Ortadoğu’da Jeopolitik Hareketlilik

Geçtiğimiz mart ayının son 10 gününde Necef'te (Negev), Şarm el Şeyh'te ve Akabe'de üç zirve düzenlenmiştir, hepsinde de İsrail doğrudan veya dolaylı olarak öne çıkan aktör olmuştur. ABD, Mısır, Fas, BAE ve Bahreyn dışişleri bakanlarının katılımıyla Necef Çölü’nde 27-28 Mart'ta düzenlenen "Negev Zirvesi"nde katılımcı ülkeler İran’a karşı koyma konusunda birlik oluşturmaya çalışırken, ABD bölgede güvenlik konusunda üstlendiği rolü gözden geçirmektedir.  Rusya ile Çin ise Washington’ın bıraktığı boşluklardan faydalanmakla uğraşırken yeni diplomasi ve güvenlik ilişkileri Ortadoğu’yu yeniden şekillendirmektedir.

27 Mart’ta Necef’te başlayan tarihî zirve, Arap, İsrailli ve ABD’li yetkilileri yeni yeni filizlenen ortaklıklarını görüşmek üzere İsrail topraklarında ilk kez bir araya getirirken değişen ittifakları da ortaya koymuştur. Bu görüşme, Mısır, İsrail ve BAE liderleri arasında Şarm eş-Şeyh’te ve Ürdün Kralı 2. Abdullah’ın, Ürdün’ün güneyinde yer alan Akabe bölgesinde Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es- Sisi, Abu Dabi Veliaht Prensi Şeyh Muhammed bin Zayid Al Nahyan ve Irak Başbakanı Mustafa el- Kazımi ile bir araya gelmesinin ardından bir hafta içinde dikkate değer üçüncü bir Ortadoğu buluşması olmuştur.

2020 yılına kadar Mısır ve Ürdün haricinde Arap ülkelerinin hiçbirinin İsrail ile resmî ilişkisi bulunmamaktaydı. İsrail ile kamuoyu önünde gerçekleştirilen görüşmeler, Filistin meselesinin Arap hükûmetlerinin gündemlerindeki öncelik sırasını da bir bakıma göstermiştir. İsrailli ve Arap diplomatların, resmî savunma ortaklıklarının yanı sıra yeni askerî ve ekonomik ilişkiler ve İran’a yönelik ortak bir strateji hakkında konuştukları anlaşılmaktadır. Bu bağlamda Ortadoğu’daki değişikliğin en büyük göstergelerinden biri, İran ile yapılan nükleer anlaşma müzakereleri ve Ukrayna’daki savaş konusunda ABD ile müttefikleri arasında ortaya çıkan yeni çatlaklar olmuştur. Biden yönetimi, İsrail ile Suudi Arabistan’ı, Tahran ile temas kurma ve Rusya’yı dışlama konusunda kendi tutumunu benimsemeye ikna etmeye çalışmaktadır.

“Necef Zirvesi”, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ı İsrail, Bahreyn, Fas ve BAE’nin en üst düzey diplomatlarıyla bir araya getirmiştir. Sudan’a ilaveten, bu üç Arap ülkesi, 2020’de İbrahim (Abraham) Anlaşmalarıyla birlikte İsrail’le ilişkileri normalleştirmişti. Mısır’ın en üst düzey diplomatı da son dakikada yapılan bir eklemeyle zirveye katılmıştır ve bu da ülkenin İsrail ve diğer ülkelerle daha sıkı ilişkiler kurmaya hazır olduğunun bir işareti olmuştur. Görüşmelerde ayrıca İbrahim (Abraham) Anlaşmalarının resmî bir savunma ittifakı doğurup doğurmayacağı ve herhangi bir yeni askerî ilişkide ABD’nin nasıl bir rol oynayacağı sorularına yanıt net olmasa da bu konuların tartışıldığı anlaşılmaktadır. İsrail ve yeni Arap ortakları, İran’ın orta menzilli füze ve SİHA cephaneliğine karşı koymak için füze ve hava savunma sistemlerine odaklı görüşmelere hız vermektedir. Fakat bu zirve, İran konusunun kolayca çözülecek bir husus olmadığını ortaya koymuştur. İsrail ve yeni Arap ortakları kısa dönemde muhtemelen hep birlikte askerî iş birliklerini ve füze savunma kapasitelerini güçlendirecektir. Bu bağlamda bu zirvelerin ve ittifakların bir nedeninin de İran nüfuzuna karşı denge kurma amacı olduğu görülmektedir. Üst düzey bir ABD’li yetkilinin belirttiğine göre, İsrail’le ilişkileri normalleştirmekten kaçınan Suudi Arabistan, daha yakın bir askerî iş birliği yapılması konusunda İsrail’le arka planda görüşmelerde bulunmuştur.

