Rusya-İsrail İlişkilerinde S-300 Testi

Suriye İç Savaşı, bölgesel ve küresel birçok aktörü doğrudan ya da dolaylı olarak karşı karşıya getirmiştir. Bu bağlamda 17 Eylül tarihinde İsrail Hava Kuvvetleri’nin Suriye’ye yönelik saldırıları esnasında, Rus istihbarat toplama uçağı Il-20M’yi kendisine kalkan olarak kullanarak Suriye hava savunma sistemi tarafından vurulmasına neden olması, Rusya ve İsrail’i karşı karşıya getiren bir gelişme olarak kayıtlara geçmiştir. İsrail’in 15 Rus askerinin hayatını kaybetmesine neden olan bu tutumu sonrasında Rusya, Suriye rejimine S-300 Hava Savunma Sistemi’ni teslim ederek, İsrail’in askeri saldırganlığını sınırlandırmayı hedeflemiştir.

Rus Il-20M Uçağının Vurulması
Suriye İç Savaşı’na 2015 Eylül ayından itibaren askeri olarak müdahil olan Rusya, ülkede kurduğu Hmeymim hava ve Tartus deniz üsleriyle askeri kapasitesini artırmayı başardı. Rusya, askeri kapasitesi artmasına rağmen Suriye’ye yönelik ABD ve İsrail tarafından yapılan hava saldırılarına sahada engel olarak doğrudan karşı karşıya gelmek yerine, diplomatik alanda tepki göstermekle yetindi. İsrail’in Suriye’deki İran yanlısı milislere yönelik onlarca hava harekâtına göz yuman Rusya, savaşın başından itibaren iki ülkeyi sahada dengeleme stratejisi izledi. Hatta Rus askeri kuvvetleri ile İsrail arasında istenmeyen olayların önüne geçilmesi amacıyla taraflar arasında çatışmayı önleme hattı kuruldu. Ancak bu mekanizma Il-20M’nin vurulmasına engel olamadı.

Rusya Savunma Bakanlığı’nın açıklamalarına göre, İsrail 17 Eylül’de Suriye’ye yönelik yeni bir hava saldırısı düzenlediği esnada, Rus Hava Kuvvetleri’ne ait Il-20M istihbarat toplama uçağı da Hımeymim etrafında görev uçuşu gerçekleştiriyordu. Normal şartlar altında İsrail makamlarının Suriye’deki hava hedeflerine ve saldırılarına yönelik harekât öncesinde Rus makamlarına bilgi vermesi gerekirken, İsrail bu bilgilendirmeyi saldırıdan sadece 1 dakika önce yaptı. Bu nedenle Rus askeri yetkilileri kendi personelinin korunması için gereken tedbiri alamadı.

İsrail F-16’sının kendisine kilitlenen Suriye rejimine ait S-200 hava savunma sisteminden kurtulmak için o esnada aynı hava sahasında görev yapan Il-20M uçağını kalkan olarak kullandığını savunan Rusya Savunma Bakanlığı Sözcüsü İgor Konaşenkov, olayın gelişimini şu sözlerle özetledi: “Suriye hava savunma sisteminin fırlattığı füzenin yönü, İsrail uçağının hedef alındığı açıkça göstermektedir. Rus uçağı ise İsrail uçağından daha aşağıydı. Ancak füzenin kendinden güdümlü başlığı, daha etkili bir yansıtıcı yüzeye ve daha düşük hıza sahip Il-20M’yi fark ederek aniden yönünü değiştirdi ve Il-20M hedef haline geldi.”
 

Tarafların Tutumu
Olayın ardından Rusya Savunma Bakanlığı İsrail’e oldukça sert tepki verdi. İlk olarak Rusya Savunma Bakanlığı Sözcüsü İgor Konaşenkov, “İsrail tarafından yapılan bu kasıtlı provokasyonu düşmanca gördüklerini” vurguladı. Bu açıklamaların ardından Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ise, daha itidalli bir yaklaşım sergileyerek hadiseyi “trajik olaylar zinciri” kelimeleriyle tanımlamayı tercih etti. Hatta Putin, “olayın Türkiye-Rusya arasında yaşanan uçak kriziyle karşılaştırılmaması gerektiğini, son olayda bir kasıt görünmediğini” de sözlerine ekledi. Hiç şüphesiz Putin’in bu yaklaşımında İsrail ile Rusya arasındaki ilişkilerin hususiyeti son derece önemli bir rol oynamıştı.

