Siyasi Karmaşa IKBY’nin DAEŞ’le Mücadelesine Ket Vuruyor

Peşmerge kuvvetleri şu ana kadar DAEŞ’le mücadelede öne çıkan gruplardan olmakla beraber IKBY, bir yıldan fazladır başkan Mesud Barzani’nin görev süresinin uzatılmasına dair tartışmalarla içine düştüğü siyasi karmaşa neticesinde çıkmaza girmiş durumdadır.

Mayıs ayında KYB ve 2009’da KYB’den ayrılarak kurulan Gorran Hareketi, Barzani’nin “tek adam” yönetimine karşı bir ortak anlaşma imzalamıştır. Anlaşma metni 25 maddeyi içermekte, liberal demokratik değerler vurgusu yapmakta ve IKBY içerisinde bu değerlerin yokluğuna dair ciddi eleştiriler getirmektedir.

Bununla beraber IKBY aynı zamanda şiddeti artan bir ekonomik kriz döneminden geçmektedir. Siyasi uzlaşı parlamenter tıkanmayı açabilirse de şu bir gerçektir ki ancak DAEŞ’in mağlup edilmesi IKBY’nin ekonomik problemlerini çözebilecektir.

 

Barzani’nin Yönetimi

KDP Başkanı Mesud Barzani, 2005’ten bu yana IKBY başkanlığı görevini sürdürmektedir. Barzani’nin ikinci görev süresi 2013’te bitmesine karşın görev süresi parlamento tarafından iki yıl daha uzatılmıştır. Bu uzatma sürecini düzenleyen metne göre Barzani’nin 19 Ağustos 2015 tarihinde görevinden çekilmesi öngörülmüştü. Ancak Barzani buna karşın ve herhangi bir ek görevlendirme olmaksızın bir yıla yakın zamandır görevine devam etmektedir.

İlk andan itibaren Barzani’nin görev süresinin uzatılmasına dair anlaşmazlıklar bulunmaktaydı. Hem KYB hem de Gorran Hareketi Barzani’nin gücünün kısıtlanması ve parlamentonun gücünün artırılmasına dair taleplerini dillendirmiştir. Öte yandan KDP, Barzani’ye ek bir görev süresi sağlayacak olan yeni bir başkanlık seçimi yapılması çağrısı yapmıştır. Neticede siyasi anlaşmazlık şiddet eylemlerine dökülmüştür. Barzani Gorran Hareketi’nden olan bakanları azletmiş, parlamento sözcüsü Yusuf Muhammed Sadık’ın Erbil’e girişini yasaklamıştır.  

Bu hamleler KYB ve Gorran’ı birbirine yaklaştırmıştır. KYB’nin Barzani’ye olan tavrını yumuşatabileceği ve böylece Gorran hareketini sistem dışına itebileceği ve böylece KDP’nin bir numaralı siyasi ortağı olma yoluna gidebileceğine dair söylentiler gündeme gelmişse de süreç bu şekilde ilerlememiştir.  Mayıs’taki KYB-Gorran anlaşması bu söylentiler ışığında beklenmedik bir gelişme olarak algılanmış ve iki partinin bir araya gelirlerse Barzani’yi başkanlık koltuğundan etme ve gücü aralarında paylaşma ihtimaline dair inancının göstergesi olmuştur.

 