Geçen hafta da Şarm el Şeyh'te İsrail Başbakanı Naftali Bennett, Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah es-Sisi ve BAE’nin fiilî lideri Şeyh Muhammed bin Zayid ile görüşmek üzere Mısır’a gitmişti. Bu esnada liderler, güvenlik ve ekonomi ilişkilerinin derinleştirilmesi ve nükleer anlaşma yaklaşırken İran’a karşı konulması hakkında görüşmeler gerçekleştirmiştir. Son gelişmeler açısından değerlendirildiğinde, bölgede siyasi ve ekonomik rekabetlerin değiştiği ve bölgesel jeopolitiğin yeniden şekillendiği anlaşılmaktadır. Katar, komşularının üç buçuk yıllık ambargosunun ardından Körfez İşbirliği Konseyine geri dönmüştür. BAE ve Suudi Arabistan, yıllar süren gerginliğin ardından Türkiye ile görüşmeler yapmaktadır. BAE, İran’ın bölgedeki nüfuzunu azaltma umuduyla Suriye rejim lideri Beşar Esad ile ilişkilerin yenilenmesine yönelik girişimlerde başı çekmektedir. Washington’ın Kiev’e destek çağrısına rağmen Basra Körfezi’nin petrol zengini monarşilerinin ve İsrail’in tarafsız kalmaları veya Rusya’nın Ukrayna işgaline yönelik eleştirilerini hafif tutmaları bu değişimin başka bir işaretidir. Bu arada Suudi Arabistan ve BAE, İran ile daha yakın diplomatik ve ekonomik ilişkiler kurmaya çalışmaktadır. Ne var ki Suudi Arabistan, bu ay aralarında düzinelerce Şii Müslüman’ın da olduğu 81 kişiyi idam ettikten sonra bu görüşmeler kesintiye uğramıştır.

Filistin meselesi ise toplantıda büyük ölçüde göz ardı edilmiş görünmektedir. ABD Dışişleri Bakanı Blinken, İsrail Dışişleri Bakanı Lapid ile yaptığı basın toplantısında ABD dış politikasının iki devletli bir çözüme bağlı kalmaya devam ettiğini vurgulamıştır. Nitekim Arap-İsrail koalisyon partilerinden oluşan Birleşik Liste'den yapılan açıklamada, “Necef Çölü’nde gerçekleşen zirve bir barış zirvesi değil, İsrail hükûmetinin Filistin meselesini kenara itmeye yönelik stratejik hedefini gerçekleştirme yolunda atılmış bir adımdır” denilmiştir.

“Negev Zirvesi’nin” tartışmalı Kudüs yerine Necef Çölü’nde Sde Boker'de gerçekleştirilmesi Arap ülkelerindeki hassasiyetler nedeniyle bir taviz olabilir. Fakat tam tersi bir şekilde İsrail devletinin kurucusu David Ben-Gurion'un emeklilik yeri olan Sde Boker, Arap ülkelerinin Filistin sorununu büyük ölçüde görmezden gelebileceğinin bir işareti de olabilir. Zirve, Arap liderlerin Beyrut'ta Filistinlilere destek çağrısında bulunan ve Arap Barış Girişimi'ni doğuran efsanevi toplantıdan tam yirmi yıl sonra gelmesi bakımından da önem arz etmektedir. Öte yandan, Ukrayna savaşı da bölge ülkelerinin Washington ve Moskova'nın Ortadoğulu müttefiklerini zor durumda bırakmıştır. Suriye ve İran, Rusya'yı destekliyor olsa da bunu tedirginlikle gerçekleştirmektedir. İsrail’deki ve Arap dünyasındaki ABD müttefikleri de açıkça Washington'ın tarafını tutmaya istekli olmamışlardır.

