PKK-KDP İlişkisinde IŞİD Etkisi

IŞİD'in Irak ve Suriye'nin kuzeyinde Kürt güçleriyle savaşması, Kürt siyasi parti ve örgütler arasındaki ilişkinin seyrini yakından etkiliyor. Bu etki, Kürt aktörlerin ilişkisinde kimi zaman rekabetin kimi zaman da ortak tavrın öne çıkmasına neden olurken, Kürtlerin ortak düşmanı IŞİD'e karşı beklenenin aksine Kürt ulusal mücadelesinde birleşemedikleri ve ayrışma noktalarının daha da belirginleştiği görülüyor.

Suriye'nin kuzeyinde Kürt nüfusun yaşadığı Rojava bölgesinde IŞİD'e karşı mücadeleyi PKK ile PKK'nın Suriye kolu PYD (Demokratik Değişim Partisi) yürütürken, IKBY (Irak Kürt Bölgesel Yönetimi)’de KDP (Kürdistan Demokratik Partisi) bu mücadeleye liderlik ediyor. KDP, IŞİD'le mücadelede IKBY'deki siyasi ve askeri etkinliğini kaybetmeden Rojava'da kendisine alan açmak isterken, PKK da Rojava'da başat gücünü koruyarak IKBY'de alternatif aktör olmak istiyor. Her iki aktör, IŞİD'in saldırılarına tek başına karşı koyamadıkları zaman birbirlerine Kürt milliyetçiliği üzerinden kurdukları bağla ve Kürt kamuoyunun etkisiyle askeri ve lojistik yardımda bulunuyor. Öte yandan, hem PKK hem de KDP, bu yardımların sınırlı ve geçici tutulması, kendi bölgelerindeki otoritelerinin sarsılmaması ve Kürt kamuoyunda bir diğer aktörün yıldızının parlamaması için dikkatli davranıyor.
 
IŞİDle Savaşta Anlaşmazlıklar Yüzeye Çıktı
PKK ve KDP'nin temel anlaşmazlık noktaları olarak bilinen Kürt ulusal liderliğindeki tarihi rekabetleri, mücadele yöntemleri ve politik duruşlarındaki farklılık devam ederken, her iki aktörün IŞİD saldırılarına karşı geçici işbirliğiyle mevcut anlaşmazlık hatlarının daha da belirginleştiğini ve karşılıklı güvenin daha kırılgan hale geldiğini söyleyebiliriz. IŞİD’in Haziran 2014’te IKBY sınırlarındaki Sincar ve çevresine, Eylül 2014’te de Rojava’daki Kobani kantonuna girmesi, PKK ve KDP arasındaki ilişkide yeni bir döneme kapı aralamıştır.
 
Sincar Cephesi
 
IŞİD’in Sincar ve Mahmur çevresindeki saldırılarına karşı koyamayan ve geri çekilen KDP peşmergeleri, PKK ve PYD’nin askeri yardımları ile IŞİD tehlikesini büyük ölçüde uzaklaştırdı. Özellikle Ezidi nüfusun yaşadığı Sincar’da ve Türkiyeli Kürtlerin yaşadığı Mahmur çevresinde IŞİD işgalinin PKK’nın yardımlarıyla engellenebilmesi, IKBY’de PKK’nın prestijini artırdı. KDP’nin kurumsallaşmış, eğitimli ve modern silahlarla donanımlı peşmergelerinin alandan çekilmesi ise KDP’nin IKBY’deki otoritesini sarsarken, muhalif siyasi partilerin PKK’ya olan sempatisini de artırdı.
 
Sincar ve Mahmur’daki işgal devam ederken Kandil ve Rojava’dan bölgeye geçen PKK ve PYD, kurdukları güvenlik koridoru ile IŞİD’in elinden çok sayıda Ezidi ve Kürdü kurtardı. Bu sürede IKBY ve KDP Başkanı Mesut Barzani, cepheyi terk eden komutanları cezalandırarak Sincar’daki IŞİD işgaline karşı peşmergelerin büyük operasyonlar gerçekleştirmesini sağladı. Barzani IŞİD işgalinden kurtulan Sincar Dağı’nda yaptığı konuşmayla sarsılan otoritesini onarmaya çalışırken, PKK da Sincar’da Ezidileri silahlandırarak Sincar Savunma Birlikleri adı altında askeri bir birim kurdu. PKK Sincar’da IŞİD’le mücadelede elde ettiği meşruiyeti kalıcı hale getirmeyi amaçlayarak, Ezidilerin IKBY yönetimi tarafından korunmadığını, kendi özyönetimlerine sahip olmaları gerektiğini söyleyerek, Sincar Savunma Birlikleri’nden sonra yönetim komiteleri kurmaları için de girişimler başlattı. KDP, PKK’nın Sincar’da yerel komite yönetimleriyle Rojava’dakine benzer kantonlar kurmak istediğini ve bunun IKBY’de kardeş kavgasına neden olacağını ifade ederek komitelere karşı çıktı. Kendisinin Kobani’den çekildiği gibi PKK’nın da Sincar’dan çekilmesi gerektiğini söyleyen KDP, Sincar’daki özyönetim girişimlerini ‘yasa dışı’ olarak ifade ediyor ve bunu kendi iktidarına karşı başlatılan bir meydan okuma olarak görüyor.
 
