Sudani’nin Hükûmet Programı ve Türkmenleri Bekleyen Riskler

Irak’ta 2021 Ekim’de yapılan parlamento seçimleri, ülkedeki etkin siyasi partiler arasındaki siyasi anlaşmazlıklar nedeniyle yaklaşık bir yılı aşkın bir süreden sonra sonuca ulaşarak hükûmet kurulabilmiştir. 27 Ekim 2022’de parlamentonun oturumuyla kurulan hükûmetin, İran  destekli olduğu bilinen Şii Kordinasyon Çerçevesi’nin başbakan adayı Muhammed Şiya es-Sudani’nin 23 kişilik kabinesinden ilk etapta 21 bakanı parlamentodan güvenoyu almıştır. Sudani’nin kabinesi, 329 milletvekilinden oluşan Irak Parlamentosunun 253’nün  oyunu alarak göreve başlamıştır. Parlamentodan güvenoyu alan Sudani’ni kabinesinde, Türkmenlerin temsil edilmelerine imkân tanınmamıştır. Irak’ta Muhammed Şiya es-Sudani’nin hükûmetinin kurulmasından önce  Şii, Sünni ve Kürt siyasi partilerden oluşan Devleti Yönetme Koalisyonu kurulmuştur. Kurulan bu koalisyonda  da Irak’ın üçüncü kurucu unsuru Türkmenler yer almadığı için Türkmenler bu duruma tepki göstermiştir. Muhammed Şiya es-Sudani’nin kabinesinde Birleşik Irak Türkmenleri Cephesi Listesi’nde bulunan Türkmen partileri tarafından desteklenen isimlerin yer almaması, Devleti Yönetme Koalisyonunda yer alan Sünni kutbunun adayı Irak Savunma Bakanı Sabit el-Abbasi’nin Türkmen kökenli olmasından kaynaklanabilir. Aynı şekilde Sudani tarafından açıklanan hükûmet programında da Türkmenlere ilişkin olumsuzluklar yer almaktadır.

Sudani’nin Hükûmet Programı ve Türkmenler
Türkmenlerin yokluğunda kurulan Devleti Yönetme Koalisyonunda yer alan Şiiler, Sünniler ve Kürtler siyasi hedefleri doğrultusunda Sudani’nin hükûmet programını oluşturmuşlardır. Oluşturulan programın bazı maddeleri Türkmenler için risk teşkil etmektedir. Bu maddelerden biri, Kürt siyasi partilerin Kerkük, Salahaddin, Ninova ve Diyala vilayetlerindeki faaliyetlerine tekrar izin verilmesidir. Sudani’nin hükûmet programında yer alan bu madde nedeniyle 2003-2017 yılları arasında Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin (IKBY) hâkimiyeti altında ve etnik karma yapıya sahip olan Kerkük, Salahaddin, Ninova ve Diyala vilayetlerinde Türkmenlere karşı faili meçhul cinayetler işlenmiş, psikolojik baskılar, sindirme politikaları uygulanmış ve mahkeme kararları olmadan tutuklamalar olmuştur. Hükûmet programında yer alan bu maddenin uygulanmasının etnik karma yapıya sahip olan bölgelerde güvenlik ve istikrarın bozulmasına sebebiyet vermesi söz konusu olabilir.

140. Madde
Sudani’nin  hükûmet programında yer alan ve Türkmenler için risk teşkil eden bir diğer madde ise 2005 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nin (ABD) Irak’ı işgali sonrası atadığı sivil yönetici Paul Bremer’in öncülüğünde yazılan Irak Anayasası’nın tartışmalı 140. maddesinin tekrar uygulanmasıdır. Bu madde,  Sudani hükûmetinin kurulmasında kilit rol oynayan Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) ve Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) gibi etkin Kürt siyasi partilerin baskısı sonucu Sudani’nin hükûmet programında yer almıştır. Anayasanın 140. maddesine göre, anayasada tartışmalı bölgeler olarak geçen  Kerkük, Salahaddin, Ninova ve Diyala vilayetlerinde normalleştirme, sayım ve referandumun yapılması ve bu maddenin 2007 yılının sonuna kadar uygulanması gerekiyordu. Ancak  bu madde IKBY’nin tüm çabası, emrivaki siyaseti ve bölge ülkelerin itirazları nedeniyle uygulanamamış ve meşruiyetini kaybetmiştir.

