Ortadoğu bölgesinin nükleer silahlar başta olmak üzere tüm kitle imha silahlarından arındırılması önerisidir. Nükleer silahlar konusunda 1974 yılında İran ve Mısır tarafından Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu nezdinde bir girişimde bulunulmuştur. Süreç zaman zaman kesintiye uğrasa da Ortadoğu ile bağlantılı güvenlikle ilgili hemen bütün tartışmalarda gündeme gelmeye devam etmektedir. Bu yazının amacı, Ortadoğu’da Nükleer Silahlardan Arındırılmış Bölge (NSAB) oluşturulması çabalarının ortaya çıkışı, gelişimi ve bugün itibarıyla bulunulan aşama hakkında bilgi vermek ve yıl sonunda Helsinki’de yapılması beklenen toplantıdan ne gibi sonuçlar çıkabileceği hakkında değerlendirmeler yapmaktır. İsrail’in Gazze’ye yönelik başlattığı son askeri operasyon ile son derece gerginleşen Ortadoğu’nun siyasi ortamında söz konusu toplantının ileri bir tarihe bırakılması ya da tümüyle uluslararası siyasetin gündeminden düşmesi durumunda dahi konuyla ilgili tartışmalar ve girişimler akademik çevrelerde sürecektir.