Ortadoğu ve Kuzey Afrika Ülkelerinde Genç İşsizlik Sorunu

Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Japonya gibi, dünyanın gelişmiş ülkeleri hızla düşen doğum oranları ve yaşlanan nüfus problemi ile karşı karşıya iken, Ortadoğu ve Kuzey Afrika (OKA) ülkelerinde temel demografik özellik gençlerin nüfusun ağırlıklı oranını oluşturmasıdır. Bu durum, bir yandan giderek önemi artan bir dinamik işgücünün ve insan sermayesinin varlığı biçiminde yorumlanabileceği gibi, beraberinde bu ülkelerde dünyanın diğer bölgeleri ile kıyaslandığında oldukça yüksek bir genç işsizlik sorunu ortaya çıkarmaktadır.Sadece Yemen gibi bölgenin en az gelişmiş ülkesinde değil, Türkiye gibi bölgenin en gelişmiş ülkesinde ve Suudi Arabistan gibi dünyanın en büyük petrol rezervlerine sahip ülkesinde de geçlerin iş bulma olasılıkları giderek azalmaktadır. Bu durumun yarattığı sosyo-ekonomik ve politik sorunlar yanında, artan genç işsiz sayısı bölgenin en büyük sorunlarından biri olan radikal örgütler için büyük bir potansiyel üye havuzu da yaratmaktadır.

İşsizlik bir piyasa, işgücü piyasası, dengesizliğidir. Bir piyasa dengesizliğinin iki yanı vardır; arz fazlası (eksikliği) ve talep fazlası (eksikliği). İşsizlik sorunu, işgücü piyasasında var olan işgücü arzına, piyasanın yeteri kadar talep yaratamamasından kaynaklanmaktadır. İşgücü arz fazlası, piyasa aksaklıkları yanında, temel olarak hızlı nüfus artışından kaynaklanmaktadır. Dünya Bankası (DB) verilerine göre, dünyanın nüfus artış hızı 1990 yılında % 1.7 iken, OKA ülkelerinde % 3.5 ile dünya ortalamasının 2 katının üstündeydi. 2011-2015 arasındaki beş yıllık ortalamalar dikkate alındığında, dünya nüfus artışının % 1.2, OKA ortalamasının ise % 1.9 olduğunu gözlemlenmektedir. Böylece, dünya nüfus artış hızı da yavaşlamak ile birlikte OKA ülkelerinde nüfusun çok daha hızlı azaldığı ve dünya nüfus artış hızına yakınsadığını görüyoruz. Buna karşın, nüfus artışı hala dünya ortalamasının 1.6 katıdır. Avrupa Birliği (AB)’nin son beş yıldaki % 0.2 olan nüfus artış hızı ile kıyaslandığında ise OKA ülkelerinde nüfus artışının büyüklüğü daha belirgin hale gelmektedir. Öte yandan nüfus artış hızları bakımından OKA ülkelerinde homojen bir yapı söz konusu değildir. Örneğin son beş yılda İran’ın nüfus artış hızı ortalaması % 1.3 iken, Irak’ta % 3.3, Suudi Arabistan’da % 2.3, Mısır’da % 2.2 ve Türkiye’de % 1.7’didir.

İşgücü piyasasının işsizliği doğuran diğer aksaklığı ise talep yetersizliğidir. Bu yönü ile yapısal olarak adlandırılan ve işgücü niteliği ile işin gerektirdiği niteliğin örtüşmemesinden kaynaklanan işsizlik ve iş arama sürecindeki işsizliği ifade edene geçici işsizlik dışarıda bırakıldığında, işsizliğin temel nedenini ekonominin istihdam yaratacak yeteri kadar alt yapı ve üretken yatırım yapamaması oluşturmaktadır. Yatırımların kaynağını ulusal tasarruflar oluşturmaktadır. Hem yatırımın ve tasarrufun düzeyi, hem de tasarruf ile yatırım arasındaki farkı ifade eden tasarruf açığı o ekonominin istihdam yaratma potansiyelini yansıtmaktadır. 2011-2015 dönemi dikkate alındığında, dünyanın ortalama olarak dünya ulusal gelirinin yaklaşık olarak dörtte birini tasarruf ettiğini ve sabit sermaye yatırımlarına aktardığını gözlemliyoruz. Bu dönemde AB ise gayrisafi yurtiçi hasıla (GSYH)’sının yaklaşık olarak % 22’sini tasarruf ederken, GSYH’sının % 20’si kadar yatırım yapmaktadır. Yani AB’de % 2 büyüklüğünde bir tasarruf fazlası söz konusudur. Türkiye’de ise tersi bir durum söz konusudur; yurtiçi tasarruflar iken, yatırımlar % 21 düzeyindedir. Öte yandan, Arap Dünyası (AD) ve OKA’da oldukça yüksek bir tasarruf fazlası söz konusudur; bu iki ülke grubunda tasarruf ve yatırımların oranı sırasıyla % 24 ve % 39’dur. OKA’nın Türkiye’den sonra en büyük ikinci ekonomisi olan Suudi Arabistan’da ise tasarruf fazlası çok daha büyüktür; tasarrufların oranı % 25 iken, yatırımların oranı % 45’dir. Bunun anlamı, tasarruf fazlasının bu ülkelerde istihdam yaratacak yatırımlar yerine diğer ülkelerdeki yatırımların finansmanı için kullanılıyor olmasıdır.