Söz konusu maddeye bölgede yaşayan Türkmenler ve Araplar tarafından itiraz edilmiştir ve Irak Türkmen Cephesi (ITC) Başkanı Hasan Turan maddeyle ilgili açıklamada bulunmuştur. Turan açıklamasında, Irak Anayasası'nın 140. maddesinin yazıldığı 2005'ten bu yana Kerkük sorununa kalıcı bir çözüm getirilemediğini, Kerkük ve Kerküklüleri ilgilendirmesine rağmen, bu maddenin Türkmen ve Arapların iradesinin dışında yazıldığını ifade etmiştir. Kerkük'teki tüm gruplar arasında uzlaşının sağlanması için son 3 yıldır Birleşmiş Milletler (BM) denetiminde görüşmeler yapıldığını aktaran Turan, bu görüşmelerin uzlaşıyla "ortak idare", kente "özel statü" verilerek Bağdat'a bağlı kalması ve Türkmenlerin gasp edilen arazilerinin sahiplerine geri verilmesiyle sonuçlanacağına inandığını kaydetmiştir.

IKBY’nin 140. maddeyi tekrar canlandırmak istemesinin nedeninin, Türkmenlerin yoğun yaşadığı tartışmalı bölgelerde tekrar hâkimiyet kazanmasından ziyade  Sudani’nin hükûmet programında yer alan Petrol ve Doğalgaz Kanunu’nun yasalaştırılması olduğunu söylemek yerinde olacaktır. Söz konusu Petrol ve Doğalgaz Kanunu’nun Irak Parlamentosundan geçmesi siyasi anlaşmalara bağlıdır. Bu siyasi anlaşmaların kilit noktası IKBY olabilir. Dolayısıyla  IKBY, 140. madde aracılığıyla petrol zengini Kerkük’ün 16 Ekim 2017 yılı öncesinde olduğu gibi petrol kuyularından petrol satışını sağlamaktır. Petrol ve Doğalgaz Kanunu’nun yasalaşmasında önemli faktör olan IKBY, bu kanunun yasalaşmasından önce 140. maddenin yürürlüğe girmesi için çaba harcayabilir. Böylece önce petrol kuyularına hâkimiyet sağlayacak sonra petrol kanununu çıkmasına yardımcı olacaktır. Çünkü IKBY’nin Kerkük petrol sahasındaki kuyuları elde ederek avantaj sağlaması mümkündür.  Hukuki boyuttan ziyade, 140. maddenin içerik bakımından uygulanmasının güç olduğunu hem IKBY hem de merkezî hükûmet bilmektedir. Ancak IKBY bu maddeyi, Petrol ve Doğalgaz Kanunu’nun yasalaşmasında kazanım elde etmek için baskı aracı olarak kullanabilir.

140. maddenin gündeme gelmesinin asıl amacının, IKBY’nin Kerkük petrolüne nüfuz etmek olduğu düşünüldüğünde; bu sorun KYB, KDP ve genel olarak Kürt toplumu arasında da büyük sıkıntılara neden olabilir. Söz konusu maddenin canlanması durumunda KYB, Kerkük ve diğer tartşmalı bölgeleri tekrar kendi kontrolünde almak ve bölgenin yeraltı zenginliğinden faydalanmak isteyebilir. Bu noktadan hareketle KDP’nin, yeraltı zenginliğiyle bilinen bu bölgelerin KYB tarafından kontrol edilmesine fırsat tanıması zor görülebilir.

140. maddenin Sudani hükûmetinin programı vesilesiyle tekrar canlanması özellikle Kerkük’te  Türkmen-Arap, Arap-Kürt çatışmalarına yol açabilir. Söz konusu maddenin detayı gereği Saddam Hüseyin rejimi döneminde çoğu tarım arazisinin mülkiyeti Türkmenlerde olmasına rağmen toprak reformu gibi birçok bahaneyle bu araziler Türkmenlerden alınıp daha sonra Araplara kiralanmıştır. Bu bağlamda 2017 yılı sonrası kısmen de olsa güvenlik açısında istikrara kavuşan Kerkük’te son zamanlarda terör eylemleri baş göstermiştir.

