Su Sıkıntısına Konvansiyonel Olmayan Çözümler I: Havzalar Arası Su Transferi

Dr. Seyfi KILIÇ, ORSAM Su Araştırmaları Programı Danışmanı, Aksaray Üniversitesi U.İ.B
Su zaman ve mekan ölçülerinde sınırlı bir kaynaktır. Bir havzada oluşan su kıtlığı eğer zman açısından oluşmuşsa yani suyun ihtiyaç duyulduğu zamanlarda mevcut su miktarı yetersiz kalırsa, söz konusu havzada uygun görülecek bir yerde depolama yolu ile sorun çözülme yoluna gidilebilir. Bir çok havzada karşımıza çıkan su yetersizliği sorunu bu şekilde çözülebilmektedir. Ancak havzada kronik bir su kıtlığı söz konusu ise çözüm yollarından en önde geleni havzalar arasında su transferidir.
Su transferi projeleri, yüksek maliyetleri, çevresel etkileri, uluslararası alanda ortaya çıkarması muhtemel sonuçları ve talep yönlü su politikalarını güçlendirmesi gibi sebeplerle eleştirilmektedir.

Çeşitli ülkelerde, artan su talebini karşılamak amacıyla, havzalar arasında su transferini amaçlayan bazı büyük boyutlu projeler bulunmaktadır. Bunlardan bazılarını saymak gerekirse;

-Aral gölünün düşen seviyesini yükseltmek amacıyla, Sibirya bölgesinden kanallarla Aral gölüne su transferi,(1)
-ABD’nin güney batısındaki eyaletlere ve Meksika’da ortaya çıkan su sorununu hafifletmek amacıyla, Kanada ve Alaska’dan kanallar aracılığıyla su transferi,(2)
-Çin’in kuzey kısımlarındaki ve özellikle başkent Pekin’deki su kıtlığına çözüm amacıyla Yangtze nehrinden su transferi,(3)
-Libya’nın kuzeyindeki Akdeniz sahil şehirlerinin ihtiyacını karşılamak amacıyla güney Libya’da bulunan fosil suların borularla taşınması projesi.(4)

Türkiye’de de su transferi amacıyla bazı projeler geliştirilmiştir. Bunlardan en önemli ikisi Barış Suyu Projesi ile Manavgat Çayı Projesi’dir.

Barış Suyu Projesi, 1986 yılında Türkiye tarafından gündeme getirilmiştir. Proje ile kaynağını Türkiye’den alan ve sularını Akdeniz’e yine Türkiye topraklarında boşaltan Seyhan ve Ceyhan nehirlerinin fazla sularının, Arap yarımadasının doğu ve batı kıyılarına ulaşacak iki boru hattı vasıtasıyla transferi amaçlanmıştır. Brown-Root firması tarafından hazırlanan ön çalışma, projenin ana hatlarını belirlemiştir.

Barış suyu projesi iki ana hattan oluşmaktadır. Batı hattı başlangıcı Türkiye’de Seyhan olmak üzere Islahiye, Kilis; Suriye’de Hama, Humus, Halep, Şam; Ürdün’de Amman; Suudi Arabistan’da ise Tabuk, Medine ve Mekke olarak belirlenmiştir. Ayrıca Mekke üzerinden Kızıldeniz kıyısında Yanbu ve Cidde’ye de bir hat çekilmesi planlanmıştır. Batı Hattı olarak bilinen ve uzunluğu 1700 km’yi bulan bu hat ile günde 3,5 milyon m3 su taşınması düşünülmüştür. Hattın 8,5 milyar ABD dolarına, bir m3 suyun ise 0,84 ABD dolarına mal olacağı hesaplanmıştır.(5)

Doğu hattının ise 3900 km uzunluğunda ve günde 2,5 milyon m3 su taşıma kapasitesinde olması planlanmıştır. Doğu hattının güzergahı ise Türkiye’de Ceyhan nehri üzerinde Aslantaş Barajı, Kilis; Suriye, Ürdün, Suudi Arabistan, Kuveyt, Bahreyn, Katar, ve Bireşik Arap Emirlikleri olarak belirlenmiştir. Bu hatta bir m3 suyun maliyeti 1,07 ABD doları , hattın maliyeti ise 12 milyar ABD doları olarak belirlenmiştir. (6)

Projenin teknik olarak uygulanabilirliği olmakla birlikte, ilk duyurulduğu andan itibaren politik itirazlar yükselmeye başlamıştır. Projenin, bölge ülkelerinde evsel kullanıma dair su sıkıntısını azaltma gibi doğrudan bir faydasının yanı sıra ülkeler arasında karşılıklı bağımlılık yaratmak yoluyla politik istikrara katkı sağlamak gibi dolaylı bir faydası da bulunmaktadır. Esasen projeye dönük itirazların başında da bu bağımlılık korkusu yatmaktadır. Bölge ülkeleri özellikle de Suudi Arabistan ve Suriye böylesine önemli bir kaynak için Türkiye’ye bağımlı olmak istememişlerdir.

