Rejim Yanlısı Milislerin 2021 Karnesi

2021 senesi Suriye’de devlet dışı silahlı aktörlerin (DDSA) devletlerle iş bölümünde güç kaybı yaşamadığı aksine güçlerini tahkim ettiği bir sene olmuştur. Suriye’deki DDSA’lar bahsinde genellikle HTŞ, ana akım muhalif gruplar, YPG/SDG ve IŞİD’e dair çalışmalar ön planda yer almaktadır. Bununla birlikte onlarca örgütten oluşan rejim yanlısı DDSA’lar da çatışmanın muhtelif cephelerinde önemli rol oynamış ve rejimin saha kontrolüne önemli katkı sağlamıştır. Ulusal Savunma Güçleri (USG), Yerel Savunma Güçleri (YSG), İran destekli milisler ve Şam’dan ziyade Tahran ve Moskova’ya yakın olan “otonom” ordu güçleri (4. Zırhlı Tümen ve 5. Kolordu) rejim yanlısı DDSA’ların önde gelenlerini oluşturmaktalar. Bu DDSA’ların 2021 senesi karnesine bakıldığında ise güney Suriye’de rejim içi kliklerin mücadelesi, doğu Suriye’de IŞİD ile savaş ve İran nüfuzunun artışı süreci ön plana çıkarken ekonomik olarak zor günler geçiren rejimin yeni finansman kaynaklarından olan “uyuşturucu üretim ve dağıtımı” sürecinde de bu DDSA’ların rol aldıkları gözlemlenmiştir.

İlk olarak güney Suriye’ye bakılacak olursa rejim cephesinin kendi içindeki nüfuz yarışının Dera’da yoğun bir şekilde yaşandığını görmekteyiz. Ayaklanmanın ilk kıvılcımının ortaya çıktığı Dera şehri uzun yıllar muhalif güçlerin kontrolünde kaldıktan sonra 2018’de Rusya’nın arabuluculuğu sonucunda rejimle muhalif unsurların bir uzlaşı anlaşması imzalamasıyla aktif bir çatışma cephesi olmaktan çıkmıştı. Ağır silahların teslimi karşılığında varılan uzlaşmada Rusya bölgede garantör rolü oynarken anlaşmaya rağmen tarafların birbirlerine karşı düşmanca konumlarından faydalanarak bölgedeki eski muhalifleri sahadaki kendi araçları hâline getirme yönünde bir irade orta koymuştu. Bu iradenin sonucu olarak Rusya’nın rejim ordusu içinde sıfırdan kurduğu 5. Kolordu’ya bağlı olarak Dera’daki eski muhalif unsurlardan oluşan 8. Alay yapılanması ortaya çıkarıldı. Bölge ve çevresinde dönem dönem Hizbullah ve İran’a yakın 4. Zırhlı Tümen ile gerginlikler yaşayan 8. Kolordu, güney Suriye’deki rejim içi nüfuz mücadelesinin Moskova cephesinin uzantısı konumundaydı. Moskova’nın direktifleri doğrultusunda Suriye’nin kuzeyindeki cephe hatlarına da konuşlandırılan bu milis güçler aynı zamanda Dera-Suveyde hattında Moskova’nın Şam-Tahran hattını dengeleme aracı olarak da görev yapmaktaydı. Henüz 2021’in ilk günlerinde 8. Alay ile Hava İstihbarat unsurları arasında Dera’da çıkan çatışma, bölgenin yıl boyu yaşayacağı çatışma ve gerginlik hâlinin sinyalini vermişti. Ocak ayının ikinci yarısı ve şubatın ilk yarısıysa Mahir Esad komutasındaki 4. Zırhlı Tümen’in Dera’ya bağlı Tafas kasabasını kuşatması çatışmalara sebep oldu. Aralarında “sözde” uzlaşma olan taraflar bu süreçte taciz saldırılarıyla gerginliği yükseltirken sürecin sonunda ateşkese ulaşılması yine Moskova’nın dahliyle gerçekleşti. Tafas’ta gerçekleşen ve hafif silahların da eski muhaliflerce rejime teslim edilmesini öngören anlaşmanın hemen ardından martta Şam&Tahran cephesinin benzer bir anlaşmayı Dera merkezde de uygulama niyeti olduğuna dair açıklamalar rejimin Dera valisi tarafından dile getirilmeye başlandı.

Bu gergin ortamda geçen mart-nisan aylarında, Dera şehri ve kırsalında rejim askerî güçleri ve istihbarat unsurlarına yönelik nokta saldırılar ve pusular gerçekleşirken, mayıs ayında gerçekleşecek olan rejim cumhurbaşkanlığı seçim süreci Dera’da rejime yönelik protestolarla geçti. Bu protestolar Rusya’nın eski muhaliflerden aksi yönde talebine rağmen devam etmiştir. Moskova’nın, eski muhalifleri çöl bölgesinde IŞİD’e karşı sevk etmek isteme sürecinde de eski muhaliflerin gönülsüz ve uyumsuz tavrı devam etmiştir ve Moskova’nın, Dera’daki eski muhalif milislerin arkasından yavaş yavaş çekilmesine yol açmıştır. Nisanda pek çoğu faili meçhul olmak üzere 50’den fazla milis ve asker, çatışmalar ve suikastlar sonucu hayatını kaybetmiştir. Mayısta ise bölgedeki rejim güvenlik güçlerine ve Baas Partisi’ne ait karargâhların saldırıya uğradığı buna karşılık rejim tarafından sokağa çıkma yasaklarının ve yoğun göz altıların gerçekleştiğine şahit olunmuştur. Yaz aylarıysa gerginliğin nihai olarak büyük bir çatışma sürecine evrilmesiyle geçmiştir. Bu süreçte Hizbullah, 4. Zırhlı Tümen, İran destekli muhtelif mezhepçi milis güçleri, USG, YSG ve Cumhuriyet Muhafızları unsurları rejim ordusuna bağlı diğer unsurlarla birlikte Dera el-Beled bölgesini kuşatma harekâtında yer almışlardır. Karşı tarafta ise 8.Alay ile birlikte yine eski muhaliflerden oluşan yerel bir kısım milis gücü yer almıştır. Moskova’nın güçlü desteğini kaybeden 8.Alay sonuç olarak Şam ve Tahran destekli milis güçlerin yoğun baskısı sonucu yeni bir uzlaşı anlaşmasını kabul etmek zorunda kalmıştır. Kanlı geçen yazın ardından 8. Alay’ın Dera’daki gücünün kırıldığı, 4. Zırhlı Tümen ve İran destekli güçlerin bölgedeki efektif gücünün kanıtlandığı görülmüştür.