Ancak Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu’nun, Kremlin’in açıklamasından birkaç gün sonra doğrudan İsrail’i hedef alarak İsrail’in kesinlikle saldırıdan sorumlu olduğunu açıklaması, ordunun bu olayı sindirme niyetinde olmadığının bir göstergesi olarak yorumlandı.

İsrail ise, Rusya’nın suçlamalarını kabul etmeyerek uçağın düşürülmesine Suriye rejimi ve Hizbullah’ın neden olduğunu açıkladı. Rusya’nın tepkisine rağmen İsrail’in güvenliğini sağlamak için Suriye’deki hedefleri vurmaya devam edeceğini kaydeden İsrailli yetkililer, İran’ın Suriye’de güçlenmesine izin vermeyeceklerini vurgulayarak kendi haklılıklarını savunma yoluna gitti.

Rejime S-300 Sevkiyatı
İki ülke arasındaki gerginlik ve Rusya’nın 15 askerini kaybetmesiyle sonuçlanan “tesadüfler zinciri”, Rusya’nın Suriye topraklarında görev yapan askeri personelinin güvenliğini artırmasına yönelik yeni adımlar atmasını da beraberinde getirdi. Bu kapsamda Rusya, uzun süredir Suriye rejimine verilmesi düşünülen ancak özellikle İsrail’in çekinceleri nedeniyle ertelenen S-300 Hava Savunma Sistemi sevkiyatının yapılması yönünde karar aldı.

Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu, 3 Ekim’de Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Güvenlik Konseyi üyeleriyle düzenlediği toplantısındaki konuşmasında, S-300 hava savunma sistemlerinin Suriye’ye teslimatının tamamlandığını şu sözlerle dile getirdi: “S-300 sistemlerinin teslimatını tamamladık. Aydınlatma detektörleri, başlıca algılama sistemleri, kontrol makineleri ve 4 adet fırlatma rampasından oluşan toplam 49 adet ekipmanın sevkiyatı tamamlandı.” Böylece Suriye rejimi S-200 Hava Savunma Sistemi, orta menzilli “Buk-1” ve “Buk-2”, mobil kısa menzilli “Kvadrat”, mobil yakın eylem füze kompleksleri “Strela” ve “Osa” vb. gibi envanterindeki Rus silahlarına önemli bir ekleme yapmayı başardı.

Rusya’nın bu hamlesi, birçok Rus uzman tarafından Suriye sahasında yeni bir “oyun değiştirici” hamle olarak değerlendirildi. Çünkü Suriye’nin S-300 hava savunma sistemleri ile İsrail’in saldırılarına yönelik hava sahasını tamamen kapatabilecek donanıma eriştiğine dikkat çekildi. Oluşan yeni koşullarda İsrail’in istediği her an Suriye hava sahasına girerek kendince düşman gördüğü hedefleri ortadan kaldırabilmesi daha zor bir hale geldi.

Benzer Krizler ve Etkileri
Rusya ile İsrail arasında son dönemde yaşanan S-300 krizine benzer durumlar, iki ülke arasında daha önce de yaşandı. Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) döneminde, -ki SSCB İsrail’i devlet olarak tanıyan ilk ülke idi- İsrail Hava Kuvvetleri Mısır’a 1969 yılında saldırılar düzenlemeye başlamıştı. O dönemde İsrail karşısında Arap devletlerine daha yoğun destekte bulunan Sovyet yönetimi, Mısır’a hava savunma sistemi kurulması kararı almıştı. Sovyetlerin bu kararı üzerine dönemin İsrail Savunma Bakanı Moşe Dayan, Mısır’da Sovyet personeli ile çatışmalardan kaçınıldığını ve İsrail Hava Kuvvetleri’ne bu konuda özel talimatlar verildiğini dile getirmişti. O tarihlerde Mısır topraklarında Sovyet personeli ile çatışmamaya özen gösteren İsrail, günümüzde ise Suriye topraklarında Rusya personeli ile çatışmamaya özen gösteriyor.