Suriye’nin projeye yönelik bir başka itiraz noktası ise Fırat nehri sularından faydalanmaya ilişkin uyuşmazlığa atıfta bulunarak, söz konusu nehrin sularının Türkiye tarafından kesildiği, buna karşın Türkiye’nin Suriye’ye  para ile su satmak istediği çerçevesinde şekillenmiştir. Bu projenin bölge ülkeleri tarafından kabul görmemesinin bir başka nedeni ise, bölgede faaliyet gösteren ve pazarını genişletmek isteyen deniz suyu arıtma firmalarının çabaları olmuştur. Bu firmalar deniz suyunu arıtmanın giderek daha ucuza mal olacağını belirterek, bölge ülkelerinin projeye soğuk bakmalarında önemli bir paya sahip olmuşlardır.

Barış Suyu Projesi, değişen politik şartlara bağlı olarak, nüfusları hızla artan ortadoğu şehirlerinin su ihtiyacının karşılanmasında yeniden gündeme gelebilecek bir potansiyele sahiptir. Diğer yandan projenin uygulanabilmesinin temel şartlarından birinin, bölgenin politik istikrarının sağlanmasının olduğu gözden kaçırılmamalıdır.

Türkiye’nin içinde yer aldığı bir diğer havzalar arası su transferi projesi de Manavgat Çayı Su Temin Projesi’dir. Manavgat Çayı Su Temin Projesi, 1990 yılında Bakanlar Kurulu Kararı ile Devlet Su İşleri’ne verilmiştir. Manavgat çayı yıllık 4,7 milyar m3’lük bir akıma sahiptir. Manavgat Çayı Su Temin Projesi ile birlikte bu miktarın yıllık 180milyon m3’ü havza dışına transfer edilebilecek hale getirilmiştir. Tesisin kapasitesi 250.000 m3’ü arıtılmış, 250.000 m3’ü ham su olmak üzere günlük 500.000 m3’tür. Projenin toplam maliyeti, kamulaştırma bedelleri ve yapım masrafları dahil olmak üzere 150 milyon ABD dolarıdır.

Manavgat Çayı Su Temin Projesi’nin ortaya çıkışındaki esas amaç Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ve Türkiye’nin güney sahillerindeki turizm bölgelerinin mevsimlik su sıkıntısının giderilmesidir. Fakat Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin su ihtiyacının karşılanması amacıyla bölgede bulunan Soğuksu ve Dragon çaylarının kullanılması gündeme gelmiş ve Manavgat suyu devreden çıkmıştır. Manavgat suyu halihazırda tamamlanmış bir proje olarak Doğu Akdeniz’de Filistin’den Malta’ya kadar olan bir bölgede su dış satımına imkan sağlayabilecek bir durumdadır.

Manavgat suyunun satış fiyatı doğal olarak, satılacak suyun miktarına, yapılacak sözleşmelerin süresine ve nakliye masraflarını da kapsayacak şekilde ortaya çıkacaktır. Büyük bir havzalar arası su transferi projesi olan Manavgat Çayı Su Temin Projesi’nden henüz bir su dış satışı yapılmamıştır.

Havzalar arası su transferi projeleri özellikle talep yönlü su yönetimini özendirdiği için sıklıkla eleştirilmektedir. Ayrıca ülkeler bu kadar stratejik bir madde için dışa bağımlı olmak istememektedirler. Bu tip projeler ancak geleneksel olarak barış durumunda olan ülkeler arasında gerçekleştirilebilecek projeler olarak değerlendirilmelidir.

(1) Terje Tvedt,Richard Coopey, Terje Oestigaard, A History of Water: Water control and river biographies, I.B. Tauris, London, 2006,s. 4.
 
(2) Postel ,Sandra., Son Vaha, TUBİTAK-TEMA Vakfı Yayınları, Ankara, 1999, s. 25.

(3) http://www.worldwatch.org/node/4943

(4) Postel ,Sandra., Son Vaha, TUBİTAK-TEMA Vakfı Yayınları, Ankara, 1999, s. 16.

(5) Kıran, Abdullah., Ortadoğuda Su, Kitap Yayınevi, İstanbul, 2005, s.117.

(6) A.g.e. s. 118.