Güney Suriye hattında rejim yanlısı DDSA’ların başrolde olduğu senenin bir diğer önemli meselesi ise uyuşturucu üretimi ve kaçakçılığı hadisesi olmuştur. Uluslararası raporlara ve resmî açıklamalara göre başta Ürdün kara sınırı olmak üzere Suriye rejimi ve müttefiki Hizbullah bölgeyi bir uyuşturucu üretim ve dağıtım merkezi hâline getirmiştir. 2020’de hızlanan bu süreç 2021’de de aynı hızla devam etmiş ve on binlerce ton kenevirle milyonlarca Captagon hapı ülke üzerinden dünya uyuşturucu piyasalarına ulaştırılmıştır. Lübnan’da Beka Vadisi’nden başlayan uyuşturucu sevkiyat rotası Kuseyr, Kalamuni Şam, Dera-Suveyde hattından Ürdün sınırına ulaşmakta ve bu süreçlerde Hizbullah, 4. Zırhlı Tümen ve rejim Askerî İstihbarat Biriminin kontrolünden geçmektedir. Raporlara göre tamamı Suriye-Lübnan sınır hattı çevresinde bulunan 14 üretim merkezinde Hizbullah ve 4. Zırhlı Tümen’in himayesinde üretilen uyuşturucunun ham madde tedarikindeyse yine rejim yanlısı milislerin yoğun olarak bulunduğu Deyrezzor’un Irak ve İran’dan gelen ham maddelerin Suriye’ye geçişindeki ana istasyonlardan olduğu iddia edilmektedir. Ayrıca Halep, Hama, Lazkiye, Suveyde, Dera ve Tartus’taki ekili arazilerde ham madde üretimi de yapılmakta olup bu arazilerin korunması ve üretimdeki koordinasyondan yine başta Hizbullah olmak üzere rejim yanlısı DDSA’ların sorumlu oldukları düşünülmektedir. Rejim yanlısı DDSA’ların kontrolündeki bu süreç Ürdün’ün sınır güvenliğini tehdit eder bir duruma gelmiş ve Ürdün sınır muhafızlarının bölgede kaçakçılarla mücadele sırasında sınır köylerine ateş açmak da dâhil olmak üzere kanlı müdahalelerine yol açmıştır.

2021’de rejim yanlısı DDSA’ların bir diğer yoğun faaliyet alanı bölge ise Deyrezzor olmuştur. Deyrezzor bölgesi Humus-Deyrezzor hattında uzun bir süredir devam eden IŞİD saldırıları sebebiyle zaten son iki senedir oldukça sıcak bir bölge konumundadır. Buna ek olarak İran’ın Deyrezzor ve çevresindeki milisler üzerinden bölgedeki nüfuzunu arttırma ve bölgeyi adeta bir İran milis istasyonu hâline getirme isteği Deyrezzor’u DDSA’ların en hareketli olduğu bölgelerden biri hâline getirmiştir. İran’ın maddi desteğiyle bölgede İran destekli ve rejim yanlısı DDSA’ların gayrimenkul sahibi olmaları, İran kültür merkezlerinin faaliyetleriyle yerel halk ile milisler arasında dinî ve fikrî yakınlık zemini inşa çabaları ve bölgenin muhtelif mevkilerine sürekli milis ve silah sevkiyatı 2021 senesinin göze çarpan faaliyetleri olmuştur. IŞİD ile Deyrezzor sınırları içindeki savaşta rejim yanlısı DDSA’lardan USG, 4. Zırhlı Tümen, Liva el-Kudüs, Liva Ebu’l Fazl el-Abbas, Suriye Hizbullahı, Liva Fatımiyyun, Liva Zeynebiyyun ve 5. Kolordu’ya bağlı milisler IŞİD unsurlarıyla Tebni, Şula, Tayem petrol sahası, Mayadin, Kebacib ve Elbukemal bölgeleri başta olmak üzere çok sayıda mevkide 42 kez temas etmiş ve onlarca kayıp vermişlerdir. IŞİD ile çatışmalara ek olarak Deyrezzor bölgesi rejim yanlısı DDSA’ların İran ile yakın ilişkileri sebep gösterilerek yıl içinde 4 kez İsrail ve 2 kez ABD tarafından hedef alınmıştır. Bu saldırılarda Hizbullah ve Ketaib Seyyid eş-Şüheda gibi İran’ın bölgedeki en yakın müttefikleri olan milis güçler hedef alınmıştır.

Son tahlilde 2021 senesi rejim yanlısı DDSA’ların, Dera ve Deyrezzor’daki faaliyetleriyle sahadaki rejim içi ve bölgesel dengeleri değiştirmeye çabaladıkları ve rejimin illegal yollarla finansmanı hususunda başrolü oynadıkları bir dönem olarak kayıtlara geçmiştir.