Nitekim 18 Aralık 2022’de Kerkük’ün güneyinde yer alan Rıyad nahiyesine bağlı Safra köyünde Irak federal polis güçlerinin devriyesi sırasında terör örgütü IŞİD tarafından daha önceden yola yerleştirilen bombanın patlaması sonucu 11 asker hayatını kaybetmiştir. Bu olaydan  iki gün sonra yine tartışmalı bölgeler arasında yer alan Diyala vilayetinde de IŞİD saldırıları nedeniyle 5 sivil hayatını kaybetmiştir. 140. maddenin gündeme geldiği sırada bu saldırıların tekrar baş göstermesi nedeniyle tartışmalı bölgelerin akıbeti konusunda pazarlıklar söz konusu olabilir. Nitekin ITC Kerkük Milletvekili Erşat Salihi bu saldırılarla ilgili başbakan Sudani’ye seslenmiştir. Salihi, “Biz Irak başbakanına birkaç kez seslendik. Kerkük çok hassas bir bölgedir. Irak’ın güvenliği Kerkük’ün güvenliğine bağlıdır. Bazı tarafların Kerkük’ün güvenliğini zedelemek ve burayı siyasi pazarlık hâline getirmek istediğini seziyoruz. Başbakanı bir kez daha uyarıyoruz; Kerkük’ün siyaset ve güvenlik dosyalarını ihmal etmeyin” ifadesinde bulunmuştur. Bu noktada IKBY’nin bu baskısı, Kerkük’te yaşanan son saldırıları istismar ederek bölgede güvenlik boşluğunu kapatmak gerekçesiyle Peşmerge güçlerini Kerkük’e konuşlandırılması yönünde gerçekleşebilir.

Sudani’nin hükûmet programında yer alan ve Kerkük’te yaşayan Türkmenleri yakından ilgilendiren bir başka madde ise Kerkük’te yerel seçimlerin yapılması maddesidir. Bu maddeyle ilgili Şii Koordinasyon Çerçevesi’nde başat rol alan Kanun Devleti Koalisyonu ve Irak’ın eski başbakanlarından Nuri el-Maliki’nin bir televizyon programına verdiği demeçte, “Valilik seçimlerinin kıstası, valinin parlamento seçimlerinde vilayet genelinde en fazla  milletvekili kazanan etnik gruplardan seçilmesini öngörmektedir. Bu öngörü konusunda Devleti Yönetme Koalisyonunda yer alan büyük siyasi partiler hemfikirdir” ifadelerini kullanmasının Türkmenler için bir hayal kırıklığı niteliğinde olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.

10 Ekim 2021 Irak seçimlerinde Kerkük’e ayrılan 12 sandalyenin yarısını Kürt siyasi partiler elde etmiştir. Bu noktadan hareketle 2021 genel seçimlerinde olduğu gibi 2023 yılında yapılması planlanan vilayet meclisi seçimlerinde de sandalye dağılımının aynı olması, Türkmenler için büyük riskleri berberinde getirebilir. Bu durumda Türkmen siyasi partiler, seçim yasasında değişiklik yapılmasında hemfikir olmaları hâlinde, 2018 parlamento seçimlerinde uygulanan ve kısmen de olsa Türkmenlerin lehine olan Sainte-Lague seçim sisteminin uygulanmasını savunabilirler.

Bu konuyla ilgili Irak Başbakanı Muhammed Şiya es-Sudani, 12 Aralık 2022’de içlerinde Kerkük valisinin de olduğu 13 vilayetin milletvekillerinden valilerin performans değerlendirmesini istemiştir. Valilerin performans değerlendirmesinin vilayetteki milletvekilleri tarafından yapılması, IKBY yönetimi tarafından Kerkük Valiliğinin konumu üzerine yeni bir operasyon niteliğinde okunabilir. Kerkük’te milletvekillerinin çoğunu oluşturan Kürt milletvekillerinin, kendi temsilcilerini vali yapabilmek için mevcut vali vekili Rakan Said el-Cuburi’nin performans değerlendirmesinde düşük not vermeleri ve sonuçta valinin değiştirilmesi söz konusudur. Bu anlayıştan hareketle Türkmenlerin, Kürt siyasi partilerle valilik konusunda pazarlık yaparak il meclis başkanlığı veya vali yardımcılığı için harekete geçmeleri gerektiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Ayrıca Türkmenler, milletvekili sayısı itibarıyla üstünlük sağlayan Araplarla anlaşarak valilik pozisyonunu dönüşümlü bir şekilde üstlenebilirler.

Türkmenlerin hamisi konumunda olan ITC yetkililerinin manevra kabiliyetlerini, Türkmen toplumunun haklarını elde edebilmek için yeni bir siyasi doktirine başvurarak Irak’ın mevcut siyasetinde gerektiğinde Sünniler, gerektiğinde Şiiler ve hatta Kürtlerle de ittifak kurabilecek şekilde geliştirmeleri gerektiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Bu noktada Türkmenlerin klasik siyasetin ötesinde, bölgesel ve uluslararası siyasetin şart ve dinamiklerine ayak uydurmaları kendi çıkarlarına olacaktır.