Yatırım yetersizliği ekonomik büyümenin de yavaş olmasına neden olmaktadır. Yüksek faiz gibi yatırım maliyetlerini artıran unsular yanında, yavaş ekonomik büyüme de üretken yatırım talebini azaltan önemli unsurlardan birisidir. Ekonomik büyüme oranları 2008 küresel ekonomik krizinden sonra gelişmiş ülke ekonomilerinde başta olmak üzere önemli ölçüde zayıfladı. Son beş yıl dikkate alındığında dünyada ortalama büyüme hızı % 2.6 olarak gerçekleşti. Bu dönemde AB’de büyüme oranı ise yalnızca %1 oldu. AD ve OKA ülkeleri ise % 3.1 ile uzun dönem büyüme oranlarının önemli ölçüde gerisinde bir büyüme performansı gösterdiler. Üstelik son iki yılda petrol ve diğer enerji kaynakları fiyatlarındaki düşme nedeniyle büyüme oranları % 2.5 ve % 2.9 olarak gerçekleşti.

Yetersiz altyapı ve üretken yatırımlar, düşük büyüme oranı ve 2010 yılından beri bölgede yaşanan sosyo-politik istikrarsızlık, savaş ve terör hem ortalama hem de genç işsizliğin artmasına neden oldu. 2011-2015 döneminde OKA ülkelerinde ortalama işsizlik oranı % 11.1 iken, bu oran erkeklerde % 8.6, kadınlarda ise % 20.2 olarak gerçekleşti. 15-24 yaş gurubundaki işsizlik oranını ifade eden genç işsizlik ise ortalama olarak % 28.9, erkeklerde % 23.8 ve kadınlarda % 46.1 gibi oldukça yüksek düzeylerde gerçekleşti. Küresel ekonomik krizi henüz aşamamış olan AB’de bu dönemde ortalama genç işsizlik oranı % 24.2, erkeklerde % 24.3 ve kadınlarda ise % 24.2’dir. Görüldüğü gibi, OKA hem AB’den 4.7 puan daha yüksek ortalama genç işsizlik oranına hem de AB’nin yaklaşık olarak iki katı daha yüksek genç kadın işsizlik oranına sahiptir. Dünya ortalama genç işsizlik oranları dikkate alındığında OKO ülkelerindeki genç işsizlik sorunun boyutu daha iyi anlaşılabilmektedir. Dünyada ortalama genç işsizlik oranı son beş yılda % 13.9, erkeklerde % 13.3 ve kadınlarda ise % 15.5 olarak gerçekleşti. Buradan, OKA ülkelerinde genç işsizliğin dünya ortalamasının iki katından daha çok, erkeklerde iki katına kadınlarda ise üç katına yakın olduğunu görüyoruz. Bu büyüklükler bize yukarıda da değinilen günüz gelişmiş ekonomileri için önemli bir üretim faktörü açığı olan dinamik bir işgücünün OKA ülkelerinde bir soruna dönüştüğünü göstermektedir. Bu durum OKA ülkeleri için hem bir ekonomik kalkınma sorunu hem de sosyal ve politik bir istikrarsızlık kaynağıdır. Öte yandan bu sorunun yalnızca yatırım ve ekonomik büyüme oranlarının yükseltilerek ortadan kaldırılamayacağı da vurgulanmalıdır. Bu ülkelerde sosyo-politik ve ekonomik örgütlenme biçimlerinin demokratikleşme temelinde derin bir reform sürecine ihtiyacı vardır. Bu çerçevede eğitim ve sağlık gibi insan sermayesini geliştirecek yatırımlar, bilgi teknolojileri ve diğer alt yapı ve üretken yatırımları artıracak ekonomi politikalarının ivedilikle hazırlanıp uygulamaya konulması gerekmektedir. Ayrıca, bu dönüşümlerin modern ekonomilerde işlerin gerektirdiği niteliklerle işgücü niteliğini örtüştürecek bir çerçevede gerçekleştirilmesi bir zorunluluktur.