Kobani Cephesi
 
IŞİD'in Rojava'daki Kobani kantonuna saldırısını tek başına püskürtemeyen PYD, daha önce KDP'den herhangi bir askeri birliğin geçişine izin vermezken Türkiye üzerinden gelen KDP peşmergelerinin geçici yardımıyla IŞİD tehlikesini zor savuşturmuştu. Kobani'deki direniş Kürtler için tarihi bir iz bırakırken, peşmergelerini IŞİD'e karşı PYD'nin yanında cepheye süren Barzani, bu süreçte hem askeri gücüyle hem de Türkiye ile yürüttüğü diplomasi ile hatırı sayılır bir popülerlik kazanmıştı. Kobani direnişinde Barzani'nin yardımı, PYD ve PKK'nın Rojava'nın güvenliğini sağlamada tek başına yetersiz olduğunu gösterirken, PKK'nın KDP'ye karşı tutumunun da belirli bir ölçüde yumuşamasına neden olmuştu. Barzani, Kobani direnişine katkısının kendisine açtığı alanı görmüş ve  PYD’nin Rojava’da uyguladığı sekter ve tekçi politikaları Duhok Anlaşması ile bozmaya çalışmıştı. Bahsi geçen anlaşmayla PYD, siyasi ve askeri yetkilerini belirli ölçüde KDP çizgisindeki ENKS (Suriye Kürt Ulusal Konseyi) ve TEV-DEM (Demokratik Halk Hareketi) ile paylaşarak Rojava’nın yönetimi için ortak bir konsey kuracaktı. Duhok Anlaşması ile PYD’nin Rojava’nın yönetiminden kısmen feragat etmesi beklenirken, KDP çevreleri bunu KDP’nin Kobani’ye yardımlarıyla ilişkilendirmişti. PYD ise Duhok sürecini, Kürtler arasında IŞİD’e karşı birleşme olarak görmüş ve IŞİD’e karşı Sincar'da PKK ve PYD’nin peşmergelere verdiği desteğin öneminden bahsetmişti. Duhok Anlaşması da, Ortadoğu’daki Kürt halklarının temsilinde söz sahibi olması planlanan ve 2012 yılından itibaren bir türlü gerçekleşmeyen Kürt Ulusal Kongresi gibi PKK ve KDP arasındaki ilişkinin gerilimi nedeniyle uygulamaya dökülemedi.
 
PKK ve KDP’nin Haziran 2014’te Sincar'da IŞİD’e karşı birlikte savaşması, iki aktörü yakınlaştırırken, ikili ilişkiler Eylül 2014’te KDP’nin PYD’ye Kobani direnişindeki desteği ve Ekim 2014’teki Duhok Anlaşması ile zirve yapmıştı. Ocak 2015’te Sincar’da Ezidilere özerk yönetim kurmaya çalışan PKK’nın girişimleri ve KDP’nin bunu iktidarına tehdit olarak görmesi neticesinde yaşanan kırılmayla bu yakınlaşma süreci de akamete uğradı.
 