İki ülke arasında krize neden olan başka bir silah sevkiyatı ise, 2008’de meydana gelen Rusya-Gürcistan Savaşı sonrasında yaşandı. Söz konusu savaşın ardından İsrail’in, Gürcistan’a silahsız hava aracı satması Rusya tarafından çok sert tepki ile karşılanmıştı. Bu örneklerin yanı sıra Rusya’nın İran ve Hizbullah’a silah desteği, İran’ın Buşehr nükleer santrali inşasını gerçekleştirmesi gibi çoğaltabileceğimiz örnekler, Rusya-İsrail arasında zaman zaman gerginliklere ve krizlere neden oldu. Ancak bunların hiçbiri, iki ülkenin gerek çatışma bölgelerinde gerekse uluslararası platformlarda birbirini doğrudan hedef alması ile sonuçlanmadı. Özellikle 2008’den sonra ikili ilişkilerde önemli bir ivme kat edildi. Bu ilerlemede karşılıklı ortak çıkarlar önemli bir rol oynadı.

Bu noktada İsrail’de 1 milyonu aşan Rusça konuşan toplumun varlığının Rusya açısından çok önemli bir yer teşkil ettiği görülmektedir. Nitekim Putin’in İsrailli yetkililerle yaptığı birçok görüşmede “onlara zarar verecek bir şey yapmam” açıklaması da, İsrail’deki Rusça konuşan toplumun hassasiyetini sürekli göz önünde bulundurduğunu göstermektedir. Bununla birlikte İsrail’in yüksek teknolojisinden faydalanma ve İsrail-Filistin sorununda arabulucu olarak İslam dünyasında nüfuz sahibi olmayı amaçlayan Rusya için, İsrail ile ilişkilerin belli bir düzlemde seyretmesi oldukça hassas bir öncelik olarak karşımıza çıkmaktadır.

Diğer taraftan, İsrail açısından da Rusya bölgesel ve küresel konularda önemli bir konuma sahiptir. İsrail’in güvenlik tehdidi olarak gördüğü İran, Suriye ve Hizbullah ile Rusya’nın yakın ilişkisi, İsrail-Filistin sorununda Rusya’nın tutumu, İsrail’deki Rusça konuşan toplumun mevcudiyeti, Rusya’daki Yahudi Özerk Oblastı, Rusya’nın Ortadoğu’da son yıllarda artan dengeleyici rolü Rusya’yı İsrail açısından önemli kılan başlıca unsurlardır. Özellikle Rusya’nın Suriye savaşına 2015’ten itibaren askeri olarak dahil olması, İran’ın sahadaki yayılmacılığını sınırlandırabilecek belki de tek güç olması bakımından İsrail’in lehine bir durum ortaya çıkarmıştır. Tüm bu başlıkların dışında enerji konusunun da iki ülke için rekabet ve işbirliği çerçevesinde ele alınabilecek bir başlık olduğunu unutmamak gerekir.

Değerlendirme
Görüldüğü üzere çok boyutlu ve çok katmanlı bir yapıya sahip olan Rusya-İsrail ilişkileri iki toplumun iç içe geçmiş olması itibarıyla da özel bir yapıya sahiptir. Bu özel ilişki, Rusya Devlet Başkanı Putin’in göreve gelmesi ile birlikte ivme kazanmıştır. Fakat İsrail’in Suriye’deki saldırgan ve kural tanımaz tutumu, Rusya’nın 15 askerinin hayatını kaybetmesi ile sonuçlanarak ilişkilere önemli zarar vermiştir. İsrail’in bu tutumu, Suriye’deki etkinliğinin de sınırlandırılmasını doğuracak olan S-300 Hava Savunma Sistemi’nin Rusya tarafından rejime teslim edilmesi ile sonlanmıştır. Bu hadise ile İsrail’in geçmişten beri Rusya’ya bakışını özetleyen eski İbranice bir deyiş olan “kabdehu vechashdehu” yani “saygı ve şüphe”, kuvvetle muhtemel Il-20M hadisesinden sonra Rusya tarafından daha sık dile getirilmeye başlanacaktır.