Sınıraşan Sularla İlgili Hukukun Gelişimi - I

Yirminci yüzyıl boyunca uluslararası su hukuku, suyun ulaşım dışı kullanımı üzerine yoğunlaşırken, Avrupa, Kuzey Amerika ve dünyanın diğer bölgelerinde ikili veya çok taraflı anlaşmalar yapılmakta ve yürürlüğe girmekteydi. Fakat genel olarak kabul edilmiş kurallar ve anlaşmalar yoktu. 1950 ve 1960’lı yıllarda su sıkıntısı dünyanın belirli bölgelerinde gözlenmeye başlanmıştır. Su kaynaklarının kullanımına ilişkin genel hukuk kurallarının olmaması, suların kullanımında çatışma yaşanmasına sebep olmuştur. Küresel anlamda bir su kıtlığı yaşanmasa bile bölgesel anlamda yaşanan su kıtlığı, iki veya ikiden fazla tarafların yaptığı anlaşmalar ile yatıştırılmıştır. Bu süreçte uluslararası hukuk alanında, uluslararası suyollarının tahsisiyle ilgili prensipleri oluşturulmaya çalışılmıştır.
 
Uluslararası suyollarının, ulaşım dışı kullanımını yönetebilmek için hukuk prensiplerinin gerekliliği, hükümet dışı uluslararası hukuk örgütlerinin bu konu üzerinde çalışmasına neden olmuştur.
 
İlk profesyonel girişim, Uluslararası Hukuk Enstitüsü tarafından gerçekleştirilmiştir. UHE, önceleri nehirlerin ulaşım amaçlı kullanımı üzerine çalışmış daha sonra çalışmalarını ulaşım dışı amaçlı su kullanımını da ekleyerek genişletmiştir. 1911 yılında, Cenevre, Madrid Deklarasyonu’da birden fazla devletin sınırları(1) içerisinde akan nehirlerin kullanılması ve faydalanması usullerinde devletin diğer devletlere zarar vermekten kaçınması gerekliliği önerilmiştir. Bu, kıyıdaş ülkelerin, uluslararası su hukuku altında birbirlerinin haklarını gözetmesinin kabulünün ilk adımıdır. Bundan sonra, 11 Eylül 1961 yılında Salzburg Kararları, 1977 yılında kirlilik üzerine Atina Kararları ortaya çıkarılmıştır.(2)
 
Uluslararası hukuk alanında, ikinci hükümet dışı örgüt, 1873 yılında kurulan Uluslararası Hukuk Birliği’dir. 1954 yılından itibaren uluslararası nehirlerin paylaşımı üzerine çalışmalar yapan ILA,(3) 1956 yılında Dubrovnik Konferansı, 1958 New York Konferansı sonucu kararlar oluşturmuş ve 1961 yılında Salzburg Deklarasyonu’nu benimsemiştir. Bu deklarasyon ile uluslararası nehirlerde “nehir havzası yönetimi” fikri ilk kez ortaya konmuştur.(4) Ayrıca, ILA 1950’lerin sonlarında “uluslararası drenaj havzası” kavramını ortaya koymuştur. Bu kavram; ana nehrin yanında yan kolları ve bağlantılı yeraltı sularını kapsamaktadır. Bu kavram 1966 Helsinki kararlarının 2. maddesinde de yer alacaktır. Uluslararası drenaj havzası terimi su kaynaklarının makul biçimde geliştirilmesinin temelleri oluşturmaktadır.(5)
 
ILA’nın gerçekleştirdiği bu üç konferansın sonuçları, 1966 Helsinki kuralları ile doruğa ulaşmıştır. Helsinki kuralları, ILA’nın nezareti altında geliştirilen en önemli belgedir. Kirlilik ile ilgili Montreal Kuralları ve Seul tamamlayıcı kuralları bu belge devamında çıkan kararlardır. Uluslararası drenaj havzalarının ulaşım dışı kullanımını meydana getiren bu kurallar, sınır konularını ve yeraltısularını kapsam dışı tutmuştur.(6) 1966 yılında final rapor sunulurken, uluslararası su kaynakları hukuk komitesi kurulmuş ve komite ilk toplantısının Haziran 1976’de yapmıştır.(7)
 