Ekonomik Kriz

Siyasi karmaşa ortamında IKBY aynı zamandaiktisadi cephede de ciddi sıkıntılar yaşamaktadır. Bu sıkıntılar düşen petrol fiyatlarıyla beraber DAEŞ’le mücadelenin finansal yükünden de kaynaklanmaktadır. Ekonomik kriz neticesinde pek çok inşaat ve bayındırlık projesi hükümet tarafından durdurulmuştur. Hükümet doktorların, öğretmenlerin, hatta milletvekillerinin ve peşmergenin aylık maaşlarını ödemekte ciddi güçlükler yaşamaktadır. Yalnızca 100 bin civarında peşmergenin devlete finansal yükünün 300 milyon dolar olduğu tespit edilmiştir. 6 bine yakın inşaat projesi durdurulmuş, önceden 22 saat olan hane halkına elektrik sağlama süreleri çok ciddi biçimde düşerek 8 saatlere kadar inmiştir. Düşen petrol fiyatları tartışmasız biçimde büyük bir ekonomik kayba sebep olurken IKBY’nin 6.5 milyar dolar civarı bütçe açığı olduğu bilinmektedir. Bu açık aynı zamanda Bağdat yönetiminin IKBY ile evvelce üzerinde anlaştığı devlet bütçesinden yüzde 17’lik bütçe payını IKBY’ye aktarmamasının da bir neticesi olarak görülmektedir.

IKBY’nin de içinde bulunduğu ekonomik kriz bağlamında önemli ölçüde sorumluluğu bulunmaktadır. Enerji kaynaklarının satışından önceki yıllarda gelen geliri Ar-Ge projelerine ve karlı sanayi yatırımlarına aktaramamak en başta gelen sorunlardandır. Buna ilaveten ekonomik krizi derinleştiren yolsuzluk, adam kayırma ve denetleme sisteminin işlememesi hem ekonomik atılımları engellemekte hem de siyasi atmosfere ciddi anlamda olumsuz etki yapmaktadır. Bu durumun sonucu olarak doktorlar ve öğretmenler de dahil olmak üzere bölgenin eğitimli kalifiye insan kaynağı daha iyi imkanlara erişmek adına IKBY’yi –gerekirse illegal biçimde- terk etme ve komşu ülkelere ve mümkünse Avrupa’ya ulaşma çabası göstermektedir. 

 

Tartışmalı Bölgeler

Peşmerge kuvvetlerinin DAEŞ’in kontrol ettiği bölgeleri geri alma çabası Irak’ın siyasi durumunu daha da karmaşık hale getirmektedir.

DAEŞ’in 2014 yılında ilerlemeye başlayıp Musul, Beyci, Tikrit, Telafer ve Anbar’ı kontrol etmesi ve Kerkük ile Dyala’ya ilerlemesiyle beraber örgüt hem hidrokarbon kaynaklarını kontrol eder hale gelmiş hem de askeri mühimmat ele geçirmiş, aynı zamanda da IKBY ile komşu olmuştur.  DAEŞ Erbil’e ilerlediğinde -ki bu hamle neticesinde ABD ilk kez DAEŞ’e karşı hava saldırısında bulunmuştur- IKBY’nin DAEŞ’le savaşma gerekliliği ortaya çıkmıştır.

Peşmergenin sahadaki kazanımları neticesinde IKBY, merkezi hükümetle arasında uzlaşmazlığa neden olan neredeyse her bölgede etkisini artırmıştır.  Bu durum aynı zamanda Irak Ordusu’nun DAEŞ karşısında önceki başarısızlıklarının da sonucu olarak okunabilir. Altı aylık süreçte 1500 peşmerge hayatını kaybetmiş, 8 bin peşmerge de yaralanmıştır. Hâlihazırda Kerkük, de facto olarak peşmerge kontrolündedir. Bunda hem peşmergenin sahadaki varlığının hem de önde gelen bir KYB figürü olan ve Kürt güvenlik güçlerinin şehirde ve enerji kaynakları üzerinde etkisini artırması için yönünde çaba sarf eden Kerkük valisi Necmeddin Kerim’in önemli rolü vardır.

Tuzhurmatu ve Tazehurmatu bölgeleri de özellikle Kürtler ve Türkmenler arasında önemli gerilim noktalarıdır. Bu bölgelerde Irak Başbakanlığı ile doğrudan bağlantılı olan, Şii milis gruplar açısından bir çatı yapılanma konumundaki Haşd-i Şaabi bünyesinde savaşan önemli sayıdaki Türkmen kuvvetlerin varlığı çatışmaların daha ileri boyuta taşınma potansiyelini göstermektedir.

