Sınıraşan Su Yollarının, Uluslararası Göllerin Kullanımı ve Korunması, Helsinki Sözleşmesi’nin 20. Yılı

BM Avrupa Ekonomik Komisyonu (UN/ECE) tarafından 17 Mart 1992 tarihinde “Sınıraşan Su Yollarının, Uluslararası Göllerin Kullanımı ve Korunması, Helsinki Sözleşmesi”(1)  imzaya açılmış ve bir gün sonra 18 Mart 1992 tarihinde, 25 ülkenin kabulü ile imzalanmıştır.(2) Sözleşme, 6 Ekim 1996 tarihinde yürürlüğe girmiştir. 17 Haziran 1999 Su ve Sağlık Protokolü ve 21 Mayıs 2003 tarihinde Endüstriyel Kazaların Sınıraşan Etkileri, Yarattığı Hasar için Sivil Sorumluluk ve Tazminat Hakkında Protokol de sözleşmeye eklenmiştir.
 
Bu sözleşmenin tanımlar bölümünde “sınıraşan sular” ve “sınıraşan etki” kavramları dile getirilmiştir.  1997 BM konvansiyonunda kaynak olarak da kullanılan bu belgede kıyıdaş ülkelerinin eş güdümlü yönetimi desteklenmiş ve sınıraşan kirliliğe maruz kalan bir bölge olduğu için su kalitesi konusuna ayrı bir önem vermiştir.(3) Bu sözleşmeye göre “sınıraşan sular” kavramı, iki veya daha fazla devletin sınırların kat eden ve sınır oluşturan yüzey ve yeraltı suları için kullanılmıştır.
 
Bu sözleşme gereği imza atan taraflar, sınıraşan etkileri engellemek, kontrol etmek ve azaltmaya ve sınıraşan etkileri engellemek, kontrol etmek ve azaltmayı, sınıraşan suları akıllıcı, hakça kullanmayı ve sürdürülebilir geliştirilmesini sağlamak ile yükümlüdür. Konvansiyon hükümleri gereği izleme, araştırma, geliştirme, danışma, uyarı ve alarm sistemi kurma, karşılıklı destek, bilgi alışverişi ve kamuoyunun bilgiye erişimi sağlanmalıdır.
 
Başlangıçta bölgesel bir enstrüman olan konvansiyon yapılan bir düzeltme ile BM üye devletlerinin de katılım sağlayabilmesi için düzenlenmiştir. Değişiklikler sözleşmesi UNECE dışındaki ülkelerin üyelik için 6 Şubat 2013 tarihinde girecek olsa da, 28 Kasım 2003 tarihinde sözleşmeye taraf olan bütün devletlerin ve örgütlerin değişiklikleri ratifiye etmesi gerekmektedir. Bu sürecin 2013 yılında tamamlanması beklenmektedir.
 
