Rusya'nın Ortadoğu'daki Askeri Deniz Üssü: Tartus Limanı

Dr. İlyas Kamalov, ORSAM Avrasya Danışmanı, ilyaskamal78@mail.ru
Rusya ile Ukrayna arasındaki ilişkilerde zaman zaman yükselen tansiyon, Rusya’nın diğer bölgelere yönelik politikalarını da doğrudan etkilemektedir. Özellikle Ukraynalı yetkililerin Kırım yarımadasındaki Rus üssünün kapatılması gerektiğini vurgulamaları, Rusları alternatif arayışlara itmektedir. Moskova tarafından Güney Osetya ile birlikte bağımsızlığı tanınan Abhazya bu alternatiflerden birini teşkil ederken, bir diğer alternatif olarak Suriye’nin Tartus limanı öne çıkmaktadır.     27 Temmuz’da Ukrayna’daki Rusya Büyükelçiliği’nin danışmanı Vladimir Lısenko’nun sınır dışı edilmesi ve aynı tarihlerde Ukrayna’da Kırım yarımadasındaki Rus deniz üssünün kapatılması konusunun görüşüldüğü üst düzey toplantılarının yapılması sırasında Tartus limanı konusu sıcak biçimde gündeme gelmiştir. İşin ilginç tarafı, sınırdışı edilen diplomatın Kırım’daki Rus deniz üssü ile ilgili konulardan sorumlu bir diplomat olmasıdır. Böylece Ukraynalı yetkililer, Ukrayna topraklarında Rus üssünün varlığına karşı olduklarını bir kez daha göstermiş oldular. Kremlin, bir taraftan Ukrayna’ya nasıl cevap vereceğini düşünürken, diğer taraftan konuyla ilgili en kötü senaryoları dahi göz önünde bulundurmakta ve çözüm arayışlarını sürdürmektedir.   Rusya da aynen diğer ülkeler gibi yaklaşık bir yıldır ekonomik kriz ile boğuşmasına ve 2009-2010 bütçesini tekrar gözden geçirmesine rağmen, son dönemde Tartus limanını yenileme ve modern teknolojilerle donatmak için bölgedeki çalışmaları hızlandırmış bulunmaktadır. Bilindiği gibi, Suriye’deki Tartus şehri, Soğuk Savaş sırasında Ruslar tarafından bir ikmal ve bakım üssü olarak kullanılmıştır. Her ne kadar bugün bu üs Ruslara ait olmasa da, çok sayıda Rus askeri görevlisi, Suriye ordusunda danışman sıfatıyla görev yapmaktadır. Yine Batı’nın baskısına rağmen Suriye’nin Rusya için Ortadoğu’daki en büyük silah alıcısı olduğunu belirtmekte fayda vardır.   Ruslar, Tartus limanını Rusya’nın Karadeniz Askeri Donanması’nın ihtiyaçlarını karşılayacak hale getirmektedir. Genişletilmeye çalışılan limanda teknik aksamlar da yenilenmektedir. Geçen hafta Rusya’nın Karadeniz filosuna bağlı iki gemi, limana “yüzen rıhtım” getirmişlerdir. Adını gizleyen Rus generallerinden biri, limanın bölgede korsanlara karşı mücadele edecek gemilerin bütün ihtiyaçlarını karşılayabilecek hale geleceğinin de altını çizmiştir. Rusya’nın bu limanının yeniden yapılandırmasının sebebi hiç şüphesiz sadece gemilerinin ihtiyaçlarını karşılamak değildir. Ruslar aynı zamanda burada kendi bayraklarını dalgalandırarak güç gösterisinde bulunacak ve Kırım’daki üssünü kaybettikleri takdirde bunu Akdeniz’de telafi etmeye çalışacaklardır.     2017 yılında kira sözleşmesi sona erecek olan Ukrayna’daki Rus deniz üssünün kaderi hiç şüphesiz 2010 yılından sonra Ukrayna’nın yönetiminde olacak devlet adamlarına bağlıdır. 2010 yılında Ukrayna’da yapılacak devlet başkanlığı seçimleri bu açıdan büyük önem arz etmektedir. Mevcut devlet başkanı olan ve Rus deniz üssüne karşı çıkan Viktor Yüşenko’nun seçimleri kazanma ihtimali çok düşüktür. Rusya yanlısı Viktor Yanukoviç ve son dönemde Rusya ile diyaloğa geçen Yuliya Timoşenko, seçimlerin en büyük adaylarıdır. Dolayısıyla Kırım yarımadasındaki Rus deniz üssünün süresinin 2017’den sonra tekrar uzatılması ihtimal dâhilindedir. Ruslar da her ne kadar son dönemde Tartus limanını yenileme konusunda büyük gayret içerisinde olsalar da asıl amaçları hiç şüphesiz Ukrayna’daki Rus deniz üssünün süresini uzatmaktır. Bununla birlikte Tartus şehrinde kalıcı bir üs kurulması konusu da Rusya tarafından bir “B” planı olarak geliştirilmeye devam edilmektedir. Böylece Rusya hem Akdeniz’e inme hayallerini canlı tutacak, hem de bu konuyu başta ABD olmak üzere Batı ile farklı konularda pazarlık aracı olarak kullanacaktır ki başta Washington Times gazetesi olmak üzere Batı basını, kapatılması tartışılan Rus deniz üssündeki teçhizatın Tartus’a yerleştirileceğini şimdiden iddia etmektedir.   Her ne kadar Barack Obama’nın Rusya ziyareti, Rus-Amerikan ilişkilerinde bir yumuşa yaşanacağına işaret etse de bunun çok hızlı gerçekleşmeyeceğini söyleyebiliriz. ABD’nin BDT ülkelerine karşı ilgisinin devam etmesi ve Moskova’nın bu “ilgi”yi hâlen kendisi aleyhinde bir duruş olarak algılaması, ikili ilişkilerin normalleşmesinin önündeki en büyük engeldir.  Dolayısıyla Moskova da ABD’nin uluslararası arenadaki durumu zorlaştırmaya devam edecektir ve bu çabaların başında Rus yönetiminin Ortadoğu politikaları gelmektedir. Moskova’nın Washington ile ilişkilerine bağlı olarak önümüzdeki dönemde gerek Suriye’ye silah satarak gerek İran’ı uluslararası arenada savunmaya devam ederek ve gerek HAMAS ile görüşmeleri sürdürerek, Amerikan yönetimine karşı pazarlık payı elde etmeye çalışacağı söylenebilir. Bu çerçevede Moskova’nın Tartus limanını kullanmaya başlaması da kuşkusuz Rusya’nın gerek Akdeniz gerek Ortadoğu’daki hareket alanını genişletecektir.