İtikadi Farklılık Belirginleşti
Kürtlerin IŞİD’le mücadelesinde PKK ve KDP’nin tarihi rekabetlerinin yanı sıra itikadi farklılıklarının da yüzeye çıktığını söyleyebiliriz. KDP Sünni-muhafazakar yapısıyla bilinirken, PKK marjinal sol ve Marksist ideolojik temeller üzerine kurulmuştur. PKK, PYD’nin Rojava’da IŞİD’le mücadelede ABD ve Avrupa’da elde ettiği ‘seküler’ ve ‘taktik müttefik’ niteliklerinden yararlanırken, KDP’nin Ortadoğu’daki Sünni eksenin bir parçası olduğunu söyleyerek KDP-IŞİD ilişkisi kurmaya da çalışıyor. PKK’nın Avrupa’daki yöneticilerinden Kongra- Gel Eşbaşkanı Remzi Kartal, İran’ın temsil ettiği Şii eksene karşı güçlenen Sünni eksenin içinde IKBY yönetiminden bir kesimin de olduğunu, Sünni eksenli ülkelerin IŞİD üzerinden bölgede yapmak istedikleri dizayndan, KDP’nin de haberdar olduğunu söylüyor. KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu da bir yazısında konuyla ilgili "Irak’ta Sünniler, KDP ve Türkiye bir ittifak içindeler. Irak’ta IŞİD Musul’u işgal ederken böyle bir ittifaktan yararlanmıştır” ifadesini kullanıyor. Bu söylem, PKK tarafından dillendirilen ‘Sincar’da peşmergelerin (farklı dine inandıkları için) Ezidileri bilerek IŞİD işgaline bıraktığı’ iddiasını da güçlendiriyor.
 
PKK, AK Parti'nin IŞİD'e destek verdiği iddialarını, AK Parti ile itikadi ve diplomatik yakınlığı olan KDP için de tekrar ediyor. PKK'nın bu iddialarını ve Batı'da IŞİD'le mücadele eden örgüt algısını, AK Parti ve KDP karşıtlığında araçsallaştırma çabası olarak görebiliriz. KDP zorda olan IKBY ekonomisine rağmen hem IŞİD’in en büyük mağduru olan IKBY’de hem de Kobani’de IŞİD’le mücadelede gösterdiği çabayla ve uluslararası koalisyonu bölgesine davet etmesiyle, PKK’nın bu iddialarını gerçek dışı kılıyor.
 
lgesel Denklem
Bugüne kadar Kürtlerin ABD ve Batılı ülkeler nezdinde askeri ve diplomatik ilişkilerde öne çıkan tek yapısı KDP idi. PYD’nin IŞİD’le mücadelede Batı’da elde ettiği siyasi ve askeri kazançlardan güç devşiren PKK’nın da, KDP ile rekabetinde elini güçlendirdiğini söyleyebiliriz.
 
PKK ve KDP arasındaki artan rekabet şüphesiz IKBY'deki siyasi denklemi de etkiliyor. 'Seküler' çizgideki PKK’nın, IŞİD ve Suriyeli muhaliflere karşı Esad yönetimi ve en büyük destekçisi İran ile yakınlaştığı gibi IKBY’de de sol eğilimli KYB (Kürdistan Yurtseverler Birliği) ve Goran (Değişim) Hareketi’nin başını çektiği KDP muhalefetine katıldığı görülüyor.
 
Öte yandan İran'ın Suriye politikasında PKK ile yakınlaşması ve IKBY’de muhalefete desteği KDP’yi Türkiye’ye yakınlaştırıyor. Türkiye’nin IŞİD karşıtı koalisyona üslerini açarak katılması ise KDP-Türkiye ilişkilerini daha da güçlendirecek. Zira KDP, Türkiye’nin koalisyona katılmasıyla hem IŞİD’in IKBY’deki işgalinin engelleneceğini hem de Rojava’da oluşturulacak IŞID’siz bölgenin PYD’nin uzlaşmaz tavrını durduracağını düşünüyor. PKK ise Türkiye’nin koalisyona üslerini açarak katılmasını, hem Rojava'da PYD'nin ilerleyişini durdurma hamlesi hem de ABD’ye Kandil’i bombalamak için verdiği taviz olarak görüyor. Mevcut denklem, PKK ve KDP'nin hem IKBY ve Rojava'da hem de bölgesel politikalarında ayrışmalarının keskinleştiğine işaret ediyor.
 
Sonuç olarak, her iki aktörün de IŞİD’le mücadelede geçici işbirliği yaparken, elde ettikleri en ufak kazançları, tarihi anlaşmazlıklarında öne çıkmak ve kendilerine siyasi-askeri alan açmak için kullandığı görülüyor. Bu durum iki aktörün ilişkilerindeki gerginliği artırırken, itikadi ve  politik farklılıkların da etkisiyle artan rekabeti daha da belirginleştiriyor.

Bu yazı “PKK-KDP İlişkisinde IŞİD Etkisi” başlığıyla Ortadoğu Analiz Dergisi'nde yayınlanmıştır.