İsrail ve Körfez ülkelerinin son on yılda Washington ile bölgesel ve küresel meselelerde artık tamamen hemfikir olmadığı görülmektedir ve bu ülkeler stratejik seçeneklerini çeşitlendirmeye çalışmaktadır. Bu çerçevede İsrail de Körfez ülkeleri de Rusya'ya, Çin'e ve birbirine el uzatmaktadır. Söz konusu ülkeler, bu bağlamda Rusya’yla askerî ilişkiler geliştirmiştir ve Tahran'ın nükleer silah geliştirmesini durdurmaya ilişkin bir anlaşma güvence altına alınabilirse Moskova'nın yasaklı İran nükleer malzemeleri için bir depo olacağına güvenmektedir. İsrail, Suriye'deki kaosu kontrol altına almak için Rusya’yla askerî koordinasyonun da gerekli olduğunu düşünmektedir. Nitekim BAE ve Suudi Arabistan’la İsrail, 25 Şubat 2022’de Güvenlik Konseyinin bir kararını desteklemekten kaçınmışlarsa da çarşamba günü işgali kınayan Genel Kurul kararını desteklemişlerdir.  Öte yandan, İsrail bazı kararlar almasını engellediği için Biden yönetimine tepki göstermektedir. Bunlar arasında Ukrayna’yı “demir kubbe” ile (füzesavar sistemi) desteklemek istemesi bulunmaktadır. İsrail, Yediot Aharonot 15 Şubat 2022 tarihli gazetesinin haberine göre, ABD Ukrayna'ya Demir Kubbe Füze Savunma Sistemi teslimatını engellemiştir. İsrail’de çıkan haberler Beyaz Saray’ın İsrail’i BAE’ye ikna etmeye ve onu Rusya’yı kınama kararı lehine oy vermeye teşvik ettiğinden söz etmektedir. Fakat İsrailliler Biden yönetiminin arzusuna uyarak Körfez’deki yeni müttefiklerini oylama için ikna etmeye istekli olmadı.

Rusya’yla ilişkiler konusunda İsrail kendi gündemini takip etmektedir. İsrail, Suriye’deki Rus mevcudiyeti sebebiyle Rusya’yla ilişkisini günden güne sağlamlaştırma ihtiyacı duymaktadır. Mevcut bilgiler Rusya’nın İsrail’in bölgedeki kaygılarını anladığına ve onunla bazı anlaşmalara vardığına işaret etmektedir. Bunların en bariz olanı Suriye’nin İsrail’in güvenliğini tehdit eden bir merkeze dönüşmesini engelleme amacıyla İsrail tarafından İran’ın ve müttefiki Hizbullah’ın Suriye’deki mevzilerine düzenlenen hava saldırılarına Rusya’nın göz yumması olmuştur.

Küresel ve bölgesel gelişmeler, bölgedeki bu yeni diplomasi ve güvenlik ilişkileri Ortadoğu’da jeopolitik ortamı yeniden şekillendirmektedir. Covid-19 salgını ve sonrasındaki ekonomik sıkıntılara bir de Ukrayna savaşı ve dünyanın Rus petrolüne ve gazına bağımlılığı eklenince Basra Körfezi’ndeki fosil yakıtlara ilgi yeniden artmaktadır. Bütün bunlara İran ile tekrar başlayan nükleer müzakereler ve İran’ın Şii milisler üzerinden bölgede kurduğu nüfuz da eklenince bölgedeki jeopolitik dengelerin ve ittifakların yeniden şekillendiği anlaşılmaktadır. Dünyanın gözünün Ukrayna’da olduğu şu sıralarda Ortadoğu ilginç gelişmelere sahne olmaktadır ve bu eğilim devam edecek gibi görünmektedir.