1992 Helsinki Sözleşmesi, Avrupa Birliği’nin taraf olduğu bir anlaşmadır. Avrupa Birliği bu sözleşmeye 2006 yılında taraf olmuştur. Avrupa Birliği Su Çerçeve Direktifi oluşturulurken, suyun hukuksal gelişiminde yer alan belgelerden arasında 1992 yılında kabul edilen Helsinki Sözleşmesi’ne Direktif içerisinde atıflar yapılmaktadır. Özellikle nehir havzalarının bütüncül yönetimi ve sınıraşan sularla ilgili maddelerde sık sık Helsinki Sözleşmesine atıf yapmaktadır.  Bu belgeler ile günümüzde su politikası alanında, suların kullanımına ilişkin sınırlar çizilmeye çalışılmıştır. Su Çerçeve Direktifi oluşturulurken 18 Temmuz 2000 tarihinde kabul edilen ortak metinin ilk maddesinde suyun diğer kaynaklar gibi ticari bir ürün olmayıp, tarihsel bir miras olarak korunması, savunulması ve ele alınması gereken bir miras olduğu dile getirilmiştir. Söz konusu metnin ilerleyen bölümlerinde topluluk içersinde entegre su kaynakları yönetiminin geliştirilmesi, oluşturulan topluluk su politikasının şeffaf, etkili ve tutarlı bunun yanında eylemler için ortak prensipler belirlenirken, eylemlerin gerçekleştirilebilmesi için işbirliği, kullanıcıların bilgilendirilmesi gerekliliği belirtilmiştir. Ortak metin içinde suyun miktarından öte kalitesi ve kalitenin devamlılığı öne çıkmaktadır. Ayrıca metin içinde üye devletlerin topluluk sularının nitelik ve nicelik bakımından sürdürülebilir kullanımını sağlarken, sınıraşan suların kontrolüne de katkıda bulunması gerekliliği belirtilmiştir. Sınıraşan sular söz konusu olduğunda ise üye devletler, üye olmayan devletlerle işbirliği yapmaya çaba harcayacaklar, bu işbirliğini sağlamak için “Sınıraşan Su Yolları ve Uluslararası Göllerin Kullanımı ve Korunmasına İlişkin Helsinki Sözleşmesi”nden doğan Topluluk yükümlülüklerinin uygulanmasının katkıda bulunacağı dile getirilmiştir.(4)
 
Direktif içerisinde, 3.Madde 5.paragrafta su kullanımı ile ortaya çıkacak sınıraşan etkilerin yaşanacağı nehir havzasında, direktifin amaçlarını geliştirmek amacıyla tüm havzanın koordine edilmesi gerekliliğini belirtmektedir. Kıyıdaş üye devletler ile üye olmayan devletler, oluşturulacak koordinasyona uyum sağlamaya çalışacaktır. Helsinki sözleşmesini, temel alan Direktif, bu bent ile sözleşmeye katkıda bulunmayı amaçlamıştır.(5) Özellikle 35. Paragraf’ta “direktif doğrultusunca oluşturulan çevresel amaçlara ulaşmak için gerekli tüm şartların ve önlemlerin tüm nehir yatağı içerisinde uygulanması sağlanmalıdır” ve “topluluk sınırlarını aşan nehir havzaları için, üye devletler üye olmayan ilgili devletler ile uyumlu koordinasyon sağlama çabası göstereceklerdir, su çerçeve direktifi su koruma ve yönetimi hakkındaki uluslararası sözleşmelerden özellikle Sınıraşan Suyolları ve Uluslararası Göllerin Korunması ve Kullanımına İlişkin Sözleşme hükümlerine katkıda bulunacaktır” söylemi de dikkat çekmektedir.(6)
 
Günümüzde 37 UNECE ülkesi ve yukarıda da söz ettiğimiz gibi AB’de konvansiyonun tarafıdır. Taraf ülkeler arasında sınıraşan suların hakça ve akılıca kullanımının sağlamak, kirliliğin sınıraşan etkisini bertaraf etmek, önlemek veya en aza indirmek için sınıraşan işbirliği yapılmasının gerekliliğine inanmaktadır. Sözleşmenin 20. Yılında, taraf olan ülkeler 28-30 Kasım 2012 tarihinde Sözleşmenin 6. Oturumunda, son yirmi yıl içinde karşılaşılan sorunlar, deneyimler ve gelişmeler görüşülecek ve sözleşmenin gelecek dönemler için şeklinin ne olacağı tartışılacaktır.

 
(1) The Helsinki Convention on the Protection and Use of Transboundary Watercourses And International Lakes
(2) B. Bosnjakovic, “UN/ECE Strategies for protecting the Environment with Respect to International Watercourses: The Helsinki and Espoo Conventions”, International Watercourses: Enhancing Cooperation and Managing Conflict.  Washington,  1998, s.49-50.
(3) Hilal Elver, Peaceful Uses of Trans-Boundary Watercourses in International Law and Politics : The Case of the Euphrates and Tigris Rivers, 2001, s.151.
(4) Directive 2000/60/EC.
(5) Directive 2000/60/EC.
(6) Directive 2000/60/EC.