8 Aralık 1970 tarihinde BM Genel Kurulu aldığı bir karar ile “Uluslararası Su Yollarının Ulaşım Dışı Amaçlarla Kullanımı” konusunu incelemek üzere Uluslararası Hukuk Komisyonu’nu (ILC) görevlendirmiştir.(8) 1991-1994 yılları arasında taslak metinler hazırlayan ILC çalışmalarında, yüzey sularını, kollarını ve yüzey suyu ile bağlantılı yeraltısuyunu kapsayan uluslararası suyolları kavramını benimsemiştir.(9)
 
17 Mart 1992 yılında BM Avrupa Ekonomi Komisyonu bölgesel bir düzenleme olan Helsinki Sınıraşan Suyolları ve Uluslararası Göllerin Kullanımı ve Korunması Sözleşmesini imzaya açmıştır. Bu sözleşmenin tanımlar bölümünde “sınıraşan sular” ve “sınıraşan etki” kavramları dile getirilmiştir.  1997 BM konvansiyonunda kaynak olarak da kullanılan bu belgede kıyıdaş ülkelerinin eş güdümlü yönetimi desteklenmiş ve sınıraşan kirliliğe maruz kalan bir bölge olduğu için su kalitesi konusuna ayrı bir önem vermiştir.(10) Bu sözleşme ilgili bir diğer belge ise 1991 yılında kabul edilen Espoo Konvansiyonu-Sınıraşan Konularda Çevresel Etki Değerlendirme Konvansiyonudur. Bu sözleşmede, çevre etkileri genel olarak ele alınmış, su kaynaklarına ayrıca değinilmiştir.
 
1966 yılı Helsinki kuralları içeriğinde, sınıraşan suların kullanımı ve geliştirilmesinde hakça ve makul kullanımı temel kural haline gelmiştir fakat günün şartlarının 1966 yılına göre farklılık göstermesi, günümüzde kişi başına düşen su miktarında meydana gelen sürekli azalma ile uluslararası çevre hukuku ve temel insan haklarını korunmasını işaret etmektedir.(11)
 
1971 yılında İran’ın Ramsar kentinde imzaya açılan ve 1975 yılında yürürlüğe giren Özellikle Su Kuşları Yaşama Ortamı Olarak Uluslararası Öneme Sahip Sulak Alanlar Hakkında Sözleşme, Ramsar Sözleşmesi, sulak alanların ve onlara bağlı bitki ve hayvan topluluklarının korunmasını ve bu doğrultuda koordineli uluslararası faaliyetlerin birleştirilmesi gerekliliğini belirtmiştir.(12)

 
(1) 1978 yılında birleşmiş Milletler Ekonomi ve Sosyal İlişkiler Bölümü, Doğal kaynaklar Enerji ve Nakil Merkezi, (Centre for Natural Resources Energy and Transport)  214 adet uluslararası nehir ve göl tanımlamıştır. 20 yıl sonra 47 tane daha eklenerek sayı 263’e ulaşmıştır. Bkz. Atlas of International Freshwater Agreements, UNEP&FAO, 2002.
(2) Hilal Elver, Peaceful Uses of Trans-Boundary Watercourses in International Law and Politics : The Case of the Euphrates and Tigris Rivers, 2001,s.163.
(3) J.A. Allan, C.Mallat, Water in The Middle East; Legal, Political and Commercial Implications, NY, St Martin’s Press, 1995,  s. 62.
(4) Elver, a.g.e., s.163.
(5) D. A. Caponera, The Law of the International Water Resources; Some General Conventions, Declarations And Resolutions Adopted Bye Governments, International Legal Instituitons, Rome, FAO,1980, s.5.
(6) Elver, a.g.e., s.164.
(7) Birçok örgüt ve organizasyon ile işbirliği yapan bu komite 1972 yılında Stockholm, 1977 yılında Mar del Plato toplantıları ILA komitesinin çalışmaları arasında sayılabilir.
(8) Yaşar Yakış, “ Sınıraşan Sular Hukuki Rejim”, Dış Politika, VI, 1, Nisan 1995, s.96.
(9) Elver, a.g.e., s.221.
(10) Elver, a.g.e., s.151.
(11) International Law Association (ILA), “Water Resources Law”, Berlin Conference, Fourth Report, 2004, s.3.
(12) www.ramsar.org, 29.Kasım.2009