Şangay İşbirliği Örgütü Zirvesi ve İran’a Yeni Bir Darbe

Dr. İlyas Kamalov, ORSAM Avrasya Danışmanı, ilyaskamalov@orsam.org.tr
İsrail’in Mavi Marmara gemisine saldırısı ve BM’in İran’a yeni yaptırımları öngören bir karar alması, uluslararası arenadaki diğer gelişmeleri gölgede bırakmıştır. Bu gelişmelerin en önemlisi hiç şüphesiz 10-11 Haziran 2010’da Özbekistan’ın başkenti Taşkent’te gerçekleşen Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) zirvesiydi. Zirvenin gündemini bölgedeki güvenlik sorunları, Afganistan ve Kırgızistan’daki gelişmeler, Tacikistan ile Özbekistan arasında yaşanan gerginlik, ŞİÖ’nün genişlemesi ve üyelik şartları konuları teşkil etmiştir. Zirvenin gündemini bölgeyi meşgul eden çok önemli konular teşkil etmesine rağmen çok somut kararlar alınmamıştır. Tacikistan ile Özbekistan arasındaki sorunun (Tacikistan’ın Rogunskiy Hidro-Elektrik Santrali’nin inşaatına karşı çıkan Özbekistan, Tacikistan ve Afganistan’a giden yolları kapatmıştır) iki ülke arasında çözülmesi gerektiği vurgulanırken, Kırgızistan’a da ŞİÖ bütçesinden kredinin verilmesi teklif edilmiştir. Kırgızistan’da istikrarın nasıl sağlanacağı konusunda ise taraflar cevap bulamamışlardır. Halbuki son günlerde Kırgızistan’daki gerginliğin daha fazla artması ve adeta Kırgız-Özbek savaşına dönüşmesi, hem Kırgızistan ile Özbekistan arasındaki münasebetleri daha fazla olumsuz etkileyecek hem de ŞİÖ çerçevesinde plânlanan ortak hareket ve projelerin hayata geçmesini engelleyecektir.   Afganistan konusu özellikle ülkede istikrarın sağlanması ve bütün bölgeyi etkileyen uyuşturucu ihracatının engellenmesi açısından gündeme gelmiştir. Afganistan Devlet Başkanı Hamid Karzai’nin de zirvede davetliler arasında olması, örgütün bu konuya büyük önem verdiğini göstermektedir. Aslında Afganistan’da istikrarın sağlanması konusunda ABD’nin ŞİÖ ile işbirliği yapması olumlu sonuçlara yol açabilir. Çünkü uzun süre Afganistan’da kalan Rusya’nın yanı sıra diğer örgüt üyeleri de Afganistan’ı yakından tanımaktadırlar ve Afganistan’daki farklı çevrelerle iletişim içerisindedirler. Böyle bir işbirliği (ABD-ŞİÖ ya da NATO-ŞİÖ) aslında bütün tarafların çıkarına olurdu. Bu husus ŞİÖ’nün de uluslararası arenadaki itibarını arttırırdı.   Zirvede alınan en önemli karar ise hiç şüphesiz örgütün genişlemesi ve yeni üyelerin kabulündeki şartlar ile ilgili olmuştur. Moskova’nın “İran’a baskısı” (bkz. “Moskova’nın İran Oyunu”, ORSAM, Dış Politika Analizleri, 15 Haziran 2010) ŞİÖ zirvesinde de devam etmiştir. Nitekim ŞİÖ’ye üyelik konusunda öne sürülen şartlar arasında BM’nin yaptırım uyguladığı ülkelerin ŞİÖ’ye üye kabul edilemeyeceği belirtilmiştir. Böylece İran’ın bu yöndeki çabaları da boşa çıkmıştır. İran özellikle Batı tarafından kendisine uygulanan baskı politikası karşısında aktif dış politika izlemeye çalışmakta, Güney Amerika, Asya ve Uzak Doğu ülkeleriyle işbirliği geliştirmeye gayret etmektedir. İran’ın ŞİÖ’ye üyelik çabaları da Batı’nın oyununu bozmak, kendisine karşı uygulanan yaptırımları sınırlandırmak amacını güdüyordu. Ancak İran’ın “farklı arayışları” Moskova’yı o kadar rahatsız etmiş olmalı ki, Moskova İran’a karşı yeni yaptırımların uygulanmasını öngören kararı desteklemiş, İran’a S-300 füzelerinin satışını askıya almış ve ŞİÖ Zirvesi’nde diğer üye ülkelerle birlikte İran’ın örgüte üyeliğinin önüne engel çıkarmıştır.   ŞİÖ ülkelerinin böyle bir karar almalarının nedenlerinden biri de hiç şüphesiz örgütün imaj kaygısından kaynaklanmaktadır. Kuruluşundan itibaren NATO’ya alternatif ve “İkinci Varşova Paktı” olarak adlandırılan ŞİÖ adeta ABD’nin “kara liste”ye aldığı ülkelerin yer aldığı bir örgüt haline gelmiştir. Çin, Rusya, Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan’ın asıl üye olduğu örgütte Hindistan, İran, Moğolistan ve Pakistan’a da gözlemci statüsü verilmiştir. Yine Batı ile sorunlar yaşayan Beyaz Rusya’nın da örgüte üyeliği uzun süreden beri gündemdedir. İran’ın örgüte üye kabul edilmemesinin bir başka önemli nedeni de İran’da savaşın başlama potansiyelinin çok yüksek olmasıdır. İran’ın bir savaşa sürüklendiği takdirde ise ŞİÖ ülkelerinin de bir şekilde taraf olmaları gerekecek ve bu husus gerek üye ülkeleri arasında gerekse de ŞİÖ’nün diğer devlet ve uluslararası örgütlerle münasebetlerine olumsuz yansıyacaktır.   Bununla birlikte zirvede genişleme ile ilgili ileri sürülen şartların kabul edilmesi hiç şüphesiz sadece İran’ı değil, örgüte üye olmak isteyen diğer ülkeleri de yakından ilgilendirmektedir. Zira gözlemci statüsünden asıl üyeliğe geçmek isteyen ve Beyaz Rusya gibi doğrudan üye olmak isteyen ülkelerin birçoğuna karşı BM yaptırım uygulamaktadır. Dolayısıyla yakın zamanda ŞİÖ’nün genişleyeceğini söylemek mümkün değildir ki, bu husus örgütün işine yarayacaktır. Zaten örgüte üye 6 asıl ve 4 gözlemci ülke arasında çok sayıda sorun mevcuttur ve bu durum örgütün daha verimli çalışmasını engellemektedir. Yeni ülkelerin üyeliği (ki bunların çoğu “sorunlu ülkeler”) ise ancak örgüt içindeki sorunların artmasına hizmet edecektir.