Kürtler şu ana kadar Kerkük’te üstün konumlarına karşın Arap nüfusun ağırlıklı olarak bulunduğu Havice’yi kontrol edememiştir. Peşmergenin Sincar’ı DAEŞ’ten geri alması uluslararası toplum tarafından takdirle karşılanmış ve peşmergeye önemli moral destek sağlamıştır. Bu kazanımlar IKBY yetkililerinin DAEŞ sonrası Irak’ta üç devletli bir çözüm fikrini daha sıklıkla dile getirmelerine sebep olmuştur.

Bununla birlikte DAEŞ’le olan çatışma ortamı IKBY’nin iç siyasi problemlerini, enerji kaynakları üzerinde kontrol tartışmalarını ve KDP ile KYB arasındaki siyasi ayrışmayı da daha görünür hale getirmiştir. Kontrol edilen bölgelerde diğer etnik gruplara karşı takınılan tutum da aynı zamanda üzerinde durulması gereken önemli bir boyuttur.

Siyasi Gerilim

KDP, KYB ve Gorran tartışmalı bölgelerin IKBY’ye ait olduğu yönünde ortak görüşe sahip olmakla beraber bu bölgelerin IKBY’ye resmi biçimde bağlanması yönünde çabaların hâlihazırda gergin Erbil-Bağdat ilişkilerinde yeni bir kriz iklimi doğuracağı görülmektedir.

Tartışmalı bölgelerdeki Türkmen varlığı aynı zamanda Türkiye’nin de denkleme müdahil olma ihtimalini artırmakta ve böylece durumu daha karmaşık hale getirmektedir. Gerilimin bölgesel bir çatışma ortamı doğurma ihtimali İran ve ABD’nin de süreci oldukça yakından takip etmesine sebep olmaktadır.

Tüm bu manzaraya bakıldığında IKBY Başkanı Barzani’nin tekraren dile getirdiği bağımsızlık çağrıları gerçekçi olmaktan oldukça uzak görünmektedir. Esas olarak bu çağrılar bölgedeki pek çok kişi tarafından da IKBY’nin içinde bulunduğu karmaşa göz önüne alındığında yalnızca bir siyasi manevra ve destek toplama hamlesi olarak görülmektedir.

KYB ve Gorran hareketi arasındaki anlaşmanın KDP’ye ciddi bir meydan okuma mahiyeti taşıdığı açık olmakla beraber, yakın gelecekte KDP etkisini kırıp kıramayacağı bir soru işaretidir. Gorran ve KYB anlaşma zeminine sadık kalırsa birleşen gücün KDP’yi mağlup etmesi mümkün görünmektedir. Buna cevaben KDP’nin 2015’te Gorran’a karşı izlediği yolu tekrar izleyerek şiddete başvurma ihtimali de masadadır. KYB ve KDP’en farklı olarak kendi peşmerge gücü bulunmayan Gorran’ın şiddet eylemlerine karşı daha savunmasız bir yapıda olduğu düşünülmektedir.

DAEŞ sahada tam manasıyla mağlup edilmemişken IKBY’deki iç anlaşmazlıkların çatışmaya dönmesinin sonuçları oldukça ciddi olacaktır. Dolayısıyla bu analizi yapması muhtemel olan KDP’nin daha dikkatli ve uzlaşmacı tavır izlemesi mümkündür. Ancak her halükarda krizin asıl çözümü DAEŞ’in mağlup edilmesi, çoğunluğu KYB’nin etki alanında olan DAEŞ tarafından kontrol edilen hidrokarbon zengini bölgelerin geri alınması ile mümkün olabilecektir. Merkezi yönetimle yaşanan gerilim çözülebildiği takrirde bu kaynaklardan gelecek olan finansal kaynaklar IKBY’de ekonomik krizi çözme potansiyeline sahiptir.

 

Bu yazının orjinali 19 Ağustos 2016 tarihinde Terrorism Monitor  internet sitesinde yayınlanmıştır.